• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
'Sağlıklı bir nesil büyütmeyen bir toplumun yarınları karanlıktır'
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Eylül ayında başlayan ve ülkenin birçok yerinde her ay farklı bir konuyla yapılan ideal eğitim seminerleri kapsamında İdeal Eğitim Vakfı (İDEV) ile Peygamber Sevdalıları Vakfı'nca Mardin'in Midyat ilçesinde Azim-Der organizesinde "Çocuk eğitimi " konu başlığıyla bir program düzenlendi.

Kocatepe Okulu konferans salonunda düzenlenen ve sunuculuğunu Enes Çelik'in yaptığı program Ahmet İşler'in okuduğu Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

Selamlama konuşması için kürsüye gelen İdeal Eğitim Vakfı Midyat Temsilcisi Ekrem Demir, İDEV'in yaptığı eğitim seminerlerinin her ay devam edeceğini ve bundan sonra daha verimli olması için Peygamber Sevdalıları Vakfı ile ortaklaşa bir şekilde yapacaklarını ifade etti.

Programa konuşmacı olarak katılan İTTİHAD'UL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek ve Eğitimci-Yazar M. Emin Sütçü çocuk eğitiminin önemi ve usulleri hakkında birer sunum yaptılar.

Programda bir konuşma yapan İTTİHAD'UL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek, dünya ve ahiret saadetine vesile olabilecek en büyük nimet olan çocukların eğitimine ebeveynlerin dikkat etmesi gerektiğinin altını çizdi.

"Sağlıklı bir nesil büyütmeyen bir toplumun yarınları karanlıktır"
Çocuklarımızın yarınlarımızın umudu olduğunu ifade eden Şimşek, "Biz bu çocukları büyük umutlarla büyütüyoruz. Çocukları kucağımıza aldığımız günden itibaren her dakika ve saniye onları büyük umutlarla büyütürken; hedeflerimiz, hayallerimiz ve umutlarımız var o çocuklarla ilgili. Bir anne-baba olarak ve bir toplum olarak da umutlarımız çocuklarımıza bağlıdır. Bir memleket, bir toplum eğer sağlıklı bir nesil büyütebilmişse o toplumun yarınları bu günlerinden daha güzel oluyor. Daha güçlü ve kuvvetli ve daha müreffeh ve hâkim bir toplum haline geliyor. Ama eğer böyle bir nesle sahip değilse bir toplumun yarını karanlıktır. Başına nasıl belalar geleceğini bilmez. Zayıftır ve beli büküktür. Bu yüzden bir anne–baba olarak da bizi güçlü kılan ve yarınlara umutla bağlayan ve hedeflerimize ulaştıran üzerinde hesap yaptığımız bu evlatlarımızdır. Ama bunlar dünyevi hedeflerimizdir. Bununla beraber evlatlarımız ahiretimizi de ilgilendiren varlıklarımızdır. Dünyamız nasıl onlarla mutlu ve güzel oluyorsa, terbiyeli olup nasıl bizi gururlandırıyorlarsa, salih olduklarında da ahiretimizi de güzelleştirecek olanlar onlardır. Tersi bir durum olduğu zaman ise dünyamızı cehenneme çevirdikleri gibi, ahiretimizi de cehenneme çeviren yine evlatlarımızdır. Onlar aynı zamanda ahiretimiz için imtihanımızdır. Onlarla imtihan oluyoruz ve evlatlarımız Allah Teâlâ'nın dünya hayatında bize vermiş olduğu en büyük nimettir." dedi.

"Çocuğumuzun manevi yönünü maalesef ihmal ediyoruz"

Ebeveynlerin, sadece maddi yönden çocuklarının geleceklerini ihya etme düşüncesinin tehlikesine dikkat çeken Şimşek, "Bugün öyle bir haldeyiz ki her birimiz bir şekilde evlatlarımızdan muzdarip bir durumdayız, şikâyet ediyoruz. Dünyamızın süsü olan evlatlarımız, maalesef bugün dünyamızı zehirleyen bir unsur haline gelmişlerdir. Nice anneler sabahlara kadar gözüne uyku girmez ve sokaktaki çocuğum ne zaman eve gelecek ve kiminle dolaşıyor. Nerededir ve ne yapıyor endişesiyle sabahlıyor. Niye peki? Çünkü çocuğumuza gereği kadar önem vermedik. Çocuğumuzun kıymetini bilmedik. Onun için gece-gündüz çalıştık, bu doğru ama nesi için çalıştık, sadece dünyası için çalıştık. Biz sadece midelerini daha iyi bir şekilde doldurmak ve üzerlerine daha güzel bir elbise giydirmek için çalıştık. Yani daha güzel bir dünya hayatı temin etmek için onlara harcadığımız emeğin yüzde doksanını bu manada harcadık. Ve bir şeyi unutuyoruz. Çocuğun manevi yönünü maalesef ihmal ediyoruz. Midesi ve giyimi için verdiğimiz çaba kadar çocuğunu ruhunu ve kalbini doyurmak için acaba ne yapıyoruz? Onun beynini layık olduğu şekliyle temiz tutmak için acaba ne yapıyoruz ve bu uğurda ne kadar emek harcıyoruz? İşte bunu ihmal ettiğimiz için maalesef bizim için o kadar önemli olan evlatlarımızı elimizden kaçırıyoruz. Ve evlatlarımız, dünyamız için daha dünyada nimet iken musibet halini alıyor." ifadelerini kullandı.

"Bedeni hastalıklara çare aradığımız gibi manevi hastalıklara da çare aramalıyız"
namazsızlık, ahlaksızlık ve ibadetsizlik gibi manevi hastalıkların görmezden gelindiğini ifade eden Şimşek, "Anne baba olarak görevimizi iyi düşünmemiz lazım. Çocuklarımıza hakikaten vermemiz gereken değeri vermemiz lazım. Allah'ü Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Kendinizi ve ehlinizi cehennemden koruyun." Rabbimiz, bizi bekleyen bir ateşin, bir cehennemin olduğunu bize haber veriyor. Kendinize dikkat edin diyor. Müslümanlar! Biz çocuğumuzun ayağına bir diken batsa rahat eder miyiz? Ya da ateşi çıksa mümkün değil sabahı beklemiyoruz. Çocuğumuzu kaptığımız gibi doktora götürüyoruz. Başında nöbet tutarak sabahlıyoruz. En ufak bir beden hastalığına karşılık bütün imkânlarımızı seferber ederken, manevi hastalıklarını görmezden geliyoruz. Oysaki o manevi hastalıklar onların hem dünyasını hem de ahiretini yok ediyor. Dolayısıyla maddi hastalıkları için doktor doktor dolaşıyoruz. Ama namazsızlık, ahlaksızlık ve ibadetsizlik gibi manevi hastalıkları görmezden geliyoruz. Bununla ilgili tedbir almıyoruz. Oysa Allah bu tür hastalıkların neticesinin cehennem olduğunu bize hatırlatıyor." dedi.

"Hiçbir anne evladına güzel terbiye ve ahlaktan daha büyük bir sermaye bırakamaz."

Başlarına bir musibet gelir endişesiyle çocukların manevi gelişimine engel konulmasının büyük bir tehlike olduğunu belirten Şimşek, "Evlatlarımıza, Rabbimizin emrettiği şekilde, anne-baba olarak görevimizi yerine getirmemiz lazım. Onları cehennemden korumamız lazım. Burada en önemli görev annelere düşüyor. Çünkü çocuk daha çok annenin elinin altında büyüyor. Babanın görevi de elbette sabahtan akşama kadar çalışıp sadece çocuğun cebini parayla doldurmak değil. Yarın bu çocuk Allah'ın huzuruna gittiği zaman acaba hali ne olacak diye düşünmesi lazım ve ona göre üzerine düşeni yerine getirmesi lazım. Çocuklarımıza bitmek bilmez bir servet mi vermek istiyorsunuz. O zaman onlara güzel bir edep verin. İslami bir terbiye kazandırın. Bundan daha değerli bir servet yoktur. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: "Hiçbir anne evladına güzel terbiye ve ahlaktan daha büyük bir sermaye bırakamaz." Bu nedir peki? Bu da güzel bir akide (inanç), ibadet, güzel ahlak, İslami bir hayat ve hizmettir. Maalesef çoğumuz evladımızı İslami hizmetten uzak tutuyoruz. Onlara iyilik yapıyoruz adı altında onları korumak adıyla camiden, dernekten ve güzel mekânlardan uzak tutuyoruz. Neymiş efendim musibet endişesi. Nasıl olacak peki, nasıl terbiye alacak. Çocuğumuzu iyi kişilerden uzak tutarsak iyi bir mekâna göndermezsek kim verecek bu terbiyeyi. Onun için bunun hesabını iyi yapmamız gerekiyor." şeklinde konuştu.

Ardından konuşan Eğitimci-Yazar M. Emin Sütçü ise, çocuk eğitiminde dikkat edilmesi ve önem verilmesi gereken hususlar hakkında katılımcılara tavsiye ve önerilerde bulundu. Sütçü, çocuk eğitiminde önemli yer tutan; sevgi, dil ve üslup, adalet, ölçü, sorumluluk, merhamet ve sabır mefhumlarına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

"Çocuğa verilmesi gereken en önemli ve birinci husus Allah bilincidir"
Çocukların Allah'ın razı olacağı ve ölçülü bir eğitim metoduyla eğitilmesi gerektiğini belirten Sütçü, " Biliyorsunuz bu dünya hayatı Rabbimizin bize bir emanetidir. Ve bu emaneti bize sınav için vermiştir ve hesabını soracaktır. Bununla beraber bu emanetler içerisinde en önemli emanetlerden birisi de çocuklarımızdır. O halde emanet sahibi nasıl bir talim-terbiye istiyorsa o şekilde yapmakla mesulüz. Bunun için Rabbimizin razı olacağı şekilde onları bir eğitim potasından geçirmemiz lazım. Nebevi eğitim metodu ne ise, Peygamber Efendimizin uyguladığı eğitim metodu nasıl idiyse bizim bunu örnek almamız lazım. Kur'an-ı Kerim'e baktığımızda ise çocuğumuza ne vereceğiz ve hangi sırayla vereceğiz. Rabbimiz buna Lokman Suresiyle cevap veriyor. Lokman Aleyhisselam'ın çocuğuna tavsiyelerinde görüyoruz. Lokman Suresi'nin 13-19 arasındaki ayetlerini okuyalım. Ne diyor Lokman Aleyhiselam çocuğuna? "Hani Lokmân oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Yavrum! Allah'a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür."

Demek ki çocuğa verilmesi gereken en önemli ve birinci husus Allah bilincidir, tevhid akidesidir. Allah vardır ve birdir. Çocuğa ilk verilmesi gereken bu. Ardından o her şeyi görüyor. Yani yaptığın hiçbir iş O'ndan gizli kalmaz. Bu bilinci çocuğa vermek.

İkincisi hesap verme bilinci. Allah seni kendi haline bırakmayacak.

Üçüncü sırada yavrucuğum namaz kıl diyor. Her şeyi bilen hesap soran ve görenin karşısında senin kıyama durman lazım. Rüku rüku eğilmen, secde secde kapanman lazım. İman ve ibadet bir olacak ki sağlam bir evlat yetişebilsin.

Sonra iyiliği emret kötülükten nehiy et diyor. Ardından da kibirlenip böbürlenme, çünkü bu kişileri Allah sevmez, diyor. Sonra yürüyüşünde mutedil ol. Sesini alçalt, yükseltme diyor. İşte bunlar bir çocuğa verilmesi gerekenler. Öncelikler bunlar olmalı. Emin olun eğer bu öncelikleri değiştirirsek. Bunların önüne, okulunu, dersini, kılığını, kıyafetini ve midesini yerleştirirsek o zaman yazık etmiş oluruz." ifadelerini kullandı.

"Çocuğumuzda ne görmek istiyorsak kendi hayatımızda onu yaşamalıyız"
Çocuk eğitiminde sevgi, dil ve üslup, sorumluluk bilinci ve adil olmanın yanında en önemli hususlardan birisinin de rol model oluşturabilmek olduğunu belirten Sütçü, "Çocukların öncelikli rol modelleri anne ve babasıdır. Dolayısıyla anne ve baba çocuğuna çok iyi bir temsilci olması lazım. Çocuğunda ne görmek istiyorsa kendi hayatında onu yaşaması lazım. Çünkü çocuklar kulaklarıyla değil, gözleriyle öğrenirler. Çocuklar çok iyi bir gözlemcidir. Onlar sözden değil, gördüklerinden anlarlar. Taklitçidirler. Onun için iyi bir örnek olmamız lazım. Her devir için formül budur. Çocukları şeytanın şerrinden kurtarmanın yolu sevgidir. Bunu ona öğretmek. Allah'ı ve Peygamberini sevmeyi… Cenneti söyleriz önce, cehennemi geri planda tutarız. Sevgiyi ön planda tutmalıyız, korkutmayı değil.

Diğer bir önemli ve ikinci yöntem dil ve üsluptur. Çocuklarımıza bir şeyler yapıyoruz. Vermek istiyoruz ama bunu yaparken kullandığımız dil ve üslup nasıl olacak? Yasakçı bir dil yerine yumuşak bir dille konuşmak. Yasakçı dil ister istemez çocuğu tahrik eder. Yasaklara daha çok meyletmeye sevk eder. Üçüncü yöntem ise adil olmak. Çocuklar arasında haset duygusunu ortaya çıkaracak davranışlardan sakınmak gerekir. Kardeşler arasında adil olmalıyız.

Diğer en önemli eksiklik sorumluluk bilincinin aşılanmamasıdır. Çocuğa sorumluluk yüklemiyoruz. Zamanında bizim çektiğimiz sıkıntıları onlar görmesin diye sorumluluk vermemek büyük bir cinayettir. Oysa küçük yaştan itibaren ona sorumluluk yüklenilmeli. En basitinden sofra bezini getirip götürmeli. Hayatın zorluklarını tecrübe etmelidirler. 1-15 yaşında bir iş yaptırılmalıdır. Yarın öbür gün kendi başlarına kaldıkları zaman sıkıntı çekmemeleri için sorumluluk bilincini aşılamalıyız. Eğer böyle yapmaz isek yalnız kaldıkları zaman sudan çıkmış balık gibi olacaklar. Bırakın biraz yorulsunlar… Terlesinler… Bu onlara ileriki yaşlarda olumlu olarak yansıyacaktır inşallah."

"Çocuğumuzu okula kaldırdığımız gibi namaza kaldırabiliyor muyuz"
Çocuklara gösterilen her davranışta ölçü ve dengenin elden bırakılmaması gerektiğini ifade eden Sütçü, "Bazen doğru yaptığımız şeyin fazlası zarardır. Sevgi ve merhamette aşırıya kaçmamalıyız, onları sevgi ve merhamet komasına sokmamalıyız. Aşırı sevgiden dolayı, çocuğun uykusu bozulmasın diye namaza kaldırmazlık yapamayız.

Öfkemizde ve kızgınlığımızda da ölçülü olmalıyız. Küçükken söylediğimiz bir kelime büyük sorunlara yol açabilir. Hatalarını büyüklerin hatası gibi görmemek lazım. Ödüllendirirken de cezalandırırken de ölçülü olmalıyız. Ve en önemlisi çocuğun dünya ve ahiretini gözetirken dengeli olmak gerekir. Çocuğumuzu okula kaldırdığımız gibi namaza kaldırabiliyor muyuz? Öğretmenin verdiği ödevleri yapıyor mu diye kontrol ettiğimiz kadar, Rabbimizin verdiği ödevleri yerine getiriyor mu diye kontrol ediyor muyuz? Çocuğun dünyevi istikbali için endişelendiğimiz kadar, gerçek istikbal olan ahirette mahcup olmasın, Allah'ın huzurunda yüzü ak olsun diye endişeleniyor muyuz acaba? Ve yarın mahşerde biz namaz kılanlardan değildik dememeleri için çırpınıyor muyuz?" şeklinde konuştu.

Program yapılan dua ile sona erdi.

Programa İTTİHAD'UL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek, Eğitimci-Yazar M. Emin Sütçü, HÜDA PAR İstişare Kurulu Üyesi Nasuh Sevinik, HÜDA PAR Midyat İlçe Başkanı İsa Altunkaynak, Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Rıfat Direkçi ve vatandaşlar katıldı.
(Süleyman Tunç-İLKHA)

Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir