"Keşmir'in geleceğine Keşmir halkı karar vermelidir"
Keşmir'in insani bir krizin eşiğinde olduğunu belirten Batman Düşünce ve İnanç Özgürlüğü Platformu, Keşmir'in geleceğine ve statüsüne Keşmir halkının karar vermesi gerektiğini belirtti.
Batman Düşünce ve İnanç Özgürlüğü Platformu, Hindistan'ın Keşmir'e ayrıcalık tanıyan bazı anayasa maddelerini iptal etmesi sonucu tırmanan olaylarla ilgili yazılı bir açıklama yaptı.
Keşmir'in Pakistan, Hindistan ve Çin arasında yer alan, halkının çoğunluğu Müslüman olan bir bölge olduğu belirtilen açıklamada, "Keşmir, 24 Ekim 1945'de kurulan Birleşmiş Milletlerin 'Çözülmemiş Sorunlar' listesindedir. Keşmir sorunu nedeniyle Pakistan ve Hindistan arasında bugüne kadar 3 kez savaş yaşanmıştır. Bugün Keşmir topraklarının büyük bir kısmı Hindistan işgali altındadır. Son günlerde yaşanan sıcak gelişmelerle Keşmir'de insani bir kriz kapının eşiğindedir. İşgal altındaki Keşmir'de Müslüman halk için zaten şartlar çok zordu, Hindistan'ın kabul edilemez uygulama ve kararlarıyla Keşmir bir ateş hattı olmak yolunda ilerlemektedir." denildi.
Keşmir sorununun, 2'nci Dünya Savaşı sonrası İngiltere'nin çekildiği topraklarda bıraktığı üç sorundan biri olduğuna dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Balfour Deklarasyonu ve Sykes-Picot ile Ortadoğu'yu istikrarsızlaştıran İngilizler, Amritsar Anlaşması ile de Keşmir'i uluslararası bir problem haline getirmişlerdir. Keşmir'de nüfusun çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen İngilizlerin bölgenin yönetimini Hindulara bırakması bilindik İngiliz siyasetidir. 1 Ocak 1949'da Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda ateşkes anlaşması imzalanmış olup, anlaşmaya göre iki ülkede askerlerini geri çekecek Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılacak halkoylamasıyla Keşmir'in geleceği karara bağlanacaktı kararına rağmen, Hindistan aynı israil gibi anlaşma maddelerine hiçbir zaman uymadı. Hindistan ordusu geri çekmediği gibi Müslümanların çoğunlukta olduğu Cammu Keşmir'i de kendine bağladı."
"Keşmir halkı bir nesne olarak görülmemeli"
Keşmir halkının bir nesne olarak görülmemesi gerektiğine vurgu yapılan açıklamada, "Hindistan'ın iki hafta önce, Cammu Keşmir'e ayrıcalık tanıyan anayasanın 370'inci maddesini iptal etmesi ve bölgenin özel statüsünü ortadan kaldırması bardağı taşıran son gelişme oldu. Hindistan tek taraflı olarak, Cammu Keşmir'in, kendi anayasasına sahip olmak, savunma, iletişim ve dış ilişkiler dışındaki tüm meselelerde karar almak gibi birçok ayrıcalığını sona erdirmesi, işgalini kalıcı bir duruma dönüştürme hamlesidir. Bu niyet ve bu doğrultuda atılan adımlar hem kabul edilemez hem de Keşmir sorununu asla çözmez. Keşmir sorununun çözümü için öncelikle Keşmir halkı bir nesne olarak görülmemelidir." denildi.
"Birleşmiş Milletlerinin Hindistan zulmüne göz yumması kabul edilemez"
Keşmir'in geleceğine ve statüsüne Keşmir halkının karar vermesi gerektiğini aktaran Düşünce ve İnanç Özgürlüğü Platformu, açıklamasına şöyle devam etti:
"Birleşmiş Milletlerin aldığı kararlar gereği referandum yapılmalı, sandıktan çıkan sonucu bölge ülkeleri ve küresel güçler kabul etmelidir. Keşmir sorunun bölgede birden çok ülkenin içinde yer alacağı büyük bir savaşa dönüşme ihtimali göz ardı edilmemelidir. Birleşmiş Milletlerinin Hindistan zulmüne göz yumması kabul edilemez. Hindistan, Keşmir halkına rağmen bölgede asker bulundurma tutumundan vazgeçmelidir. Aynı şekilde işgalci Hindistan yönetimi Keşmir halkına karşı kullandığı orantısız şiddete son vermelidir. Halkın insanî hak talepleri karşısında güvenlik güçlerinin hukuksuz uygulamalarına fırsat vermemelidir. Hindistan, aynen israil gibi Keşmir'deki demografik yapıyı lehine çevirme girişimlerinden vazgeçmelidir."
"Keşmir halkının sesine ses olunmalı"
İslam ülkelerine çağrıda bulunulan açıklamada, "ABD başta olmak üzere küresel güçler, Keşmir'de meydana gelebilecek çatışma ve gerilimler üzerinden çıkar hesapları yapmayı bırakmalıdır. İslam ülkelerinin, Keşmir halkının sesine ses olmalı, Keşmir halkıyla dayanışma imkânlarını artırmalı, bölgede çözüme dair daha etkin bir politika izlemelidir. Keşmir halkının hak ve adalet taleplerinin ve bu yöndeki gösterilerinin Hindistan ya da başka aktörler tarafından terör faaliyeti olarak gösterilmesine engel olunmalıdır. Camilerin ve mescitlerin Hindistan tarafından terör yuvaları olarak, toplu ibadetlerin terör eylemi olarak lanse edilmesinin önüne geçilmelidir." ifadelerine yer verildi. (Mehmet Fatih Akgül-İLKHA)