"Ezan vahdet ve kurtuluşa çağrıdır"
Ezanın Müslümanları namaza, kurtuluşa, vahdete, özgürlüğe, dayanışmaya, kardeşliğe çağıran bir hürriyet çığlığı olduğunu belirten yazarlar, ezanın Müslümanların arasından kalktığı an Müslümanların birliğinin, vahdetinin dağılıp gideceğini söylediler.
Tarih boyunca ezan; İslam ümmetini birleştiren, dirilten, kendine getiren büyük bir şiar olma görevini üstlenmiştir. Günümüz toplumlarında her ne kadar önemi unutulmaya yüz tutmuşsa da ezan ve sela, insanı her gün defalarca kurtuluşa ve dirilişe davet eden ilahi ve kutsal çağrılardır. Ezan ve selanın tarihsel ve dini önemi, yüklendiği misyonu hakkında İLKHA muhabirine açıklamalarda bulunan yazarlar, ezanın tarih boyunca Müslümanları harekete geçiren bir karşı koyuş, direniş, toplanma, birleşme, vahdet sembolü olduğunu vurguladılar.
Ezanın misyonundan haberdar olan emperyalist, işgalci güçlerin ezan düşmanlığı yaptığını söyleyen yazarlar, cumhuriyet döneminde Batıcı kesimlerin de ezan düşmanlığı konusunda emperyalistlerden geri kalmadıklarını ifade ettiler.
Ezan ve selanın hayati öneminin 15 Temmuz'da ortaya çıktığını belirten yazarlar, İslam ümmetinin her zamankinden daha çok bu şiarlara ihtiyacı olduğunu kaydettiler.
"Ezan hürriyetin göstergesidir"
Ezanın bir ülkenin bağımsızlığının sembolü olduğuna işaret eden yazar Sadullah Aydın, "Ezan Müslümanlar için, İslam ümmeti için özgürlüğün, bağımsızlığın, kurtuluşun, hürriyetin, direnişin, cihadın, karşı koyuşun bir sembolü mesabesindedir. Bir ülkede ezan okunduğu, sesi duyulduğu zaman o ülkede Müslümanların özgür, bağımsız olduğu, Müslümanların esaret altında bulunmadığı anlaşılır." dedi.
"Ezan vahdet sembolüdür"
Ezanın Müslümanları birleştirdiğini vurgulayan Aydın, "İslam tarihine baktığımız zaman Müslümanlar genelde ezanı bir karşı koyuş, direniş, toplanma, birleşme, vahdet sembolü olarak görmüşler. Bir İslam ülkesi işgal edildiği zaman, hürriyetleri ellerinden gittiği zaman o ülkenin Müslümanları, âlimleri, direniş önderleri ezanla halkı ayaklanmaya, kıyama çağırmışlar. Bu aynı zamanda birçok İslam ülkesinde hem tarihte hem de günümüzde gördüğümüz, şahit olduğumuz bir durumdur. Kurtuluş Savaşında, Gaziantep'in, Şanlıurfa'nın kurtuluşu ve diğer birçok İslam şehrinin kurtuluşu esnasında müezzinler minarelere çıkıp ezanla halkı İngiliz, Fransız, Yunan emperyalizmine karşı direnişe, cihada, birleşmeye çağırmıştır." diye konuştu.
"15 Temmuz'da halk ezan ile sela ile direnişe çağrıldı"
Ezanın önemli bir fonksiyonunun olduğuna dikkat çeken Aydın, konuşmasının devamında şunları söyledi:
"En son bu çağrıyı 15 Temmuz'da gördük. 15 Temmuz, Türkiye'ye yönelik Batı emperyalizminin, Amerika ve israil önderliğindeki şeytani güçlerin FETÖ ihanet şebekesinin eliyle ülkemizi işgal girişimiydi. Bu işgal girişimine karşı ülkenin dört bir tarafında müezzinler ezan ile sela ile halkı direnişe, karşı koymaya çağırmışlar. Ezanın böyle önemli bir fonksiyonu ve görevi var. İslam düşmanları da bunu bildikleri için işgal ettikleri İslam topraklarında ezanın sesini susturmaya, ezanı Müslümanların arasından kaldırmaya, ezanı bertaraf etmeye çalışmışlardır. Buna iki örnek verebiliriz: Mısır'ın, Cezayir'in İngilizler, Fransızlar tarafından işgali esnasında işgal güçleri o İslam beldelerini işgal eder etmez ilk önce ezanı yasaklamış, sesini susturmaya çalışmışlardır."
"Ezan kalktığı an Müslümanların birliği, vahdeti dağılır gider"
Birleştirici rolünü bildiklerinden dolayı Kemalist rejimin ezanı ortadan kaldırmaya çalıştığını aktaran Aydın, "Ne yazık ki ülkemizde de Kemalist rejim tarafından ezan Türkçeleştirilmeye çalışılmış, ezanın Müslümanların arasındaki o birlik, vahdet, uhuvvet, direniş ruhunu ortadan kaldırmak için ezanın sesini kısmaya, ortadan kaldırmaya çalışmışlar. O yüzden ezanı uzun bir müddet yasaklamışlar, Türkçeleştirip o asli fonksiyonunu ortadan kaldırmaya çalışmışlar. Ezan Müslümanları namaza, kurtuluşa, vahdete, özgürlüğe, birliğe, dayanışmaya, kardeşliğe çağıran bir özgürlük, hürriyet çığlığıdır. Ezan Müslümanların arasından kalktığı an Müslümanların birliği, vahdeti dağılır gider. Ezanı önemsemek lazım…" ifadelerini kullandı.
"Ezan Müslümanların parolasıdır"
Yazar Muhammed Zeki Kurt ise ezanın Müslümanların evrensel mesajı, parolası olduğunu söyledi. Kurt, "Dolayısıyla dünyanın neresine giderseniz gidin ezanın orijinalini bozmadan eğer söyleniyorsa bilin ki orada İslam'ın sesi vardır, Allah'ın, Peygamberin hâkimiyeti vardır ve orası Müslümanların yurdudur demektir. Herkes kendi dilinde eğer ezanı söyleyecek olursa sadece bir müzikten öteye geçmeyecektir." şeklinde konuştu.
"Ezanın orijinalini korumak durumundayız"
Ezanı değiştirmeye çalışanların hiçbir dönemde muvaffak olmadığını ifade eden Kurt, "Allah'u Ekber, Lailahe İllallah dinimizin temel kaideleridir. Peygamberimiz diyor ki, 'Allah'u Ekber sesi işitildiği zaman İslam'ın muarızları kızdığı gibi onların efendisi şeytan da yellenerek kaçar.' Dolayısıyla biz Müslümanlar olarak ezanın orijinalini korumak durumundayız. Bunu değiştirmeye yeltenenler hiçbir zaman muvaffak olmadığı gibi muvaffak olamayacaklardır da. Bundan dolayı biz ezanı Müslümanların bir parolası olarak kabul ediyoruz." dedi.
"İslam muarızlarının kalbine korku salma elbette ki Allah'u Ekber ile olmuştur"
Ezan ve selanın içerisinde geçen mesajların Müslümanların birlik ve beraberliğini beraberinde getirdiğini belirten Kurt, son olarak şunları kaydetti:
"Aslında ezan, Müslümanların birlik ve beraberliğinin bir çağrısıdır. Bu çağrı bundan 3 yıl önce 15 Temmuz'da belirgin bir şekilde kendisini göstermiştir. Nasıl ki inançlı insanların ezanı işittiği zaman kendi evinden çıkıp İslam'ın muarızlarına bu devleti onlara vermeyeceğini kanıtladıysa devamlı da hep böyle olacaktır. Tarihte de hep böyle olmuştur. İslam muarızlarının kalbine korku salma elbette ki Allah'u Ekber ile olmuştur. İslam mücahitlerinin tümü Allah'u Ekber'i kullanmıştır. Böylece düşmanlar bu sesten mustarip olmuşlardır. Şeytanlaşmış insanların da buna tahammülü yoktur. İzmir'de sela okuyan bir imama nasıl saldırdıklarını gördük. Bunlar şeytanlaşmış insanlardır. Kimse ezanı kaldırmaya yeltenmesin, yeltenmeye kalkanlar da asla muvaffak olmayacaktır." (Mehmet Fatih Akgül, Mehmet Sait Çelik-İLKHA)