• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3006.52
  • ...
Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Adıyaman Damızlık Sığır Üreticileri Birliği Başkanı, süt piyasasının ulusal anlamda daraldığını, çiftçinin zamlar karşısında dayanacak gücü kalmadığı için de elindeki hayvanı ya kesme ya da direk satma yoluna gitmek zorunda kaldığını söyledi.

"Sulama alanlarının yetersiz olduğu bir durumdayız"

Sulama alanlarının yetersiz olmasının hayvancılığı olumsuz etkilediğini dile getiren Öztürk, "Adıyaman sulanabilir arazisini Atatürk Barajına vermiş bir ildir. Ama hala sulama alanlarının yetersiz olduğu bir durumdayız. En önemli sorunlardan bir tanesi. kaba yem miktarında yetersiz oluşumuzdur. Sulama alanlarımızın ve arazilerimizin olmamasından dolayı kaba yem dediğimiz; slaj, yonca, korunga gibi suyla ekilebilen bütün kaba yemlerde sıkıntı çekiyoruz. Haliyle biz bunları dışarı illerden temin ediyoruz. En yakın il olan Şanlıurfa'dan kaba yemleri temin ediyoruz. Yıllık 30 ile 40 bin ton arasında slajı Şanlıurfa'dan alarak Adıyaman üreticisine getiriyoruz. Sadece bunun nakliyesini dahi düşünürsek girdi maliyetlerinin ne kadar düşeceği belirsizdir. Adıyaman'da eğer sulanabilir alanımız yeterli miktarda olmuş olsaydı, özellikle bu sulanabilir alanlarda kendiliğinden yani baraj suyuyla sulanabilir alanlar olmuş olsaydı aynı ürünü Adıyaman çiftçisi yetiştirecekti. Aynı il ve ilçede üretici bunu çiftçiden alıp kendi hayvanına yedirecekti." dedi.

"Adıyaman en önemli sorunlarından bir tanesi de sulu tarım konusudur"

Adıyaman'ın sulama konusunda en geri kalmış iller arasında yer aldığını altını çizen Öztürk, "Adıyaman'ın en önemli sorunlarından bir tanesi de sulu tarım konusudur. Bu konuda belki de en geri kalmış illerden bir tanesidir. Bu sebepten üretici yemi dışarıdan almak zorunda kalıyor. Bu konuda Samsat'ta bir deneme çalışması yapmıştık. Üreticilerimiz toplu halde, birlik üzerinden sözleşmeli çiftçi modeliyle Samsat Sulama Birliği Başkanlığı ve Ziraat Odası ile ortak bir platform oluşturmuştuk. 5 bin dönüm alanın ekilmesi için bir çalışma yapmıştık. Ama maalesef o yılda Samsat'taki elektrikler kesilmiş bundan dolayı ekim yapamamışlardı." ifadelerini kullandı.

"Türkiye'de hayvancılık fabrika yemi ağırlıklı bir beslenme şekline yönelmiş durumda"

Hayvanların beslenmeleri için gerekli olan kaba yemi bulmada zorlandıklarını vurgulayan Öztürk, "Beslenme şeklimizde bir hata var. Yani biz tamamen kaba yemi bulamadığımızdan, elimizde yeterli miktarda slaj, yonca dediğimiz dana yemi dışında kalan yemleri kapsayan yem yeterli olmadığı için fabrikasyon yemlerine yükleniyoruz. Şu anda Türkiye'deki hayvan beslenme şekillerine baktığımızda fabrika yemi ağırlıklı bir beslenme şekline yönelmiş durumdadır. Bu yanlıştır, fabrika yemleri kullanmaya başladığımız zaman aşırı derecede bir yem tüketimi meydana geliyor ve Türkiye'deki hammaddeler buna yetmiyor. Mısır, soya, protein kaynakları yeterli miktarda gelmiyor. Neredeyse yüzde ellilere varan bir ithalata gitmek zorunda kalıyoruz. Bu da çiftçinin ve üreticinin sırtına biniyor. Şu anda bir yemin kilogram fiyatı beklentilerimizin çok üzerindedir." şeklinde konuştu.

"Yeme yapılan zam ile ete ve süte yapılan zam dengeli olmalı"

Yem ve süt arasındaki dengenin korunması gerektiğini ifade eden Öztürk, "Bizim beklentimiz; hükümet politikasında veya üreticinin ayakta durabilmesi açısından yem ile süt veya yem ile et parametresi arasında bir dengenin oluşmasıdır. Yani, yeme yapılan zam ile ete ve süte yapılan zam dengeli olmalı. Bu denge üreticinin lehine olduğu müddetçe üretici kârdadır ve üretici üretim yapmaya devam eder. Ama maalesef bu denge bozulduğunda üretici bu hayvanı kesmek zorunda kalıyor ve kestiğinde de tekrar yerini doldurması çok güç oluyor. Bu yıl süt piyasasında bir daralma var ve sona doğru gidiyoruz. Geçen senenin aynı dönemi ile kıyasladığımız zaman, nerdeyse masaya oturmak için nazlanan sanayici şu anda bizden süt alabilmek için birbirleriyle yarışır durumdadır. Bu da demektir ki süt piyasasında bir daralma meydana gelmektedir."

 

"Adıyaman'da günde 100 tona yakın bir süt üretimi var"

Adıyaman'da süt üretiminin mevsimlere bağlı olarak farklılıklar gösterdiğini dile getiren Öztürk, "Adıyaman da mevsimsel ortalamaları da iç içe koyduğumuzda günde 100 tona yakın bir süt üretimi var. Bu mevsimlere göre değişmekle beraber özellikle kışın ve ilkbaharda artıyor, yaz aylarında mevsimsel düşüşler meydana geliyor. Bunun Adıyaman Damızlık Sığır Yetiştiriciler Birliği üzerindeki satış payı yaklaşık olarak yüzde 65-70'tir. Yani biz, gün oluyor 85 ton sütü üretici adına pazarlıyoruz. Yazın bu 50 tonlara kadar geriliyor. Yetiştiriciler Birliği'ne gelen sütlerin dışında geriye kalan kısmı ise sanayiye veya başka bir yere gidiyor. Bu konuda özellikle son 5 yıl içerisinde Adıyaman Damızlık Sığır Yetiştiriciler Birliği'nin sahada yaptığı çalışmalar, uyguladığı projeler, şu anda 82 noktada soğutulmuş tanklarda, soğutulmuş sütleri alıyor. Bu hem sütün kalitesini yükseltiyor hem yıl boyu satışını kolaylaştırıyor, hem de ulusal firmaların gelişine sebep oluyor." dedi.

"Adıyaman süt organizasyonunda birinci sırada"

"Şu anda Doğu'da Güneydoğu'da ve çevre iller arasında Adıyaman bu organizasyonda, bu çalışmada birinci sıradadır." diyen Öztürk şöyle devam etti:

Doğu ve Güneydoğu'yu kapsayan yaklaşık 30 il arasında sadece Erzincan'da süt organizasyonu var. Onun dışındaki hiçbir ilde yok. Yine Adıyaman'ın başka önemli bir özelliği; GAP süt sığırcılığı projeleri içerisinde yüzde 85'le işletmelerini ayakta tutan tek ildir. Yani Adıyaman üreticisi hem çalışkandır hem ayakta tutmaya çalışıyor. Aynı şekilde birliğine sahip çıkarak birlik beraberlik içerisinde bu işi yürüttüğü için daha avantajlı bir duruma geliyor, diyebiliriz.

"2019 yılı üretici açısından iyi geçen bir yıl oldu diyemeyiz"

Üreticinin 2019 yılı içerisinde istediği gibi bir verim ve ekonomik gelir elde edemediğine vurgu yapan Öztürk, "2019 yılı üretici açısından çok iyi geçen bir yıl oldu diyemeyiz. Gerek süt üretimi gerekse piyasanın daralması açısından olumsuz bir yıl oldu. Birlik olarak üreticimizle kol kola vererek bu sıkıntıları aşmaya çalıştık. Ama öyle bir noktaya geldik ki gerek bölgedeki daralma, gerekse ülkedeki daralmadan dolayı şu an süte normalinden daha fazla bir talep var. Son 15 günde 2,3'e yükselen süt tavsiye fiyatlarının, şu an firmalarla yaptığımız pazarlıkta bu miktarın çok üzerine çıkacağı görülmektedir. Yüzde 10'ları çok rahat bir şekilde zorluyoruz. Yaptığımız pazarlıklar sonucunda 2 lira 85 kuruş gibi bir fiyat ortaya çıkıyor. Zaten normal olması gereken de budur. Yıllara göre süt enflasyon fiyatıyla paralel olarak gitmedikçe açık fazlalaşıyor. Haliyle üretici bu sektörden çekilince piyasa daraldı." ifadelerini kullandı.

Öztürk son olarak "Üretici 2020'de ürününü inşallah daha güzel bir fiyata satacaktır. Bizim üreticiye olan tavsiyemiz şudur; 'kendi elinizdeki hayvanlara sahip çıkın, üretime devam edin. İnşallah 2020 daha güzel olacak.' Şunu da özellikle belirtmek isterim, ülkede bizi dizginleyen yem fiyatlarıdır. Artık bakanlığımız Ulusal Süt Konseyini kurduğu gibi yem fiyatlarını dengelemek için Ulusal Yem Konseyini de kurması gerekiyor. Eğer böyle olursa yemin gerekçeleri orda konuşulur. Aksi takdirde her sanayici istediği zaman, istediği an yem fiyatlarını yükseltir." şeklinde konuştu. (Cemil Özdaş–İLKHA)

Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız