• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...
Avrupa Birliği’nde her üç kadından biri taciz ve şiddete uğruyor! BU MU ÖRNEĞİNİZ!..
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Erkan Yavuz- Doğruhaber

Batılı ülkelere ait yasa ve kanunların alınıp önüne ‘milli’ ifadesi konularak Türkiye’ye uyumlu hale getirildiği düşünülen yasalar aslında hiçbir zaman değerlerimizle bağdaşmadı. İnsan hakları ve özgürlüklerin en fazla olduğu yerler olarak Müslüman topluma gösterilen Avrupa’da durumun hiç de parlak olmadığı bizzat yine batılılarca adeta itiraf edildi. Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, kıta genelinde her üç kadından birinin fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığını bildirdi. İstatistiksel veriler ve bu itiraf niteliğindeki açıklamaya rağmen Türkiye, bir yandan ‘İstanbul Sözleşmesi’nin Aile kurumuna yıkıcı etkisini diğer yandan da 6284 sayılı kanunun topluma vurduğu darbeyi henüz göremiyor. Sözde kadını korumak amacıyla çıkarılan ancak uygulamada kadına şiddetin, cinayetlerin arttığı bu uygulamalar tüm olumsuzluklarına rağmen sürdürülüyor. Açıklanan bu çarpıcı istatistiklere rağmen bu yanlışta ısrar edilmesine ise anlam verilemiyor. Kamuoyu şimdi soruyor; ‘bu mu örneğiniz?!’

AVRUPA’DA HER 3 KADINDAN BİRİ TACİZ VE ŞİDDET MAĞDURU

Mogherini, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında yazılı bir açıklama yaptı. Kadına yönelik şiddetin esasen tüm insanlığı hedef aldığını vurgulayan Mogherini, "Buna ne dünyada ne de Avrupa'da müsaade etmeliyiz ancak tüm kararlılığımıza rağmen bu zorluğun üstesinden gelmeye çok uzağız." ifadesini kullandı. Mogherini, sorunun "alarm verici" düzeyde olduğuna dikkati çekerek, "Avrupa'da her üç kadından biri fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. Kıtada cinsel istismar ve kaçakçılığa maruz kalan mağdurların hemen hemen hepsi kadınlardan oluşuyor." değerlendirmesini yaptı. Uluslararası toplum ve AB olarak kadınları hedef alan şiddete karşı çıkmanın ortak sorumluluk olduğunun altını çizen Mogherini, Birliğin bu konudaki kararlı çalışmalarını sürdüreceğine işaret etti.

AVRUPA’DAN ALINTI BİR UYGULAMA; 6284

2011 yılında İstanbul`da imzalan anlaşmadan sonra ‘Kadına Şiddet` haberleri giderek arttı. Aile içi şiddet ve kadın cinayetlerinin artışının en büyük sebebi ise 2012 yılında çıkarılan ve bu anlaşmaya dayandırılan 6284 numaralı kanun olarak gösteriliyor. Bu kanun ile ailenin korunması hedeflense de değerlerimizden uzak bu kanun, ailenin dağılmasına sebep oluyor. 6284 sayılı kanunu silah gibi kullanan kadınlar, keyfi olarak eşlerini sokağa attırabiliyorlar. Bununla birlikte nafaka davalarını kazanan erkek yok denecek kadar az. Sokağa atılan, tüm mal varlığına el konulan, nafakayı ödeyemediği için hapse atılan erkek, cinnet getirerek önüne gelene saldırıyor. Sözde Aileyi koruma kanununun ismi bile “Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa” olarak geçiyor. Kanunlar, aileyi değil kadını koruyor. Peki, erkeğe peşinen zalimlik yüklemek ne kadar doğru? Erkeği, çocuğu ve aileyi art niyetli kadından kim koruyacak?

KADINA YÖNELİK ŞİDDET ARTARAK DEVAM ETTİ

6284 sonrası iddia edilenin aksine kadına yönelik şiddet artarak devam etti. Kadını şiddetten koruma amacıyla hazırlandığı iddia edilen 6284 sayılı yasanın yürürlük tarihinden önce yılda 100 civarında olan cinayet sayısı günümüzde yılda 500 civarına yükselmiştir. Ayrıca şiddet yeni bir boyuta evirilmiştir. Cinayet işleyen kişilerden birçoğunun aynı zamanda kendi canına da kıydığını görüyoruz. Bu kapsamda (son 10 yılda) intihar sayısı 1000’e yaklaşmış. 6284 sayılı yasa gereğince yılda 500.000 civarında verilen tedbir/uzaklaştırma kararları uzlaşmayı değil öfkeyi ve şiddeti artırmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre; Türkiye’de milyonda 5 olan kadın cinayet sayısı hızla artmaktadır. Feminist politikaların en keskin/sert biçimde uygulandığı Amerika’da oran milyonda 22’dir. Ülkemizdeki cinayet sayısının oranına göre 4 katından fazladır. Bu veriler dahi ithal ve tercüme yasalarla şiddetin önlenemediğini ve önlenemeyeceğini göstermekte.

BOŞANMALARI ARTTIRAN, AİLEYİ DAĞITAN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

‘İstanbul Sözleşmesi’ 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açıldı ve TBMM tarafından 14 Mart 2012’de kabul edilerek, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Kısa adı ‘İstanbul Sözleşmesi’ olan metnin uzun ismi, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir. 2018 verilerine göre 45 ülke tarafından imzalanan ve 27 ülke tarafından onaylanan ‘İstanbul Sözleşmesi’, “kadına karşı şiddetin önlenmesinde hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası belge” niteliği taşıyor. Şiddet, kadın, İstanbul ve Sözleşme kavramlarının bu denli küresel bir hukuk formuna dönüşmesi kadar ilginç olan bir bilgi notu ise, bir Avrupa Konseyi olan “sözleşmenin, Avrupa’nın iki kurucu ülkesinden biri olan Almanya’da ancak 2018 Şubat’ında imzalanabilmiş olmasıdır. Birçok ülkenin karşı durduğu, imzalayanların ise daha sonradan iptal ettiği sözleşme Türkiye’de de aileyi tehdit etmeye devam ediyor. Tüm kesimlerin karşı durduğu bu sözleşme de ülkedeki azgın azınlığa hizmet etmeye devam ediyor.

EVLENMELER AZALDI, BOŞANMALAR ARTTI

Türkiye'de geçen yıl evlenen çift sayısı 553 bin 202, boşanan çift sayısı ise 142 bin 448 oldu. Evlenen çiftlerin sayısı 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2,9 azalırken, boşanan çiftlerin sayısı yüzde 10,9 artış gösterdi. Türkiye İstatistik Kurumu, 2018 yılına ilişkin evlenme ve boşanma istatistiklerini yayımladı. Buna göre, geçen yıl evlenen çiftlerin sayısı 2017 yılına göre yüzde 2,9 azalarak 553 bin 202'ye geriledi. Kaba evlenme hızı binde 6,8 olarak gerçekleşti. 2018'de boşanma sayısı bir önceki yıla göre yüzde 10,9 artarak 142 bin 448'e yükseldi. Kaba boşanma hızı binde 1,75 oldu. 

Bu haberler de ilginizi çekebilir