• DOLAR 34.426
  • EURO 36.41
  • ALTIN 2839.58
  • ...
"Suriyelilerin varlığının bir milli güvenlik problemi olduğu algısı oluşturulmaya çalışılıyor''
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Suriyeli mültecilere yönelik son günlerde bir politika değişikliğine gidildiğine dikkatleri çeken HÜDA PAR Genel Merkezi, hükümetin, can ve mal güvenliğinin sağlanamayacağı bir ortama hiç kimseyi göndermemesi çağrısında bulundu.

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan haftalık iç gündem değerlendirmesinde; Suriyeli mültecilere yönelik yapılan politika değişikliği ile Merkez Bankasının faiz indirimi ve faize bağımlı ekonomi sistemi gibi konu başlıkları ele alındı.

Suriyeli mülteciler

Suriyelilerin varlığının bir milli güvenlik problemi olduğu algısı oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çekilen iç gündem değerlendirmesinde, "Suriyeli mültecilere yönelik son günlerde bir politika değişikliğine gidildiği anlaşılmaktadır. Memleketlerinde yaşanan iç savaş ve insani felaketlerden ötürü bize sığınmış Suriye vatandaşlarını bugüne kadar hep kardeş bildik. Bağrımıza basarak insani açıdan hiçbir şey esirgemedik. Bu anlayış, siyaset kurumunun, devletin ve de vatandaşın ortak eylemi, ortak söylemi olduğu için sayıları beş milyonu geçtiği halde bugüne kadar ciddi anlamda bir sorun yaşanmadı. Huzur bozulmadı. Suriyelilerden toplumsal anlamda bir rahatsızlık oluşmadı. Ancak bugün Suriyelilerin varlığının bir milli güvenlik problemi olduğu algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Başta siyaset kurumunun bu dili kullanması ile birlikte pek çok Suriyeli kardeşimizin sınır dışı edildiği veya kamplara doldurulduğu duyumları kaygı vericidir." denildi.

"Hükümet, can ve mal güvenliğinin sağlanamayacağı bir ortama hiç kimseyi göndermemelidir"

Türkiye’nin can ve mal güvenliğinin olmadığı bir ortama kimseyi göndermemesi gerektiğini ifade edilen açıklamada, "Türkiye, Suriye savaşında garantör ülkelerden biridir. Dönüş için güvenlik, insani ihtiyaçların temini ve yaşam için gerekli olan diğer gereksinimler noktasında ortamın elverişli olmadığını en iyi bilen ülkedir. Hükümet, can ve mal güvenliğinin sağlanamayacağı bir ortama hiç kimseyi göndermemelidir. Bir nevi açık hava hapishanesi niteliğindeki kampları ailelilerle doldurmamalıdır. Bunun yerine dış politikada ağırlığını koyarak Suriye meselesinin kesin bir şekilde çözümü ve barış ortamının tesisi için daha fazla inisiyatif almalı, bu süre zarfında kayıt altında bulunan Suriyeli kardeşlerimizden istifade etmelidir." açıklamasında bulundu.

"Arapça tabelalara yönelik hazımsızlık, toplumdaki ayrışmayı tetiklemekte"

Mültecilere ait işyerlerinin Arapça tabelalarına uygulanan yasaklamaların adil olmadığı ifade edilen açıklamada, "Mültecilerin kimseye muhtaç olmamak ve kendi imkânları ile hayatlarını idame etmek amacıyla açtıkları işyerlerine koydukları Arapça tabelalara yönelik hazımsızlık, toplumdaki ayrışmayı tetiklemekte ve usulüne uygun bir şekilde ticari faaliyet yürüten, vergi veren, istihdam sağlayan pek çok Suriyeli kardeşimizi zor durumda bırakmaktadır. Siyasilerin kutuplaştırıcı üslubu halkları karşı karşıya getirmekte ve linç kültürünü tetiklemektedir. Bu konu ile alakalı bir mevzuat varsa, herkese eşit olarak işletilmelidir. Türkiye’de işyeri tabelalarının yarısına yakını İngilizce, Almanca, Fransızca hatta Rusça olduğu halde sırf Arapça işyeri isimleri ve tabelalara uygulanan yasaklar adil değildir. Muhacirlerin başkalarına muhtaç olmadan gelir elde etme çabalarının teşvik edilmesi gerekirken engellemelerle karşılaşmaları, toplumda asayişin bozulmasına zemin hazırlayacaktır. Meşru yollardan kazanç sağlamanın engellenmesi, insanları gayrı meşru yollara sevk edecektir. Bu anlamda hükümet, gereken hassasiyeti göstermelidir." diye kaydedildi.

"Ekonomi faiz bağımlılığından kurtarılmalıdır"

Merkez Bankasının almış olduğu faiz kararına değinilen değerlendirmede, "Merkez Bankası 25 Temmuz günü aldığı bir kararla faizde 425 baz puanlık bir indirime gitti. Böylece 24 olan politika faizleri 19.75’e indirilmiş oldu. Faizlerin indirilmesi piyasada da hemen etkisini gösterdi. İnşaat ve emlak sektöründe hafif de olsa kımıldamaların görüldüğü ifade ediliyor. Ancak faize dayalı ekonomik sistemden kurtulmadıkça toplumsal sıkıntılar devam edecektir. Öte taraftan bu şekilde faiz sisteminin ekonomi politikalarının merkezinde tutulmaya devam edilmesi; bağımsız, özgün ve yerli bir ekonomi modelinin oluşmasını engellemektedir." denildi.

Paradan para kazanma yolunun kapatılmadığı müddetçe ekonominin düzlüğe çıkarılamayacağına dikkat çekilen değerlendirmede şöyle devam edildi:

"Türkiye'de ekonomi sistemini ve sorunlarını bu dar çerçevede değerlendirmek büyük bir handikaptır. Geçen ağustos ayında meydana gelen kur yükselişi sonrasında Merkez Bankası, beklentilerin çok ötesinde bir anda çok yüksek bir faiz artırımına gitti. Adeta yüzde 25'lere yapışan faiz, orada çakılı kaldı. Merkez Bankasının faiz indirerek ve artırarak fiyat istikrarını korumaya çalışması, aslında sorunun başlangıç noktasıdır. Fiyat istikrarını korumanın birçok yol ve yöntemi olmasına karşın, faizin bu işin merkezine oturtulması sorunlu bir zihniyet olmakla beraber Türkiye’nin de küresel ekonomi sistemine bağımlı hale getirilmesidir. Paradan para kazanma yolu kapatılmadığı veya zorlaştırılmadığı müddetçe ekonomi düzlüğe çıkmaz."

"Faizsiz iş yapmanın önü açılmalı, teşvik edilmeli ve avantajlar sağlanmalı"

Merkez Bankasının başka görev ve sorumluluklarla donatılması noktasında önerilerde bulunulan değerlendirmede, "Merkez Bankası, kurumsal olarak masaya yatırılmalı, sadece fiyat istikrarını koruyan bir kurum olmanın ötesinde başka görev ve sorumluluklarla da donatılmalıdır.  Ülkenin istihdam sorununun çözümüne ve kalkınmasına da doğrudan veya dolaylı olarak katkı sağlamalıdır. Ülkenin, kurumların, firmaların ve hatta tek tek bireylerin faizle bu oranda içli dışlı hale getirilmesi, ekonominin büyük oranda kredi ve dolayısıyla faizle işler duruma gelmesinde mevcut iktidarın sorumluluğu göz ardı edilemez. İnsanların faizle yaşamaya mecbur bırakılması ve faizle iş yapanlara çeşitli avantajlar sağlanması, bizi faiz toplumuna dönüştürmüştür. Bunun yerine faizsiz iş yapmanın önünün açılması, teşvik edilmesi ve avantajlar sağlanması gerekir. Bu yapılmadığı müddetçe ekonominin küresel spekülatörlerden korunması mümkün değildir." ifadelerine yer verildi. (Ramazan Casuk-İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir