“YALANCI PEYGAMBER” OLMAZ “YALANCI İSKENDER” OLUR!
Bir ülkede yalancılara inanan kaç kişi bulunabilir? diye bir soru sorulsa acaba “Kaç kişi olur?” diye merak eder misiniz?
FARUK KUZU-YORUM ANALİZ
İskender Erol Evrenosoğlu’ndan bahsediyorum. Hani şu, toplumda kendisi için “Sahte Peygamber” denilen kişi.
Malum bu şahıs 1990’lardan beridir ABD'nin Virginia eyaletinde yaşıyordu. Altı gün önce tedavi gördüğü hastanede solunum yetmezliği sebebiyle ölen Evrenosoğlu’nun cenazesi memleketi Bursa’ya getirildi.
Cenaze namazı için toplanan MİHR Vakfı üyelerinin kalabalığını görünce bir hayli şaşırdım. Haberler cenazeye katılanların sayısı için “Üç bin” diyordu. Tabii gelmeyenler ve gelemeyenlerle birlikte bu şahsa inananların sayısının çok daha fazla olduğu anlaşılıyor.
İskender Erol Evrenosoğlu kimdir önce kısaca kim olduğuna, basının bu şahısla ilgili haberlerine bakalım:
“1933 yılında Bursa'da doğan Evrenosoğlu, 1986’da Devlet Planlama Teşkilatında uzman olarak çalıştı. İskender Evrenesoğlu çeşitli kelime oyunlarına başvurarak kendisinin kitaplı bir resul olduğunu ama peygamber olmadığını söyledi. Veli-Resul ve Nebi-Resul şeklinde iki tip resullük durumunun olduğunu ve kendisinin bu kategorizasyonda ikinci tür olan Veli-Resullerden biri olduğunu ve Allah tarafından Türk ırkını tebliğle, irşadla vazifelendirildiğini iddia etti. Kendisine vahiy geldiğini ve 'Risalet Nurları' isimli kitabın Allah tarafından yazdırıldığını iddia etmesiyle tanınıyordu. 90’lı yılların sonunda ABD’ye göç eden Evrenosoğlu, vakıf kurarak televizyon ve çeşitli yayınlarla Türkiye’de faaliyetlerine devam etti.
2019 yılında, mahkeme tarafından kapatılan Medeniyet İrfan Hayır Refah Vakfı’nın (MİHR) kurucusu olan Evrenosoğlu’nun Kur’an-ı Kerim meali ve tefsir yayını yapan 5 internet sitesi de Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nca sakıncalı olduğu gerekçesiyle 2019 yılı ocak ayında kapatılmıştı. Evrenosoğlu, kamuoyunda 'sahte peygamber” olarak tanınıyordu.
Altı gün önce hayatını kaybeden Evrenosoğlu’nun cenazesi memleketi Bursa’ya getirildi…
Yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı cenazede, alınan güvenlik önlemleri dikkat çekti. 2019 yılında kapatılan MİHR Vakfı'na mensup üyeler, Evrenosoğlu'nun tabutunun çevresini sarıp, kimseyi yaklaştırmadı. Evrenosoğlu'nun tabutunun üzerine karanfil ve Kur’an-ı Kerim konuldu.
Evrenosoğlu, kılınan cenaze namazının ardından Hamitler Mezarlığı'nda toprağa verildi.”
Bu söylemlerde birden çok sorunlu anlatım var. Neresinden tutsan elinde kalır, dökülüyor!” derler ya o türden!
Öncelikle:
- “Sahte Peygamber- Yalancı Peygamber” diye bir şey yoktur, olamaz. Bir insan peygamber ise sahte veya yalancı olamaz. Peygamber olmadığı halde peygamberim diyorsa yalan atıyordur, ona yalancı denir. Mesela Hz. Peygamber kendi devrinde ortaya çıkan birine “Müseylemet-ül Kezzab” yani “Yalancı Müseylime” demiştir. Ashab-ı Kiram da öyle devam ettirir. Ancak sonradan ne olduysa Türkçe’de “Yalancı Peygamber! Sahte Peygamber!” diye söylemler icat ettiler. Öyle anlaşılıyor ki bu sözleri icat edenler iyi niyetli değillerdi. Kullananlar iyi niyetle bu şekilde kullansalar da hatadır, kullanılmamalıdır. Ciddi anlam bozukluğundan dolayı zihinlerde, bilinçaltında ikilem oluşturur.
Biz de “Sahte Peygamber” yerine “Sahtekar İskender!” demeliyiz.
-Bu sahtekâr (Veya birilerinin kullanışlı maşası) hem kalkıp “Risalet Nurları”adlı bir kitabın kendisine vahyedildiğini söylüyor hem de TV’sinde yıllarca Kur’an-ı Kerim ve tefsir dersleri yapıyor. Bu kadar istismar olabilir mi?
-Bu şahıs öldüğünde tabutunun üzerine karanfil ve Kur’an-ı Kerim bırakılıyor. Bu da ayrı bir tezat. Neden Risalet Nurları adlı uydurma kitabı değil de Kur’an’ı tabutunun üzerine koyuyorlar? Kur’an’ın kendisine fayda vereceğini umuyor olmalılar.
-“Kurtlu baklanın kör alıcısı olurmuş” sözünde olduğu gibi bu sapkın ve batıl fikir/ inanç sahibi şahsın arkasından giden insanların ( bayanların başörtülü oluşu, erkeklerin iyi giyimli oluşu) sayısı ve cenazeyi sahiplenişleri ayrı bir ibret tablosudur. Bu kadar da körlük olur mu? Diye düşünürken “Bu zamanda da mı böylesi basitlikler olabiliyor?” diye sormadan edemiyor insan.
-Diyanet’in bugüne kadar bu batıl yapı hakkında halkı aydınlatacak bir performans ortaya koyamamaları da ayrıca ibretliktir.
-Bu şahsın bir dönem "Devlet Planlama Teşkilatında" uzman sıfatıyla çalıştığı biliniyor. DPT'nin diğer faaliyetlerine bakıldığında kamuoyunda haklı olarak "Acaba bu şahıs ta DPT'nin bir icadı mıydı?" sorusu soruluyor. Tabii ki bir cevap ta beklenmeden!