"Bayramda yaşlı, hasta ve engellileri unutmayalım"
Bu pazar günü İslam ümmetince idrak edilecek olan Kurban Bayramı öncesinde gençlere seslenen Şanlıurfalı Araştırmacı Yazar Mehmet Fethi Göktepe, bayramda özellikle yaşlı, hasta ve engellilerin ziyaret edilmesi gerektiğini söyledi.
Günümüzde yaygınlaşan apartman kültürünün aile ve akraba ilişkilerini zayıflattığını ifade eden Göktepe, aile ve akrabalar arasındaki bağların kuvvetlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Dinimiz gereği kurbanlıkların üçe bölünmesi gerektiğini belirten Göktepe, 40 kapıya kadar komşu sayıldığına, komşuların hakkının gözetilmesi gerektiğine değindi.
Şanlıurfa'daki eski bayramlara değinen Göktepe, "Bizim iki tane dini bayramımız vardır: Ramazan ve Kurban Bayramı. Ramazan Bayramı'nı geride bıraktık. Allah bizleri Kurban Bayramı'na yetiştirsin inşallah. Eskiden Urfa'da apartman olmadığından dolayı hepimiz hayatlı (Avlusu ve bahçesi olan ev) evlerde yaşardık. Hayatlı evlerde baba evli de olsa çocuklarına bir oda ayırır, onlarla aynı evde yaşardı. Bu şekilde aile fertleri arasında ilişkiler çok sağlam olurdu. Şimdi herkes apartmanlarda yaşıyor. Bundan dolayı aile fertleri arasında bir kopukluk meydana geldi. Eskiden baba çocukları ile birlikte aynı evde yaşadığından dolayı bayrama bir hafta kala herkesin ihtiyaçlarını tespit ederdi. Ayakkabısı, gömleği, pantolonu olmayanlara bunlar alınırdı. Dini vecibenin yerine getirilmesi için kurbanlık alınırdı. Kurban 'Hac' ayıdır. Ailenin büyükleri hacca giden varsa onlar yolculanır, dualar edilirdi." diye konuştu.
"Kuzu ve hayvan sesleri güzel bir ahenk oluştururdu"
Eskiden insanların kurbanlıklarını bir hafta önceden alarak evlerine götürüp, beslediklerini belirten Göktepe, "Aile büyüğü kimse, gider ailenin bireylerine kurban alırdı. İmkanı varsa baba kendi çocukları ve hanımı için inek veya dana alırdı. Getirir bunları keser, herkese bir pay sunulurdu. Aile büyüğünün durumu iyi değilse, hükmü olduğu kadar bir veya iki koyun alırdı. Bir hafta önce kurban eve getirilir beslenirdi. Bu duruma en çok çocuklar sevinirdi. Hayatlı evler birbirine bitişik olduğundan dolayı kuzu ve hayvan sesleri güzel bir ahenk oluştururdu. Öyle bir ulvi hava olurdu ki bu duygu anlatılmaz ancak yaşanır." şeklinde konuştu.
"Kapının önünde durulur yoldan geçenler yemeğe davet edilirdi"
Bayramların dayanışma ve beraberlik günleri olduğunu anımsatan Göktepe, "Bayramın birinci günü sabahleyin baba kalkar, çocukları ile birlikte bayram namazı kılmak için camiye giderdi. Bayram namazı kılınır daha sonra mezarlıklara gidilirdi. Ölmüşlerimizin için Yasin-i Şerif ve Kur'an okunurdu. Daha sonra eve gelinir beraber yemek yenilirdi. Meslek erbabı ve ustaları ise çıraklarını evlerine yemeğe davet ederlerdi. Kapının önünde durulur, kim geçerse yemeğe davet edilirdi. Kurban kesilen her evde muhakkak kavurma yapılırdı. Gelen misafirler bayanlar ve erkekler ayrı odalarda otururdu. Yemek yenildikten sonra bayramlaşılırdı. Şeker ve kolonya ikram edilirdi. Diğer yakın dost, akraba ve komşularla bayramlaşmak için evlerine gidilirdi." ifadelerini kullandı.
"Örf, gelenek ve ananelerimizi unutmamamız lazım"
Toplumların kültürüne sahip çıkmaları gerektiğini vurgulayan Göktepe, "Eskiden 40 kapıya kadar komşularımız vardı. Kurbanı kestiğimiz zaman dinimiz gereği kurbanı üçe taksim ederdik. Bir kısmını kendimize, bir kısmını akraba ve dostlara, bir kısmını da fakirlere dağıtırdık. Şimdi ise kurbanlarımızı kesiyoruz, etimizi alıp kasaba gidiyoruz. Yarısını kıyma, yarısını da kuşbaşı ayarlayarak getirip buzluğa koyuyoruz. Bu şekilde yaparsak dini vecibemizi yerine getirmemiş oluruz. Güzel örf, gelenek ve ananelerimizi unutmamamız lazım. Bunları yaşatmamız lazım. Çocuklarımızda bizi örnek alarak onlarda yaşasınlar. Yoksa Allah muhafaza kültürümüz yok olmak üzeredir." dedi.
"Bayramlarımızı bayram gibi kutlayalım"
Kurban Bayramı'nın en güzel şekilde idrak edilmesi gerektiğini belirten Göktepe, "Bayramda hastaları, yaşlıları, huzurevinde olanları, engellileri gidip ziyaret edelim. Gönüllerini hoş edelim. Onlara eğer et götüremiyorsak, şeker ve çiçek götürelim. Ellerini öpelim, onların gözyaşları ve duygularıyla biz de mübarek havayı teneffüs edelim. Biz bunu yapmazsak, birbirimizle samimi olmazsak, birbirimizle bağlarımızı kesersek olur mu? Yarın bizlerin onların durumuna düşmeyeceğimizi kim bilebilir. Onun için birbirimizin kıymetini bilelim. Bayramlarımızı bayram gibi kutlayalım. Büyüklerimizi ziyaret ederken saygıda kusur etmeyelim. İllaki akrabamız olması şart değildir. Bir komşumuzda olabilir. Güzel bir şekilde 4 günlük Kurban Bayramı'nı idrak etmeye çalışalım." diye konuştu.
"Dinimize göre 3 günde fazla küs kalmak haramdır"
Bayramlarda küs olanların barışması gerektiğine dikkat çeken Göktepe, "Dinimize göre 3 günde fazla küs kalmak haramdır. Maalesef günümüzde birbiri ile küs olanlar artmaktadır. Bu da 'menfaatten' kaynaklanıyor. Urfalıların bir tabiri vardır. 'Kanlar su olmuş' derler. Dinimiz 3 günden sonra küs olunmasını yasaklamıştır. Gidip küs olanlarla barışacağız. Küçüğümüz ise biz büyüklük gösterip yanına gideceğiz; Büyüğümüz ise gidip elini öpeceğiz. 'Ben bir hata işledim. Elini öpeyim senin lütfen beni affet' demeliyiz. Bunu yaptığımız zaman asla küçülmeyiz. Bir insan bir insandan af dilemekle küçülmez hatta büyür. Onun için birbirimize karşı insancıl olalım ki Allah'ta bizi sevsin." şeklinde konuştu.
"Her Müslüman gücü yettiği kadar kurban kesmelidir"
Kurban'ın bir ahit ve imtihan gereği olduğunu vurgulayan Göktepe, "Kurban bir ahittir. Allahu Teâlâ, Hazreti İbrahim'e oğlu Hazreti İsmail'i kurban et dediği zaman, Hazreti İbrahim bunu Hazreti İsmail'e söylüyor. Hazreti İsmail ona diyor ki, ' Babacığım, Allah nasıl buyuruyorsa öyle yap. Beni asilerden bulmayacaksın' diyor. Hazreti İbrahim Allah'a dua ederek, 'Yarabbi, ben sana söz vermiştim. Ben sözümü yerine getiriyorum' dedi. Hazreti Cebrail şimşek hızıyla Hazreti İbrahim'e bir koç getirdi. O günden bugüne kurban kesmek üzerimize vaciptir. Her Müslüman gücü yettiği kadar kurban kesmelidir. Allah'ın ete, kana ve deriye ihtiyacı yoktur. Allah bizi imtihan ediyor." ifadelerini kullandı.
Göktepe sözlerini şu temennilerle sonlandırdı:
"Birbirimizi sevelim, birbirimize karşı halim, selim ve anlayışlı olalım. Birbirimize saygıda kusur etmeyelim. Birbirimizi sevmeliyiz. Elimizden geldiği kadar fakirleri gözetmeliyiz. İhtiyacı olanlara yardımcı olmalıyız. Dinimiz çok mübarek bir dindir. İnşallah Allah kalplerimizi kendi nuruyla aydınlatır ve doğru yoldan bizi ayırmaz." (Abdurahman Uğurlu-İLKHA)