• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3006.52
  • ...
 Abdullah Gül D-8'in kuruluş yıldönümünde konuştu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İSTANBUL

Abdullah Gül, D-8'in kuruluşunun 22. yıl dönümü dolayısıyla Saadet Partisi tarafından Çırağan Sarayı'nda düzenlenen toplantıya katıldı.

Burada konuşan Gül, merhum başbakan Necmettin Erbakan'ın D-8’in mimarı olduğunu ve bu oluşumun oluşması için kendisine o zaman görev verdiğini anlatarak, D-8 ülkelerin (Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya, Pakistan ve Türkiye) hükümet başkanlarının ilk toplantısını 22 yıl önce Çırağan Sarayı'nda yaptığını hatırlattı.

Gül, D-8 oluşumuna ilişkin, "Bu teşkilat kurulurken, burada güzel bir şekilde ifade edilen; adalet, eşitlik, diyalog, uzlaşı, iş birliği… Bütün bunlar aslında çok ulvi prensipler. Bunlar aslında bütün ilahi dinlerin hep insanlığa telkinleri, evrensel değerler aynı zamanda. Evrensel değerlerin aslında içi boş değil. Özüne girersek bütün bu ilahi telkinleri görürüz. Dolayısıyla insanların mutlu olması için huzur içerisinde ve refah içerisinde yaşayabilmeleri için hep bu ilkeler öne çıkartıldı. Bu ilkeler, tabii ülkelerin kendi içi için geçerli. Sonra beraber yaşadıkları bölgeler için geçerli. Sonra da çok geniş bir coğrafya için geçerli. Dolayısıyla bu bilinç içerisinde bakıldığında prensiplerimiz dar kalıplara değil daha geniş bir anlam yüklenebilir ve uzun yıllar bu bilinci idealize etmek, gerçekleştirmek için de hep uğraşılması gerekir." değerlendirmesini yaptı.

Gül, cumhurbaşkanı olduğu dönemde de bu toplantılara katıldığını hatırlatarak, bu iradeyi gösterdiğini söyledi.

Böyle bir girişim ve teşkilata niçin ihtiyaç duyulduğu konusuna da değinen Gül, şöyle devam etti:

“90’lı yılların içinde, 2. Dünya Harbi'den önce dünya büyük yıkımlar çekti. Sonra kurulan dengede soğuk savaş döneminde dünyanın büyük bir kısmı çok büyük baskılar ve otoriter rejimler altında yaşadı. Nihayet Demir Perde yıkıldığında ve ‘Yeni Dünya Düzeni’ kurulduğunda o zaman bu acılar tekrar çekilmesin, dünyada barış, diyalog olsun ve buna katkı yapalım diye Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve Sayın Erbakan bu girişimi yaptı ve bu girişim böyle başlamış oldu. O günden bugüne baktığımızda mutlaka güzel gelişmeler de olmuştur. Ama topyekun bir muhasebe yaptığınızda maalesef acıların çok daha arttığını, yıkımların çok daha çoğaldığını özellikle kendi dünyamızda çok açık bir şekilde göreceğiz. Eğer, diyalog, uzlaşı ve barış tesis edilmiş olsaydı bu acılar çekilmezdi. Bütün insanlık ve siyasi tarih şunu göstermiştir ki; mutlak yönetimlerde mutlak hakim olan, mutlak otoritenin sürdürülebilirliği söz konusu değildir. Mutlak hakimiyet sadece Allah’a mahsustur. Dolayısıyla bunda ısrar edildiği süre içerisinde çıkar çatışmaları kaçınılmaz ve bu çatışmalar bütün bölgeleri alevler içerisinde bırakıp bütün acıları insanlara çektirir.”

25 yıl geçmesine rağmen İslam dünyanın en önemli meselesinin Filistin meselesi olduğuna vurgu yapan Gül, "Filistin meselesi demek, Filistin’in işgali demek. Tek kelime ‘Filistin meselesi nedir?’ denirse, ‘işgaldir’ demektir." dedi.

Bugün Filistin meselesinin alt sıralara gerilediğine dikkati çeken Gül; Irak; Suriye ve başka ülkelerdeki savaşların devam ettiğini söyleyerek, Müslümanların enerjilerini bu iç savaşlara harcadığını ifade etti.

11. Cumhurbaşkanı Gül, İslam dünyasının yaşadığı sıkıntılara rağmen çok daha tehlikeli bir sürecin beklendiğini dile getirerek, olası bir İran- Arap savaşının çok büyük yıkımlara sebep olacağını ve bu savaşlar olmasın diye diyalog kapılarının açık olması gerektiğini anlattı.

Kendi içi düzenli ve itibarlı olmayan bir ülkenin kendisine, bölgesine, komşularına ve İslam dünyasına katkısı olamayacağının altını çizen Gül, şunları kaydetti:

"İslam dünyasında itibarlı ülkelerin sayısı çoğalması lazım. İtibarlı olabilmek için de herkesin evinin içi düzenli olması lazım. Bunla neyi kastettiğim de gayet açık; insan haklarının, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, diyaloğun, huzurun... Bütün bunların sağlanması gerekir. Bütün bunlara bakarsak buna 'yumuşak güç' diyoruz. Ülkeler yumuşak güçleriyle gerçekten güçlü ve itibarlı olabilirler. Yoksa silahlar, tanklar, savunma mekanizmaları caydırıcılık anlamında önemlidir ama eğer o ülkenin yumuşak gücü yoksa etkili olmaz. Onun için D-8 ülkeleri olarak dayanışma içerisinde olmamız lazım. Şüphesiz ki hiçbirimiz naif olacak değiliz. Önce kendi ülkelerimizi sağlam yapmamız gerekir. Kendi ülkelerimizin sağlamlığı da muhakkak ki huzur, mutluluk ve ekonomik refahtan geçiyor. Bunun yolu da medeni bir şekilde demokrasi ve hukuk standartlarının yükseltilmesi, insan hakları meselelerinin halledilmesi ile açık-şeffaf rekabet ortamlarının oluşturulmasından geçiyor. Bütün bunların rüyasını gördüğü için değerli hocamız bu ilkeleri sıraladı. Şimdi bunları hayata geçirmek bu ülkeleri yönetenlere, siyasetçilerine ve düşünürlerine rol düşmektedir."

"D-8 Serbest Bölgesi hayata geçirilebilir"

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise AB Serbest Bölgesi’ni örnek göstererek, D-8 Serbest Bölgesi’nin de hayata geçirilebileceğini söyledi.

Karamollaoğlu, "Üzülerek ifade etmeliyim ki D-8’ler, kurucusu olan ülkeler tarafından gerekli ve yeterli itibar gösterilmediği için, bugün içinde bulunduğumuz dünyada etkisini gösterememektedir. Elbette hiçbir şey yapılmadı diyemeyiz. Birtakım iyi niyetli gayretler mutlaka oldu. Mesela, 2006 yılında Endonezya’daki, Beşinci Zirve Toplantısı’nda imzalanan, Tercihli Ticaret Anlaşması olumlu bir adım olmuştur. 2012 yılında Pakistan’daki 8. Zirve Toplantısı'nda D-8 Şartı’nın imzalanması ve Küresel Vizyon Belgesi'nin kabul edilmesi sevindiricidir ama asla yeterli değildir." diye konuştu.

Toplantıya, Gül ve Karamollaoğlu'nun yanı sıra D-8 Genel Sekreteri Büyükelçi Dato Ku Jaafar Ku Shaari, Recai Kutan, D-8 üyesi ülkelerin temsilcileri, akademisyen ve gazeteciler katıldı.

D-8'in kuruluşu

Gelişen 8 Ülke Ekonomik İşbirliği Örgütü (D-8) topluluğunun kurulmasına yönelik olarak ilk adım, Türkiye'nin daveti üzerine İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya'nın katılımıyla 22 Ekim 1996 tarihinde İstanbul'da düzenlenen "Kalkınmada İşbirliği Konferansı" oluşturulmuştu.

Bu konferansın ardından gerçekleştirilen hazırlık çalışmaları sonrasında 15 Haziran 1997 tarihinde İstanbul'da yapılan zirve ile D-8'in kuruluşu resmen ilan edilmişti.

Kaynak, AA

Bu haberler de ilginizi çekebilir