• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Selahaddin`in Torunları Burada,  Peki Ya Siz?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Emrah Tel / DOĞRUHABER

Partisi’nin il başkanları toplantısında konuşma yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Müslüman Kürtlere seslenerek, “Ortak tarihimiz var, Selahaddin Eyyubi`nin torunları artık bu terör belasına yeter demeli" dedi. Peki, Başbakan Erdoğan’ın bu çağrısı ne anlama geliyor, Selahaddin Eyyubi’nin torunları kimler ve şu anda neler yapıyorlar? Sorularının yanıtlarını Mustazaflar Hareketi Kurucu Üyelerinden Av. Hüseyin Yılmaz’dan aldık.

Yılmaz, Başbakan Erdoğan’ın ortama göre açıklamalar yaptığını vurgulayarak, “Başbakan Erdoğan Kürtleri etkileyebilme adına Selahaddin Eyyubi’den söz ediyor. Sistemle barışık ve aynı çizgide hareket etmeye başlayan bir Başbakan’ın Müslüman Kürtlere bu şekilde çağrı yapmasını samimi bulmuyorum. AK Parti de BDP de birbirlerini zalim göstererek halkı etkileme yoluna gidiyorlar. Müslümanlar böyle bir durumda taraf tutmak zorunda değiller. Bu sebeple Hür Dava Partisi siyasi bir yapı olarak ortaya çıkıyor zaten” dedi.

Av. Hüseyin Yılmaz’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle;

BAŞBAKAN’IN ÇAĞRISI SİYASİ BİR MANEVRA

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; BDP ve Pkk ile ilgili bir çok açıklamasında Selahadin-i Eyyubi’nin torunlarını bir anlamda göreve çağırıyor. Sizce bu ne anlama geliyor?

Başbakan’ın son dönemlerde bu yönde farklı söylemleri var. Ama ben bunun siyasi manevralar olduğunu düşünüyorum. Dikkat ederseniz son kongre de de dindar Kürtleri PKK ya karşı tavır almaya davet ediyordu. Yani bir bakıyorsunuz batıda Fatihin torunları, doğuda Selahaddin-i Eyyubi, İç Anadolu’da ise Türk Milliyetçiliğine vurgu yapıyor. Eğer gerçek manada dindar Kürtlerin bir konuda öne çıkmasını veya bölge şartlarında varlıklarını devam ettirmelerini istiyorsa, bugüne kadar bölgede yapmış olduğu çalışma ve toplantılarda dindar Kürtler’le de görüşmesi gerekiyordu.

Ama Ak Parti bu güne kadar yaptığı görüşmelerde dindar Kürtleri muhatap almamış. Genelde sistemle bütünleşmiş. Kürtlüğünü de Müslümanlığını da sistemle entegre etmiş olan kişilerle görüştü. Kürt sorununu da bunlarla çözmeye çalışıyor. Hatta Kürt olmayıp da bölgede bulunan İslami kesimlerle bunu yapmaya çalıştı. Kürt sorunu noktasında tarafsız ve bağımsız bir gözle bakan, kendisini sisteme karşı konumlandıran, sistemin yanlışlarını kabul etmeyen İslami camiaları bu güne kadar hep dışladı. Eminim ki verdiği o mesaj da yine sisteme muhalif Kürtlere değil, Sistemle entegre olmuş Kürtlere yöneliktir. Yani Başbakan zamana göre farklı söylem geliştiriyor. Hükümet ne zaman ki bir tıkanıklık içerisine girse Selahaddin Eyyubi’nin torunlarını yardıma çağırarak bu sıkışıklığı gidermeye çalışıyor.

AK PARTİ SİSTEMLE BARIŞTI

Başbakan Erdoğan’ın Selahaddin-i Eyyubi’den söz etmesi bir anlamda Müslüman Kürtlere, “BDP ile aranıza mesafe koyun ve onlara karşı durun” demektedir. Peki, Sayın Başbakan bu istekte bulunurken kendisinin de Kemalizm’le arasına mesafe koyması gerekmiyor mu?

Şu an Ak Parti=sistem haline geliyor. Yani sistemle barıştı. Sistem biraz taviz verdi, biraz kendisi taviz verdi ve orta yerde buluştular. Şu an artık statükoyu, mevcut durumu muhafaza eden bir parti konumuna geldi. Son yapılan kılık kıyafet yönetmeliği ile de bunu bir nevi kanıtladı. Sistemin değerlerini kendi değerleri gibi kabul etme, sistemin vazgeçilmezlerini kendi vazgeçilmezleri gibi görme noktasına doğru gidiyor. Sistemi sahiplenme ile bu ülkede ne Müslümanların sorunu çözülür ne de Kürtlerin sorunu çözülür. Çünkü tüm bu sorunların kaynağı zaten rejimin kendisidir, politikalarıdır. 1924 sonrası anayasa ve politikalara bakıldığı zaman sistem kendisini iki nokta üzerine bina ediyor. Bunlardan biri inanç düşmanlığı bir diğeri de etnik kimlik düşmanlığıdır.

Yani halkın inancını ve kimliğini reddediyor. Sorunların kaynağına inmeden sistemin dönüşmesini sağlamadan halka “İşte ben namaz kılan bir başbakan olarak devletin başındayım. Her şey hal olmuştur” gibi bir mesaj veriyor. Bu yanlıştır. Hele hele böyle bir mesajda Selahaddin Eyyubi’yle Müslüman Kürtleri sistemin yanında yer almaya çağırması büyük bir yanlıştır. Müslüman Kürtlerin özgür ve bağımsız bir bakış açıları var ve onlar neyi nerede ve ne için yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Başbakanın veya bir başkasının bu noktada akıl vermesine ihtiyaçları yoktur.

Çünkü Pkk kesimi de aynı şeyi yapıyor. Müslüman Kürtlere madem haksızlığa karşısınız o halde bizim yanımızda yer almanız lazım diyerek kendi batıl ideolojilerini desteklemeye davet ediyor. Ak Parti’nin de yaptığı aynı şey yani Kemalizmi tüm yanlışlarıyla kabullenmeye, yanında yer almaya davet ediyor.

TÜM MÜSLÜMANLARIN TEMSİLİYETLERİNE ADAYIZ

Müslüman Kürtlerin sistem ve Pkk arasında sıkıştığını ifade ediyorsunuz. Geçtiğimiz hafta HÜDA PAR’ın kurulacağını ilan ettiniz. HÜDA PAR bu konuda neler yapacak, nasıl bir yol haritası belirlediniz?

Bağımsız düşünen Müslümanlar böyle bir durumda taraf tutmak zorunda değiller. Bu sebeple de Hür Dava Partisi siyasi bir yapı olarak ortaya çıktı. Burada sistemle ve Pkk ile aynı çizgide olmayan Müslüman Kürtler kendilerini temsiliyet imkânı bulacak ve dik durarak İslami bir muhalefet nasıl yapılır onu görecekler. Kendilerini de ifade etme imkanı bulacaklar. HÜDA PAR iki yanlışın ki bunlar ölümü göstererek sıtmaya razı etme anlamına gelen iki yanlışa karşın ortaya çıkıyor. Yani sistemin, “Pkk size zulmediyor sistemin yanında yer alın”, Pkk’ın ise sistem size zulmediyor BDP’in yanında yer alın” gibi çağrılarını kabul etmeyen, ki bu yanlışı hiçbir Müslüman kabul etmez, bir birikim ve donanımla yola çıktık.

Müslümanlar kendi doğrularıyla hareket edecek donanım ve birikime sahiptir, bunu da HÜDA PAR ile ortaya koyuyorlar ve her iki zulmede karşı çıkıyorlar. HÜDA PAR ne sistemin yanında yer alır ne de Pkk’nın yanında yer alır. Kendi söylemimizle ortaya çıktık. Biz doğru kimden gelirse gelsin desteklemek yanlış da kimden gelirse gelsin karşısında durmak gibi bir misyonla yola çıktık. Bu şekilde ortaya çıkışımızla kanaatimce Türkiye siyasetine de şu ana kadar meydanı boş buldukları için ortamı kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışan diğer siyasi partilerin de halkı ve inancı kullanmasını engelleme ve bu noktalardaki yanlışlıklarını gidermesinde büyük faydası olacaktır.

İslami açıdan biz farklı etnik yapılara mensup da olsa Müslümanların temsiliyetlerine adayız. Kürt sorununun çözümü noktasında da biz İslami bakış açısıyla sorunun çözüleceğine inanıyoruz. Ezilmiş dışlanmış tüm halkların zulme uğramış herkesin partisi olmaya adayız. Bizler mevcut sorunların İslami bir bakış açısıyla çözümünü istiyoruz. Bu noktada “halkı devletle birlikte çalışmak yerine devleti halk ile barışmaya çağırmak lazım” diye düşünüyoruz. Çünkü sorunun asıl kaynağı rejimin kendisidir. Çözümün de burada olduğuna inanıyoruz.

EYYUBİNİN TORUNLARIN’IN NELER YAPABİLECEĞİNİ GÖRECEKLER

Yine Selahaddin-i Eyyubi vurgusuna gelecek olursak. BU çağrı özelde HÜDA PAR için ne anlam ifade ediyor?

O İslam’ı kendi düşüncesinin temeline oturtan ve bu çerçevede Müslüman kimliğiyle hareket etmiş bir kişidir. Selahaddin Eyyubi İslami kimliğini diğer bütün kimliklerin üzerinde tutmuş bir şahsiyettir. Bu da Müslüman bir şahsiyet demektir. Bu gün Müslüman şahsiyetlerde etnik kökeni ne olursa olsun İslami kimlikleriyle mücadele eden insanlardır. Bu gün bölgede bu yapıda hareket eden bağımsız İslami yapılar vardır. Ama eğer biri Selahaddin Eyyubi’nin torunlarını davet ediyorsa öncelikle kendi etnik kimliğinden de sıyrılması İslami kimliğini başa oturtması lazım.

Bunun tersi ise hakkı batıla alet etmek olur. Selahaddin Eyyubi’nin torunları ise İslami bir çizgide bağımsız olarak mücadele veriyor. Yakında da Selahaddin Eyyubi’nin torunlarının neler yapacağını herkes görecektir. Bu çıkışımızla inşaallah o mirasa sahip çıkmayı arzulayan insanlar da buraya gelecek bu yapıda kendilerini bulacaklardır. Selahaddin Eyyubi’nin çizgisi ne Ak Parti’nin davet ettiği çizgidir ne de BDP’nin davet ettiği çizgidir.

PRATİK İLE SÖYLEM BİRİBİRLERİNE ZIT

Peki, son olarak biz size “Selahaddin Eyyubi’nin torunları nerede?” diye soracak olursak neler söylersiniz?

Ortada böyle bir gerçek de var ki yıllardır Selahaddin Eyyubi’nin torunlarının sırtından sopayı eksik etmemişsin, sürekli zindanlarla, zulümlerle karşı karşıya bırakmışsın. Türkiye Cumhuriyetinin tarihine bakıldığı zaman o çizgideki insanlar ya darağaçlarında sallandırılmış ya zindanlara doldurulmuş. Ak Parti iktidarında da yüzlerce genç sırf Selahaddin Eyyubi’nin mirasına sahip çıkıyor diye cezaevlerine atılmış cezalandırılmış. Selahaddin Eyyubi’nin torunları hem rahat bırakılmıyor hem de meded umuluyor.

O zaman meded umulması politik bir manevradan başka bir şey değil. Birileri bu şekildeki çağrılarıyla sadece kamuoyuna yönelik gerçek manasıyla Selahaddin Eyyubi’nin mirasına sahip çıkan ve mücadelesini devam ettiren yapılarla değil de biraz daha devşirme sistemle entegre olmuş Müslümanlığını sadece namazla oruçla kısıtlayan insanlara hitap ediyordur. Ancak bu şekilde olanlar bu çağrıyı kabul edebilir. Aslında sanki Selahaddin Eyyubi’nin torunu olmayıp da o rolü oynayacak insanlara ihtiyacı var. Devlet aklı böyle yapay bir Selahaddin Eyyubi torunları üretmeye çalışıyor diyebiliriz. Yoksa yapılan zulümler haksızlıklar ayyuka çıktı. Kültürel anlamdaki çalışmalara dahi müsaade edilmedi. Dernekler kapatıldı dernek üye ve yöneticileri cezalandırıldı. Bu pratik ile Başbakan’ın söylemi büyük bir tezat teşkil ediyor.

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir