• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3006.52
  • ...
"Ailenin bütününü merkeze alan bir yapıyı önemsiyoruz"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Diyanet İşleri Başkanlığınca "Mevlid-i Nebi Haftası" etkinlikleri kapsamında düzenlenen "Uluslararası Mevlid-i Nebi Sempozyumu" Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın katılımıyla Antalya’da başladı.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen sempozyumun açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, "Peygamberimiz ve Aile" temalı sempozyumun hayırlara vesile olmasını diledi.

Erbaş, Hazreti Peygamberin Kur’an-ı Kerim’in hayat veren ilkelerini bizzat uygulayarak insanlığa sunduğu örnekliğin, insanlığın muhtaç olduğu en duru hayat membaı olduğunu söyledi.

Hazreti Peygamberin sünnetinin Kur’an-ı Kerim’in hayata dönüşmüş şekli olduğuna vurgu yapan Erbaş, "Sünnet-i Nebi, Kur’an’dan sonra İslam’ın ikinci temel kaynağıdır. Onu göz ardı ederek İslam’ın anlaşılması ve yaşanması mümkün olmadığı gibi Allah Resulüne saygısızlık olarak algılanacak tavır ve üslupların da mü’min tavrıyla bağdaştırılabilmesi mümkün değildir" diye konuştu.

Erbaş, Hazreti Peygamberin ve sünnetinin, toplum nezdinde ona olan sevgi ve muhabbeti zedeleyecek tartışma ve söylemlere konu edilmesinden kaçınmak gerektiği uyarısında bulunarak, "Onun sünnetinin, ona olan sevgi ve saygıyı artıracak, onun örnekliğini ortaya koyacak şekilde ele alınması temel önceliğimiz olmalıdır. Zira Peygamberimizin mesajını ve örnekliğini çağımıza ve yeni nesillere taşımak yerine, teorik ve tali meseleleri tartışıp durmak bizi yolumuzdan alıkoyacak ve bizi amacımızdan uzaklaştıracaktır" ifadelerini kullandı.

"Bugün insanlığın özlediği huzur ve güvenin; ancak Hz. Peygamberin insanlığa tebliğ ettiği hakikatlerin bilgi, bilinç, ahlak ve sistem düzeyinde hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır" diyen Erbaş, şöyle devam etti:

O değerleri bugüne taşıyıp insanlıkla buluşturmak ise müminlerin Allah’a, Resul’e ve insanlığa karşı en büyük sorumluluğudur. Aynı zamanda Peygambere muhabbetin neticesi ve onu sevmenin en büyük tezahürüdür. Bugün insanlığın en büyük sorunu, ahlak krizidir. Yani insanlığın huzurunu temin edecek olan İslami erdemlerin kaybedilmesidir. Allah resulünün sünnetinden ve mirası olan güzel ahlak ilkelerinden uzak bir hayat yaşanıyor olmasıdır. İnsanlık, yüzünü yeniden Hz. Peygamberin örnekliğine çevirmediği sürece hiçbir insanî ve vicdanî değeri muhafaza edemeyecektir. Yeryüzü ancak onun getirdiği değerlerle buluşursa huzura kavuşacaktır.

Erbaş, Mevlid-i Nebi Haftasının ana temasını ve sempozyumun konusunu "Hz. Peygamber ve Aile" olarak belirlediklerini hatırlatarak, "Rabbimiz, bizlere aile kurma ve aileyi koruma duygusu bahşetmiş, "el-Vedûd" ismi celilinden "meveddet" gibi katıksız ve karşılıksız bir sevgiyi, varlığının bir delili olarak aileye lütfetmiştir. Aile bağını Allah adına akdedilen ağır bir söz ve kutsal bir birliktelik kılmıştır. Rabbimiz, aynı ideallerle aynı hedefe doğru yürüyen, amaç ve emellerini birleştirerek aynı erdemlerde buluşan, karşılıklı sevgi, saygı ve paylaşma esasına dayanan bir bütün olabilmek için insanlara aile olmayı emretmiştir" şeklinde konuştu.

"Aile, fertlerin hayatın hakikatlerini yaşayarak fark ettiği bir sevgi ocağıdır"

Erbaş, İslam’ın; ailede adaletin, ihsanın, fedakârlığın, sorumluluk bilincinin, istişarenin, karşılıklı yardımlaşma ve anlayışın hâkim kılınmasını; eşlerin birbirine güven duymasını ve bağlılık göstermesini, sevinç, keder, yorgunluk ve sıkıntıların paylaşılmasını istediğini kaydetti.

Aile’nin sadece maddi bir beraberlik değil, bedenlerin yanı sıra kalpleri ve duyguları birleştiren, ruhları sükûnete erdiren muhteşem bir birliktelik olduğunun altını çizen Erbaş, "Aile yuvası, insanın, fiziksel, zihinsel ve ahlaki yönden en üstün meziyetlerle donatıldığı, bütün insanî değerlerin öğrenildiği, ruhun mayalandığı ve kemal bulduğu yerdir. Varlığında sayısız hikmetler barındıran aile, insanın ilk eğitimini aldığı en temel eğitim yuvası, maddi-manevi tehlikelere karşı muhkem bir sığınak ve fertlerin hayatın hakikatlerini yaşayarak fark ettiği bir sevgi ocağıdır" değerlendirmesinde bulundu.

"Ailemizde dayanışma bilincinin hâkim olduğu bir yapı olması gerekir"

Erbaş, mümince bir duruşun ve Müslümanca bir hayatın inşası için Hazreti Peygamberin ortaya koyduğu aile değerlerini örnek almanın önemine işaret ederek, şunları söyledi:

Daha iyi bir hayat için muhtaç olduğumuz temel değerler öncelikle ailede hayat bulacak, sonrasında ise tüm toplumu ve bütün dünyayı huzura ulaştıracaktır. Bu meyanda bir hamd vesilesi olarak zikretmek gerekir ki millet olarak aile yapımız milli ve manevi değerler üzerine kurulu ve köklü bir yapıya sahiptir. Ailemizde dayanışma bilincinin hâkim olduğu bir yapı olması gerekir. Ne kadının ne de erkeği üstün olarak göstermeden herkesin Allah indinde eşit olduğunu, ‘Allah indinde en üstününüz, ona en iyi kul olanınızdır’ kadın, erkek, genç, ihtiyar kim en iyi kulsa en üstün olan odur. Kadın da olabilir erkek de olabilir. İnancımız bunu ortaya koyuyor. Bizim ailemiz, Allah’ın adı üzere yapılan bir akitle kurulduğu için erkeğin de kadının da diğer tüm aile üyelerinin de hakkını her zaman teslim eder.

Modernite ile birlikte hızlanan toplumsal değişimden en fazla etkilenen kurumların başında aile geldiğine dikkati çeken Erbaş, "Bireysel ve toplumsal hayatımızın yıkılmaz kalesi olarak görülen aile hayatımızda son zamanlarda, ilgisizlik, boşanma, aile içi şiddet ve huzursuzluk gibi pek çok ciddi sorunlar vardır. Bu sorunların çoğunun temelinde de Peygamber ahlakından uzaklaşmak yer almaktadır" ifadelerini kullandı.

Ailenin çözülmeye başlamasının toplum için büyük bir tehlike arz ettiğini belirten Erbaş, "Bir yerde aile kurumu çözülmeye başladığında adli suçlar, madde bağımlılığı, şiddet, psikolojik ve sosyolojik problemlerin arttığı müşahede edilmektedir. Nihayetinde bireysel ve toplumsal huzur kaybolur. Eğer toplumsal hayatımızda bunların varlığından sıkça bahseder hale gelmişsek, bunun altında yatan sebebin aile değerlerinde ve bağlarında meydana gelen zayıflama olduğu göz ardı edilmemelidir" diye konuştu.

"Aileyi güçlendiren bir yayın politikası izlemesi medyanın en büyük sorumluluğudur"

Erbaş, günümüzde insanların aileyi, paylaşmayı, sorumluluğu, sevgi, şefkat ve merhameti öteleyerek; bireyselliği, ferdi haz ve ihtiyaçları öncelemekle, aslında kendi mutluluğunu ötelediğini fark edemediğini söyledi.

Kitle iletişim araçlarının aile üzerindeki olumsuz etkilerine de değinen Erbaş, "Kitle iletişim araçlarının gelişimi ve sınır tanımazlığı tüm değerlerin zedelenmesine sebebiyet vermekte, aile mahremiyetini ihlal eder hale gelmektedir. Bu manada artık hayatın her alanına nüfuz eden medyaya da önemli görevler düşmektedir. Manevi değerlerimizi ve ahlakımızı önceleyen, ortak bir değer olarak aile ahlakını gözeten ve aileyi güçlendiren bir yayın politikası izlemesi medyanın en büyük sorumluluğudur" şeklinde konuştu.

Erbaş, Aile toplumumuzun en temel değeri ve en hassas kurumu olduğuna dikkati çekerek şu çağrıda bulundu:

"Sosyal, siyasal ve akademik tüm çalışmalarımız ailenin korunmasını ve güçlendirilmesini esas almalıdır. Başta temsil ettiğim kurum ve şahsım olmak üzere her fert ve her kurum, aile kurumunu ve bütünlüğünü öne alan çalışmalar yapmalıdır. Toplumsal meselelerin birbiriyle sıkı irtibatı olan karmaşık sorunlar olduğu gerçeğinden hareketle bu doğrultudaki çözüm arayışları da çok boyutlu olmalıdır. Aileyi kuşatan sorunların sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik tüm boyutlarıyla araştırılmasına ve kalıcı çözümler bulunması için yapılacak çalışmalara her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır." (İLKHA) 

Bu haberler de ilginizi çekebilir