"Srebrenitsa'da en acı olan şey tecavüzlerin yaşanmasıydı"
Srebrenitsa soykırımı hakkında konuşan IHH Mütevelli Heyeti Üyesi Osman Atalay, "En acı ve trajedik olanı tecavüzlerin gerçekleşmesiydi."dedi.
11 Temmuz 1995 yılında Bosna'da meydana gelen ve 8 bini aşkın Müslüman'ın katledildiği Srebrenitsa soykırımı hakkında konuşan IHH Mütevelli Heyeti Üyesi Osman Atalay, "İnsanların yaşam alanları sürekli olarak dağların ardından, tepelerinden topçu atışları ve Sırp özel çeteler tarafından hem yağmalanıyor hem yakılıp yıkılıyordu. En acı ve trajedik olanı ise tecavüzlerin gerçekleşmesiydi." dedi.
Avrupa'da 2'nci Dünya Savaşı sonrası yaşanmış en büyük soykırım, Bosna Savaşı sırasında Birleşmiş Milletler tarafından siviller için "güvenli bölge" olarak ilan edilmiş ve güvenliğini Hollandalı askerlerin sağladığı Srebrenitsa' da işlendi. General Ratko Mladiç komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Sırp ordusu tarafından yapılan katliamın acısı, aradan geçen 24 yıla rağmen hala ilk günkü tazeliğini koruyor.
Srebrenitsa Soykırımının yaşandığı dönemde insani yardım çalışmaları kapsamında Bosna'da bulunan IHH Mütevelli Heyeti Üyesi Osman Atalay, soykırımın yaşandığı dönemin perde arkasını anlattı.
Atalay, "O günlerde kuşatma altında olan Bosna şehirleri ve kuşatma altında olan sivil yaşam, çocuklar, kadınlar, pazar yerleri, okullar, camiler, tüm insanların yaşam alanları sürekli olarak dağların ardından, tepelerinden topçu atışları ve Sırp özel çeteler tarafından hem yağmalanıyor hem yakılıp yıkılıyordu. En acı ve trajedik olanı ise tecavüzlerin gerçekleşmesiydi. Batı dünyası 2 buçuk yıl boyunca Avrupa'nın göbeğinde cereyan eden bu katliamı maalesef seyretti. İslam dünyası da batıda yaşanan bu savaş devam ettiği müddetçe resmi devlet ve yardım kuruluşlarıyla Bosna halkını yalnız bırakmadı. Bosna halkı insani yardım konusunda yalnız bırakılmadı ama siyasi olarak yalnız bırakıldı." dedi.
"Avrupa'nın yanı başında güçlü bir Yugoslavya'nın yıkılması batının işine geliyordu"
Bosna'da yaşananlar Yugoslavya'nın dağılma süreci ve iç savaşıyla başladığını belirten Atalay, "O savaşın başlamasının ana nedenlerinden birisi 1989 yılında Berlin duvarının yıkılması, Sovyetler Birliği'nin dağılması ve ardından Rusya'nın güçsüzleşmesiyle birlikte bu savaş Yugoslavya'da patlamış oldu. Yugoslavya'nın dağılması aslında doğu bloğunun yıkılmasıdır. Bunun için Batı, Yugoslavya'nın dağılmasına sessiz kaldı. Sonuç itibarıyla dağılmayla birlikte ortaya çıkan devletlere baktığımızda Makedonya, Kosova, Karadağ, Hırvatistan ve Slovenya gibi genç devletlerin AB'ye üye olmalarına ramak kaldığını görüyoruz. Yugoslavya'nın dağılmasıyla ortaya çıkan bu genç devletlerin üzerinde Amerika, Almanya, Fransa ve Avusturya'nın etkili olduğunu görüyoruz. Yugoslavya'da 6 genç devlet oluştu. Buradaki genç nüfusun, bakir toprakların tüm enerjisi Avrupa tarafından hem siyasette hem ekonomide hem de insan kaynaklarında büyük bir potansiyel olarak kullanıldığını görüyoruz. Avrupa'nın yanı başında güçlü bir Yugoslavya'nın yıkılması Batının işine geliyordu." diye konuştu.
"Bütün dünyanın gözü önünde pazarlıklar yapılarak katledilip toplu mezarlara atıldılar"
"Bugün 11 Temmuz. Biz yaklaşık 23 senedir Bosna Hersek'te 11 Temmuz Srebrenitsa katliamını bir şekilde anıyoruz." diyen Atalay, Bosna'da yaşananlarla ilgili şunları aktardı;
"1995 yılının Temmuz'unda Srebrenitsa'ya gittiğimizde o günkü nüfusu 20 bin kadardı. Savaş başladığında BM, etrafı tamamen Sırplarla çevrili olan Srebrenitsa kentini "güvenlikli şehir" olarak ilan etti. BM komutanı, 400 Hollandalı askerle birlikte Srebrenitsa'nın güvenliğinin sağlanacağının teminatını verince, etraftan 40 bin insan Srebrenitsa'ya geldi. 20 bin nüfuslu olan yer, 3-4 gün içerisinde 60 bine ulaştı. Çünkü BM, oranın güvenlikli bölge olduğunu dünyanın gözü önünde ilan etmişti. Buna rağmen Sırplar, askerleri ve silahlarıyla birlikte Srebrenitsa'ya girdiler. Orada büyük pazarlıklar yaşandı. 20 bin insanı tuttular. Diğerleri bir şekilde farklı şehirlere gitti. Tuttukları bu 20 bin insan içerisinden 8 bin 372 Müslüman Boşnak, BM'nin Hollandalı komutanının gözleri önünde bilinmeyen yerlere, dağlara, ormanlıklara götürüldü. Bütün dünyanın gözü önünde, televizyonlarda, uluslararası medyada çalışan gazetecilerin gözü önünde pazarlıklar yapılarak katledilip toplu mezarlara atıldılar. Hala bu mezarlar aranmaktadır."
"Bosna'nın en az 6 şehrinde daha buna benzer katliamlar vardı"
Atalay, "Aradan 23 yıl geçti ve yaklaşık 6 binden fazla kemik bulundu. Burada birinci derecede Hollandalı BM komutanı suçluydu. Fakat maalesef mahkeme o kadar uzun sürdü ki, özellikle Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) yapılan başvurular sonucunda, Sırpların siyasi lideri olan Radovan Karaciç 2008 yılında Belgrat'ta yakalanıp tutuklandı. 2016 yılında UCM Lahey Adalet Divanı Radovan Karaciç'i Srebrenitsa'da soykırım suçu işlemekten dolayı 40 yıl hapse mahkum etti. Batı burada başka bir çifte standart uyguladı. Sadece Srebrenitsa'daki katliamı soykırım olarak gördü. Bosna'nın en az 6 şehrinde daha buna benzer katliamlar vardı. Karar bunları kapsamadı. Sadece Srebrenitsa şehrinde işlenen suçtan dolayı soykırım kabul edildi." dedi.
Günümüzde de Bosna'da yaşanan soykırıma benzer soykırımların bugün Suriye'de de yaşandığına dikkat çeken Atalay, son olarak şu ifadelere yer verdi;
"Gerçekten de Bosna'da yaşanan soykırımın benzerini bugün de yaşıyoruz. Srebrenitsa'da 2 buçuk yıl içinde 200 bin Müslüman camilerde, pazar yerlerinde, evlerinde savunmasız bir durumdayken katledildi. Bugün de yanı başımızda Arap dünyasının gözü önünde, Suriye'de 9 yıldır süren bir savaş var. Savunmasız insanlar sadece uçaklardan atılan bombalar, variller, tamamen insanlık suçu içeren savaş aletleriyle yaklaşık bir milyona yakın insan hayatını kaybetti. Dün Bosna'da, Srebrenitsa yaşadık. Bakalım yarın savaş sona erdiğinde Suriye'den kaç tane Srebrenitsa çıkacak bilmiyoruz. Bu da ayrı bir trajedidir. 20 yıldır 11 Temmuz'u Srebrenitsa'da yaşayan o masum insanların katledilmesini anıyoruz. Bunu unutmamak gerekiyor ama aynı trajedinin bir benzerini İslam topraklarında da yaşıyoruz. Bu da üzücü bir durumdur." (Nizamettin Aşkın-İLKHA)