“Bilinçli bir toplumun inşasının ilk basamağı bilinçli fertler yetiştirmektir”
İdeal Eğitim Vakfı’nın (İDEV) düzenlediği eğitim seminerleri kapsamında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde "Bilinçli Bir Toplumun İnşası" konulu seminer düzenlendi.
Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde İdeal Eğitim Vakfı tarafından düzenlenen eğitim seminerleri kapsamında "Bilinçli Bir Toplumun İnşası" temalı program yapıldı.
Programda konuşan Eğitimci Yunus Emiroğlu ve Hüseyin İnci, bilinçli bir toplumun inşasının ilk basamağının bilinçli fertler yetiştirmek olduğunun altını çizdi.
Program okuna Kur-an’ı Kerim tilavetinin ardından, Cihan Çetin tarafından yapılan selamlama konuşması ile devam etti.
İDEV tarafından halkı bilinçlendirmek adına aylık seminerler dizisi programlarının belirlendiğini belirten Çetin, “Kısa adı İDEV olan İdeal Eğitim Vakfı, Mart 2019 yılında kuruldu. Yapacağı bütün çalışmaları eğitim temeli üzerine bina eden İDEV, bu çerçevede birey, aile ve toplumu doğrudan ilgilendiren konularda insanımızı bilgilendirmek için memleketin her tarafında aylık seminerler dizisi programladı. Her ay yapılacak bu seminerlerin konusunu; Evlilik, Aile Kurumu, Çocuk Eğitimi, Neslin Muhafazası, Sosyal Medya Kullanımı, Ahlaki Yozlaşma, Uyuşturucu Kullanımı ve Madde Bağımlılığı, Bilinçli Bir Toplumun İnşası, İdeal İnsan olarak belirledi ve her ay bunlardan birini işlemeyi hedeflemektedir.” ifadelerini kullandı.
‘Eğitimin, insanın ve dolayısıyla toplumun temel ihtiyacıdır’
Eğitimin, insanın ve dolayısıyla toplumun temel ihtiyacı olduğunu ifade eden Çetin, “Bu ihtiyacı giderme adına yapılan çalışmalar da elbette ki bu bakımdan kıymetlidir. İnsanın da toplumun da terakkisi eğitimle mümkündür. Nitekim bir toplumda eğitim kalitesi ne kadar yüksek olursa o toplumdaki medeni seviye de o oranda yüksek olur. Bize göre ideal eğitim; insan davranışlarına müspet yönde şekil verme eylemidir. Hayatın hakikatlerini idrak eden, Rabbini tanıyan, kendini bilen, ahlaklı; kendisine, ailesine ve topluma faydalı olmaya çalışan şuurlu insanların yetişmesi için programlı çalışma sürecidir. Bu niyetle vakıf olarak eğitim programları, ders kitapları, okuma kitapları, tiyatro, film, kurs ve seminerler gibi insanımızın bilgilenmesi ve bilinçlenmesine katkıda bulunacak çalışmaları organize etmektedir. Memleket genelinde yapılan bu seminerler de bu cümledendir.” şeklinde konuştu.
‘İnsan kendi akıbetini de kendisi belirlemektedir’
Programda eğitim sürecine ilişkin sunum gerçekleştiren Eğitimci Yunus Emiroğlu, bilinçli bir toplumun inşasının ilk basamağının bilinçli fertler yetiştirmek olduğunu belirterek, “İnsan fıtratına iyi ile kötüyü doğru ile yanlışı ayırt etme kabiliyeti ve dilediğini özgürce seçme yeteneği verilmiştir. Bu özellikler insanın doğasına yerleştirilmekle kalmamış, bunları yapabilme gücü ve imkânı da verilmiştir. Ruh ve bedenden müteşekkil olan insanın tüm hususiyetleri de çift yönlülük arz etmektedir. Maruf ile münker, hayır ile şer arasında tercihte serbest bırakılan insan kendi akıbetini de kendisi belirlemektedir.” ifadelerinin kullandı.
Bilinçli toplum önündeki engelleri şu şekilde sıralayan Yunus Emiroğlu; İnançsızlık, Gayesizlik, Duyarsızlık, Sınırsız Özgürlük Temayülleri, Ferdiyetçilik tehlikesi, Dünyevileşme (Sekülerizm) Hastalığı, Tefrika, Siyasal Bilinçsizlik, Algı ve Gerçek Karmaşası.
‘Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir toplum olmanın, ancak bilinçli toplum olmakla mümkündür’
Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir toplum olmanın, ancak bilinçli toplum olmakla mümkün olduğunu belirten Emiroğlu, “ bilinçli toplum doğruluğa, iyiliğe ve güzelliğe duyarlı olan toplumdur. İnsanlığın aradığı huzur ne makineleşmede ne de maddi terakkidedir. Batı âlemi, maddi ihtiyaçları tahrik neticesinde ulaştığı refaha rağmen, ruhi buhranlara sürüklenmekten kurtulamamıştır.” şeklinde konuştu.
‘Bilinçli toplumun iman eden, inanan toplumdur’
Program ilahiyatçı Hüseyin İnci Hocanın sunumuyla devam etti. İnci, bilinçli toplumun iman eden, inanan toplum olduğunun altını çizerek, “Bilinçli toplum; İman eden, inanan toplumdur. Bu toplumda başta Allah’a ve ahiret gününe olmak üzere tüm iman esaslarına inanılır. Allah’ın (cc) emir ve yasaklarında ayırıma gidilmeden hepsi kabul edilir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır; “Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. ‘Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır’ dediler.” ( Bakara-185)” ifadelerini kullandı.
‘Bilinçli toplum, Ümmet bilincinin üst seviyelerde olduğu toplumdur’
Bilinçli toplumun dil birliği, vatan birliği ve menfaat birliği üzerine bir araya gelmiş bir toplum olmadığını ifade eden İnci, “Bilinçli toplum; Ümmet bilincinin üst seviyelerde olduğu toplumdur. Ümmet; dil birliği, vatan birliği ve menfaat birliği üzerine bir araya gelmiş bir toplum değildir. Belki birbirlerine iman bağıyla bağlı fertlerin oluşturduğu toplumdur. İslamın hâkim olduğu dönemlerde ümmet bilinci üst seviyelerde olmuştur. Allah Teâlâ sadece aynı ırk ve soydan gelenleri değil de tüm iman edenleri kardeş ilan ederek şöyle buyurmuştur. “Müminler ancak kardeştirler.” ( Hucurat-10). Bilinçli toplum; Her işini ibadet bilinciyle yapan toplumdur. Sadece farzları değil, Allah’ın rızasını kazanmak için nafile ibadetleri de yaparlar. İdareci halkını ibadet bilinciyle yönetir, âlim ilmini ibadet düşüncesiyle öğretir, tüccar ticaretini ibadet bilinciyle yapar ve eşler aile içinde ibadet ruhuyla hareket eder. Bu toplum Allah’ın kendilerini ibadet için yarattığını hiçbir zaman akıllarından çıkarmazlar. Allah Teâlâ ibadet vazifemizle ilgili şöyle buyurmuştur: “Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” ( Hicr-99)” şeklinde konuştu.
‘Müslümanların hâkim olduğu toplumda Müslümanların dışındaki kesimlerin de hakları korunmaktadır’
İslam’da korunması gereken dinin korunması, canın korunması, malın korunması, neslin korunması, aklın korunması beş esası sıralayan Hüseyin İnci, “Müslümanların hâkim olduğu toplumda Müslümanların dışındaki kesimlerin de hakları korunmaktadır. Hiç kimse mağdur edilmemektedir. İslamda korunması gereken beş esas sadece Müslümanlar için geçerli olmayıp diğer din sahipleri için de geçerlidir. Hz. Ömer’in adaleti ile alakalı anlatılan şu mesele söylediğimizi destekler mahiyettedir.
“Hz. Ömer (ra) zamanında Şam valisi olan Sad b. Ebi Vakkas bir cami yapımı için camiye bitişik arsası olan Yahudi’nin arsasını rızası dışında alır, kamulaştırır ve bedelini adama gönderir.
Yahudi tavsiye üzerine Medine’ye gelerek durumu Halifeye şikâyet eder. Hz. Ömer bir deri veya kemik parçasına bir şey yazarak bunu Valiye vermesini söyler. Hayal kırıklığına uğrayan adam bir şey çıkmayacağını düşünür, ama yine de Valiye gidip Hz. Ömer’in yazdığını uzatır. Vali çarpılmış gibi hemen Yahudi’nin arsasını iade eder.
Sebebini daha sonra şöyle izah eder:
İslâm’dan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer İran taraflarına ticaret için gittik. Yanımıza 200 deve almıştık. İran’a vardık. Orada cirit oynayan gençleri seyrederken, birileri zorla elimizdeki develere el koydular. Çok kalabalık bir çete grubuydu, bir şey yapamadık. Elimizde para da kalmamıştı. Üzgün bir şekilde, geceleyeceğimiz bir eski han bulduk. Hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Adam iyi biriydi. Bize yardım etti. Sonra gidip krala durumumuzu anlattık. Develerimizi iade etti ve bize ayrı ayrı kapılardan yarın şehri terk etmemizi söyledi.
Ertesi gün şehrin iki kapısında vezir ve kralın büyük oğlunun asıldığını gördük. Meğer bunlar bir çete kurup gasp ve talan yapıyorlarmış.
İşte getirdiğin pusulada Ömer bana bunu hatırlatıyor ve diyor ki: “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim.”
Bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi vatandaş, hem arsasını hibe etti ve hem de İslâm’a girdi.”
‘Bilinçli toplumun inşasından herkes gücü ve imkânları ölçüsünde sorumludur’
Bilinçli toplumun inşasından herkes gücü ve imkânları ölçüsünde sorumlu olduğunu ifade eden İnci, “İman ehli hiç kimse başkalarını mesul tutup kendisini muaf tutamaz. Sorumluluğu sadece yönetici ve âlimlere yüklemek doğru değildir. Peygamber efendimiz (s.a.s) şöyle diyerek hepimize sorumluluğu yüklemiştir. “Hepiniz çobansınız. Hepiniz sürünüzden sorumlusunuz. İnsanlara amirlik yapan çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve onlardan sorumludur. Kadın kocasının evinin ve çocuğunun çobanıdır ve onlardan sorumludur. Köle sahibinin malının çobanıdır ve ondan sorumludur. Dikkat edin hepiniz çobansınız ve sürünüzden sorumlusunuz.” (Buhari-Müslim) Allah Teâlâ insanları Allah’a davet edenin sözünün en güzel söz olduğunu ifade ederek şöyle ferman etmiştir: “Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve ’Ben gerçekten Müslümanlardanım’ diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet-33).” ifadelerini kullandı. (Vedat Aydın-İLKHA)