Din şurası kararlarında sosyokültürel değişim ön plana çıktı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirilen "6. Din Şûrası" kapanış programında, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, şûrada çıkan kararları kamuoyuna açıkladı.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunca düzenlenen "6. Din Şûrası" kapanış programı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirildi.
"Sosyokültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri" başlığıyla düzenlenen "6. Din Şûrası" kararlarını Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, kamuoyuna açıkladı.
4 gün boyunca 353 katılımcının 5 komisyon halinde müzakere ettiği, “Sosyokültürel Değişimin İnanca ve Dini Hayata Etkisi", "Sosyokültürel Değişimin İnanca ve Dini Hayata Etkisi", 'Sosyokültürel Değişim ve Dini Eğitim', 'Sosyokültürel Değişim ve Dini Yayınlar', ‘Sosyokültürel Değişim ve Yurt dışı Diyanet Hizmetleri’ ana başlıklarıyla ilgili aldığı ve Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın kamuoyu ile paylaştığı 37 karar, şu şekilde:
VI. Din Şurası Kararları
Sosyokültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de pek çok sebebe bağlı olarak yaşanan sosyoekonomik ve kültürel değişim, günümüzde küreselleşmenin de etkisiyle hızlanmış ve dinî inanç, ahlâki değerler ve milli kültürü tehdit eder hale gelmiştir. Öte yandan yine küresel yönlendirmelerle oluşan popüler kültür de özellikle çocuklar ve gençler üzerinde dinî inanç ve değerlere karşı bir kayıtsızlık doğurmuştur. Bütün bu yeni durumlar dini hayatı zorlamakta, Müslümanların savunma mekanizmalarını zayıflatmakta ve gelecek tasavvurunu gölgelemektedir.
Diğer taraftan dinî inanç ve değerlerin hem iç hem de dış dinamiklerce istismarı ve araçsallaştırılması da dinin geniş kitleler nezdinde zemin kaybetmesine yol açmaktadır. Ülkemizde 15 Temmuz 2016’da FETÖ’nün hain kalkışma girişimiyle en somut halini yaşadığımız bu istismar, sahih din anlayışının korunup yaygınlaştırılmasının ne kadar önemli olduğunu bir kere daha ve çok acı bir şekilde göstermiştir.
Son yıllarda ortaya çıkan baş döndürücü bilimsel ve teknolojik gelişmeler yeniden din-bilim tartışmalarını alevlendirmiş durumdadır. Tıp ve genetik alanları başta olmak üzere bilimin değişik alanlarında ortaya çıkan buluşlar ve bilimsel gelişmeler insanın biyolojik sınırlarını zorlar hale gelmiştir. Tıpkı 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında olduğu gibi hakikatin sadece bilimsel yolla keşfedilebileceği şeklinde bir yanlış kanaat yeniden yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Yeni gelişmeler sonucunda bilimin dinin yerini alacağı, dinleri dönüştüreceği şeklinde bir kabul hızla popülerlik kazanmakta ve bu da inanca yönelik yeni tehditler ortaya çıkarmaktadır. İslamî ilimler alanında akademik ve entelektüel faaliyet yürüten kişi ve kuruluşların bu yeni gelişmelerle yüzleşmesinin zarureti güçlü bir şekilde hissedilmektedir. İslam tarihinde pek çok kez olduğu gibi, bugün de felsefe, sosyal bilimler ve İslami ilimler alanlarında kuramsal çözümlemeler yaparak çağın ihtiyaçları ve şartlarıyla uyumlu sahih cevaplar üretecek mekanizmaların geliştirilmesinin önemi açıktır.
Sanayileşme, kentleşme ve hızla gelişen teknolojik iletişim ağının tetiklediği değişim, toplumsal yapıyı derinden sarstığı gibi inançları ve dinî pratikleri de ciddi manada etkilemektedir. Bunun neticesi olarak; bireysel dindarlık öne çıkmış, din alanında farklı anlama biçimleri kendini daha kolay bir şekilde ifade edebilir hale gelmiş ve yeni dinî akımlar olgusu yoğun bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Bununla birlikte İslam’ın çağları aşan diriltici ruhu, hayatı kavrama konusundaki dikkatimizi, zamanın gereklerini anlama konusundaki çabamızı, bugünün idrak düzeyini keşfetmeye yönelik enerjimizi beslemekte, karşı karşıya kaldığımız meydan okumaları aşma konusunda bize gerekli heyecan ve azmi kazandırmaktadır.
Bu heyecan ve azimle, söz konusu sosyokültürel değişimin; din anlayışı, din-hayat ilişkisi, din-gelecek tasavvuru üzerindeki etkisini müzakere etmek ve buna dayanarak Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yürütülen hizmetlerle ilgili yeni stratejiler belirlemek amacıyla “Sosyokültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri” gündemiyle 25-28 Kasım 2019 tarihlerinde Ankara’da toplanan VI. Din Şûrası, 353 katılımcı ile beş farklı komisyon halinde çalışmalarını yürütmüş ve aşağıdaki kararları almıştır:
- Dinin, her toplum ve tarih için geçerli olan sabiteleri tartışmaya açılmamalıdır. Bununla birlikte ictihada bağlı dinî hükümler, üretildiği tarihsel şartlar, sosyoekonomik gerçeklikler ve dayandığı bilimsel bilgi açısından yeniden yorumlanabilir.
- Günümüzde inanç karşıtı akımlarla ilk temas, daha çok popüler kültürün insan onuruna aykırı, ölçüsüz haz ve eğlenceyi özendirici etkisi ve dinî konulardaki olumsuz örnekler üzerinden kurulmakta, daha sonraki aşamalarda ise bu duygusal reaksiyonlar, felsefî olarak temellendirilmeye çalışılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu durumun önüne geçebilmek için kötü örneklerin dini temsil etmeyeceğini ortaya koyma ve toplumun dinî-manevî ve kültürel ihtiyaçlarını meşru yoldan karşılamasını sağlayacak insan fıtratına uygun alternatifler oluşturma hususunda çalışmalarını arttırmalıdır.
- Günümüzde dinî duygu ve düşünceler ekonomik, siyasî, kişisel çıkar ve sosyal statü gibi nedenlerle istismar edilmektedir. İstismar odakları bu emellerine ulaşmak için başta Kur’an ve Sünnet olmak üzere her türlü dinî değeri suiistimal etmekte, ayrıca pek çok hurafe, bidat, menkıbe ve ezoterik yaklaşıma yoğun bir şekilde başvurmaktadır. Son yıllarda bu istismarın en somut ve yıkıcı örnekleri olarak FETÖ ve DEAŞ gibi yapılanmalar karşımıza çıkmaktadır. Başkanlık, ülkemiz insanının samimi dinî duygularının istismar edilmesine engel olmak için yapmakta olduğu çalışmaları artırarak ve etkinleştirerek devam ettirmelidir.
- İnanç problemleri konusunda sağlıklı veriler elde etmek amacıyla Başkanlık, alanında yetkin bilim adamlarının danışmanlığında saha araştırmaları yaptırmalı, ayrıca üniversitelerde din-birey-toplum ilişkileri hakkında hazırlanan lisansüstü tezler ve diğer akademik çalışmaları desteklemelidir. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar değerlendirilerek hizmet politikalarına dönüştürülmelidir.
- İnanç karşıtı akımlar, İslam coğrafyasında meydana gelen olumsuzlukları ve ortaya çıkan terör olaylarını arka planını sorgulamadan sosyal medyada İslam’ın aleyhinde kullanmaktadır. Birçok dini tema üzerinden sürdürülen bu paylaşımlar, insanların inançlarının zayıflamasına, din karşıtı düşüncelerin yayılmasına neden olmaktadır. Başkanlık, bu tür olumsuz paylaşımların etkilerini ortadan kaldırabilmek için uygun içerikler oluşturup sosyal medyada yayılımını sağlamalıdır.
- Dinî gruplar çoğunlukla toplumsal hayatın olağan seyri içerisinde meydana gelen oluşumlardır. Bu oluşumlar üzerinden yanlış ve maksatlı bir biçimde dinin olumsuz temsilinin zuhur etmemesi ve dinî inanç ve değerlerin istismar edilmemesi için söz konusu grupların şeffaf bir yapıya kavuşturulması ve denetime açık hale getirilmesi önem arz etmektedir.
- Yüce Allah, kudretinin bir delili olarak insanları farklı renk, dil ve ırklarda yaratmış ve bunu insanların tanışması ve kaynaşması için vesile kılmıştır. Bu itibarla gerek birey gerek millet bazında hiçbir üstünlük sebebi olmayan etnik kökeni üzerinden bir kesimi dışlamak veya ötekileştirmek asla kabul edilemez. Bu topraklarda tarih boyunca birlik, beraberlik ve dayanışma içinde kader birlikteliği yapmış olan vatandaşlarımızı ayrıştırmaya yönelik her türlü söylem reddedilmelidir. Başkanlık, vatandaşlar arasında vahdeti güçlendirmek için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hizmetlerini ve faaliyetlerini kararlılıkla devam ettirmelidir. Öte yandan İslam ile yoğrulmuş bu toprakların insanlarını farklı inanç ve kültürlere nispet etmek suretiyle onları hak ve hakikatten saptırmaya çalışan PKK/PYD gibi terör örgütlerinin söylem ve eylemlerine karşı da Başkanlık atmakta olduğu adımları güçlendirmelidir.
- Çağdaş dünyayı etkisi altına alan ve israfa dönüşen tüketim kültürünün, insanı yaratılış gayesinden koparan yozlaştırıcı etkisi çeşitli yönleriyle araştırılmalı ve toplum bu hususta bilinçlendirilmelidir.
- Başkanlık, din hizmetleri stratejisini belirlerken, sosyokültürel değişimi dikkate alarak hedef kitlenin beklenti ve ihtiyaçlarını tespite yönelik bilimsel araştırmalar yaptırmalı ve hizmetlerini bu doğrultuda gerçekleştirmelidir. Bu çerçevede, özellikle hutbe ve vaazların muhatap kitlede oluşturduğu kazanımları bilimsel yöntemlerle ölçmeli ve faaliyetlerini bu çıktılara uygun olarak sürdürmelidir.
- Arkalarında birtakım yeni dini akımlar bulunan, sağlıklı yaşam, iç huzuru, denge, kişisel gelişim, iş hayatında başarı gibi söylemlerle kendilerini kamufle eden, dinî ve millî kültürümüze yabancı yapılar hususunda toplumu aydınlatıcı çalışmalar yapılmalıdır.
- Başkanlığın ilgili bakanlıklar ve kurumlarla yaptığı protokoller çerçevesinde farklı hedef kitlelerine sunulan hizmetlerin ortak bir dil ve yaklaşım birlikteliği içerisinde daha nitelikli olarak gerçekleştirilmesine yönelik olarak paydaşlarla çalıştaylar yapılmalıdır.
- Sosyokültürel değişimin en fazla etkilediği alanlardan biri de ailedir. Her geçen gün evliliklerin ve aile başına düşen çocuk sayısının azalması, aile içi şiddet, boşanmış ve parçalanmış aileler gerçeği bunun en açık göstergesidir. Başkanlık, gerek yurt içi ve yurt dışı irşad faaliyetleriyle gerekse de yazılı ve görsel yayınlarla aile kurumunun güçlendirilmesine yönelik sağladığı katkıları artırmalıdır. Bu çerçevede her yıl yazılı ve görsel yayınlara dönük “Aile ve Değerler Ödülü” ihdas etmelidir.
- Aile, toplumun temel taşıdır. Bundan dolayı İslam; nesli, dolayısıyla aileyi, korunması zaruri olan beş unsurdan biri olarak saymıştır. Bu nedenle aileyi ve aile değerlerini tahrip eden her türlü anlayış, yönelim ve sapkın söylemler, değerlerine bağlı insanımız arasında hiçbir zaman makes bulamayacaktır. Dine, fıtrata, ahlaka ve toplumsal değerlere aykırı olan ve bunu ifsad eden söz konusu anlayışlara karşı Başkanlık, paydaş kurum ve kuruluşlarla işbirliğini artırarak faaliyetlerini devam ettirmelidir.
- Camiler ve müştemilatının, yerleşim yerinin özellikleri ve sosyokültürel değişim dikkate alınarak planlanması gerekmektedir. Bu çerçevede imkanlar ve ihtiyaçlar ölçüsünde, cami müştemilatı içinde kütüphane, okuma, sergi ve toplantı salonları oluşturulması gerekir. Ayrıca Başkanlığın uzun süredir üzerinde hassasiyetle durduğu ibadet mahallerinin; kadınların, çocukların, gençlerin ve engellilerin ihtiyaçlarını karşılama yönündeki uygulamalar desteklenmelidir.
- Cami merkezli irşat faaliyetlerinin yanı sıra ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda vaizlerin bir kısmının dijital ortamlarda, bir kısmının ise gezici irşat faaliyetlerinde istihdam edilerek hizmet alanlarının genişletilmesi ve çeşitlendirilmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır.
- Başkanlık, aileler, devlet koruması altındaki çocuk ve kadınlar, yaşlılar, gençler, bağımlılar, tutuklu ve hükümlüler, engelliler, hasta ve hasta yakınları gibi ihtiyaç duyan gruplara manevi danışmanlık ve rehberlik hizmetlerini vermektedir. Sunulan bu hizmetlerin daha yaygın ve kaliteli hale getirilmesi amacıyla Başkanlık, bu hizmeti verecek personele yönelik eğitimler için üniversitelerle yaptığı işbirliğini artırmalı ve bu alandaki yayınlara daha çok yer vermelidir.
- Günümüzde köyden kente göç olgusu, nüfus yoğunluğu ve hareketliliği dikkate alınarak din görevlilerinin görev yeriyle ilgili dağılımı tekrar değerlendirilmeli ve gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
- Hac ve umre organizasyonlarında uygulanan eğitim ve irşat programları; öncesi, ifası ve sonrası itibariyle planlı bir yetişkin din eğitimi programına dönüştürülmelidir.
- İlahiyat/İslami İlimler fakülteleri öğretim programlarının Başkanlığın, yaygın din eğitimi ve din hizmetleri yeterliliklerine sahip personeli yetiştirecek şekilde çeşitlendirilmesi ve açılacak bu programlardan mezun olacakların istihdamı için gerekli mevzuat hazırlanmalıdır. Bu bağlamda Başkanlık öncülüğünde başlatılmış olan Diyanet İşleri Başkanlığı, İlahiyat/İslami İlimler Fakülteleri ve Milli Eğitim Bakanlığı arasındaki işbirliği güçlendirilerek devam ettirilmelidir.
- Hafızlık ve Kur’an Kursu eğitiminde daha başarılı sonuçlar elde etmek için, öğreticilerin pedagojik formasyon almış kişiler arasından seçilmesine özen gösterilmelidir.
- Millî Eğitim Bakanlığı ile koordineli olarak yürütülen hafızlık eğitiminin müfredatı ve ders saatleri pedagojik ilkeler çerçevesinde yeniden değerlendirilmelidir.
- Başkanlığımızın geniş hizmet ağı içerisinde hayati öneme sahip olan Dini Yüksek İhtisas Merkezlerinin, kurumsal varlığı güçlendirilerek devam ettirilmeli, sosyokültürel değişimler dikkate alınarak eğitim programları güncellenmeli ve eğitim süreçlerinde ülkemizin akademik birikiminden daha fazla yararlanılmalıdır.
- Başkanlık, sahih dinî bilginin, yeni medya ortamları ve kitle iletişim araçları vasıtasıyla toplumun tüm kesimlerine ulaştırılması; eksik ve yanlış bilgilerin tashih edilmesi ve din istismarına yol açacak yayınların önlenmesi amacıyla ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliğini artırmalıdır.
- Başkanlık tarafından gerçekleştirilen farklı tür ve nitelikteki basılı ve görsel yayınların hedef kitle üzerindeki etkisi ve algılanma düzeyleri güvenilir medya araştırma ve analiz yöntemleriyle sık aralıklarla bilimsel olarak ölçülmelidir. Bunların analizi ve yorumlanmasıyla elde edilen sonuçlar ışığında yayın çeşitliliği içerik ve nitelik açısından artırılmalıdır.
- Başkanlık, farklı dil ve lehçelerde yapmış olduğu yayınları çeşitlendirmeli, bilişim teknolojilerinin sunduğu imkânları kullanarak etki alanını genişletmeli ve uluslararası düzeyde nitelikli yayınlarını artırabilmek amacıyla bir çeviri ofisi kurmalıdır.
- Başkanlık, sosyokültürel değişimleri ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeleri göz önüne alarak, dijital yayıncılık alanında kaliteli ve etkin yayınlar üretmek için Dijital Yayınlar Daire Başkanlığı’nı bir an evvel faaliyete geçirmelidir.
- Başta gençlere yönelik olmak üzere inanç karşıtı akımlara karşı uyaran ve onlara verilecek cevapları içeren yazılı, görsel ve dijital yayınlar hazırlanmalı; bu metinler söz konusu akımları doğuran felsefî, tarihsel ve kültürel arka planı da ortaya koyucu nitelikte olmalıdır.
- Çocuklar, gençler ve dezavantajlı gruplara yönelik yayınlar, stratejik öncelikler arasında yer almalıdır. Bu kapsamda dijital mecralarda yayımlanacak ürünler farklı disiplinlerden istifade eden bir anlayışla zenginleştirilmeli, ayrıca çocuklara yönelik bir televizyon kanalının kurulması için gereken adımlar atılmalıdır.
- Çocuklara yönelik basılı, sesli, görüntülü ve dijital yayınlarda dinî ve millî değerleri benimsetici politikalar daha da geliştirilmeli, çocuk psikolojisi dikkate alınarak hiçbir yayın türünde yabancılaştırıcı, fıtrata aykırı temalara ve şiddeti özendirici unsurlara yer verilmemelidir.
- Dinî duygu ve düşüncenin genç kuşaklara aktarılmasında edebiyat ve sanatın yeri inkar edilemez. Bu amaçla Başkanlığın yayın politikalarında, hat, tezhip, ebru, şiir, hikaye, roman, müzik ve sinema gibi alanlardaki edebiyat ve sanat ürünlerinin teşvik edilmesi, bu amaçla yarışmalar açılması ve uygun projelerin desteklenmesi önem arz etmektedir. Başkanlık, bu faaliyetleri kendi kurumsal kimliği ile planlayıp icra edebileceği gibi, daha geniş kitlelere ulaşma amacıyla kurum dışı projelere destek vermek suretiyle de gerçekleştirebilir.
- Değişen dünya şartları, uluslararası ilişkilerdeki yeni gelişmeler, hizmet götürülen ülkelerdeki siyasi ve toplumsal değişimlerin; Başkanlığın yurtdışı hizmet ve faaliyetlerini mevcut haliyle sürdürmesini zorlaştırdığı ve uygulamada ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bıraktığı gözlemlenmektedir. Bu durum, yurtdışı hizmetlerinin köklü bir biçimde yeniden ele alınmasını ve yapılandırılmasını gerekli kılmaktadır. Bu doğrultuda hizmet yürütülen coğrafyanın yerel şartlarını ve imkânlarını dikkate alan ve hizmet götürecek olan personelin yetiştirilme süreçlerini yönlendiren stratejik eylem planı geliştirilmelidir.
- Yurtdışı din hizmetlerine muhatap olan kitlenin, geleneksel homojen yapısında farklılaşmanın olduğu; millet varlığımızın yanı sıra diğer Müslümanların da camilerin bir parçası haline geldiği, ayrıca kuşak farkından kaynaklanan sorunların yaşandığı, nesillerin dil ve kültür olarak birbirlerine yabancılaştıkları gözlemlenmektedir. Bu itibarla bir öğretici, bir manevi rehber ve cemaati dış kurumlarda temsil eden bir önder konumundaki din görevlisinin mesleki ve pedagojik yeterliliğinin yanında ilgili ülkenin dil, din, kültür, sosyal ve siyasi yapısına ilişkin eğitimden geçirilmesi, özellikle çok kültürlü ve çok dinli ortamlarda iletişim kuracak becerilerle donatılması gerekmektedir.
- Yurtdışındaki camiler, birer ibadethane olma yanında çocuklara, gençlere ve yetişkinlere hizmet veren birer sosyal, kültürel ve manevi rehberlik merkezleridir. Değişen hizmet beklentilerine uygun bir biçimde bu mekânların yeni işlevlerle donatılması, çocukların, gençlerin, kadınların katılımını teşvik edecek şekilde estetik tasarımlara kavuşturulması gerekmektedir. Bu doğrultuda gençlerin ve kadınların cami yönetiminde daha fazla söz sahibi olmaları yönünde tedbirler alınmalıdır.
- İslam dini ve uluslararası Müslüman camia hakkında sağlıklı bilgi edinmek isteyenler için yurtdışı Başkanlık hizmetleri başta olmak üzere basılı, görsel, işitsel ve dijital yayın ihtiyacı hayati bir mesele olarak karşımızda durmaktadır. Bu nedenle Başkanlığın yayın faaliyetlerini dünyanın önemli metropollerindeki küresel platformlara taşıyarak dini yayınların buradaki imkan ve fırsatlarla uluslararası nitelik ve etkinliğe kavuşturulması temin edilmelidir. Bunun için başta Türkiye’deki Başkanlık ve ilahiyat birikimini küresel düzeye taşıyacak, aynı zamanda farklı coğrafyalarda yaşayan Müslümanların entelektüel birikimlerini dünya kamuoyuna sunacak bir Uluslararası Diyanet Yayınevi kurulmalıdır.
- Başka dillerde İslam ilahiyatı ve düşüncesinin entelektüel boyut ve uzmanlık düzeyinde desteklemeye yönelik olarak Başkanlığın koordine ettiği başta Uluslararası İlahiyat Projesi (UİP) olmak üzere Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) kanalıyla yürütülen burs programlarının hedef ve verimliliklerini periyodik olarak değerlendirecek bir “Uluslararası İlahiyat Programları Yürütme ve Takip Kurulu” oluşturulmalıdır. Bu kurul eş zamanlı olarak, gerek Başkanlık gerekse ülkemizdeki ilahiyat fakülteleri ile diğer ülkelerdeki emsalleri arasında akademik işbirlikleri geliştirmelidir.
- Başta Batı ülkeleri olmak üzere bütün dünyada İslam ve Müslüman karşıtı söylem ve eylemlerin Müslümanların bireysel ve toplumsal varlıklarını ve kimliklerini tehdit edecek boyutlara ulaştığı gözlemlenmektedir. “İslamofobi” olarak adlandırılan bu olgu ile mücadelenin sağlıklı bir biçimde yürütülebilmesi için insan hakları ve temel hürriyetler çerçevesinde bir strateji geliştirilmesi etkin sonuçlar doğuracaktır. Bunun için Birleşmiş Milletler, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlar, yerel hukuki zeminler ve anayasal çerçevelerin sağladığı imkânların kullanılmasına dönük girişimlere öncelik verilmelidir. Bu nedenle hak ve özgürlük ihlalleriyle mücadele amacıyla Müslümanlar tarafından kurulmuş organizasyonlarla işbirliği geliştirilmeli ve onların tecrübelerinden yararlanılmalıdır. Müslümanlara veya başkalarına yönelik hak ve özgürlük ihlallerini izleme, belgeleme ve gerekli hukuki mercilere iletme noktasında ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliğine gitmesi teşvik edilmeli ve Başkanlık süreç içerisinde bir “İslamofobiyle mücadele birimi” oluşturmalıdır.
- Savaş, terör ve zulümler dolayısıyla zor günler geçiren İslam coğrafyasından ülkemize pek çok insan göç etmiştir. Dil, din, ırk, mezhep ve meşrep ayrımı yapmadan yüzyıllarca mazlumların sığınağı olan bu topraklar bugün de aynı sorumluluğu yüklenmenin haklı onurunu taşımaktadır. Zorda kalmış tüm insanlara el uzatmayı kendisine bir vazife addeden ülkemizin alicenap insanları savaş bölgelerinden göçmek zorunda kalan tüm mazlumlara kucak açmayı İslami ve insani bir görev addetmiştir. Buna bağlı olarak ülkemize sığınan mazlumların dinî, insani ve kültürel ihtiyaçlarını karşılama çalışmalarını başarıyla sürdüren Başkanlığın, bu alandaki yetki ve imkanları artırılmalıdır. (İLKHA)