• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
​"FETÖ darbeden ziyade yeni bir sistem oluşturmaya çalışıyordu"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

15 Temmuz 2016 yılında FETÖ tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi ile ilgili "15 Temmuz'u Anlama" adıyla bir panel düzenledi

Maarif Vakfı Genel Merkezinde düzenlenen panele konuşmacı olarak Prof. Dr. Atilla Yayla, Doç. Dr. Abdurrahman Babacan, Prof. Dr. Muhittin Ataman katıldı. Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün'ün açılış konuşmasıyla başlayan panel, panelistlerin sunumlarıyla devam etti.

Düzenlenen panel ve 15 Temmuz darbe girişimi hakkında gazetecilere ortak açıklama yapan panelistler, 15 Temmuz darbe girişiminin başlangıcı, darbeye giden süreç ve yurtdışından darbenin nasıl okunduğu gibi konulara temas ettiler.

"Türkiye'nin Ankara'dan değil başka bir merkez üzerinden yönetilmeye çalışıldığını gördük"

15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilemeyen hadise aslında bir askeri darben çok ötesinde bir olaydı." diyen Prof. Dr. Muhittin Ataman, "Gün geçtikçe bunun ne kadar farklı ve karmaşık bir hadise olduğu ortaya çıkıyor. Özellikle yurtdışından bakıldığında bunun ne kadar kapsamlı bir olay olduğu karşımıza çıkar. O gece ve sonrasını takip eden günlerde neredeyse bütün batı medyası, siyasetçilerin önemli bir kısmı darbeyi destekleyen tavırlar takındılar. Bütün batı medyası yaptıkları yayınlarla darbenin gerçekleşmesi temennilerini bir hakikat olarak yansıttılar. Darbe girişimi bastırıldıktan sonra da başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere devlet kademelerindeki yetkilerin, halkın sokaklara dökülmesinden sonra bile tavırlarında bir değişiklik olmadı. Türkiye sanki darbe sonrasında demokrasiye geçeceği yönünde yayınlar yapmaya çalıştılar. Aslında demokrasinin katledildiği, demokratik yollarla başa gelen bir hükümetin zorla değiştirilmesi teşebbüsünü tersinden okumaya çalıştılar. Bu onların dürüst olmadıklarını gösteriyor. Kesinlikle batılı ülkeler önceden de özellikle Türkiye'de olumsuz dalgaların yaşanmasına sebebiyet verdiklerini anladık. Yerli ve milli bir hükümetin istenmediğini, Türkiye'nin Ankara'dan değil başka bir merkez üzerinden yönetilmeye çalışıldığını gördük." dedi.

"Ya yeni Türkiye'nin siyasal üslubunu, siyasetini kabul edecekler ya da bu gerilim giderek artacaktır"

Ataman, "O gün yaşanan darbe teşebbüsünü bastıran yüksek bir irade var. O irade o günden bu güne Türkiye-Batı ilişkilerini doğrudan etkileyen bir süreç başlatmıştır. Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki yıllarda da bu karışıklık devam edecektir. Ya hiyerarşik gelenek devam edecek ya da eşitler arasında ilişkiler kurulmuş olacak. O günden bu güne baktığımızda Amerika ile yaşadığımız S-400 sorunu, F-35 uçak krizi vb. bütün konularda Avrupalıların alışık olmadığı bir söylem söz konusudur. Türkiye onlarla eşit bir aktör olarak masaya oturmak istediğini söylüyor. Fakat onlar son zamanlara kadar devam eden süreçte hiyerarşik ilişkiyi kendilerine bağımlı olan Ankara yönetimini istiyorlar. İki taraf arasındaki ilişkinin bu kadar gerilmesinin en temel nedeni de budur. Ya yeni Türkiye'nin siyasal üslubunu, siyasetini kabul edecekler ya da bu gerilim giderek artacaktır." şeklinde konuştu.

"FETÖ dediğimiz örgüt darbeden ziyade yeni bir sistem oluşturmaya çalışıyordu"

15 Temmuz'un, Türkiye siyasi tarihinin en büyük olaylarından birisi olduğunu ve bunun birçok açıdan incelenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Atilla Yayla, "Bu darbe girişimi en sinsi darbe girişimlerinden birisidir. Birçok faktörün bir araya gelmesiyle Türkiye tarihinin en önemli olaylarından birisi olarak tarihe geçti. Bu panelin burada yapılmasının farklı bir anlamı var. Çünkü darbe girişiminde bulunan örgütün bir anlamda merkezi olan bir binadayız. Ben bunu kendi açımdan çok anlamlı görüyorum. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün diğer darbelerden farklı yönleri var. Sadece ordu içinden değil ordu dışından da destek verilen bir darbe girişimidir. Bu teşebbüsün faili ve icraatlarıyla diğer darbeleri karşılaştırdığımızda öncekilerin çok basit kaldığını görüyoruz. Çünkü FETÖ dediğimiz örgüt darbeden ziyade yeni bir sistem oluşturmaya çalışıyordu. Devletin her alanında faaliyet gösteriyorlardı. Önceki darbeciler kendilerine emanet edilen silahları kullanarak darbe yaparlardı ama topluma çok ilişmezlerdi. FETÖ ise böyle yapmadı. Çok daha kapsamlı çalışarak sadece siyasilerle değil toplumun hemen her kesimiyle ilgilendi. Kendisine fayda verebilecek herkese her STK'ya el attı." diye konuştu.

15 Temmuz darbe girişiminin MİT krizi ile başladığını hatırlatan Medipol Üniversitesi öğretim üyesi  Doç. Dr. Abdurrahman Babacan ise darbe girişiminin gezi olaylarıyla, 17/25 Aralık'la devam ederek gerçekleştiğini söyledi.

Yaşanan bu kırılmalar ve gerçekleştirilmek istenen darbe girişimi sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Bu sıradan bir darbe girişimi değildir. Bu bir iç savaş hareketidir." sözünü hatırlatan Babacan, yaşananların toplumsal anlamda bir çıkar planının son düzlüğü olduğunu söyledi.

Toplum içerisinden kendilerine, "Bu adamlar devletin tüm kılcal damarlarına kadar işlemelerine rağmen neden böylesi bir girişimde bulundular." şeklinde soruların çokça sorulduğunu aktaran Babacan, bu tarz yapıların kendilerine alan açmak istediklerini belirtti.

Babacan, "Diyelim ki FETÖ devletin bütün kılcallarında var. Fakat biliyorlar ki sosyolojideki karşılıkları çok sınırlıdır. 'Öyleyse biz devletin iktidarını elimize alalım ve buradan bir toplum dizayn edelim' dediler." değerlendirmesinde bulundu.

"20 yıl boyunca yetiştirdiğimiz insan sermayesinin farklı alanlara kaydırıldığını görüyoruz"

17/25 Aralık'ta kendilerine rakip olan tüm iş insanlarının üzerine gittiklerini hatırlatan Babacan, "Bu aslında bir sivil tahkimattı. Toplumda sanat, akademi, kültür, sivil dünyada tahkim ve tahakküm etti. Fotoğrafa buradan bakmak gerekir. Buradan bir adım ilerisinde 28 Şubat ve 15 Temmuz arasındaki bağlantıya değindiğimizde 28 Şubat'ın temel dayanaklarının başörtüsü, imam hatip meselesi, Kur'an kursları, katsayı meselesi vardı. Bunların ortak paydasında bir nesil kodlama meselesi var. 28 Şubat'ta istedikleri bir neslin yetişmesiydi. İlginçtir FETÖ'nün 1999 yılına kadar eğitim yoluyla sivil alanda ülkeyi tahkim ettiğini görürüz. 20 yıl boyunca yetiştirdiğimiz insan sermayesinin farklı alanlara kaydırıldığını görüyoruz. "diye konuştu. (Nizamettin Aşkın-İLKHA)







Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir