• DOLAR 34.596
  • EURO 36.304
  • ALTIN 3011.112
  • ...
Başo: PKK/PYD, Rejimin yapamadığını yaparak Kürtleri bölgeden çıkardı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

İLKHA'ya konuşan Suriye Kürtlerinden Doktor Ethem Başo, PKK/YPG-PYD'nin Rejimle işbirliğinden Kürt bölgesine yerleştirilmesine, Kürtlerin bölgeden çıkarılmasından Türkiye'nin harekatına kadar bölgede yaşananları anlattı. PKK/YPG-PYD'nin Rejimin 50-60 yılda yapamadığını bir kaç yılda yaparak Kürtleri bölgeden çıkardığına dikkat çekti.

PKK'nin Rejim tarafından Kürdi partilere karşı Suriye Kürt bölgesine yerleştirildiğini ve Rejim aleyhine konuşulmasına izin vermediğini belirten Başo, ayaklanmanın başlamasıyla PKK/YPG'nin Kürtlerin devrim hareketine katılmasını engellediğini söyledi.

PKK/YPG-PYD'nin kontrolündeki bölgeden çıkarılan Kürtlerin vatanlarına dönmekten korktuklarını ifade eden Başo, YPG-PYD'nin tüm Kürt hareketlere düşmanlık yaptığını belirterek "YPG-PYD Kürtleri dışlamasaydı Türkiye Suriye'ye girmeyecekti." dedi.

Sizleri, PKK/YPG-PYD'nin Kürtlere yaptığı baskılardan Rejim ve ABD ile ilişkilerine kadar birçok konuya değinen Ethem Başo'nun röportajıyla başbaşa bırakıyoruz.

- Öncelikle sizleri tanıyalım

Çok teşekkürler. Ben Doktor Ethem Başo. Kobani şehrindenim. 2014'ün 9. ayında DAEŞ Kobani'ye saldırdığı zaman, biz 360-400 köy ve Kobani şehrinin halkı olarak kaçıp Türkiye'ye geldik. Türkiye'de de halkımızın arasına geldik. Suruç ve Türkiye'nin halkı da bizim halkımızdır. Aramıza 1900'lerde konulan sınırlar kimimizi bu tarafta kimimizi diğer tarafta koymuş olsa da biz biriz. Yani hiçbir zaman vatanımızın dışında bulunduğumuzu düşünmedik. Biz kendi halkımızın, kendi milletimizin arasında yaşıyoruz. 2014'ten beri bu şehirde yaşıyor, burada kalıyorum.

"PKK burada Rejim tarafından destek gördü"

- Suriye'nin, özellikle bu PKK ve Türkiye arasında cereyan eden durumdan, konuşalım istiyorum. Birincisi; PKK ne zaman ve nasıl Suriye Kürdistan'ına girdi? Suriye halkı ve Suriye Kürtlerinin bunlara bakışı nasıldır?

Evet, biliyorsunuz ki, PKK'nin ilk kuruluşu bile dürüst değildi. 1975-76'lı yıllarda kurulduğunda doğru bir şekilde kurulmadı. Onlar Kuzey Kürdistan'daki Kürdi partilere karşı kuruldular. Türkiye'de kuruldular. PKK ile oradaki Kürdi partiler arasında ölümler oldu. Bu PKK'nin Kürt halkının hizmetinde olmayan yanlış siyasetlerinden ötürü idi. Onlar başlarda dört parça Kürdistan'ı birleştireceklerini söylediler. Bir vakit geçti ki bağımsızlık ve özgürlüğü elde ettik dediler. Biz Türkiye Kürdistan'ında Lübnan'daki gibi bir kuruluş inşa etmişiz dediler. Buna benzer söz ve propagandaları gelip bizim yanımızda söylüyorlardı. 1980'de Kenan Evren askeri bir güçle iktidara geldiğinde kaçıp Suriye'ye geldiler. O vakit şu an Türkiye'deki halkımızın bize gösterdiği kardeşlik gibi biz de aynı şekilde gelenlere kardeşçe kucak açtık. Siyasi olsun veya olmasın kaçıp gelen herkese kucak açtık. Onlar o vakit bir boşluk buldular. O vakitlerde Hafız Esad Rejimi bizim Kürdî partilerimizin siyaset yapmalarına müsaade etmiyordu. Siyaset yapanlar hapis ve işkencelerle karşı karşıya kalıyordu. Yani siyaset yapma fırsatı Suriyeli Kürtlere verilmiyordu. Onlar ise geldiklerine bu fırsatı elde ettiler. 1982'de Suriye'de bir devrim hareketi olarak İhvan-ı Müslümin Cemaati Hafız Esad Rejimini devirmek istedi. Suriye'den kaçıp Türkiye'ye giden İhvan mensupları Türkiye'den destek görürken, Türkiye'den kaçıp Suriye'ye giden siyasiler Suriye Rejiminden destek görüyordu. PKK burada Rejim tarafından destek gördü. Suriye ve Lübnan'da onlara kamplar kurdular. Bu kamplarda eğitim görenleri Türkiye'ye gönderiyorlardı. PKK bu şekilde halk arasında kötülük yapıyor, öldürüyor, halkın arasında nifak sokuyordu.

"PKK yönetiminde Aleviler çoğunlukta"

PKK'nin içinde Sunni Kürtler olmakla beraber Alevi Kürtler çoğunluktaydı. Başlarındaki 21 kişiden zamanla Aleviler karar mekanizmasını ele geçirdiler. Suriye'deki ve Türkiye'deki Alevi Kürtler. Aleviler karar mekanizmasını ele geçirdikten sonra PKK'deki Kürdi, vatani, ulusal çizgi kayboldu. 

2011'deki Suriye Devrim hareketine gelecek olursak, bundan önce PKK Suriye Kürtlerini vuruyor, öldürüyor, kulaklarını ve dillerini kesiyor... PKK bunları Suriye Rejiminin desteği ile Suriyeli Kürtlere yapıyordu. Birçok mühendis, doktor, bilgili insanlara bu şekilde zulmettiler.

"Rejim aleyhine konuşulmasına izin vermiyorlardı"

- Bunu neden yapıyorlardı?

Sebep şu; PKK'ye senin Suriye Kürdistan'ında ne işin var. Sen geldiğin yer olan Türkiye'ye gitmelisin. Sen bugün burada Rejimi, Esad ailesini destekliyorsun. Bunu yapmamalısın. Biz Suriyeli Kürtler birlik içinde olmalıyız. Biz Rejimin, Baas Partisinin karşısındayız. Onlar bu şekilde konuşulmasını ve düşünülmesini kabul etmiyor, tahammül etmiyorlardı. Hakikatin ortaya çıkarılmasına, doğruları konuşulmasına müsaade etmiyorlardı. Onlar Suriye Kürdistan'ındaki halkın tamamına kendi hakimiyetlerini dayatıyorlardı. Bu tahammülsüzlük sadece Suriye Kürdistan'ında değil, diğer parçalarda da aynı şekilde idi.

"PKK/PYD Rejimle işbirliği yaparak Kürtlerin devrim hareketine katılmasını engelledi"

15 Mart 2011'de Suriye'de başlayan devrim hareketi barışçıl, silahsız bir hareket idi. Halk Beşar Esad devrilsin, Kürt ve Arap halkları kardeştir, bu devrim şeref ve namus içindir derken; PKK bunun aksini yapıyor ve bunun önünü almaya çalışıyordu. Halkın protestolara katılmasına izin vermiyorlardı. Burada da Öcalan için özgürlük diye çığırıyorlardı. Onlar Suriye Kürtlerinin Suriye Devrimine katılmasını engellediler.  Üç büyük bölgede, Afrin, Kobani ve Dêrik'te halkı engellediler. Bunun haricinde Kürt bölgelerine yakın Araplar var. Örneğin, Kobani'nin batı kısmında Fırat Nehri üzerinde Araplar var. Yıllarca o Araplarla alışveriş yapmışız. Yıllardır onlarla komşuyuz. Kız alıp vermişiz. Bazı Araplar var benim bildiğim sen onlarla Arapça konuşsan bile onlar seninle Kürtçe konuşurlardı.

Araplardan bir ailenin yanında 7 tane Kürt kızı vardı. Yani dayı yeğen olmuşlardı. 2013'te PKK, PYD adıyla partisini kurdu. Gidip o aile ile kavga ettiler. O aileden öldürdüler, tutukladılar. Doğu kısmında Girê Sipî'de de Araplar var. Oraya da el attılar. Bu kötü şeyleri yaptılar. Yani Rejimi,  Beşar Esad'ı desteklediler. Ta bugüne kadar Suriye'deki Kürt partilerinin temsilcileri onların elinde tutuklu bulunuyorlar. Örneğin bunlardan biri Abdurrahman Apo adında bir yıldan fazla onların elinde tutuklu bulunuyordu. Abdurrahman Apo, PYD Afrin'den çıktığında onu da kendileri ile beraber Kamışlı'ya götürdüler. Bu şahsı bırak! Bu şahıslar sana düşmanlık etmiyor. PYD bu işleri yaptı. Doğrusu bunları değil ki PYD yapıyor; bunları PKK yapıyordu. Bir Kürt, Arap bölgelere gittiğinde ÖSO ve diğerlerinin arasına gittiğinde o kişinin PYD siyasetine yakın olduğunu anladıklarında onu tutukluyorlardı. Eğer o Kürdün PYD'den olmadığına emin olsalar Vallahi o kişiye çok hürmet ediyorlar. Zira biliyorlar ki o Kürt de onlar gibi Rejimden çok çekmiştir. O kişiyi kendilerine yakın görüyorlardı.

Araplar bir cihetten zülüm görmüşlerse Kürtler iki cihetten zülüm görüyorlardı. Kürtler ayrıca Kürt olduklarından zülüm görmüşlerdir. Araplar sadece demokratik bir Rejim tatbik edilmediğinden zulüm görüyorlardı.  PYD'nin o yaptıkları Kürtleri Suriye devrimine katılmaktan alıkoydu. Bence Suriye devriminin başarılı olmamasının bir nedeni de bu idi.

"Kürtleri alakasız yerlerde savaştırdılar"

- Bundan dolayı mı Rejim asayişi PKK'nin eline bıraktı?

Daha önce dediğim gibi PKK'nin kararları daha çok Alevilerin elindedir. Beşar Esad'ın Rejimi de Alevidir. Birbirlerine yardım ettiler. Kandil de İran'a yakındır. Orada da İran etkilidir. Onlar da kendilerini İran'a teslim etmişlerdi. Bu yüzden Suriye devriminden uzak bırakıldılar. PKK Rejim ile beraber idi, Lübnan Hizbullah'ı Rejim ile beraber idi, Ebul Abbas onların Irak'taki taraftarları da Şii olduklarından yardımlarına geldiler. Bizim Suriye Kürtleri, Suriye'deki Kürt partiler hiç bir zaman Şam Rejimini istemediler. Kendi Kürdi milli haklarını istediler. Suriye'de bu hakların yerine gelmesi gereklidir. Yani biz Suriye'de ikinci büyük milletiz. Kendi anadilimizde eğitim istiyoruz. Bizim Suriye'deki varlığımızın tanınmasını ve parlamentoda temsiliyetimizin sağlanmasını istiyoruz. Bakanlıklar istiyoruz vs. yani bu Kürdi haklar. Diyoruz ki kendi topraklarımızda bunca yıl yaşıyoruz. Haklarımızı verin. Deyin ki evet bunlar Kürt milletidir ve kendi topraklarında yaşıyorlar. Suriye Kürtleri bunları istiyor. Biz Şam'a gidip orada koltuk elde etmeyi istemedik.  Suriye Kürtleri bunu istemiyor. Bugüne kadar da Suriye Kürtleri Arap kardeşleri ile alışveriş yapıyor. Şu esas ve şart üzerine ki "kabul ve itiraf edin ki biz de Araplardan sonraki ikinci kuvvetiz. Ben kendi topraklarımda yaşıyorum. Kendi yurdumda yaşıyorum. Benim de haklarım var. Ama PKK gelip bunun aksini yaptı. Ta ki onlar da Rejimle, Moskova ve diğer yerlerden gelenlerle beraber bir kuvvet oluşturdular. Keşke yaptıkları işler Kürtlüğün hizmetinde olsaydı. Halkımızın hizmetinde şeyler olsaydı. Doğrusu kabul ederdik. Kürt mıntıkaları ile alakasız yerlerde Kürtleri savaştırdılar. Örneğin, Münbiç'te bin 400 kişi can verdi. Orası Kürt mıntıkası değildi. Rakka'da da bir o kadar verdiler ki orası Kürt mıntıkası değildir. Dera'da verdiler orası da Kürt mıntıkası değildir.

Diğer yandan fakir, zavallı, perişan halk çaresiz. İş yok, ne tarafa gitsin. Bir yere gidecek olursa, bir iş yapacak olursan onların yolundan geçmelisin. Onlardan müsaade almak zorundasın. Etrafı kapalı, bir tarafta Türkiye sınırı kapalı, bir tarafta Rejim var, bir tarafta DAEŞ var. Halk mecburen onların yanına gidiyor. Onlara teslim oluyor.

"PKK/PYD Rejimin yapamadığını yaparak Kürtleri bölgeden çıkardı"

- Bu bölgeler Kürt olduklarını söyleyen PKK/PYD'nin elinde olmasında rağmen yüzbinlerce Kürt neden muhacir oldu?

Kardeşim konunun biraz tarihine gitmek istiyorum. Baas Rejimi Suriye'ye geldiğinde, Hafız Esad bir kararname çıkardı. Buna göre Dêrik'ten Kobani'ye kadar Türkiye sınırından 15 km içe doğru Kürtleri çıkarıp yerlerine Arapları yerleştirme planlandı. Ve bu plan uygulandı. Takriben 1962 yılları. Buna "Hizamul Arabi" diyorlardı. 1972-73'te ise Fırat nehri üzerinde baraj yapılmasından ötürü oradaki Araplar da Kürt bölgelerinde iskan edildiler. Bunu Kobani sınırlarına kadar yaptılar. Girê Spî ile Kobani arasında bulunan Baxdik diye bir köy var. Oraya kadar ulaştı.

O köyde Cimoyê Elemik diye biri vardı. Fikri kuvvetli bir adam olduğundan, bu plana karşı akıllıca durdu. Hafız Esad'ın o bölgeye kendi arazilerine yerleştirdiği Arapları bir şekilde oradan kovuyordu. Gidip Türkiye sınırından mayın getiriyor araziye yerleştiriyordu. Onlar gasp edilen arazisini sürünce o amonyak patlıyor, korkup kaçıyorlardı. Akşam sürülen tarlaya çıplak bir şekilde gidiyor canavar var diye Arapları korkutarak bölgeden kaçırıyordu. Halkı ile beraber buğday tarlasına gizlice girip buğday dolu sümbüllere vuruyordu. Harman zamanında bir bakıyorlardı ki sap var buğday başakları boş. Hükümet ne yaptı ise onlarla baş edemedi. Yani bunu örnek olarak söylüyorum.

O vakit Hafız Esad Rejimi "teğyîrul demoğrafi mentıqa"  dediğimiz bölgedeki etnik demografiyi değiştirmek istedi. Yani Kürtleri çıkarıp Arapları yerleştirmek suretiyle bölge demografisi değiştirilmek istendi. Şöyle söyleyeyim ki Rejimin yıllarca yapmak isteyip tam olarak yapamadığını PYD birkaç yıl içerisinde boşaltmak sureti ile başardı. 50-60 senede boşaltamadığı bölgeyi PYD boşalttırdı.

"14-15 yaşındaki sabilere silah vererek kendine asker yaptı"

Bunu nasıl yaptı? 14-15 yaşındaki gençleri, daha yemek için annesine ağlayan sabileri, silahaltına alarak kendine asker yaptı. O halk artık orada kalmaz. Kaçıp gider; Avrupa'ya, Türkiye'ye, Irak Kürdistanı'na, Lübnan'a. Onlar Kürt çocuklarını kendi toprakları dışında ölüme götürüyorlardı. Münbic için, Rakka için, Derazor için, yani Arap bölgeleri için ölüme sürüyordu. Bu yüzden millet kaçıp gitti. Oralarda gençler kalmadı. Kim kaldı? İhtiyarlar kaldı. Denilir ki Kobani'nin köylerinin birinde ihtiyarlar kendi aralarında oturup konuşurken biri demiş ki "şu an ölecek olsak mezarımızı kazacak biri bile yok."

Afrin yüzde 97 Kürt nüfus idi. Sadece 3 köyünde Araplar vardı. Orası PYD'nin eline geçtikten sonra Kürt nüfus yüzde 53'e geriledi. Ki o bölge çok güzel bir bölgedir. Gezi ve seyahat için yola çıkanlar özellikle Halep'ten insanlar oraya giderlerdi. Kobani aynı şekilde. Kamışlo aynı şekilde. Kamışlo halkının kendisi söylüyor. Çarşı pazara gittiğinde Kürtlerin sayısı bir elin parmakları kadar. Gerisi tamamen Araplar olmuş. Millet korkudan kaçtı, çünkü öldürülüyor, baskı ve silahaltına alınıyor. Çocuklarını zorla askere alıyorlar. Bir devletin gençlerini askere alması gibi onlar da gençleri o şekilde bir yıl veya 6 ay askere alıyorlardı.

"14-15 yaşlarındaki kızları ve erkekleri beraberce askere almak olur mu?"

Hatırlıyorum bizim çocukluğumuzda, köyden Kobani şehir merkezindeki amca ve dayılarımızın evlerine geldiğimizde her evin önünde o evin kadınları sayısınca "aba" dediğimiz örtüleri vardı. Dışarı çıktıkları zaman giyerlerdi. Bütün vücudu kaplar, sadece gözleri görünürdü. Biz bir taziyede idik. Cezire'den Kamışlı'dan bir hoca diyordu ki; Berazan Bölgesinin namusu üzerine yemin olsun."Beraza Bölgesi" Kobani ve Girê Spî mıntıkasını ifade ediyordu. Ben kendi kulaklarımla duydum. O hoca yaşıyor, Kobani'de adı "Melle Mustafa" idi. Yani Kürt milletinin nezdinde namusun yeri çok ağırdır. Namus bir yana, geri kalan her şey bir yanadır. 14-15 yaşlarındaki kızları ve erkekleri beraberce askere almak olur mu?

O dağa götürüp devrim şarkıları söylettikleri gençleri Televizyon üzerinden gösteriyorlar. Onlar dağlara bayırlara gezmeye gittiklerini, bir seyirlik miktarı birkaç gün sonra döneceklerini düşünüyorlar. Halbuki oraya düşen çıkamıyor. TV üzerinden kızlı erkekli bir eğlence olarak gösteriyorlar. Onlar namusu zayıflattılar.

"Kürtler korktukları için dönemiyor"

- Suriye dışındaki muhacir olan Kürtler dönemiyorlar veya dönmek istemiyorlar. Bunun sebebi nedir?

Bunun sebebini söyledik. Dedik ki, dönecek olan gidip PYD'ye askerlik yapmak zorunda. Yaşı büyük olanların içerisinde siyaseten fikri belli ve ses getirmiş olanların, hakikati söylemiş olanların, oraya dönmesi tehlikelidir. Yaşı büyük olanlar tutuklanmaktan korkuyorlar. Genç olanlar ise dönerlerse askerlik yapmak durumundadırlar. Şam'da Rejim bir kararname çıkaracak olduğunda onlar da aynı kararı başka bir şekilde çıkarıyorlar. Örneğin Rejim askerliği iki yıldan bir buçuk yıla indirdiğinde onlar da aynı şekilde askerliği indirdiler.

"PYD Kandilden bağımsız karar alamıyor"

- Normalde Suriye Kürtlerinin partileri küçük partiler değildiler. Köklü ve güçlü partiler idiler. Nasıl oldu da bunların tamamı bir şekilde oradan çıktılar?

Birincisi Hafız Esad ve Rejimi onları destekledi. Bir köyde siyaset ile ilgilenen 10 genç varsa bunların 8'i PKK siyaseti güdüyor da 2'si ayrı bir partiyi destekliyorsa bu iki kişi Rejim tarafından tespit ediliyor ve hapse atılıyordu. İkincisi, bizim Suriye'deki Kürt partilerin bazıları Barzani ve ailesinin geleneğinde bulunan Kürdi devrime yakın partiler idi. Bazıları da Celal Talabani'ye yakın idiler. Celal ve PKK birbirine yakın idiler.  Barzani tarafgirliğinde olan partiler kardeş kavgasını istemediler. Barzani de bu şekilde düşünüyordu. Nitekim Irak Kürdistanı'nda binlerce kişi kardeş kavgasında öldüler. Aynı şeyin Suriye'de de tekrarlanmasını istemediler. Suriye'de iki siyasi güç oluştu. Biri PYD'dir ki ismini Tev-Dem olarak koydular. Suriye'deki küçük kimi partileri bünyelerine aldılar. Diğeri ise "Encumena Niştimana Kurdî ya Surî" ENKS adıyla Suriye Kürt Ulusal Konseyi. ENKS Hewler'e gidip geliyor, Hewlêr ile danıştığı halde kendi kararlarını çoğunlukla kendi başına alıyordu. Ama Tev-Dem bir tek kararını bile Kandil'den bağımsız veremiyor. O yüzden Barzaniler ENKS'nin silaha davranmasına müsaade etmediler. Bu güne kadar da Tev-Dem bizim Kürt kardeşimizdir diye bir yaklaşım içindedirler. Siyasetimiz barışık olmasa bile o da bir Kürt kardeşimdir diyor. Rejim'in, İran'ın ve Irak'ın hizmetinde olsalar bile araya katl girmesinden yana değildirler.

"PKK/PYD yapılan tüm anlaşmaları bozdu"

Barzaniler bu iki tarafı ENKS ve Tev-Dem'i Hewlêr'e çağırıp topladı. Zira aralarındaki sorunlar birbirlerini öldürmeye kadar varmıştı. Çok sayıda siyasi tutuklanmıştı ve PYD'nin elinde bulunan yerlerde bazı siyasi temsilciler öldürülmüştü. Bu PYD'nin sorumluluğunda idi. Çünkü onların hakimiyeti vardı. Örneğin Mişel Temo öldürüldü. O öldürülen ve tutuklanan ve kaçırılanlar hep onların elinde olan yerlerde böyle oldu. Birçok şeyi onlar yaptılar. Ben Kobani'ye gidecek olsam yüzde 100 tutuklayacaklar. Açık bir şekilde söylemişler; ya ağzını kapatacaksın ya da kendi şehrine gidemeyeceksin. 2015'te Kobani'ye gittim. Hewlêr'e Kurdistan'a gittim. Dönüp sınırdan geçmek istediğimde Kobani kapısında benim geçmeme müsaade etmediler. Bu şekilde Türkiye'ye gelmek durumunda kaldım. Bugün dönecek olsam bir adım bile atmama izin vermeyeceklerdir. Hewlêr'in onlara çağrısı ölüm ve yıkımın olmaması içindi. Bugün olanların olmaması içindi. Hewlêr kendi bölgenizi beraberce yönetin dedi. Onlar hewlêr'den döndüklerinde, Sêmalka sınır kapısını geçer geçmez Tev-Dem adına Adar Xelîl buna uymayacaklarını söyledi. Kaç defa Hewlêr ve Duhok'ta yapılan anlaşmalara her defasında PYD, Tev-Dem tarafının bozgunculuğu ile yüzyüze kaldı. Evet, ENKS Hewlêr'e danıştığı halde kararlarını kendi başına alıyor. Ama bunlar PYD, Tev-Dem bütün kararlarını Kandil'den alıyorlar. Kandil ile Hewlêr çakıştığında Tev-Dem'in yapabileceği bir şey yoktur.

"PYD Kürtleri dışlamasaydı Türkiye Suriye'ye girmeyecekti"

5-6 ay önce Fransa'dan her iki tarafı ENKS ve Tev-Dem'i çağırdılar. Paris'te her iki taraftan barış içinde birlikte bölgelerini yönetmeleri istendi. Bunu siyasi olarak yapın. Şu an Suriye peşmergelerinin geçmelerine müsaade etmiyorlar. Belki ileride askeri olarak da anlaşırsınız ama şimdi hiç olmasa siyasi olarak anlaşın. Bunu yapmadılar kardeşim. Ta ki bugünkü durum ortaya çıktı. Kanaatim o yöndedir ki eğer ENKS ve Tev-Dem ortak bir siyasi idare sergileyebilseydi bugün Türkiye oraya girebilecek durumda olmazdı. Oralarda bu savaş olmayabilirdi. Afrin böyle olmayabilirdi. Bence Fransızlar bunu gerçekten istiyordu. Çünkü Fransızlar bu şekilde olmadığı takdirde bunun bu duruma geleceğini biliyordu. Ve Amerika'nın gerçek anlamda Kürtlere destek çıkmayacağını biliyordu. Tekrar söylemek isterim. Bizim Türkiye ile 650 km sınırımız var. Irak Kürdistan'ının bizimle olan sınırı çok büyük değildir. Ben buradaki evimi beğenmesem başka bir şehre taşınabilirim. Ama topraklar sınırlar öyle değildir. Bu anlamda bizim sınırlarımız Türkiye iledir. Ve dünya döndüğü sürece Türkiye ile barış ve anlaşma içerisinde olmalıyım. Ayrıca PKK'nin asli sahası, mücadele alanı Suriye Kürdistan'ında değildir. Onun savaşı Suriye'de olmamalıdır. Onlar başka yerdeki kavgalarını Suriye Kürtlerinin arasına taşıdılar. Sözlerim yanlış anlaşılmasın. Vallahi ben Türkiye Kürdistan'ında da bir savaş olmasını istemiyorum. Ben Türkler ile Kürtler arasında da barışın olması taraftarıyım. Ama senin Türkiye'de yaptığın savaşı Suriye'ye taşıma hakkın yok. Bizim Suriye Kürt bölgeleri de dağlık değildir. Yuvamız yerle bitişiktir. Düz bir sahada eline bir dürbün alırsan 100 km mesafeyi görebilirisin. Biz diyoruz ki bu bölgede yaşayan bütün etnik ve mezhebi unsurlarla barış üzerinde bir birlik ve anlaşma sağlamalıyız.

"ABD PKK/PYD ile siyasi ilişki kurmadı kurdukları ilişki askeriydi"

- PKK/PYD'ye binlerce tır silah veren ABD bir anda onları neden terk etti? Şuan tekrar Rejim ve Rusya ile birlikte görünüyorlar? Bunları nasıl değerlendirirsiniz?

2014'te DAEŞ Kobani'ye girdiğinde Kobani'nin düşmesine saatler kalmıştı. Hatırlıyorum ki salı günü Mesut Barzani Meclisi toplayıp onlara peşmerge yardımında bulunmayı önerdi. Çarşamba karar çıktı ve perşembe günü Amerika ile yardım gönderme hususları görüşüldü. PKK/PYD'de başlarda peşmergenin müdahalesine karşı idi. Ama başka çareleri kalmayınca kabul ettiler.

Görüşüme göre Amerika ve PKK uzun uzadıya bir stratejik anlaşma içerisinde değildirler. Bu ittifak DAEŞ ile sınırlıydı, ondan sonra birbirlerine karışmayacaklardı. Onların birbirleri ile siyasi bir ilişkileri yoktur. Bu askeri bir ilişkidir. PYD'nin üst düzey yetkilileri Amerika'ya gitmiş değildir. Amerika onlara vize vermedi. Bunları sadece askeri olarak kabul etmişlerdir, siyaseten kabul etmiş değillerdir. Bugün de böyledir. Ilham Ahmed'in Amerika'ya gitmiş olması buna bağlı bir şey değildir. Bazıları onun PYD temsilcisi olarak orada olduğunu iddia ediyorlarsa da bu doğru değildir. Amerikalılar PYD'ye Türkiye sınırından 20-30 km uzaklığa kadar bir alanı boşaltmalarını söyledi. İki yıl Amerika ve PYD'nin DAEŞ dolayısıyla alakaları oldu. Ama Türkiye NATO üyesidir ve Amerika ile bağları 70-80 yıldan fazladır. NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahiptir. Türkiye coğrafyası geniştir. Amerika bu sebepten PYD'ye desteğine devam etmedi.

"PKK/PYD-Rejim ilişkileri çok eskidir"

PYD ve Rejimin ilişkileri ise çok eskidir. Onlar Türkiye Kürt bölgelerine giremesin diye Rejimden yardım istediler. Böylece biz Kürtleri tekrardan sıfır noktasına döndürdüler. Eskiden Rejim Kürt bölgelerinde vardı. Oysa biz demokratik parlamenter bir Rejim olsun istiyorduk. Arapçılık politikalarının içimizden kalkmasını istiyorduk. Onlar ise bütün bu mücadele ile elde edilen dereceleri sıfır noktasına indirdiler.

"Amerika israilin emniyetinin tehlikeye girmesini istemiyor"

Amerika bugün Kürt bölgelerine geldi, bu Kürtler ile Araplar arasındaki bölge petrol bölgesidir. Bugün aslında önemli olan petrol de değildir. Zira Amerika diyor ki, Arapların petrolü bitse de benim petrolüm bitmez. Silikon diye bir madde var. Bu günün dünyasında silikon tıptan tut birçok teknolojik alanda kullanılmaktadır. Temiz silikonun elde edildiği yer yüzde 65 civarında Kürt ve Arapların arasında bulunan topraklardan çıkmaktadır. Amerikalılar orada da ona el koymuşlardır. Dera'dan Hasekê mıntıkasına kadar bu bölgeden silikon çıkıyor. Bugün en temiz olan kısmı yüzde 64-65 gibi bir değer ile buradan çıkıyor. Bunlar iktisadi sebepler. Bildiğiniz gibi Trump tüccar bir adamdır. Diğer yandan Tenef denilen bir mıntıka vardır. Irak sınırında bir bölge. Buradan bir hat geçmekte İran, Haşdi Şabi, Hizbullah ve Esad bu hattı oluştururlar ve Amerika'nın buradaki bir başka gerekçesi bu hattı Şii hilalini israilin emniyeti için kesmektir. Yani Amerika'nın iki sebebi var biri ekonomik bir diğeri bu İran etkisi ve israilin emniyeti. Nitekim bu noktalarda Şiiler var. Amerika Kürtler üzerinden zaman zaman onlara karşı da savaşıyordu. Amerika onları zorladı ve onlarla da savaştılar. Yani Amerika israilin emniyetinin tehlikeye girmesini istemiyor.

"PKK/PYD diğer Kürtlerle anlaşsaydı bu harekat olmazdı"

- PKK/PYD bunun Kürt-Türk savaşı olduğu propagandası yapıyor sizce de bu Kürt-Türk savaşı mıdır?

Eğer Türk siyasetinin amacı Suriye'ye girip Kürtleri oradan kaldırmak ve mahv etmek ise bunun önünü önceden alabilecek adımlar vardır. Türkiye bunlar benim sınırlarımı tehdit ediyor dediğinde senin bu bahaneleri Türklerin elinden alabilecek adımları atman lazımdı. Hewlêr-1, Hewlêr-2, ve Duhok çağrılarına kulak asmadınız. Ondan sonra Fransızların yaptığı çağrıya da kulak vermediniz. İngiltere de Kürtlerin kendi aralarında anlaşmaları çağrısı yaptı. Mademki Türklerin bahanesi PYD'dir. O halde bir anlaşma yapılarak yönetim ENKS'ye devredilmeliydi. Diğer yandan Kandil Suriye'den çekildiğini ilan etmeliydi. PYD'de Kandil ile hiçbir işleri olmadığını ilan edebilirdi. O yüzden Amerikalılar PKK'nın DAEŞ'ten de beter olduğunu söylediler. Madem sen PKK'ye bu şekilde bakıyorsun o halde ben PKK'nin arkadaşı değilim. O halde bunların kadrolarını içimden atmak suretiyle bunu deklare ediyorum. Bugün ben ve sen bilemeyiz PKK kadrosundan kaç kişinin Suriye'de bulunduğunu. Ama Türk devleti ve Amerika biliyor. Bu önemli bir noktadır ki bunu yapmadılar.

"Türkiye PKK için bölgeye geldi Kürtler için değil"

Türk devleti Kürtler için mi yoksa PKK için mi girmektedir? Bence PKK için girmektedir. Kürtler için değil. Eğer Kürtler için olsaydı 20 milyondan fazla kendi Kürtleri var. 58 tane AK Partili Kürt vekil var. 68 de HDP vekili var. MHP'de ve CHP'de de Kürtler var. Ben bilmiyorum. Bazıları Hakan Fidan'ın da Kürt olduğunu söylüyorlar. Eğer Kürtleri öldürmek istese kendi Kürtlerini öldürürdü. Neden dışarıdaki Kürtleri öldürmeye gitsin.

Türkiye siyasetinin dediğine göre, diğer devletlerin de kabul ettiği gibi, PKK Türkiye sınırlarını tehdit ediyor. Eğer Kandil kadroları tasfiye edilseydi ve PKK ile hiçbir alakalarının kalmadığını ilan etseydiler. Bunu dünya devletlerine de inandırsaydılar, ENKS ve Tev-Dem ortaklık kurabilseydi, dünya devletlerine mektuplar gönderseydiler, ben Kürdüm ve Türkiye bana saldırıyor, Kürt idaresini yok etmek istiyor deseydi o vakit haklı olurdu. Bunu yapmıyor. En kötü olanı kendi Kürtlerini kabul etmemesi. QSD bugün Arapları kabul ediyor ancak Kürtleri kabul etmiyor. QSD'de çok fazla Arap var. Çelebi çimento fabrikasında kavga olmuştu. Sınırdan uzak bir yerdir. Orası Arap ve QSD ile beraberler. Onlar bölgede savaş yapıyor diye kendisine sorun oldular. Bölgedeki Arapları kabul edip ortaklık kurarken bölgedeki Kürtleri kabul edip ortaklaşmıyor. Rejimi kabul ediyor da Kürtleri kabul etmiyor ve Kürtleri sıfır noktasına döndürüyor.

"Türkiye tek başına bölgeye girseydi daha iyi olurdu"

- Özgür Suriye Ordusu'nun adının Suriye Milli Ordusu olarak değiştirilmesi Suriye tarafında nasıl görülüyor?

Sıcak sütten dili yanan ayrana üflermiş (Ji şîr dev şewitî pif dike dew) diye Kürtçe bir söz vardır. Bence halkın Afrin'de yaşananlardan ötürü korkuları var. Zira orada halkın arazilerini ellerinden aldılar, zeytinliklerini ellerinden aldılar, hırsızlık ettiler... Benim düşüncem şu. Türk askerinin kendi başına Suriye'ye girmesi başkadır. O çeteler eşliğinde girmesi başkadır. Onlar çetedir çünkü hırsızlık, talan ve öldürmek için gitmektedirler. Oradaki Türklere de Araplara da böyle şeyler yapmaktadırlar. Afrin'de yaptılar. Şuan Girê Spî'de de aynısını yapıyorlar. Onlar hırsızlık yapıyor ve bazıları hırsızlık, öldürmek ve namussuzluk için gitmişlerdir. Eğer bu çeteler olmadan Türk askeri geçseydi Suriye'deki Kürt ve Arap halklar bunu kabul edebilirlerdi. Türkiye'nin öncelikle girdiği yerler Arapların olduğu bölgelerdir. Girê Sipî ve Serê Kanî. Onlar öncelikle Kürt bölgelerini tercih etmediler. Zira Kürtler bunu hemen kabul edecek değillerdir. Yani dediğim gibi Türk askeri tek başına girseydi durum daha kabul edilebilir olurdu.

"Afrin Tecrübesinden dolayı önlem alınmalıydı"

Evet, halk Afrin tecrübesinden ötürü korkuyor. O Afrin'de olan şimdi burada doğu kısımlarında tekrar olacak. Daha hafif olabilir ancak tamamen sözden ibaret de kalabilir. Örneğin ismini SMO koymuşlar. Onlar Azez ve Afrin'deki aynı kişilerdir. Çünkü oralardan toplanıp getirildiler. Maalesef Afrin'de yaşananların tekrar edildiğini gösteren videolar da ortaya çıkıyor. Onların kendileri bizzat söylüyorlar. Ben onların seslerini dinledim. SMO'nun başındakiler söyledi. O çetelere "sizin yaptıklarınızdan ötürü Avrupa'da utanıyoruz. Tamam, Afrin'de hırsızlık, talan ve ölümler yaptınız. Gelmiş Girê Spî'de ve Serê Kanî'de -Arap mıntıkası- aynı şeyleri yapıyorsunuz. " bunları ben söylemiyorum. Adamın kaydını dinledim. Bence Türkiye bu konuda o çetelerle iş yaptığından ötürü yanlış bir yolda. Doğu bölgeleri aşiret bağlarının güçlü olduğu bölgelerdir. Afrin ise aşiretliği aşmış bir yer idi. Demek istediğim Doğu bölgeleri aşiretlerden oluşuyor. Aşiretler ise çoğu zaman hükümetlerin karşısına dikilebilmişlerdir. Bence Türkiye Hükümeti o aşiretleri çağırmalıydı. Onlarla anlaşarak Afrin tecrübesinin önlemlerini almalıydı. Diğer yandan PYD, Arap ve Kürt halklarının da birbirlerine karşı düşmanlık tohumları ekti. Hiçbir siyasi yönü olmayan Kürt ve Arapların arasına düşmanlık koydu. O düşmanlık yıllarca sürebilir. Bu düşmanlığın oluşmasını bölge ülkeleri de istemiş olabilir.

"ÖSO'ye tavuk hırsızı diyen PKK/PYD vatanı çalıp sattı"

Bazen PYD bunlar hakkında diyor ki "bunlar tavuk hırsızlarıdır." halbuki kendileri bugün bir tavuğu değil koca vatanı çalıp sattılar. Bugün olan bir şehrin yıkılması, ailelerin yerinden edilmesi söz konusu. Sen bana bir tavuğun, bir traktörün hırsızlığından bahsediyorsun. Namus gidiyor sen tavuklardan bahsediyorsun.

"Güvenli bölgenin asayişi uluslararası olmalıdır"

- Türkiye tarafından kurulacak güvenli bölgenin idaresi nasıl olmalıdır? Bu konuda Kürt parti oluşum veya önde gelen şahsiyetler ile bir görüşme veya işbirliği teklifi olmuş mudur?

Bence orada güvenli bölge sağlandıktan sonra oranın asayişi uluslararası olmalıdır. Ve başlangıçta da oranın halkından, yani Suriyeli olmamalıdır. Daha önce söylediğim gibi maalesef Kürt ve Araplar arasında kötü şeyler oldu. Ve bunun telafisi yıllar alabilir. Bugün sen Arap mıntıkasında Kürtlerden asayiş oluşturursan, Kürt bölgelerinde de Araplardan asayiş oluşturursan bu büyük zorluklar doğuracaktır. Uluslararası bir sistemin elinde olsa asayiş daha sağlıklı olur. Türkiye orada tek başına bir asayiş sağlamaya çalışırsa yine problemler olur. Bunun uluslararası olması daha barışçıl olacaktır. 120 saatlik ateşkesten menfaatli olan halk oldu. Zira öldürme olmadı. Günde bir kişi ölecek olsa işte bu beş gün içinde sen beş insanın hayatını kurtarmış oldun. Oraya mültecileri yerleştirecek olduğunda bu Kürtlerin aleyhine olur. Zira oralarda çoğunluk Kürttür. Bu güvenli bölge uluslararası ortak bir idare olursa burada sorunlar daha hafif olacaktır kanaatindeyim. Ama sadece Türkiye'nin denetiminde bir güvenli bölgeden şahsen endişeliyim.

"PYD halkı düşünseydi güvenli bölge için BM'ye çağrı yapardı"

Eğer PYD biraz halkın menfaatini düşünmüş olsaydı, Birleşmiş Milletler'e çağrı yapardı gelin burada güvenli bölgeyi siz oluşturun. Yönetimi size devredelim derdi. Eğer demokratik olsalardı halkı tehlikeye atmamak için bunu yaparlardı.

- Güvenli bölge oluşursa dönüşler olur mu?

10-15 yıl sonra da olsa Suriye'de barış sağlandığı takdirde ben döneceğim. Burada kalmayacağım. Hama, Humus, Guta ve diğer yerlerden gelmiş mülteci olmuş olanlar kendi memleketlerine döneceklerdir. Kalacaklarını düşünmüyorum. Ama eğer kendi memleketinde hiç mülkü ve toprağı olmayan birine sen güvenli bölgede ev ve arsa vermişsen onlar ileride kendi şehirlerine dönmeyebilir. Bu oldu da. 72-73'te Kürdi bölgelere yerleştirilen Araplar şehirlerine geri dönmediler. Çünkü orada hayatlarını kurmuşlardı. Rejim onlara destek verdiğinden oraya yerleştirilen Arapların yerleşim yerleri Kürtlere nazaran çok daha güzeldi. Rakka bir çöldür. Oradan güvenli bölgeye getirilen bir Arap dönmek istemez. Çünkü o kuru sert çölde su ve ağaç azdır. Yazın su bulunmuyor. Su için bir köyden başka bir köye su aramaya gidiliyor. Cezire toprakları ise ciğer gibidir. Koyun ciğeri gibi, hepsi kırmızı topraktır. Bu mıntıkaya yerleşen hükümetten destek alan ve masrafsız hayatını sürdüren biri neden dönmek istesin.

- Türkiye - ABD arasından varılan anlaşma maddelerini okudunuz mu? Anlaşmada kazanan kimdir? Sizce sükunet sağlanabilecek mi? Emniyet sağlanacak mı?

Evet okudum. Bence sükunet sağlanacak. Çünkü ortada bir kuvvet var. Büyük bir ordusu olan NATO üyesi bir devlet var. Bir anlaşma olduğunda hangi taraf daha kuvvetli ise o anlaşma maddeleri daha çok güçlü tarafın menfaatine olacaktır. Bugün NATO içerisinde Amerika'dan sonraki en büyük askeri güç Türkiye'dir. Yani o anlaşma maddeleri daha çok Türkiye'nin lehinde olan maddelerdir.

- Bölgeden biri olarak halkla bağlantı içerisindesiniz. Acaba sivillerin durumu nedir? Öldürülen, evine bombalar isabet eden, ya da kimyasal iddiaları... Bunları merak ediyor ve doğrusu çok önemli buluyoruz. Suruç'a, Nusaybin'e düşen patlayıcılar neticesinde ölenler yine onların tabanları idi. Ama bunu inkar ediyorlar. Acaba sınırın Suriye tarafında durum nedir?

Kimyasal silahların kullanıldığı iddialarını biz de videolardan izledik. Kimyasal silah kullanıp kullanmadığını tespit edip söylemek benim işim değildir. Benim konuştuklarım, tanıdıklarımız, orada doktor olarak çalışan tanıdığımıza sorduk evet kimyasal silah kullanılmış diyorlar. Onlar dünyaya işte Türkler kimyasal silah kullanmış diye gösterdiler. Ama ben orada bulunan asker biri değilim. Bunun doğru olup olmadığını tespit etmek durumum yok. O videolar nasıl ne şekilde çekildi bilemem. İki kişi arasında kavga olduğunda, ya da iki taraf savaştığında her iki taraf da bunu karşıdakinin başlattığını söyler. Böylece kendini savunduğunu iddia eder.

"Halk evlerini terk etmesin"

Bizim Kürt halkı doğrusu incindi ve yoruldu. Bir vakit zulümleri Rejim yapıyordu, sonrasında DAEŞ, sonrasında PYD. Halk bu durumda ne yapsın. Şehirlerden ayrılıp köylere gittiği vakit, orada da komşu köyler Arap'tır ve Araplarla da sorunlar var. Bu anlamda halk çok yorgun ve bitap. Siviller öldürüldü. Nitekim sivil halkın içerisinden füze ve bombalar atıldığında karşı taraf da nereden gelmişse oraya karşı ateş eder. Bu savaş sivil alanlarda da yapıldığından siviller de ölüyordu. Biz Kobani'den konuştuklarımıza dedik ki evlerinizden çıkmayın. Siz çıkacak olursanız ve PYD hâlâ duruyor olsa ondan sonra girişiniz zor olabilir. Afrin'de öyle oldu. Belli bir süre içerisinde dönüş yapamayanlar dışarıda kaldı ve onlar için Halep civarında kamp yapıldı.

"12 bin tutuklunun tamamının DAEŞ'li olduğunu söylemek doğru olmaz"

- Hocam son olarak DAEŞ konusunu ele alırsak. Acaba PYD Suriye'deki dindar kesime karşı DAEŞ bahanesi ile farklı bir yaklaşım içerisine girdi mi? 12 bin DAEŞ elemanının tutsak olduğu söyleniyor. Acaba sadece DAEŞ ile mi mücadele edildi, yoksa mütedeyyin insanlara karşı genel bir yaklaşım içerisine mi girildi?

Bu yaklaşım da doğru olmaz. Örneğin PYD'nin elinde bulunan yerlerin tamamı PYD'li midir? Hayır. Onlar zorunlu nedenlerden ötürü, belki geçimini yapabilmek için mevcut idare içerisinde çalışan sıradan insanlar da olabilir. Türkiye sınırı geçtikten sonra her yakaladığına sen PYD'lisin diyerek tutuklasa bu yanlış olacaktır. Diğer yandan PYD'nin elindeki 12 bin tutuklunun tamamının DAEŞ'li olduğunu düşünmek de yerinde olmayan bir düşüncedir.

- Çeşitli oyunlarla korkutularak yerlerinden edilen, mallarına el konulan ve bu şekilde mağdur edilen vakıalar var. Siz buna benzer şeyler duydunuz mu?

Şuan burada muhacir bulunan şeyh ve seyit olan dindar birinin misafirleri vardı. Misafirlerine yemek ikram ederken o esnada DAEŞ'in geldiğini duyan misafirler kaçıp gidiyor. Bunun ardından ise DAEŞ geliyor ve o yemekleri DAEŞ yiyor. PYD bu adamın DAEŞ'e yemek verdiği yaygarası kopardı. Adam ne kadar olayın aslını anlattıysa da fayda etmedi. Şuan burada Tarsus'ta yaşıyor. Yani DAEŞ'e her selam veren veya PYD'ye her selam veren onlardandır diye bir anlayış doğru değildir. Örneğin eskiden beri bir kurumda müdür olan biri PYD döneminde de hâlâ müdür olması ve aynı şekilde geçimini sağlaması normaldir. Çünkü o konuda bilgi ve tecrübe sahibidir. Tek suçu PYD'nin gölgesinde bulunan birine yarın sen PYD'lisin dersen bu doğru olmayabilir. Youtube üzerinde son dönemde izleğim bazı videolarda, örneğin Serê Kanî'de elinde kılıç ile Türkiye kabul ederse bütün Kürtlerin kafasını keseceğim diyor. Dikkat edin PYD veya PKK demiyor, Kürtler diyor.  Bunlar İslamiyet'e zarar veriyor. Nasıl ki PKK Kürtlerin adını kirletti ise onlar da İslamiyet'in ismine zarar veriyor. (Mehmet Sait Çelik - İbrahim Koçyiğit – İLKHA)









Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir