'Değer yargılarımız Kur'an ve sünnet olsun'
Temelinde maddiyat olan evliliklerin mutluluk ve huzur getirmediğini söyleyen Adıyaman İl Müftü Yardımcısı Hatun Özmen, "Değer yargılarımız Kur'an ve sünnet olsun ki ailelerimiz huzur bulsun" dedi.
İslami ölçüler esas alınmadığından evliliklerin çok kolay bozulur hale geldiğini dile getiren Adıyaman İl Müftü Yardımcısı Hatun Özmen, hayatı güzelleştiren, insanlara huzur ve mutluluk veren şeyin maddiyat olmadığına dikkat çekti.
"Evlilik, iffet ve onurun korunduğu temiz bir nesle sahip olmaktır"
Evliliğin önemine değinen Özmen, "Evlilik, iffet ve onurun korunduğu temiz bir nesle sahip olmaktır. Evlilikte haneler bereketlenir, Rahman'ın rahmetine mazhar olunur. Evlilikte iki insan nikâh gibi ağır bir sözleşmeye imza atarak eş olur. Evlilik tek başına olmaktan kurtulmak, can yoldaşına kavuşmak demektir. Aile huzurunun temelinde çok büyük hikmetler içeren denklik dediğimiz konu İslam'da kadından yana ve onun ailesini korumayı hedefleyen bir müessesedir. Peygamber Efendimiz bu konuda şöyle tavsiyede bulunmuştur; 'Kadınlarla dört haslet için evlenilir; malı için, asaleti için, güzelliği ve dindarlığı için. Siz dindar olanı tercih edin ki mesut olasınız.' buyuruyor." dedi.
Evlilikle ilgili bu hadisin ölçü alınması gerektiğini ifade eden Özmen, şunları söyledi:
"Peygamber Efendimizin hadisinden yola çıkarak Müslümanların bu tavsiyeyi göz önüne almalarını ve bu noktada hareket etmelerini istiyoruz. Sadece güzellikten dolayı bir kadınla evlenmek kişiyi tehlikeye sokar. Sadece malından dolayı biriyle evlenmek o kişinin malının helak olmasına ve kadının da malından dolayı şımarmasına sebep olduğu için biz malı veya güzelliği öncelemekten taraf değiliz. Günümüzün en büyük problemlerinden bir tanesi, evliliğin zorlaştırılmasıdır. Peygamber Efendimiz bu konudan 'En güzel evlilik külfeti en az olunan evliliktir.' diye buyurmuştur. Ayrıca 'Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.' diye bize tavsiyelerde bulunuyor. Günümüzde ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Her şey maddiyata dökülmüş. Özellikle kız tarafı kilolarca altın veya gücünün yetmeyeceği şeyler isteyerek evliliğin zorlaşmasına veya oluşmaması sebep olmaktadırlar. Anne babalara sesleniyoruz: Evliliği kolaylaştırın. Altınlar, gümüşler olsa da evde huzur olmazsa bir fayda sağlamaz. Bunlar kimseye huzur, mutluluk vermez. O yüzden Peygamber Efendimizin tavsiyesini hayatımıza geçirelim, bunlara göre hareket edelim."
"Hayatı güzelleştiren maddiyat değildir"
Kur'an ve sünnet çerçevesinde yapılan evliliklerin güzelleştiğine vurgu yapan Özmen, "Maddiyat değildir hayatı güzelleştiren, maddiyat değildir insanlara huzur veren. Maddiyat değildir mutluluk veren. Bunları artık hayatımızdan çıkaralım. Değer yargılarımızı değiştirelim, değer yargılarımız Kur'an ve Sünnet olsun ki ailelerimiz huzur bulsun. Evlilik yolunda daha kolay adımlar atalım ve huzurlu bir evliliğe kavuşalım diye temenni ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Yuvaların dağılmaması için eşlerin kulaklarını dışarıya kapatmaları ve sorunlarını kendi aralarında çözmeye çalışması gerektiğini belirten Özmen, şöyle devam etti:
"Kendi işimize, içimize bakacağız, başkalarının laflarıyla hareket etmeyeceğiz. Hayat bizim hayatımız deyip dışarıdaki insanların söylediklerine kulaklarınızı tıkamayı bilmek zorundayız. Eğer başkalarının dediklerini hayatımız içerisine nüksedersek evde huzur bulamayız. Ve o aileden de bir hayır gelmez diye tavsiye ediyoruz. Evliliklerde ben haklıyım egosuna girmeyeceğiz. İnsanlar evlendikten sonra 'ben' diye bir kavram üzerinde durmayacaklar. Çünkü artık 'biz' olmuşuzdur. Biz kavramını kullanacağız. Haklıyım, haksızım derdine düşmeyeceğiz. Çünkü evliliklerde her iki taraf da haklıdır. Haksız tarafı bulmamız mümkün değildir. Başka bir probleminiz de evliliklerde her zaman hatayı kendinizde arayacağız. Bu mantıkla hareket edersek nefsimizi konuşturmamış oluruz ve olaylar büyümemiş olur. Evliliklerde en önemli meselelerden bir tanesi de yaşadığımız problemleri dışarıya yansıtmayacağız. Eskiden şöyle derler 'Kol kırılır yen içerisinde kalır.' Şimdi ise tam tersi evlerimizde yaşadığımız tüm problemlerin iyisini de kötüsüne de dışarıya yansıtılıyor."
Anne ve babaların bazen evliliklerin bozulmasına neden olabileceğini hatırlatan Özmen, "En çok yansıtılan kısım anne babaya götürülüyor. Daha sonra kardeşleri, akrabalara gidiyor. Akrabalara yansıtıldıktan sonra çevre bunu duyuyor. Duyulduktan sonra toparlanma imkânı yüzde 90 azalıyor. Evliliklerin içerse problemleri kendi aranızda çözmeye çalışmalıyız. O yüzden problemlerinizi dışarıdaki insanlara anlatmayın. Çünkü herkes kendi penceresinden bakacaktır. Kızın annesi kızını düşünerek olaya böyle bakacak. Erkek tarafta erkek çocuğunu düşünerek olaylara farklı bakacaktır. Problemlerinizi dışarı yansıtmayın diye tavsiye ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"Evliliklerde en önemli meselelerden bir tanesi ise sabır konusudur"
Evliliklerde en önemli meselelerden bir tanesinin ise sabır konusu olduğunu dile getiren Özmen, "İyi günde, kötü günde diye imza atıyoruz nikâh masasının başına geçince. Ancak evli olarak aynı evin içerisinde girdiğimizde problemlerimizi çözme noktasında imzaları unutuyoruz. Eğer iyi günde, kötü günde evleniyorsak iyi gününde de hakkını vermeliyiz kötü gününde... Her zaman birimize destek olmak zorundayız. Allahu Teâlâ ne buyuruyor; 'Sabrediniz ki sabrın sonunda mükâfatlar vereyim.' Allahu Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de 'Sabredenlerle beraberim.' diyor. Evlilik bir imtihandır ve bu imtihanda en büyük etken sabırdır. Sabretmezsek evliliğin güzelliklerin farkına varamayız, sonunda nimetlere kavuşamayız. O yüzden sabrı evlilikte çok önemli bir etken olarak görüyoruz." şeklinde konuştu.
"Çocuklarımız bize Allah'ın emanetidir"
Boşanma neticesinde dağılan yuvalardaki çocukların çok ciddi ruhsal ve psikolojik rahatsızlıklar yaşadığını belirten Özmen, "Evlilik yaparken başta sadece iki birey üzerinde bir evlilik yapıyoruz. Ama evlendikten sonra ailemize yeni insanlar, çocuklarımız geliyor. Bu çocuklar üzerinde düşünerek hayatımızı devam ettirmek zorundayız. Artık kendi kafamıza göre 'ben bu evliliği bitirmek istiyorum demek' gibi bir lükse sahip değiliz. Çünkü evlilikler sonlandırıldığında çocuklarımız bu evliliklerden ciddi hasar görüyor. Çocuklarımıza bu ciddi hasarları verme gibi hakkımız var mı? Ben şahsım adına yok diye düşünüyorum. Anne, babası ayrı olan çocuklar evvela anne babası ile beraber yaşayan çocuklara göre psikolojik yönden daha çok sorunlar yaşıyorlar. Çocuklar kısa ve uzun dönem içerisinde akademik ve sosyal açıdan olumsuz sonuçlara maruz kalıyorlar. Bu çocuklar kendi evliliklerinde dahi annesinden, babasından görmüş olduğu evlilik tarzını benimseyip aynı hatayı onların da tekrar etmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorlar." ifadelerini kulandı.
Anne ve babasıyla birlikte yaşamayan çocukların güvensizlik duygusunu hat safhada yaşadığını ifade eden Özmen, "Çocukta karşı tarafa bağlanamama, yaşam kalitesinde bozukluklar gibi durumlar görülmektedir. Bunlar haricinde çocuk kendisini sahipsiz hissedebiliyor. Kimsenin kendisini sevmediğini, onunla yaşamak istemediğini düşünebiliyor. Bu tür çocuklar boşanan ebeveynlerin durumlarını saklamaya çalışıyorlar. Bir ömür boyu bu durumdan rahatsız oluyor ve tedirgin oluyorlar. Bu tedirginlik onlarda fazlasıyla da bir güvensizlik oluşturuyor. Yine bu çocuklarda huysuzluk, hırçınlık, tedirginlik, saldırganlık gibi durumlar hayat boyunca devam ediyor. Bizim için çok önemli olan noktalardan bir tanesi madde bağımlılığıdır. Genellemiyoruz ancak vakalara ve istatistikler baktığımız zaman anne babasından ayrı yaşayan çocuklarda madde bağımlılığı, sigara, alkol, uyuşturucu veya yanlış yerlere meyletme gibi durumlar daha fazla görülmektedir." dedi.
"Egolarımızdan dolayı çocuklarımıza kötü bir hayat yaşatmak bir kul hakkıdır"
Sağlıklı bir nesil meydana getirmek ve bu neslin devamını sağlayabilmek için boşanmaların yaşanmaması gerektiğini belirten Özmen, "Bu tür çocuklarda ani öfke patlamaları gibi sıkıntılar da meydana gelmektedir. Çocuklarımız bize Allah'ın emanetidir. Bu emanete sahip çıkmak Allah'ın bizlere bir emridir. Kendine egolarımızdan dolayı çocuklarımıza kötü bir hayat yaşatmak bir kul hakkıdır. Peygamber Efendimiz ne buyuruyorlar; 'Kişiye günah olarak ailesi yeter' diyor. Biz de bu hadisten yola çıkarak çocuklarımıza bu hayatı zor bir duruma sokacak şekle getirmeye hakkımız yoktur. Elimizden geldiği kadar evliliği yürütmenin çarelerini çözümlerini aramak zorundayız." şeklinde konuştu. (Cemil Özdaş - İLKHA)