Nahda: "Adayımız Gannuşi'dir"
Tunus Nahda Hareketi Şura Konseyi Başkanı Abdülkerim El Hârûni, "İç tüzüğümüze göre şu an adayımız hareketimizin başkanıdır (Gannuşi). Bu konu üzerinde istişarelerimiz devam ediyor." dedi.
Tunus Nahda Hareketi Şura Konseyi Başkanı Abdülkerim El Hârûni, ülkedeki cumhurbaşkanlığı seçimi ve hareketlerinin adayı, Nahda'nın geçmiş seçimlerde aday çıkarmamasının sebebi, ülkedeki peçe yasağı ve Filistin meselesi gibi konularda İLKHA'ya açıklamalarda bulundu.
Nahda Hareketinin, 50 yıl sonra ilk kez ülkeyi yönetmek için bir aday ortaya koyacağını belirten Hârûni, bu durumun Tunus tarihinde ve İslam âleminde önemli bir olay olduğunu ifade etti.
Hârûni ayrıca bu durumun, Nahda Hareketinin hükümet, parlamento ve belediyeler bazında ülkede ve uluslararası çapta kabul görüldüğüne bir delil olduğunu söyledi.
"Nahda'nın iç tüzüğüne göre şu an adayımız hareketimizin başkanıdır"
Cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağı konusuna değinen Hârûni,"Nahda Hareketi olarak başta şura konseyimiz olmak üzere müesseselerimizle istişarelerimiz devam ediyor. Seçimlere katılacak ve bir aday ortaya koyacağız. Adayımız Nahda Hareketinin içinde veyahut dışından olabilir. Eğer içerden olursa Tunus’ta kanunlar bir partinin kendi başkanını aday olarak göstermesi gerektiğini öngörüyor. Eğer başkan aday olmak istemiyorsa yada onun aday olmasına engel ciddi sebepler varsa Nahda Hareketi içerisinde başka bir kişi seçilir ve şura konseyine sunulur. Şura konseyi muvafık da olabilir yada kabul da etmeyebilir. O yüzden hâlâ tam anlamıyla bu merhaleye geçmiş değiliz. Nahda'nın iç tüzüğüne göre şu an adayımız hareketimizin başkanıdır (Raşid el-Gannuşi'). Bu konu üzerinde istişarelerimiz devam ediyor." dedi.
"Önümüzdeki merhalede liderlik meselesinin seçimlerin sonuçlarına göre şekilleneceğini göreceğiz"
Gannuşi'nin aday olması halinde hareketin yönetiminde bazı değişikliklere gidileceğini aktaran Hârûni, "Önümüzde ki yıllarda 2020 yılında bir kongremiz olacaktır. Liderliğin geleceğine bakacağız. Önümüzdeki merhalede liderlik meselesinin seçimlerin sonuçlarına göre şekilleneceğini göreceğiz. Tunus’un maslahatı her şeyden önce gelir." şeklinde konuştu.
Nahda Hareketinin 1981 yılından beridir siyaset sahasına girdiğini anlatan Hârûni, bu anlamda İslam dünyasında kurulmuş ilk İslami siyasi parti olduklarını ifade etti.
"Nahda Hareketi kazandı çünkü ülkeyi tek başına yönetmedi"
Nahda Hareketinin, ılımlı ve esnek bir fikre sahip olduğunu söyleyen Hârûni, "Bulunduğu ülkenin durumuna uyumlu bir şekilde hareket edip 1981 yıllarından beridir bir siyasi parti kurma kararı alarak siyasette önemli bir yere sahip olduk. Maalesef Tunus 30 yıl boyunca devletin, İslami hareketi diskalifiye etme girişimleri yüzünden kaybetti. Tüm bunlar toplumsal ve barışçıl bir devrimi beraberinde getirdi. Devrimin gerçekleşmesinin ardından Tunus halkı güvenini, Nahda Hareketinden yana kullanıp fedakârlıklarını ve mücadelelerini kıymetli buldu. Nahda Hareketi kazandı çünkü ilkesel, mücadeleci ve Tunus halkına sadık bir hareketti. Nahda Hareketi, 30 yıl boyunca devletin yıldırma politikalarına aldırış etmeden mücadelesine devam etti ve tüm bunlara rağmen şiddete ve teröre bulaşmadı. İlk özgür seçimlerde Nahda Hareketi kazandı. Nahda Hareketi kazandı çünkü ülkeyi tek başına yönetmedi. Ülkeyi kendisine muhalefet eden milliyetçi ve sol partilerle beraber yöneterek devrimden sonra zor bir süreç olan geçiş hükümeti döneminde Tunusluları bir arada var olmaya, uyumlu hareket etmeye ve yardımlaşmaya alıştırdı.
Arap âleminde ilk kez değişik ideolojilerden oluşan koalisyon hükümeti kurduklarını vurgulayan Hârûni, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kurduğumuz hükümette İslami ve değişik ideolojilere sahip diğer taraflar da var. Bu uyumlu hareket etme ve bir arada olma yöntemini 2019 yılının sonlarında olacak seçimlere kadar devam ettireceğiz. Nahda Hareketi kazandı çünkü Nahda Hareketi halkın maslahatını kendi maslahatlarına önceledi.
Mısırdaki kanlı darbe gerçekleştiği zaman bazıları Tunus’un deneyimini etkisiz hale getirmeye çalıştı. Tunus’taki hükümeti de yıkmaya çalıştılar. Ama Nahda Hareketi hikmetle hareket etti. Ülkenin maslahatını önceledi ve bir anayasaya ulaşmak ve demokratik seçimler olsun diye hükümetten çıkmayı kabul etti. Bunların hepsi Tunus’un kazanmasındaki en önemli başarılı deneyimlerdir. Nahda hareketi ilkelere bağımlı kalmaya devam etti. Nahda İslam’dan vazgeçmedi, vatandan ve Tunus devletinin siyasetinden vazgeçmedi. Tunusluların özgürlüğünden ve onurundan vazgeçmedi. Tunuslu kadının onurundan ve toplumsal adaletten vazgeçmedi. İlkelerine vefalı, menhecine hâkim, barışçı ve demokratik, toplumuna karşı ılımlı bir konumda olmaya devam etti. Nahda, dünyaya olumlu bir imaj verdi. Başkanları ve idarecileri Batı devletleri tarafından ihtiramla karşılanmaya başlandı. Demokrasi ve İslam arasındaki uyumluluk noktasında olumlu bir portre verdi. Bunların hepsi ayrıca Nahda hareketinin projesidir."
"Toplumsal olarak ekonomik tehditlerin kaldırılması için zaruri tüm reformları gerçekleştirmek için gayret göstereceğiz".
1980'lerde ülkeyi yöneten partinin başarısız olması nedeniyle dönemin başkanı Burgiba'nın, yeni partilerin kurulması önerisinde bulunduğunu aktaran Hârûni, Nahda Hareketi'nin de İslami eğilime sahip bir parti kurma kararını aldığını ancak bu kararın hükümet tarafından reddedildiğini anlattı.
Ardından, harekete yönelik baskıların arttığını ve hareketin öncülerinin zindanlara atılmaya başlandığını söyleyen Hârûni, bugün ise hükümete ortak olduklarını belirtti.
Hârûni, "İnşallah önümüzdeki seçimlerde hükümeti yönetmeye hazırlanıyoruz. Tunus’u Arap ve İslami kimliğiyle barıştırmaya, toplumsal olarak ekonomik tehditlerin kaldırılması için zaruri tüm reformları gerçekleştirmek için gayret göstereceğiz." ifadelerine yer verdi.
"Nahda Hareketi olarak siyasi ve dava hareketlerinin her ikisinin de zaruri olduğunu düşünüyoruz"
Toplumun ve devletin ıslahının siyasi çalışmayı, kanunları ve idareyi değiştiren kanunlar getiren güçlü partileri gerektirdiğini vurgulayan Hârûni, "Ayrıca insanı, aileyi ve toplumu yükselten davet, kültürel ve eğitim çalışmalarıyla ön planda olan toplumsal harekete ihtiyaç var. Biz Nahda Hareketi olarak siyasi ve dava hareketlerinin her ikisinin de zaruri olduğunu düşünüyoruz. Demokrasi ve siyasi olarak katılımı kabul etmeyenler Müslümanları toplumdan, olaylardan ve devletten uzaklaştırıyor.
Bütün İslami grupları, İslam’ın değerlerine hizmet etmek için toplumlarının içerisinde dikkatli olmaya çağıran Hârûni, "Ayrıca biz genç Müslümanları katılımcı, hazır; toplumu ve devleti yöneten liderlerden oluşacak yeni bir nesil yetiştirmeye çağırıyoruz. Bu bizim görevimizdir. Üzerimizde Farz-ı Âyn olan bir görevdir. Farz-ı Kifâye değildir. Her Müslümandan beklenen hazır, etkili ve faal olmak ve kenarda durmamaktır." şeklinde konuştu.
Ülkedeki peçe yasağı
Ülkenin resmi dairelerinde peçe yasağına kararına da değinen Hârûni, kararın ani alınmış bir karar olduğunu söyledi.
Hârûni, "Tunus’ta özgürlük ve anayasa var. Vicdan, inanç ve giyim özgürlüğüne saygılıyız. Güvenlik anlamda tehlikeler ya da önlemler varsa bu, güvenlik önlemlerinin hesabının hürriyetlere ve inançlara ödetilmesi şeklinde olmamalı. Ortada şüpheler ve tehlikeler varsa soruşturmalar için şekiller bulunabilir. Fakat genel bir yasak yaparsak ve özgürlükleri kısıtlarsak bu Tunus Anayasasının ve Tunus’un tercihi değildir. İnşallah bu gibi durumlarda hikmetle muamelede bulunacağız. Terörle olan mücadelemizi hürriyet ve insan hakları yada dindarlık tezahürleri karşıtlığına çevirmeyeceğiz. Tunus’ta kadın, giyeceği şeyde özgürdür ve terör bir kıyafetle bağlantılı değildir. Teröristler peçe yada gömlek veyahut sakal kullanmıyor. Terör insanların akıllarına internet yoluyla ulaşıyor ve İslam ile alakası olmayan hedefler uğruna kullanılıyorlar. Dindarlık ve terörle ile bağlantı kurmaya gerek yok. Terörle mücadele adı altında özgürlükler ve insan haklarına saldırmaya gerek yoktur." dedi.
Eşcinsel bir kişinin cumhurbaşkanlığına aday olması
Ülkede ilk kez bir eşcinselin adaylığını koymasını değerlendiren El Hârûni, "Bu kural dışı durumları destekleyenler var. Tunus’un kanunları bu gibi durumlarla nasıl muamele edeceğini biliyor. Tunus halkı İslami kimliğine bağlıdır. Biz şahsi özgürlük ve ev mahremiyetine önem gösteriyor ve insanlara karşı casusluk girişimlerinde bulunmuyoruz. Fakat burada İslami değerlerle şekillenmiş ve Allah’ın yarattıklarına bahşettiği değerler ile şekillenmiş genel bir ahlak ve bu genel ahlaka saygı var. İnsan fıtratı bu kuraldışı durumları kabul etmiyor. Ben bu girişimin Tunus’ta bir geleceğinin ve tutarlılığını olacağını zannetmiyorum." ifadelerine yer verdi.
"Kendi geleceğini belirleyecek taraf Filistin halkının ta kendisidir"
Son olarak Filistin meselesi ve Yüzyılın Anlaşması konularına dair görüşlerini aktaran El Harûni, "Filistin meselesini tasfiye etmeye, gidişatını değiştirmeye ve sulandırmaya götürecek çözümlere dair girişilen tüm girişimler Filistinlilere insaflı değildir. Aynı şekilde Filistin’in iradesine, haklarına, işgalden kurtarılma ve Kudüs’ün özgürleştirilmesi hakkına saygı göstermeyen her çözümün geleceği yoktur. Velev ki üzerinde tüm dünya güçleri birleşse de, malları da olsa, güçleri de olsa bir şey ifade etmez. Bu Filistin meselesi adaletli bir meseledir. Onu kahraman, mücahit Filistin halkı erkekleri ve kadınlarıyla koruyor. 70 yıldır Filistin ve Kudüs’e dair girişilen tüm komplolar etkisiz hale getiriliyor. Güya Filistin geleceği için birleşenler Filistin halkını temsil etmiyorlar. Filistin meselesini temsil etmiyorlar. Filistin’in geleceğini belirtmeye hakları yok. Kendi geleceğini belirleyecek taraf Filistin halkının ta kendisidir. İslam; hak, hürriyet, onur ve istiklaline dair hakkında ve geleceğini kendisi belirtmesinde Filistin halkının yardımcısıdır. Filistin devletinin başkenti Kudüs’tür." dedi. (Zeyd Varol-İLKHA)