Türkiye Aile Meclisi Ankara’da istişare toplantısı düzenledi
Türkiye genelinde bin 200 STK’nın desteğiyle aileyi ifsat eden uygulamaların kalkması için çeşitli etkinlikler yapan Türkiye Aile Meclisi Ankara’da istişare toplantısı düzenledi.
Çok sayıda STK temsilcisi ve akademisyenin katılımıyla gerçekleştirilen toplantı Aile Meclisi Ankara il Başkanvekili Mustafa Haşim Polat'ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Toplantıda, Türkiye Aile Meclisi Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Av. Lütfi Bergen “Aileyi Yıkan Sözleşme, CEDAW ve AİHS'dir” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’ne ve 6284 sayılı yasaya odaklanarak yürütülmekte olan bir kampanyanın olduğunu söyleyen Bergen, “Aile çöküyor! Söylemiyle yürütülen bu çalışmalarda, 'sorunun kaynağının AK Parti olduğu' ifadesinin hatalı bir tespit olduğunu söyledi.
Bergen, “Müslüman toplumlar üzerinde Batı’nın 1977-1981 Aralığında uyguladığı çoklu bir politika var. 1977’de Pakistan’da General Ziya Ülhak, seçimle iktidara gelen Butto’yu darbeyle devirdi, sıkıyönetim ilan etti. Pakistan’da 1979’da Butto, General Ziya Ülhak yönetimi tarafından idam edildi. 1979’da SSCB, Afganistan’a girdi, ülkeyi işgal etti. İran Devrimi de 1979’da gerçekleşti. Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat 1981’de öldürüldü. İran ile Irak arasında savaş 1980’de başlayıp ve 1988’e kadar sürdü. Türkiye’de ise 1980 askeri ihtilalinin yeni anayasanın yapılması için işlevselleştiği söylenebilecektir. Bu nedenle günümüzdeki ‘Aile’ meselesinin tarihini, 2012’de imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nden başlatmak tutarsız bir iddiadır. Dolayısıyla sunumumda İstanbul Sözleşmesi’ni eleştirenlerin gerekçelerinin aslında anayasada ve önceki dönemde çıkarılan mevzuatlarda zaten bulunduğu ispatlanacaktır. “dedi.
İstanbul sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa iptal edilirse ne elde edilecek?
İstanbul Sözleşmesinin, ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ kavramına dayalı olarak kadına ve kadın tasavvuruna yönelmiş şiddeti engelleme, mağduru koruma, şiddet uygulayanı cezalandırma ile ilgili politikayı inşa ettiğini belirten Bergen, Türkiye’de muhafazakâr kesimlerin ‘eşitlik’ doktrinine bağlı olarak ailenin çözülmesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.
Bergen, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi; “Eşitlik kavramı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile BM kaynaklı CEDAW Sözleşmesi içeriğinden gelmiş ve Türk mevzuat sistemini anayasadan başlayarak değiştirmiştir. Gerek eski Türk Medeni Kanunu’nda ve gerekse eski Türk Ceza Kanunu’nda kadın erkek arasındaki eşitliği bozucu hükümler “ayrımcılık” yaklaşımı nedeniyle mülga edilmiş, yeni TMK, TCK mevzuatları çıkarılmıştır. İstanbul Sözleşmesi; Müslüman camiada, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim-homoseksüalite geleneklerin kökünün kazınması gibi başlıklarla eleştirilmektedir. Oysa bu üç başlık da, CEDAW ve AİHS içeriğinde yer almış küresel hedeflerdir. Örneğin İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan ‘Toplumsal Cinsiyet’ kavramının toplumun geleneksel erkek-kadın rollerini bozduğu ifade edilmektedir. Bu kavram, CEDAW Komitesi’nin 19 Sayılı Tavsiye Kararı (11. oturum, 1992) içeriğinde şöyle ifade edilir: Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, kadınların, erkeklerle eşit olarak hak ve özgürlüklerini kullanmalarını ciddi şekilde engelleyen bir ayrımcılık biçimidir. Keza, ‘cinsel yönelim’ ifadesinin de homoseksüel/intersex/querr kimliklerin yasal korunma kazanması amacıyla İstanbul Sözleşmesi madde hükümlerine dâhil edildiği savunulmaktadır. Oysa CEDAW Komitesi 4–22 Ekim 2010 tarihli 47’inci oturumda alınan 27 sayılı genel tavsiye kararının 13’üncü maddesinde yaşlı kadınların cinsel yönelimlerinin ayrımcılığa maruz kalmalarına yol açtığı belirtilir. Yine aynı oturumun 28 Sayılı genel tavsiye kararının 18’inci maddesinde bu kez ‘Kadınların cinsiyet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalması ırk, etnik köken, din ya da inanç, sağlık, sosyal statü, yaş, sınıf, kast ve cinsel yönelim ile cinsel kimlik gibi kadınları etkileyen diğer faktörlerle de ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.’ ifadesine yer verilir.”
“1982 Anayasa’sı, AİHS ve CEDAW esaslarını gözeterek kaleme alınmıştır”
Madde hükmüne göre kadına pozitif ayrımcılık yapan uluslararası anlaşmalar, Kanun hükmündedir ve bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile AYM’ne başvurulamaz. ”diyerek konuşmasını sürdüren Bergen, “Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi odaklı bir ‘aile tasavvuru’ mücadelesi, gerek CEDAW’ın kadına ayrımcılığı önleme hükümlerine ve gerekse AİHS’in 14. Maddesindeki ‘Ayrımcılık Yasağı’ ilkesine dikkat etmediğinden eksik bir nitelemedir. CEDAW, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1979 yılında kabul edilmiş, 1981’de yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 12 Eylül 1980 ihtilali süreci ile devletin en temel yasasını Avrupa ve BM tarafından belirlenen hak, özgürlük kriterlerine bağlanarak belirlemeyi hedeflemiştir. Bu kapsamda 1982 Anayasa’sı, AİHS-CEDAW esaslarını gözeterek kaleme alınmıştır. “şeklinde konuştu.
Bergen, son olarak şu ifadelere yer verdi;
“AİHS ise 04.11.1950 tarihinde Roma’da kabul edilmiş, 03.09.1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşmeyi, 04.11.1950 tarihinde imzalamış ve 10.03.1954 tarih ve 6366 sayılı kanun ile onaylamış, Avrupa Konseyi tarafından üyelik 18.05.1954 tarihinde yürürlük kazanmıştır. Türkiye, 28 Ocak 1987’de AİHM’ne bireysel başvuru hakkını tanımış, mahkemenin zorunlu yargı yetkisini ise 28 Ocak 1990’da kabul etmiştir. Anlaşılacağı üzere, Türkiye Birleşmiş Milletler-CEDAW ile Avrupa Konseyi-AİHS gibi iki temel sözleşmeyle iç hukukuna küresel etik-norm düzeninden “kanun” aktarmaktadır. İstanbul Sözleşmesi, gerçekte Türk kadınının ve ‘genişletilmiş kadın figürlerin’ erkek kimliğinin davranışlarını gözleme, denetleme, engelleme ve cezalandırma kolluğuna dönüştürülmesini hedeflemektedir. Dolayısıyla bu figürle mücadele, etiğe karşı ahlâk esaslı bir aile modeli teklif etmek ve yaşamak olabilir.”
Türkiye Aile Meclisi; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Adana, Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Hatay, Konya, Kayseri, Kocaeli, Sakarya, Van, Çanakkale, Manisa, Bolu, Amasya, Kütahya, Malatya, Kahramanmaraş, Tokat, Erzincan, Tekirdağ, Kastamonu, Batman, Karabük, Düzce, Eskişehir, Mersin, Trabzon, Edirne, Rize gibi birçok İl ve ilçe temsilcilikleri 1-2 Ağustos, 25 Eylül 20-24 Kasım ve 10 Aralık tarihleri arasında program düzenlenecek. (Nizamettin Aşkın-İLKHA)