"Filistin halkı Filistin meselesinin pazarlık konusu olamayacağını gösterdi"
Hamas'ın Filistin dışındaki Başkan Yardımcısı Muhammed Nezzal, Filistin meselesini tasfiye amaçlı düzenlenen Bahreyn Çalıştayı'nın, Filistin halkının güçlü ve şerefli direnişi sonucu adeta bir cenazeye dönüştüğüne dikkat çekti.
İlk konuşulduğu günden beri Filistin halkı tarafından topyekun reddedilen Yüzyılın Anlaşması, siyonistler ve ABD tarafından her defasında yeni bir oyunla dayatılmaya çalışılıyor. Söz konusu anlaşmanın sözde ekonomik ayağı olan Bahreyn (Manama) Çalıştayı'nın iç yüzünü anlatan Hamas'ın Filistin dışındaki Başkan Yardımcısı Muhammed Nezzal, önemli açıklamalarda bulundu.
Nezzal, geçtiğimiz günlerde Yalova'da düzenlenen Uluslararası Üniversite Gençliği Bilim ve Kültür Buluşmasında ümmetin en önemli ve baş meselesinin Filistin meselesi olduğunu vurguladı.
Filistin meselesinin, ümmetin şimdiki durumunu ve geleceğini temsil ettiğini vurgulayan Nezzal, "Yüzyılın Anlaşması" ibaresinin bir medya tabiri olduğunu ifade etti.
Nezzal, Yüzyılın Anlaşması, Amerikan idaresinin Ortadoğu'da sözde barış projesi olarak basına servis ettiği bir tabirdir. Donald Trump Amerikan'da hükümete gelmek için yürüttüğü seçim kampanyalarında kendisinin Ortadoğu sorununu, ki bu Filistin Meselesi oluyor, çözmek için bir anlaşma gerçekleştirmeyi hedeflediğini söylüyordu. Seçim kampanyalarında kullandığı ilk kelime 'Deal' yani anlaşma oldu. Çünkü Donald Trump iş ve ticaret dünyasından gelme biri. Filistin meselesi için son bir anlaşma projesi olduğunu söyledi. Tabi Donald Trump, Amerikan halkı için bir dizi vaatler yayınladı. Bu vaatlerin uygulanması için çalıştı. Kendisini, söylediğini muhakkak yapan ve yayınladığı açıklamaların başı boş kelamlar olmayan, konuştuğu her kelimenin bir anlamının olduğu ve uygulanacağı kesin olan tek Amerikan başkanı olarak tanıtmaya çalıştı. O yüzden Ortadoğu gidişatı meselesine, başka adıyla Filistin meselesinin gidişatı üzerine eğilmeye başladı." dedi.
3 cahilin sebep olduğu bir fiyasko!
Trump'un Yüzyılın Anlaşması için kurduğu ekibin gerçek yüzünün ifşa eden Nezzal, "Trump, bu işin koordine edilmesi bir grup kurdu. Bu grup 3 kişiden oluşuyor, Birincisi Trump'un damadı Jared Kushner, 2'ncisi Donald Trump’ın Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi ve Amerikalı bir avukat olup 'barış elçisi' olarak vasıflandırılan Jason Greenblatt, 3'üncüsü ABD'nin Kudüs'e gönderdiği israil Büyükelçisi Avukat David M. Friedman'dır. Bu grup bir takım özelliklere sahip. Öncelikle bu 3 kişi Ortodoks Yahudilerdirler. Tabi Ortodoks Yahudiler aşırılıklarıyla bilinirler. 2'nci olarak Jared Kushner, esasen bir tacir ve babası da tacir. Trump aslında onun babasını tanıyordu. Bu milyarder genç, Trump'un kızı Ivanka Trump ile evlendi. Ivanka Trump Hristiyanlıktan Yahudiliğe geçiş yaptı. O zaman bu grubun başkanı Jared Kushner'dı. Greenblatt ise gayrimenkul avukatıydı. Trump'un sahip olduğu gayrimenkullerin avukatı Greenblatt'tır. O da Amerikalı olmasına rağmen bir Yahudi olup başında hep Yahudi takkesi (kippa) taşır. David M. Friedman da bir Yahudi'dir ve Yahudilikte diğerlerinden daha aşırıcıdır. O da başında kippa taşıyor. O zaman biz 3 Ortodoks aşırı Yahudi şahıstan bahsediyoruz. Bu 3 kişilik grup Netenyahudan daha aşırı siyonist olarak görülüyorlar. O yüzden ABD büyükelçisi kendisinin siyasi olarak Netenyahu'nun sağında durduğunu ifade ediyor. İşte bu gruba Trump, Yüzyılın Anlaşması denen şeyin formülünü oluşturma emrini verdi. Bu grup ayrıca siyasi tecrübe olarak birikimsiz ve tecrübesiz kişiler. Siyasi deneyime ihtiyaç duyan kişiler. Ayrıca tarih, coğrafya ve siyasette cahil oldukları biliniyor. İşte bu gruba Filistin meselesini çözme görevi verildi." şeklinde konuştu.
"Yüzyılın Anlaşması'nın maddelerinin açıklanacağı tarih her defasında erteleniyor"
ABD yönetiminin Yüzyılın Anlaşması'nın yayınlanması için tarihler vermeye başladığını ifade eden Nezzal, "Her defasında bir tarih veriliyor sonra bu tarih tecil ediliyor. En son geçen 17 Nisan'da israil seçimleri sonrası Yüzyılın Anlaşmasının maddelerinin yayınlanacağı açıklaması yapıldı. Sonra tekrar ertelendi ve denildi ki Ramazan'dan sonra açıklanacak. Sonra önümüzdeki 11 Eylül'de tekrarlanacak seçimlerden sonra yayınlanacağı açıklaması yapıldı. Benim anladığım kadarıyla hiç yayınlanmayacak. O zaman ortada ne olduğu bilinmeyen bir anlaşmadan söz ediliyor ve maddeleri hâlâ da yayınlamadı." diye belirtti.
Geçtiğimiz haziran ayında Yüzyılın Anlaşması konusu üzerinden Bahreyn'in başkenti Manama'da Ekonomik Bahreyn Çalıştayı'nın düzenlendiğini hatırlatan Nezzal, çalıştaya Arap ve İslam ülkeleri, Birleşmiş Milletler ülkeleri ve Avrupa Birliğinin çağrıldığını belirtti.
Nezzal, "Niye Manama Çalıştayı? Başlık ekonomik bir başlık. Dediler ki Manama Çalıştayı Yüzyılın Anlaşmasının ekonomik bölümünü temsil ediyor. Genel siyasette öncelikle siyasi görüş belirtilir sonra ekonomi siyasetin yansımalarına göre şekillenir. Fakat bu çalıştay, siyasi olarak yeni bir tutum. Burada Filistin muhalefeti var, kısmen de olsa Arap dünyası muhalefeti var. Bundan dolayı başta Kushner olmak üzere Amerikan idaresi Yüzyılın Anlaşmasının siyasi yönünü erteleyip ekonomik yönüne yöneldi. Bahreyn Çalıştay'ı gerçekleştirildi. Bu çalıştaya çok önemli bir duruş sergileyen Kuveyt hariç tüm Körfez ülkeleri katıldı. Mısır ve Ürdün katıldı. Lübnan ve Irak çağrılmalarına rağmen katılmadılar. Türkiye katılmadı. Tabii ki de Filistinliler bu çalıştaya katılmadı. Hiçbir Filistinli taraf bu çalıştaya katılmadı. Filistin Hükümeti bu çalıştaya çağrıldı ama hükümet buna boykotla karşılık verdi. Böylece bu çalıştay, 'damadı olmayan bir düğün' misali oldu. Düşünün ki bir düğün tesis edilmiş ama ortada damat yok. Damat Filistin'dir. Bu çalıştay kim için yapıldı? Filistin için yapıldı. Filistin'in Manama Çalıştayı'nda olmayışı bu çalıştayı geçersiz kıldı. Çalıştayın üstündeki örtüyü kaldırdı." ifadelerine yer verdi.
"Halkların meseleleri ticaret ve iş mantığıyla çözülemez"
Nezzal, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bazı Araplar ve bazı Müslümanlar, Filistinlilerin kabul ettiği şeyi kabul ediyoruz, diyorlar. Filistinliler bir şeyi kabul etmediğindeyse onlar, bu kabul edilmeyen şeyi kabul ediyoruz, diyorlar. Bundan anlaşıldığı üzere onların bu sloganı yalan bir slogan. Bu şu manaya geliyor; Filistinler bu yalancıların gerçek yüzünü ortaya çıkarmış oldu. Bahreyn Çalıştayı'yla esasen siyasi fiyaskolarını ekonomik başarıyla telafi etmeye çalıştılar. Siyasi arenada uygulamak istedikleri hedeflerini ekonomik yolla uygulama yoluna gittiler. Kushner ve beraberindeki ekibinin hataya düştüğü nokta vatani, kavmi ve İslami bir meseleyle ticari kafayla muamelede bulunmalarıdır. Bu mantık onların halkların meseleleriyle muamelede ne kadar cahil olduklarını gösteriyor. Halkların meseleleri ticaret ve iş mantığıyla çözülemez. Tüm bunlarla birlikte ticari olarak çözüme ulaştıracakları meblağ da küçük düşürücü ve ucuz bir miktar. Filistin meselesi için 50 milyar dolar sermaye sağlayacaklarını açıkladılar. Bu miktarı 10 yıla ayırdılar. Yani her yıla 5 milyar düşüyor. Bu miktarın yarısını Filistin halkına fidye olarak verilmesi için ayırdılar. Yani onlara göre Filistin halkı onlardan fidye isteyecek! Bunun uygulamaları nerede olacak peki? Gazze şeridinde, Batı Şeria'da, Lübnan'da, Mısır'da ve Ürdün'de… Bunca taksimatlar neticesinde ne ortaya çıktı? Ortaya ucuz ve bir kıymeti olmayan saçma bir miktar çıktı. Hatta kanımızı satın almayı isterken bile bizi hakir gördüler. Bizimle ucuz bir parayla muamelede bulundular. Yani bu şu demek oluyor, Manama Çalıştayı başarısızlığını daha başlamadan belirtmiş oldu. İçerisinde Filistin meselesinin taziyesinin olduğu bir düğün yapmaya çalıştılar. Ancak içerisinde Yüzyılın Anlaşmasının taziyesinin yayınlandığı bir düğüne döndü. Filistin halkının buna kanacağını zannettiler. Fakat Filistin halkı buna kanmayarak çok güçlü ve şerefli bir direniş göstererek Filistin meselesinin alışveriş konusu olamayacağını göstermiş oldu."
Siyonistler elde ettiği tek olumlu kazancın "uyumlulaşma politikaları" olduğunu ifade eden Nezzal, "Araplar ve Müslümanların siyonistlerle yan yana durmasını istediler. Rusya ve Çin de bu çalıştayı boykot etti. Düşünün ecnebi devletler bu çalıştayı boykot ederken maalesef bazı Arap devletleri bu çalıştayı boykot etmedi. Bazı devletler bu çalıştaya utangaç bir şekilde katıldı. Bunu onları temize çıkarmak için söylemiyorum tabi. Katılımlarını temize çıkarmak için çalıştaya belli bazı hedefler doğrultusunda katıldıklarını ifade etmeleri daha çok özür içeriyordu. Bazı Arap devletleri istekleri olmadan ve ikna edilmeye çalışılarak zorla bu çalıştaya getirildi. Bu işaret edilmesi gereken hakikatlerden biridir. Yüzyılın Anlaşmasının ekonomik kısmı Bahreyn (Manama) Çalıştayı'ydı. Siyasi kısmıysa belirtileri görünse de hâlâ belli değil. Bu siyasi kısmın içinde Kudüs'ün kesinlikle ve daimi olarak ismi 'israil' olarak belirttikleri devletin başkenti olması, hepiniz biliyorsunuz ki Amerikan'ın Trump idaresi elçiliğini Kudüs'e taşıdı. Yüzyılın Anlaşmasının belirtilerinden başka bir tanesi de Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkının ellerinden alınması. Siz de biliyorsunuz ki yeryüzünde 7 binden fazla Filistinli mülteci var. Birleşmiş Milletler, Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nın kapatılması girişimleri mülteciler meselesinin silinmesi içindir. Fakat burada çok ciddi bir mukavemet var." şeklinde konuştu.
"Filistin'i sadece Gazze'den ve coğrafik dar bir bölgeden ibaret kılmak istiyorlar"
Yüzyılın Anlaşmasının, Filistin Devletini sadece Gazze'den ibaret küçük bir coğrafik bölge haline koyma hedefini güttüğüne dikkat çeken Nezzal, "Batı Şeria'da ikamet eden Filistinlileri de Gazze şeridiyle bir alt geçitle yada bir köprüyle birleştirerek iletişimi sağlamak gibi bir düşünceleri var. Yani Filistin'i sadece Gazze'den ve coğrafik dar bir bölgeden ibaret kılmak istiyorlar. Batı Şeria ise israilin hükmü altında olacağını öngörüyorlar. Bunlar konuşunca çok yüksek bir yaygara koptu ve bunun neticesinde bunlar ertelendi."
"Bu gün Filistin halkının önünde mukavemetten başta bir çıkar yol yoktur"
Siyonistlere karşı her açıdan mücadele edilmesi gerektiğini belirten Nezzal, şunları söyledi: "Biz kesin kanaatle Filistin meselesinin adaletli olduğunu düşünüyoruz. Filistin denizinden nehrine kadar hepsi Filistin halkınındır. Eğer İslam âleminin şartları Kudüs ve Filistin'i özgürleştirmeye yeterli değilse hiçbirimizin Filistin meselesinden yüz çevirme ve geri adım atma hakkı yoktur. Bu gün Filistin halkının önünde mukavemetten başta bir çıkar yol yoktur. Bütün çeşitleriyle mukavemet… Bunun en başında askeri mukavemet geliyor. Mukavemet mefhumu geniş bir mefhumdur. Kur'an'ı Kerim'de savaşmanın, cihadın en zirvesi olduğu şekliyle varit olduğu gibi. Bizden istenen tüm araçlarıyla mukavemet etmektir. Askeri ve savaş olarak mukavemet imkânımız yoksa diğer araçları da hepten bırakıp mukavemetten yüz çeviremeyiz. Bu gün Arap ve İslam devletleri, siyonist akıma karşı savaşmaya gücü yetmiyorsa uyumlulaşma politikalarına direniş gösterebilirler.
Arap ve İslam ülkelerinin Filistin direnişine siyasi, mali, halksal ve insani yardım olarak desteklemesi gerektiğini vurgulayan Nezzal, Gazze ablukasının üzerinde 12 yıl geçtiğini hatırlattı.
"Bu önümüzdeki dönemde Trump tarih çöplüğüne atılacak ve işi bitecektir"
Nezzal, sözlerini şöyle tamamladı: "Filistin ,sizin ve bizim meselemizdir. Filistin sizin ve bizim umudumuzdur. Bizler Filistinliler olarak direniş gösteriyoruz ki mukavemetin başı ve ana sahipleri olalım. Ancak sizler arkamızda durarak sırtımızı dayayacak yer görevi görüyorsunuz. Size sırtımızı dayamamız ve sizin bu vazifeyi görmeniz sloganik bir şey olmamalı. Bunu vakıada yansıtmalısınız. Diğer ülkelerden talep edilen şey askeri olarak Filistinlileri kurtarmak değildir; şimdi talep edilen uyumlulaşma politikalarına karşı mücadele etmektir. Bu tarih, coğrafya, siyaset cahili Trump'ın ırkçılığı diğer renkten insanlara karşıdır. Amerika'ya hicret eden muhacirlere karşı ırkçılığı vardır. Diğer halklara karşı ırkçılığı vardır. Bu bizim ona evet dememizi gerektirmiyor. Ona hayır denmeli. Bu önümüzdeki dönemde Trump, tarih çöplüğüne atılacak ve işi bitecektir." (Zeyd Varol-İLKHA)