• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Dünya Bankası tarafından verilen bilgilere göre, 2012-2016 döneminde Çin'in dünya ekonomisine olan katkısı yüzde 34'e ulaştı. Bu sayı, ABD, AB ve Japonya'nın dünya ekonomisine yaptıkları katkıların toplamını aştı. Buna paralel olarak dünyanın Çin ekonomisine olan bağımlılığı da aşamalı olarak artıyor.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; Çin, dünyanın en büyük tüketim piyasası ve en büyük orta gelirli nüfusuna sahip bir ülke.

Çinlilerin tüketim seviyesinin artması küresel ekonominin gelişmesine büyük güç kattı. Ayrıca Çin'in ithalatındaki yukarı yönlü hareket beklendiği gibi diğer ülke ekonomilerinin daha hızlı gelişmesine neden oldu.

2001-2017 dönemi verilerine göre, Çin'in ürün ticaretindeki ithalat hacminin ortalama büyümesi yüzde 13,5 oranına ulaştı. Bu rakam, dünya ortalamasından yüzde 6,9 daha fazla.

Çin piyasası, yabancı işletmelere büyük fırsatlar sağladı. 2017 yılında, yabancı işletmelerin sayısı, sadece Çin'deki toplam işletmelerin sayısının yüzde 3'ünü oluşturdu. Ancak yabancı işletmeler Çin'in dış ticaretinin yüzde 50'ini gerçekleştirdi. Çin'de sanayi işletmelerinin net kârının yüzde 25'ini de yabancı işletmeler üstlendi.

2030 yılına kadar Çin'deki tüketim artışının 6 trilyon ABD Doları'na ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu artış miktarı, ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin toplam tüketim artışına eşit. Son tahlilde, Çin ekonomisinin dünyayla entegrasyonunun daha da yoğunlaşacağı ortak bir öngörü halini aldı.

Çin, dünyanın tüm endüstri zincirlerini kapsayan tek ülke. Çin'in tedarik ağlarında belirgin avantajları bulunuyor. McKinsey Küresel Enstitüsü raporuna göre, dünyadaki neredeyse tüm endüstri zincirleri bir dereceye kadar Çin'e bağlı. Rapora göre, 20 sektörden 17'sinde Çin'in tüketim miktarı, küresel tüketim miktarının yüzde 20'den fazlasını oluşturuyor.

Çin tedarik zinciri sınır ötesi şirketler ve yabancı sermayeli şirketlerin maliyetlerini düşürdü. Örneğin, Apple'ın dünyadaki yaklaşık 800 fabrikasından yarısı Çin'de faaliyetlerine devam ediyor. Goldman Sachs'ın 2018 yılı raporuna göre, eğer Apple bütün üretim ve montaj fabrikalarını ABD'ye taşırsa üretim maliyeti yüzde 37 oranında artacak.

Öte yandan, Çin ihraç ettiği ürünlerini üretmek için başka ülkelerden çok sayıda malzeme ve bileşeni ithal etmek durumunda. 2018'de söz konusu malzemeler ve bileşenler Çin'in ithalat hacminin yüzde 78'ini oluşturdu. Bu nedenle Çin'in ihracatı başka ülkelerin ekonomik istikrarını koruma altına alıyor.

Diğer yandan, Çinli firmaların yabancı ülkelerdeki yatırımları küresel ekonominin büyümesi için önemli katkılar sağladı. 2018 yılında Çin, 130 milyar dolar yatırımla dünyanın ikinci büyük doğrudan yabancı yatırımcı ülkesi oldu. Aynı yıl Çin'in doğrudan yabancı yatırımları, ilgili ülkelerde 17 milyon değerinde istihdam olanakları sağlarken, toplam 40 milyar dolar tutarında vergi gelirine de neden oldu. Bu bağlamdaki Çin ve ilgili ülkeler arasındaki ekonomik iş birliği daha da sıkılaşıyor.

Hâlihazırda dünya genelinde artan ticarette korumacılık ve tek taraflılık, küresel endüstriyel yapıyı ve finansal istikrarı olumsuz yönde etkiliyor. Küresel ekonomideki belirsizlik sürüyor. Bunlara karşı, Çin hükümeti reformlarını derinleştirerek dışa açılma seviyesini yükseltip, küresel ekonomide istikrarın korunması için önemli rol oynuyor.

Geçtiğimiz yıllarda ithalattaki bazı gümrük vergilerinin kaldırılmasıyla, Çin'de gümrük vergisi seviyesi 2017'deki yüzde 9,8'den 2018'de yüzde 7,5'e indirildi. Bunun dışında, Çin'de Yabancı Yatırım Yasası'nın onaylanması ve Çin piyasasına giriş engellerinin kaldırılması gibi tedbirler, Çin hükümetinin sermaye piyasasının dışa açıklık düzeyini sürekli yükseltme kararlılığını ve gayretini ortaya koyuyor. Aynı zamanda bu durum, yabancı yatırımcıların, Çin piyasasından beklentilerinin olduğunu gösteriyor. Örneğin, ABD'nin en büyük dizel motor ve motor ekipmanları üreticilerinden Cummins, Çin'in Wuhan kentinde bulunan Doğu Asya Araştırma-Geliştirme Merkezi'ne dair projelere yaptığı yatırımlarını 130 milyon dolar daha arttırmıştı.

Çin'de reform ve dışa açılma politikasının uygulandığı son 40 yıl, Çin ve dünya kalkınmasının birbirinden ayrılmaz olduğunu ortaya koydu. Dünya ile kaynaşma sürecinde Çin, tüketici, tedarikçi ve yatırımcı gibi önemli roller oynadı. Önümüzdeki dönemde Çin, küresel ekonominin büyümesi için yeni katkılarda bulunmaya devam edecek.

Kaynak: CRI