"Göç konusunda sorunun değil çözümün parçası olunmalı"
Gaziantep’te düzenlenen “Dünya Mülteci ve Göç Kongresi”nin sonuç bildirgesinde göçün bütün insanlığın meselesi olduğu ve göç konusunda sorunun değil, çözümün parçası olunması çağrısında bulunuldu.
Gaziantep Üniversitesi tarafından düzenlenen, 24 ülkeden toplam 258 akademisyen ve araştırmacının katılımıyla 4 gün süreyle devam eden “Dünya Mülteci ve Göç Kongresi” sona erdi.
Kongrenin sonuç bildirgesini ise Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, düzenlendiği basın açıklaması ile açıkladı. 14 maddelik bildirgede, dünya kamuoyuna göçün tüm insanlığın meselesi olduğu bireysel ve toplumsal düzeyde sorunun değil, çözümün bir parçası olunması için çaba sarf edilmesi çağrısında bulunuldu.
Bildirgenin açıklanması nedeniyle düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulunan Gür, Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak hazırlanan bildirgenin dünya kamuoyuyla paylaşılacağını belirtti.
Gür, göçün tüm insanlığın meselesi olduğunu belirterek, "İnsan onuruna uygun bir yaşamın inşası ve göçe dair politikaların tüm paydaşların katılımıyla, tüm dünya ülkelerinin etik ve ahlaki sorumluluk almasına bağlıdır." dedi.
Kongrenin Türkiye'nin göç konusunda yaptıklarının doğru anlatılması için düzenlendiğini belirten Gür, “Ülkemiz bir taraftan sınır ötesi operasyonlar yapıp güvenlikli alanlar oluştururken, sahada terörü temizlerken, diğer taraftan üniversitemiz başta olmak üzere Türkiye’nin kurumları sınır ötesinde yaşanabilir alanlar oluşturmakta ve aynı zamanda yaptıklarımızı da doğru bir şekilde kamuoyuyla paylaşmaktadır. Bu kapsamda düzenlediğimiz ve dünyanın 24 ülkesinden, 100’ün üzerindeki üniversiteden gelen 258 bilim insanı ve akademisyenin katılımıyla gerçekleşen ‘Dünya Mülteci ve Göç Kongresi’ne ev sahipliği yapan üniversitemiz bu yolla önemli bir görevi başarıyla yerine getirmiştir. Umuyorum ki bu 4 günlük süreç içerisinde yurt dışından gelen tüm akademisyenlerin de gönül birliğiyle desteklediği bu kongremizde Türkiye’nin doğru anlatılması ve doğru algı üretilmesi açısından büyük bir katkı sağlamıştır.” temennisinde bulundu.
Daha sonra 14 maddelik bildiriyi okuyan Gür, bildiride göç konusunda bireysel ve toplumsal düzeyde sorunun değil çözümün parçası olmak gerektiğinin vurgulandığını aktardı.
Göçün tüm insanlığın meselesi olduğunu vurgulayan Gür, “İnsan onuruna uygun bir yaşamın inşası, göçe dair politikaların tüm paydaşların katılımıyla, tüm dünya ülkelerinin etik ve ahlaki sorumluluk almasına bağlıdır. Bugün mazlum milletler dünyadaki güç mücadelesi nedeniyle yaşadıkları yerden zorunlu göç yollarına düşmektedirler. Bildiride gelecekte zorunlu göçün olmadığı, insanların serbestçe dolaşabildiği bir dünyayı birlikte kurma temennisi dile getirilmiştir. Bu kongrede tartışılan tüm başlıklar tek bir çağrıyı yinelemiştir. Bireysel ve toplumsal düzeyde sorunun değil, çözümün parçası olmak için çaba sarf edilmelidir.” ifadelerini kullandı.
Kongre Başkanı Global Sağlık Araştırma ve Çözümleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Adnan Hammad da, konferansın başarılı bir şekilde gerçekleştirdiğini belirtti.
Gaziantep’in çok hoşgörülü ve herkesi iyi karşılayan bir kent olduğunu belirten Hammad, “Gaziantep Üniversitesi’nin bu alandaki zihin açıcı yaklaşımları dikkate değer. Buraya 24 ülkeden geldik. Kongreye katılanların hepsi çok önemli üniversitelerden akademisyenler, bilim adamlarıydı. Bu konferansın hazırlayıcıları aynı zamanda hükümet ve hükümet dışı kuruluşlardan da oluşmaktaydı. Aynı zamanda göçmenlerin ve mültecilerin yaşadığı zorlukları dile getirmesi için çok önemliydi. Sadece Gaziantep ve Türkiye değil bütün dünyadaki zorlukları dile getirmek için önemliydi. Bu konferansın ortaya çıkan sonuçları çok önemliydi.” diye konuştu.
Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Şehmuz Demir ve Metin Bedir, Göç Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mehmet Nuri Gültekin, Genel Sekreter Doç. Dr. Ayhan Doğan katıldı.
14 maddelik bildiride ise şu şekilde sıralandı:
1-Sunumlarda, 3000’ün üzerinde Suriyeli öğrencisi olan Gaziantep Üniversitesi’nin Suriyeli öğrencilerin yükseköğretime kazandırılmasında üstlendiği örnek rolün önemi vurgulanmış ve yeni kurulan Göç Enstitüsü’nün çalışmaları ve gelecekteki planlamaları anlatılmıştır.
2-Kongrede, Suriyeli sığınmacılar ve mülteciler meselesinde genelde Türkiye’nin, özelde Gaziantep kentinin ve Gaziantep Üniversitesi’nin dünyaya bir rol model olduğu ifade edilmiştir.
3-Dört gün devam eden kongre, uluslararası paydaş kurumlar ve katılımcılar arasında işbirliğini güçlendirmiş ve ortaklıklar geliştirilmesine altyapı hazırlamıştır.
4-Göç çalışmaları alanında akademiyle politika üretenler, saha çalışanları ve gerçekleştiricileri arasındaki iletişim eksikliğinin ve koordinasyon eksikliğinin büyüklüğüne değinilmiş, başarılı bir göç ve mülteci politikasının sürdürülmesinde bu işbirliğinin acil gerekliliğine vurgu yapılmıştır.
5-Kitlesel göçe dair sorunların önemli bir bölümü güney yarım kürede yani gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülke ve bölgelerde yaşanmaktayken, bu alandaki araştırmaların büyük bölümünün kuzey yarımküreden yani sanayileşmiş Batılı ülkelerden geldiğinin altı çizilmiş ve bunun da üretilen bilgilerle sahadaki gerçeklik arasında bir boşluğun oluşmasına neden olduğu dile getirilmiştir. Bunun için göçe dair indirgemeci ve saha gerçekliğiyle uyuşmayan tutumlardan uzak durulmasının önemi vurgulanmıştır.
6-Daha nitelikli ve saha gerçekliğiyle uyuşan bilimsel çalışmaların yapılabilmesi ve bunun akabinde gerçekçi politikalar ve uygulamalar için Ortadoğu’ya dair bölge dillerine hakim uzmanların yetiştirilmesinin bir zaruret olduğu tespiti yapılmıştır.
7-Göç ve mülteciler üzerine çalışan üniversiteler başta olmak üzere, farklı kurumların ve kuruluşların, eğitim, sağlık, güvenlik, istihdam gibi alanlarda insani yaşam ve uyum süreçlerini yönetmek, hizmet vermek ve desteklemek için yürüttükleri çalışmalarda birbirleriyle entegre ve koordineli olmalarının gerekliliği ön plana çıkmıştır.
8-Akademik yapılar, merkezi ve yerel yönetimler ve göç alanında faaliyet yürüten birimlerin erişimine açık bir digital bilgi ve veri platformunun kurulmasının kaynak israfının, yanlış ve eksik bilgiyle malul çelişkili sonuçların ve yanlış politikalar üretilmesinin önüne geçeceği ifade edilmiştir.
9-İstihdamın, göçmen ve mültecilerin yeni bir yaşam inşasındaki merkezi rolü önem taşımaktadır. Beşerî sermaye kaybının önlenmesi için önceden kazanılmış bilgi, beceri ve yetkinliklerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Mültecilerin eksik belge, bürokratik sisteme dair bilgisizlik, dil yetersizliği gibi nedenlerle akademik ve mesleki denklik süreçlerini tamamlayamadıkları ve mesleklerini icra edemedikleri ortaya konulmuştur. Bunların giderilmesiyle göç ve uyum sürecinin daha sağlıklı yürütüleceğine vurgu yapılmıştır.
10-Üniversite, STK’lar, ticaret ve sanayi odalarının ortaklığıyla istihdam süreçlerinde kırılgan gruplara yönelik programların oluşturulmasının gerekliliğine vurgu yapılmıştır.
11-Göç ve uyum alanında uzman hizmet sağlayıcılarının eksikliği dile getirilmiştir. Bu alandaki açığın giderilmesi için eğitimli hizmet sağlayıcılarını yetiştirecek bölümlerin üniversitelerde bir an önce açılmasının gerekliliğine değinilmiştir.
12-Erken çocukluk eğitiminden başlayarak yükseköğretimi de içine alacak şekilde, mültecilerin eğitim sistemine erişiminin planlaması gerektiği üzerinde durulmuş, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanarak kayıp nesillerinin oluşmasının engellenmesi önerilmiştir.
13-Dünyanın birçok bölgesindeki mültecilerin sağlığa erişiminin yönetimini geliştirmek için çalışan kurum ve kişilerin işbirliğinin desteklenmesi ve sağlık haklarının savunulmasının önemi ortaya konulmuştur. Sağlık alanında, göçmen ve mültecilerin takiplerinin ve kayıtlarının ilk yardımın ötesine geçmesi ve sağlık çalışanlarının eğitilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Mültecilerin ve göçmenlerin fiziksel sağlıklarının yanı sıra ruhsal sağlıklarına yönelik tarama ve destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerektiği belirtilmiştir. Bu çerçevede çocukların yaşadığı savaş ve göçe dair ağır travmaların tedavisi için psiko-sosyal destek verilmesinin aciliyeti dile getirilmiştir.
14-Dil, kültürel farklılıklar ve benzeri durumların sağlıklı hizmet alınmasını engellediği dikkate alınarak sıhhat projesi gibi Suriyeli sağlık çalışanlarının istihdamına ve içerilmesine yönelik uluslararası paydaşlarla yürütülen çalışmaların arttırılması gerektiği belirtilmiştir. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)