• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
İtalya’da hükümet krizi: Kapıda ITALEXIT mi var?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

(AA) - İtalya'da Başbakan Giuseppe Conte geçen hafta istifasını sunarak, kurulması 3 ay süren koalisyon hükümetinin sonunu getirmişti.

Türkiye’de 1990’lı yıllarda görmeye alışık olduğumuz koalisyon hükümetlerinden kaynaklanan siyasi krizlere İtalya’da sık sık rastlanmakta. Nitekim geçen hafta istifasını sunan hükümetin, kurulması da yaklaşık üç ay sürmüştü. Ancak İçişleri Bakanı Matteo Salvini’den kaynaklanan ve hükümetin istifasına kadar giden siyasi kriz İtalya için de şaşırtıcı bir kaos ortaya çıkarmış bulunuyor.

Başlattığı krizi iyi yönetemeyen ve başbakan olmayı hayal ederken, hesap hataları nedeniyle hükümet dışı kalma riskiyle karşı karşıya kalan Salvini, şimdilik bu sürecin kaybedeni pozisyonunda görünüyor.

İtalya’da 4 Mart’ta yapılan genel seçimlerden yaklaşık 3 ay sonra hükümet düğümü çözülerek 5 Yıldız Hareketi ve Lig Partisi’nin ortaklığında bir koalisyon hükümeti kurulmuştu. Böylelikle ilk kez Batı Avrupa’da popülist partilerin iktidarı gerçekleşmiş oldu. Ancak iktidarın ömrü uzun sürmedi ve geçen hafta Başbakan Giuseppe Conte istifasını sunarak koalisyon hükümetinin sonunu getirmiş oldu. Kriz, yaklaşık 14 aydır iktidarda olan 5 Yıldız Hareketi-Lig koalisyonunun, iki partinin Senato’da yapılan bir hızlı tren projesiyle ilgili oylamada zıt yönlerde oy kullanması nedeniyle çökme aşamasına gelince, hükümetin ortaklarından Lig Partisi’nin lideri Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini’nin erken seçim çağrısı yapmasıyla çıktı. Bu çağrıya hem ittifak ortağı 5 Yıldız Hareketi hem de ana muhalefet partisi Demokratik Parti (PD) direnişle karşılık verdi. Başlattığı krizi iyi yönetemeyen ve hesap hataları nedeniyle başbakan olmayı hayal ederken hükümet dışı kalma riskiyle karşı karşıya kalan Salvini, şimdilik bu sürecin kaybedeni pozisyonunda görünüyor.

İtalya siyasetini önümüzdeki günlerde şekillendirecek ihtimaller arasında İtalyan gazetelerinin genel olarak en fazla ihtimal verdiği seçenek, bir 5 Yıldız-PD hükümeti kurulması.

"Ursula hükümeti" ihtimali
İtalya siyasetini önümüzdeki günlerde şekillendirecek ihtimaller arasında İtalyan gazetelerinin genel olarak en fazla ihtimal verdiği seçenek, bir 5 Yıldız-PD hükümeti kurulması. İtalya’nın önemli gazetelerinden La Repubblica bu seçeneğin şu an en inandırıcı ihtimal gibi göründüğünü yazdı. Bu senaryoya göre ilk aşamada, hemen erken seçimlere gidilmesini önlemek amacıyla şimdiki hükümetin ortağı 5 Yıldız Hareketi ile muhalefetteki Demokratik Parti’nin (PD) ittifak kurması denenecek. Merkez soldaki PD ile popülist, sistem karşıtı 5 Yıldız, geçmişte birlikte çalışmaya asla yanaşmıyor ve birbirlerine ağır ithamlarda bulunuyordu.

Bir başka olasılık da belli hedefleri yerine getirmek için geçici bir teknik hükümet kurulması. Bu hükümet bütçe yasasını hazırlamak, seçim yasasında değişiklik yapmak gibi bazı misyonları yerine getirdikten sonra seçimlere gidilebilir. İtalyan basını bu durumda yeni seçimlerin 2020 yılı başına ya da yaz aylarına sarkabileceğini belirtiyor. Bu senaryoda, teknik hükümete PD ve 5 Yıldız’ın yanı sıra eski başbakanlardan Silvio Berlusconi’nin partisi Haydi İtalya’nın da desteği aranabilir. Bu üç partinin destek vereceği bir hükümet seçeneği, “Ursula hükümeti“ olarak anılıyor. “Ursula“ ismi, bu üç partinin geçtiğimiz temmuz ayında Avrupa Komisyonu Başkanlığı için Ursula von der Leyen’e oy vermiş olmaları nedeniyle kullanılıyor. İş dünyasının bu seçeneği tercih ettiği biliniyor.

İtalya’da yaşanan siyasi krizi kuşkusuz Avrupa’nın içinde bulunduğu mülteci krizinden ayrı tutmak mümkün değil. Suriye halkının daha güvenli ve iyi bir yaşam için öncelikli olarak sınırdaş Türkiye topraklarına, zaman içinde ise artan biçimde Avrupa ülkelerine sığınma çabaları ile ortaya çıkan mülteci sorunu, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın en vahim insani krizi haline gelmiş, bundan dolayı da “Avrupa’nın mülteci krizi” olarak nitelendirilmiş bulunuyor. İtalya kıyı ülkesi olması sebebiyle bu krizden en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. 2013 yılından itibaren İtalya, bu sorunda önce Mare Nostrum ardından Triton operasyonu ile gündeme gelmişti. Bu operasyonlar İtalya kıyılarında yaşanan insanlık dramlarını bitirmeye yetmedi. Ülkede göçmen karşıtı bir partinin iktidara gelebilmesindeki ana etkenlerden biri de buydu. Geçtiğimiz yıl da koalisyon ortaklarından popülist Beş Yıldız Hareketi’nin lideri Luigi Di Maio, göç ve mülteci krizi nedeniyle Avrupa Birliği’ne (AB) yapılan ödemeyi durdurmakla tehdit etmişti. Başbakan Yardımcısı Luigi Di Maio, sosyal medya hesabından yayınladığı bir videoda “eğer bugün Brüksel’de yapılacak toplantıda Diciotti gemisi ve sığınmacıların dağılımı konusunda uzlaşma sağlanamazsa, ne ben ne de Beş Yıldız Hareketi her yıl AB’ye 20 milyar ödemeye hazırız” dedi.

Mülteci karşıtlığı
Yine geçen yılın ağustos ayında İtalya, 177 sığınmacının bulunduğu “Diciotti” adlı geminin Sicilya kıyılarına yanaşmasına onay verdi. Ancak sığınmacıların karaya çıkmasına izin verilmemesi yeni bir krize yol açtı. Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini sığınmacıları başka bir AB ülkesi almayı kabul edene dek kimsenin karaya ayak basmasına izin verilmeyeceğini söyledi. Salvini, İtalya’nın Brüksel ve diğer Avrupa hükümetlerinden gelen yetersiz destek konusunda açıklama beklediği açıklamasıyla gündeme geldi. Salvini bir başka açıklamasında daha önceki İtalyan hükümetlerinin “bütün gemilerin göçmenleri İtalya’da boşaltmasını” öngören anlaşmalar imzaladığını öne sürmüştü.

2019 yılında ise Salvini’nin girişimiyle İtalya’nın Sicilya adasında bulunan Avrupa’nın en büyük mülteci kampı Mineo kampı kapatıldı. Salvini kampın kapatılmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Burası yeniden gerçek ekonomiye açılacak, yani tarım, ticaret ve iş olanakları için kullanılacak, mülteci ticareti için değil. Bu toprakları bir problemden kurtarmanın gururunu yaşıyorum” ifadesini kullandı. Hükümet kriziyle eşzamanlı olarak düzensiz göçmenleri kurtarmaya yönelik çalışan Alman sivil toplum kuruluşu Sea Watch’un kurtardığı 53 kişinin, 5 gün boyunca İtalya’nın güneyindeki Lampedusa Adası açıklarında bekletilmesi Salvini’nin mülteci karşıtlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Salvini, kısa bir süre önce kabul edilen kararname gereği, Akdeniz’deki gemilerin İtalyan karasularına girişine izni İçişleri Bakanlığı’nın verdiğini hatırlatarak, geminin Lampedusa Limanı’na gelmesine izin vermediklerini belirtti.

Bu iktidar döneminde yaşanan mülteci karşıtı olaylar İtalyan halkında da karşılık buldu ve ülkede ırkçı ve göçmen karşıtı gösterilerde bir artış yaşandı. Yapılan anketlere göre artış gösteren bir diğer şey ise Salvini’nin oyları oldu. İktidar ortağı olduğu dönemde yüzde 17 oy alan Salvini’nin partisi, mayıs ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oylarını iki katına çıkartarak yüzde 34 oy almıştı. Yine anketlerde partinin oy oranı yüzde 36 civarında seyrediyor. Tüm bu yaşanan olaylar ve Salvini’nin bu olaylardaki tutumu ve hatta pek çoğunun müsebbibi olması, içişleri bakanının bu krizin de aktörü olduğu gerçeğini ortaya çıkardı.

Krizin baş aktörü İçişleri Bakanı Salvini'ye karşı bir koalisyon kurulamaması halinde Brexit'in ardından ITALEXIT tartışması kaçınılmaz hale gelecek.
Renzi yeniden siyaset sahnesinde
Mülteci krizinden dolayı sıkı sık AB ülkeleri ile karşı karşıya gelen İtalya’nın senenin başında AB ile yaşadığı bütçe krizi de ülkenin siyasi kaosta etkisi olan faktörlerden biri. 2008 ekonomik krizinden Yunanistan’dan sonra en fazla etkilenen ülkelerden biri olan İtalya’nın bütçesi, AB’nin ekonomik krize bir çözüm bulmak amacıyla üye ülkelerin bütçelerinin onaylanması gerekliliğini getirmesinin akabinde AB tarafından onaylanmayarak AB tarihinde bir ilke imza atılmış oldu.

Krizin bu kadar büyümesindeki temel faktörlerden biri de ülkedeki popülist parti ortaklı iktidarın AB ve avro karşıtlığıydı. Salvini liderliğindeki Lig Partisi Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 34,3’lük oy oranı ile ülke tarihinde ilk defa birinci parti olarak çıktı. İtalya’da Lig Partisi elde ettiği başarıyla ülkede sağın en büyük temsilcisi olduğunu gösterdi. Lig partisi, 2014’teki AP seçimlerinde yüzde 6,2 olan oy oranını bu seçimlerde yüzde 34,3’e kadar çıkardı.

Ülkede yükselen bu aşırı sağ dalgası İtalya’nın AB ile ilişkilerinin geleceğinin de çok aydınlık olmadığını gösteriyor. Bugünlerde yaşanmakta olan siyasi krizden çıkış için bir formül, diğer partilerin Salvini’ye karşı birleşerek onu dışarda bırakmaları. Kendisini “İtalya’yı Salvini’den kurtaracak kişi” olarak gören eski Başbakan Matteo Renzi bir kez daha sahneye çıkarak ülkedeki aşırılık yanlısı tehdidi bertaraf etmek için “sorumluluk sahibi tüm politikacıları” kendisini desteklemeye çağırdı. Bu ihtimalin gerçekleşmemesi durumunda ise İtalya’yı bir ITALEXIT tartışmasının beklemesi kaçınılmaz hale gelecek.

[AB, AB-Türkiye ilişkileri ve sivil toplum konularında uzman olan Dr. Öğr. Üyesi Filiz Cicioğlu Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde görev yapmaktadır]

Bu haberler de ilginizi çekebilir