"Çocuk eğitimini nebevi siretten almamız gerekir"
4'üncü Âlimler Buluşmasında konuşan İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Suat Yaşasın, çocukların başarılı olması için eğitimlerinin Hazreti Muhammed'in siyerinni örnek alınması gerektiğini belirtti.
Diyarbakır’da İTTİHADUL ULEMA tarafından Türkiye, İran, Irak ve Suriye'deki âlimlerin katılımıyla gerçekleşen ''4'üncü Âlimler Buluşması” birinci oturumla devam etti.
İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Suat Yaşasın, “Çocuk Yaşta Medrese Eğitimi’nin Öncelenmesinin Gerekliliği ve bu Eğitim Usulü’nün Oluşturulması” konulu konuşmasını yaptı.
"İslam, çocuk eğitimine daha erkenden başlar"
İnsanın, Allah'ın yarattığı en büyük mahlûk ve proje olduğunu belirten Yaşasın, "Bu yüzden insanın oluşumu ve toplumun meydana gelmesinin en büyük sorunu teşkil etmektedir. Ne zaman insandan bahsetsek çocuk eğitimi en önemli hususu teşkil ediyor. Müslümanların dikkat etmesi gereken en önemli problemi teşkil ediyor. Müslümanlar, çocuğun şeri ilimleri öğrenmesine ciddi önem verir. Yaşadığımız çağın genel kabulünün aksine İslam çocuk eğitimine daha erkenden başlar. İslam'a göre eğitim Kur'ani ve nebevi eğitimdir. Hazreti Muhammed çocuklar dâhil evindeki eşlerine dahi çocuk yaşta eğitime dikkati çekmiştir. Peygamberimizin çocuklarla iletişimi yetişkinlerle iletişimi gibidir. En önemli nokta çocuk eğitiminde Kur'an eğitimi ve Kur'an ezberi eğitimidir. Bize şunlar söylenebilir. Siz çocuklara daha 6 yaşından önce çocuklar nasıl Kur'an'ı ezberleyebiliyorlar? Bu şaşılacak bir şeydir. Selefi salihinden İmam Şafi 4-5 yaşlarında Kur'an'ı ezberlemişti. İmam Şafi, küçük yaşta annesi vefat ettikten sonra Gazze'den Mekke'ye geliyor ve Mekke'de fasih Arapçayı öğrenmiştir. İmam Şafi, iyi bir Arapçayı öğrenmek, Hazreti Peygamberi doğduğu topraklarda öğrenmek amacıyla Mekke'ye geliyor." dedi.
"Hicretin ilk döneminde eğitime ciddi bir önem verilmiştir"
İslam tarihinde ulemanın, mescitler haricinde devletler oluşturduktan sonra önemli kurumlar oluşturduklarını belirten Yaşasın, "Bu, İslam toplumlarında zamanla oluşmuştur. Sadece Dahhak b. Meryem adındaki bir âlimin ifadesi var. Kuttab denilen yerde 300 çocuk öğrenci yetiştirdim, diyor. Yakın zamanda okulların sınıf sistemine çağımızda geçilmiştir. Biz, hicretin ilk döneminde eğitime ciddi bir önem verilmiştir. O zamanlarda Kur'an'ın tefsirinden bir kısım, şeri kısımlar, lügatler ve edep gibi hususlar çocuklara verilmiştir. 5 yaşından 10 yaşına kadar çocuklar yetiştirilmiştir. Genelde ilk hicri dönemlerde çocuklara 5 yıl talim verilmiştir." ifadelerini kullandı.
"Medreselerimizin öğrencilerinden dörtte biri kız öğrenci"
Yaşasın, şunları söyledi:
"Ta başından beri mescitlerin varlığı, mescitlerin asıl fonksiyonlarının şeri ilimlerin tahsili olduğunu biliyoruz. Hazreti Peygamberin Medine'ye ilk gelişinde mescit inşa edildiğini biliyoruz. İslam, kadınların ve kız çocuklarının da eğitimine önem verilmiştir. Şeriatta kadın ve erkek arasında fark yoktur. Onlar erkeklerin kız kardeşleridirler. Şeri talim konusunda kadınlara önem verildiğini biliyoruz. Bizzat Hazreti Aişe'den öğrenilen ilimlerin dinin dörtte birine denk geldiğini söyleyen âlimler vardır. Doğrusu kurumum adına da İslami talimin yaklaşık bir asırdır bu coğrafyalardan silinmek istendiğine, dinin toplumdan uzaklaştırma çalışmalarına rağmen medreselerimizin bugün öğrencilerinden dörtte birini kız öğrenci olduğunu söylemek istiyorum. Diğer taraftan mühim hususlardan biri de Kur'an talimi hususudur. Kur'an'ın hafzı konusu çocukların erken yaşta İslami ilimlerle buluşmasında merkezi projedir. Ulema bu yöntemi benimsemiştir.
Mescitlerde erken yaşta namaza alışan çocuklar Kur'an'ı öğrenirler ya da hıfzederler. İlkokul seviyesinde kuttab denilen yerlere giderler. Kur'an merkezle bir yaklaşım sergilenmiştir. Kur'an hıfzıyla beraber verme hususunda ilk müderris olan ebeveyne, sonrasında da müderrislere düşmektedir. Türkiye ve İslam coğrafyasındaki başlıca sorun Kur'an eğitimi veremeyen müderrislerdir. Kuran sadece lafzı öğrenme değildir. Tam tersine yaşanıp verilmek zorundadır. Çocuk eğitimiyle ilgili pek çok hadis vardır."
"Çocuk eğitimini nebevi siretten almamız lazım"
Zamanımızın en önemli sıkıntısı da kendini bilimsel kabul edenlerin niceliklerle, laboratuvarlarla bir şeylere ulaşmaya çalışmaları olduğunu söyleyen Yaşasın, "Bunlarla uzaya gidebiliriz. Ama bunlar insan yetiştirmeye yaramaz, yetişemez. İslam tarihinin dâhileri erken yaşta Kur'an hıfzına başlamışlardır. Hazreti Peygamber bu yöntemle başarmışsa bizlerin de çocuğun daha doğmadan önceden başlayarak çocuk eğitimini nebevi siretten almamız lazımdır. Peygamberimizin proje olarak getirdiği hususla beraber şu nükte ortaya çıkıyor; bütün uzaklaştırmalara rağmen din hiç kesintiye uğramadan gelmiştir. Düşmanları peygamberimize ebter demiştir. Buna karşın peygamberimizin getirdiği nebevi yöntem devam etmiş. Asıl soyu kesilenler ona düşmanlık yapanlar olmuştur." diye konuştu.
Xelef: Allah-u Teâlâ bizden hayırlı bir ümmet olmamızı istiyor
Ardından Akademisyen Dr. Abdurrezzak Xelef, “Vasat Düşünce ve Yüce Değerlerin Yerleştirilmesinde Alimlerin Rolü” konulu konuşmasını yaptı.
İslam dininin, vasat yani "orta" bir yol olduğunu vurgulayan Xelef, "Dünyadaki tüm insanlar ancak Allah'a inanmakla başarılı olur. Çalışması Allah için olan insan, yürüyen Kur'an olan Peygamber gibi inandığı zaman, yürüyüp çalıştığı zaman başarılı olur. Allah'ın yarattığı bir topluluğun iyiliği Arap olmak veya Arapça konuşmaktan değildir. İyi olmak amel ve imanladır. Allah-u Teâlâ bizden hayırlı bir ümmet olmamızı istiyor. İyiliği emretmemizi, kötülükten alıkoymamızı istiyor." dedi.
"Hem Müslüman hem Kürt olduğumuzdan dolayı daha fazla sorunumuz var"
Müslümanları birbirlerini düştüklerini belirten Xelef, "Hepimiz milletimizle, dilimizle ayrılığa düşüp birbirimizle sataşıyoruz. Peki, ulemanın rolü nedir? Kürtlerin, hem Müslüman hem de Kürt olduklarından dolayı daha fazla sorunları var. Müslümanlardan şikâyetçi olan Müslümanlar Kürtlerden de rahatsızdırlar. Hem Müslüman hem Kürt olduğumuzdan dolayı daha fazla sorunumuz var. Bazıları diyor ki Kürtler haindir? Aralarında hain de var, âlim de var, cahil de var. Tüm Kürtler kötü değildir. Şeyhlerimizin, seydalarımızın çoğunun çocuğu –neuzubillah- mülhittir. Bizler halkımıza yakın olmalıyız. Kur'an'ımıza yakın olmalıyız. Böylece çocuklarımız da bize inanır, bizi takip ederler. Eğer öyle olmazsak öncelikle çocuklarımız sonra da biz hüsrana uğrarız. Bizler öncelikle sınırları kalbimizde silmeliyiz. Kürtler Arapları, Araplar Kürtleri sevmelidir. Tüm Müslümanlar kardeştir. Kalbimizde sınırları silmeliyiz ki ümmetimize, halkımıza faydalı olabilelim." (Fırat Arslan, Fatih Akgül- Gıyasettin Tetik- İLKHA)