Keşmir, bütün Müslümanları ilgilendiren bir meseledir
Keşmir sorununun çözümü için dünyaya çağrıda bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Keşmir'in meselesinin bütün Müslümanları ilgilendiren bir mesele olduğunu söyledi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) ve Lahor Barış Araştırmaları Merkezi iş birliğince düzenlenen "Keşmir Krizi: Barışa Yönelik Tehditler ve Uluslararası Toplumun Rolü" başlıklı kongreye katıldı.
Ankara'da düzenlenen kongrenin açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, son iki asırdır dünyada yaşanan gelişmelerden, sömürge ve istilâ politikalarından en fazla İslam toplumlarının etkilendiğini ifade ederek, "İslam dünyasına yönelik emperyalist politikalar, oryantalizm çalışmaları ile ivme kazanmış, ardından gerçekleşen işgallerle Müslüman coğrafya, acımasız baskılara maruz kalmıştır" dedi.
Özgürlük mücadelelerinin sürdüğü ve bağımsızlıkların ilan edildiği dönemlerde bile emperyalist güçlerin İslam dünyasından ellerini çekmediklerine dikkati çeken Erbaş, "Bilinçli bir şekilde kriz bölgeleri oluşturularak Müslüman toplumları siyasi ve ekonomik yönden zayıflatmak suretiyle sömürge politikalarının sürdürülmesi hedeflenmiştir" diye konuştu.
Erbaş, Keşmir meselesinin de 70 yılı aşkın bir zamandan beri çözülemeyen bir kriz alanı olduğuna vurgu yaparak, "Nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan ve Keşmir’in asli unsuru olan Müslümanlar, sürekli baskılara ve hak ihlallerine uğramaktadır. Bölgesel ve küresel çekişmelerin, emperyalist uygulamaların ve haksız politikaların kuşatması altında zaman zaman ciddi dramlar ve zulümler yaşanmaktadır" ifadelerini kullandı.
Erbaş, dünyada insanların inandığı her dinin kitabında zulmetmenin ve öldürmenin yasaklandığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
O zaman insanın aklına şu sorular geliyor. Nasıl oluyor da Tevrat'ta on emrin birinde ‘öldürmeyeceksin’ emrine muhatap olan İsrail Yahudileri gözünü kırpmadan masum Filistinlileri öldürebiliyorlar? Nasıl oluyor da ‘bir yanağınıza birisi vurduğunda diğer yanağınızı da çevirin’ diye her yerde din adamlarının konuştuğu Hristiyanlar, din savaşlarında sadece 30 yılda 7 milyon insanı öldürdüler? Nasıl oluyor da faziletli insan olabilmek için, hep iyilik peşinde koşmak gerekir, felsefesi üzerine kurulmuş Hindular, gözünü kırpmadan masum insanları öldürebiliyorlar? Nasıl oluyor da ‘yerde göremediğin canlılar olabilir, yürürken eline süpürge al da öyle yürü’ diyecek kadar hassas davranan Budistler, yüzbinlerce Arakanlı Müslümanı Myanmar'da öldürüyorlar? Bunları düşünmek lazım.
Küresel emperyalist güçlerin İslam düşmanlığını körüklemek için terör örgütleri kurdurduklarını dile getiren Erbaş, "Yüzünü kapatarak ve elindeki şehadet getiren o Müslüman’ı ‘Allahuekber’ diyerek öldüren kişinin yüzünü açtığınız zaman kim olduğunu görürsünüz. Onun Müslüman olmadığını görürsünüz. Çünkü İslam, ‘Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibi olur’ anlayışı üzerine bina edilmiş dindir" şeklinde konuştu.
"Keşmir, bütün Müslümanları ilgilendiren bir meseledir"
İslam coğrafyasının önemli bir parçası olan Keşmir’in bütün Müslümanları ilgilendiren önemli bir mesele olduğunun altını çizen Erbaş, şöyle konuştu:
"Cenab-ı Hak, ‘Müminler ancak kardeştir’ fermanıyla bizleri birbirimize kardeş kılmıştır. Yine Peygamberimiz, "Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuz kalıp acı çekerler" buyuruyor. Dolayısıyla dünyanın neresinde olursa olsun yeryüzündeki bir müminin acısı, üzüntüsü ve sıkıntısı diğer müminleri de etkilemektedir. İslam ahlakının ve mümin olma sorumluluğunun gereği, dünyadaki bütün haksızlıklar da Müslümanları ilgilendirmektedir. Zira kimden gelirse gelsin ve hangi gerekçeyle olursa olsun Müslümanlar her zaman ve her yerde hakkın, adaletin ve hukukun yanında, haksızlık ve zulmün karşısında olmak zorundadır."
Erbaş, sosyal, kültürel, siyasi ve iktisadi açılardan devasa krizlerin kuşatması altında olan dünyanın tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşadığına işaret ederek, "İnsanlığa huzur, barış ve refah getirme iddiasıyla ortaya çıkan bütün ideolojiler ve politikalar inandırıcılığını kaybetmiştir. Küresel blokların toplum mühendisliği çalışmaları dünyayı topyekûn bir felakete sürüklemektedir" diye konuştu.
Müslümanların en büyük sorununun birbirleriyle dayanışmadan uzak durmaları olduğuna işaret eden Erbaş, "Keşmir’den Kudüs’e, Doğu Türkistan’dan Myanmar’a, Yemen’den Suriye’ye bütün sorunlarımızın çözümü için temel şart Müslümanlar olarak bir araya gelmektir. Meselelerimizi sağduyu ve samimiyetle ele alarak konuşmaktır. Ortak tavır, irade ve eylem planı ortaya koymaktır. Ortak duygu, fikir ve ideallerde buluşarak bir güç oluşturmaktır" ifadelerini kullandı.
"Bütün insanlar için hukukun teminatı olacak güçlü ittifaklar kurulmalıdır"
"Küresel oluşumların etkili olduğu bir dönemde İslam dünyası; eğitim, aile, gençlik, çevre, gıda ekonomi, teknoloji, gibi konularda ve bütün alanlarda işbirliği ve ortak çalışmalar yapmak zorundadır" diyen Erbaş, şöyle konuştu:
Söz konusu meselelerin çözümü ve daha iyi bir dünyanın inşası için fikir birliği güçlendirilmelidir. Ortak irade ve inisiyatif ile sorunları çözecek ve imkanları geliştirecek ittifaklar oluşturulmalıdır. Nihayetinde küresel boyutta adaleti gerçekleştirecek, haksızlık ve zulümleri önleyecek, bütün insanlar ve toplumlar için hukukun teminatı olacak güçlü ittifaklar kurumalıdır. Bu gerçekleştiğinde sadece İslam dünyası değil, bütün insanlık huzur ve güvene kavuşacaktır.
Keşmir sorununun çözümü için dünyaya çağrıda bulunan Erbaş, "Buradan bütün dünyaya bir kez daha ifade etmeliyim ki; her türlü sıkıntıya ve baskıya maruz kalan, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen Keşmir halkına destek olmak, hukuktan ve evrensel değerlerden bahseden bütün kişi, toplum ve ülkelerin bir samimiyet sınavıdır" dedi. (İLKHA)