Turan: Kürtler İslam’a hem cihat hem de ilimle büyük hizmetler yapmıştır
Kürtlerin İslam ile şereflenmesinin Hazreti Peygamber dönemine dayandığını belirten Dr. Abdulkadir Turan, Kürtlerin hem cihat ederek hem de ilmi eserler kaleme alarak İslam’a büyük hizmetler yaptıklarını söyledi.
Tarih içerisinde İslam’a büyük hizmetler yapan ve birlikte hareket ettiği farklı toplumlarla kardeşlik hukuku içerisinde ilişkilerini yürüten Kürtler, İslam’ın büyük zaferleri içinde daima yer aldılar. İslam’ın verdiği izzet ile birlikte tarih sahnesinde yerlerini alan Kürtler, Ümmet tarafından çok değer verilen bir topluluk olma şerefine de nail oldular.
Kürtlerin İslam ile şereflenmesi ve İslam’a yaptıkları hizmetler ile ilgili İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan Dr. Abdulkadir Turan, Peygamber Efendimiz döneminde sahabe olma şerefine nail olan Kürtlerin olduğunu ve bugün hala medreselerde okutulan birçok kaynak kitabın Kürt uleması tarafından kaleme alındığını ifade etti.
Turan, "Resulullah’a (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ilk iman edenler şüphesiz ki Mekke’deki Araplardır. O dönemde etnik yapı çok vurgulanmamıştı. Ancak yabancılar söz konusu olduğunda ayeti kerimenin ruhuna uygun olarak kendilerini tanıtırken ait oldukları etnik unsuru belirtiyorlardı. Hazreti Sümeyye annemizin Arap olmama ihtimali yüksektir. Bilal-i Habeşi Afrika halkındandır. Dolayısıyla Mekke’deki Araplardan değildir. Medine’ye geçtiğimizde de Selman-ı Farisi Arap olmayan ünlü sahabelerden birisidir." dedi.
"Kürtlerin Müslümanlaşması Resulullah döneminde başlıyor"
Tarihi kaynaklara bakıldığında hem İbn Hacer el-Askalanî hem de İbnü’l Esir El Cezeri’nin kitaplarında, Resulullah’ın ashabından Hazreti Caban el-Kürdi’den bahsedildiğini hatırlatan Turan, şunları aktardı:
"İbn Hacer el-Askalanî’nin El-İsabe Fi Temyizi’s Sahabe kitabında net bir şekilde ifade geçiyor. İbnü’l Esir El Cezeri’nin de yine El Marifetüs Sahabe kitabında son derece net bir şekilde Hazreti Caban’dan bahsediliyor. Öyle anlaşılıyor ki, Kürtlerin Müslümanlaşması Resulullah (Sallalahu Aleyhi Vesellem) döneminde başlıyor. Belki bu ferdi bir durumdur. Ancak şunu biliyoruz ki, Hazreti Caban hadis rivayet etmiştir. Peygamber Efendimiz (Sallalahu Aleyhi Vesellem) ile bir kez değil birden çok defa görüşmüştür. Hadisleri oğlu tarafından bizlere aktarılmıştır. Oğlu Basralı ünlü zahit Malik Bin Dinar’ın yakın dostudur. Malik Bin Dinar, ona babası hakkında sorular sormuş ve mesele bu şekilde bize aktarılmıştır. Onun dışında Kürtlerin kitlesel olarak Müslüman olması Hazreti Ömer zamanında olmuştur."
"Kürt beylikleri bulundukları yörelerde çok kıymet görmüşlerdir"
Sahabe’nin ilk defa Musul civarında Kürtlerle karşılaştıklarını, daha sonra da Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Cudi bölgesi ve Van gölüne kadar uzanan fetihlerle birlikte, Kürtlerin kısa sürede İslam ile şereflendiklerini belirten Turan, "O güne kadar dağlarda dışlanan, ötekileştirilen, eziyet edilen, aşağılanan Kürtler, İslam ile beraber 'Abdullah (Allah’ın kulu)' olarak eşit birer şahsiyet olarak diğer toplumların içerisinde hızla yükseldiler. Henüz ilk 250 yıl içerisinde, İran’ın Basra Körfezi kıyılarında ilk Kürt beylikleri oluşmaya başlıyor. Daha sonra Kafkasya’da Şeddadi beyliği gibi Selçukluların çok kıymet verdiği mücahit bir beylik oluşuyor. Şeddâdiler, hem Gürcülere karşı cihat ediyorlar hem de ilimde çok öne çıkmışlar. İyilikleri de ta Mekke ve Medine’ye kadar ulaşıyor. Yine Mervaniler Diyarbakır yöresinde 100 yıla yakın yaşayan bir devlet oluşturuyorlar." şeklinde konuştu.
"Kürtlerin İslam içerisindeki asıl yükselişi Selahaddin Eyyubi ile olmuştur"
Turan, "Kürtlerin İslam içerisindeki asıl yükselişleri ve taçlanması Selahaddin-i Eyyubi ile olmuştur. Selahaddin ile birlikte Kürtlük Müslümanlar tarafından daha yakından tanınmaya başlanıyor. Kürtler önceden de biliniyordu. Hala Pakistan sınırında yaşayan Kürtler var. Elimizdeki kaynaklarda Gazneli Mahmud’un Hindistan fethine katılan Kürt topluluklarının olduğu ve ardından oraya yerleştikleri çok net bir şekilde ifade ediliyor. Kürtler daha önce topraklarına bağlı olup orada takılıp kalmışken İslam ile birlikte dünyanın dört bir yanına yayılıyorlar. Bugün Yemen’de Kürtlerden bahsediyoruz. Sudan’da artık siyahileşmiş Kürtlerden bahsediyoruz. Hepsi de bulundukları memleketlerin en aziz toplulukları arasındadırlar. Çok kıymet görmüşlerdir. Endonezya’da, Güney Afrika’da çok ciddi bir kitle var. Özellikle 15’inci yüzyıla kadar Kürt uleması değişik yerlere dağılıyor." dedi.
"Kürtler hem mücahit hem emir hem de tasavvufta mühim bir yer tutuyor"
Medreselerde okutulan mühim kitapların Kürt uleması tarafından kaleme alındığını belirten Turan, "Bunun 20. yüzyıldaki en büyük mümessili şüphesiz ki Üstad Bediüzzaman’dır. Bütün medreselerde okutulan 'Molla Cami metni' gibi nice Sarf ve Nahiv eseri Kürt uleması tarafından telif edilmiştir. Kürtler, İslam tarihinde hem mücahit olarak hem emir olarak hem de tasavvufta mühim bir yer tutmuşlardır. Halid-i eş-Şehrezuri el-Bağdadi 19. yüzyılın İslam âlemini en çok etkileyen, siyasi olmayan bir şahsiyettir. İslam âlemi üzerindeki etkisi, neredeyse Selahaddin-i Eyyubi kadar büyüktür. Ondan etkilenmeyen neredeyse hiçbir İslami hareket yok. Şeyh Halid Kürtçe şiirler yazmış bir şahsiyettir. İstanbul’u çok etkileyen Şeyh Esad Erdebil’i de Kürtçe şiirler yazmıştır. "diye konuştu.
"Kürtlerin Müslümanlığıyla uğraşanların asıl amacı İslam’dır"
Kürtlerin İslam içerisindeki yerinin zaman zaman kıskanıldığını söyleyen Turan, son olarak şunları ifade etti:
"Yahudilerin ve Fransız masonlarının oyunlarına gelerek ırkçılık yapan değişik kesimler, Kürtlerin İslam içerisinde rolü bu kadar büyük mü?' diye sorgulamaya başlamışlar. Bunların bir kısmı Kürt, bir kısmı Türk, Arap ya da Acem olabilir. Bunların tamamının kaynağı Fransız Mason localarıdır, Yahudiliktir. Zira Kürtlerin İslam içerisinde kazandığı değer gölgelenmeden İslam’ın insanı nasıl yücelttiğini, Hazreti Bilal'i nasıl kölelikten alıp Kâbe’nin damına çıkardığı, ona şerefli bir müezzin olarak ezan okuttuğu anlaşılamıyor. İslam’ın insana verdiği bu şeref insanların hafızasından silinemiyor. Kürtlerin Müslümanlığıyla uğraşanlar her ne kadar ırkçılık söylemiyle ortaya çıksalar da aslında İslam’ın kendisiyle uğraşıyorlar. Zira bu simge mühim bir simgedir. Kürtlerin İslam içindeki bu hikâyesi, daha sonra Endonezya’da, Malezya’da, Afrika’nın batısının Müslümanlaşmasında anlatılmış olmalıdır. Bir kavim basit kabileler halindeyken İslam içerisinde nasıl yücelir diye ulema tarafından oralara anlatılmış olmalıdır. Irkçılığı bize ihraç eden Yahudi ve Masonlar, Kürtlükle uğraşırken bunu bilerek kasıtlı olarak doğrudan İslam’a karşı mücadele ediyorlar. Kinleri öncelikle İslam’dır. Kürtlük meselesi ise işin sadece aksesuarlarından birisidir. Irkçılığa kapılanlar ise onların oyununa geliyorlar. (Nizamettin Aşkın- İLKHA)