"Mursi kutlu bir liderlik mirası bırakmıştır"
Elazığ Hak Adalet ve Kardeşlik Platformu, Muhammed Mursi'nin zalimlerle asla uzlaşmayı tercih etmediğine dikkat çekerek onun, geride kalan dava arkadaşlarına kutlu bir liderlik mirası bıraktığını vurguladı.
Elazığ Hak Adalet ve Kardeşlik Platformu (EL-HAK), düzendiği basın açıklamasıyla haziran ayında gündemde yer alan Muhammed Mursi’nin şehadeti, Suudi Arabistan’daki idam kararları, S-400 savunma sistemi ve Suriye’den Türkiye'ye gelen mültecilerle yönelik davranışları ele aldı.
EL-HAK Platformu Dönem Sözcüsü Metin Kılıç, okuduğu basın açıklamasında, Mısır’ın meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin, zulüm ve diktatörlüğün icra edildiği mahkeme salonunda şehi olduğunu hatırlattı.
Kılıç, "Kendisi yıllardan beri zalim Sisi cuntasının zindanlarında en ağır işkence ve kötü muamelelere karşı onurlu ve izzetli bir mücadele ortaya koymuştur. Mursi, yüze yakın İhvan-ı Müslimin lideri ile birlikte aziz İslam bayrağını hiçbir zaman yere düşürmeyerek diğer tevhid kahramanları gibi bir duruş ortaya koymuştur. Mısır cuntasının kendisine ve dava arkadaşlarına reva gördüğü haksızlık, zulüm ve işkencelerin yanında, İslam ümmeti tarafından yalnız bırakılmışlığın derin acısını ve hüznünü de iliklerine kadar hissetmiştir. Ancak buna rağmen asla zalim ile uzlaşmayı tercih etmemiş, selefleri gibi geride kalan dava arkadaşlarına kutlu bir liderlik mirası bırakmıştır. İslam ümmeti, aziz İslam davası var olduğu müddetçe, Şehid Muhammed Mursi’ye bu duruş ve direnişi için minnettar kalacak ve yolunu sürdürecektir." ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan'da alimleri idam hazırlığı
Kılıç, Suudi Arabistan’da yaşanan hukuksuzluklara ve karmaşaya dikkat çekerek, "Suudi Arabistan’ın, tutuklu üç âlimi Ramazan bayramında idam etmeye hazırlandığı iddia ediliyordu. Muhalif oldukları için idam edilen 37 kişinin ardından bu üç âlimin de idam edileceği iddiaları; Suudi Arabistan’ın ülke içerisinde de siyasi bir operasyona giriştiğini göstermektedir. ABD’nin desteğiyle Libya, Sudan ve Cezayir’de siyasi operasyonlar gerçekleştiren Suudi Arabistan, ülke içerisinde politikalarına ve hanedanlığına tehdit oluşturduklarını iddia ettiği şahsiyetlere acımasızca müdahale etmektedir. Türkiye’de katledilen gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı bu politikanın en somut örneğidir. Delilsiz, haksız ithamlarla tutuklanan onlarca muhalifin ölüm cezasıyla karşı karşıya kalmaları Suudi Arabistan’ın adalet karnesini bir kez daha ortaya koymaktadır. Mısır ya da Bangladeş’te muhaliflere karşı başlatılan cadı avından hiçbir farkı olmayan bu uygulamaların İslam dünyasında aynı tepkiyle karşılaşmasını temenni ediyoruz. Bu doğrultuda Uluslararası Müslüman Âlimler Dayanışma Derneğinin Suudi Arabistan’a yönelik ‘idamları durdurun’ çağrısını önemli buluyor ve bu idam cezalarının gerçekleşmemesi için İslam ülkeleri yönetimleri ve halklarını harekete geçmeye davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.
S-400 sistemi
Rusya ile işbirliği yürütülerek alınan ve savunma sistemlerini güçlendiren S-400 sistemine ilişkin ABD’nin tutumunu değerlendiren Kılıç "Türkiye'nin S-400 alımına ilişkin ABD Dış İlişkiler Komitesi‘ne bir karar tasarısı sunuldu. Tasarıda; Türkiye'nin almayı planladığı S-400'lerin ABD ve NATO ortaklarının güvenliğinin altını oyduğu, Türkiye’nin İran ve Rusya ile iş birliği yaptığı belirtiliyor. Ayrıca tasarıda, S-400’lerin alımı durumunda Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması çağrısı yapılarak ya Putin ya da NATO’nun tercih edilmesi dayatılmaktadır. ABD, NATO ülkelerinin güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle Türkiye’nin savunma politikalarına karşı çıkmaktadır." dedi.
"ABD, daha teslimiyetçi bir Türkiye istemektedir"
Kılıç, "Aslında ABD, daha teslimiyetçi bir Türkiye istemektedir. Yoksa Türkiye’nin S–400 alımının NATO ülkelerinin güvenliğini tehdit etmekle bir alakası yoktur. ABD bu kadar NATO ülkelerini düşünseydi, Suriye’de Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden gruplara silah sevkiyatı yaparak destek vermezdi, çünkü Türkiye de NATO üyesidir. Sadece bu da değil, ABD’nin yanı sıra ortak güvenliği esas alan NATO’nun diğer bileşenleri de, Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini tehdit eden oluşumları müttefik olarak kabul etmiş, teçhizat ve finans desteği sağlamıştır. Ancak bu kadar açık düşmanlık ve bağnazlığa rağmen Türkiye’nin halen ABD ve AB ile yakın ilişkiler içinde olmasını ve kendini onların yanında konumlandırmasını yanlış buluyoruz." diye konuştu.
"Türkiye, ABD’nin ve üyesi olduğu NATO’nun rolünü analiz edip yeni bir politika ortaya koymalıdır"
Suriye iç savaşıyla birlikte sınır güvenliği tehdit edilen Türkiye’nin NATO üyeliğinin sorgulanır duruma geldiğini, oluşumun ‘ortak güvenlik’ politikasının çöktüğünü belirten Kılıç, "Her bağımsız devlet gibi, Türkiye’nin de kendi konseptine uygun bağımsız bir savunma politikası olmalıdır. Bu nedenle; Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimi ve Suriye politikalarında sözde müttefik ülke ABD’nin ve üyesi olduğu NATO’nun rolünü analiz edip yeni bir politika ortaya koymalıdır. Savunma, ekonomik ve siyasal politikalar ülke ve bölgesel menfaat açısından yeniden dizayn edilerek ülke üzerindeki ABD etkisi sonlandırılmalıdır. Bununla beraber ABD’nin küstahça tehditlerine rağmen geri adım atılmayıp Temmuz ayı içerisinde S-400 lerin teslim alınacağı açıklamaların yapılmasını çok doğru buluyor ve bu konuda yetkililerin yanında yer aldığımızı herkesin bilmesini istiyoruz." ifadelerini kullandı.
"Suriyeliler her ilin kendi kültürel yapısı hakkında bilgilendirmeli"
İç savaştan kurtulup Türkiye’ye sığınan Suriyeli vatandaşlarla alakalı kamuoyuna değerlendirmede bulunan Kılıç, "Suriye krizinin başından beri Türkiye toplumu, her şeylerini yitiren kardeşlerine kucak açmış, her türlü yardımı yapmış ve büyük bir alicenaplık ile insanlık örneği ortaya koymuştur. Aradan geçen 8 yılda yer yer bu yardım severliğin unutulduğu hatta daha ileri boyuta taşınarak çeşitli taşkınlıkların meydana geldiği üzücü hadiseler ile karşılaşmaktayız, bunun birçok sebebinin olması ile birlikte en etkili meselenin kültürel, yaşamsal farklılıklardan kaynaklandığı kanaatindeyiz. Bu alicenaplığın kriz sona erene kadar devam etmesi, bir insanlık vazifesidir. Bu nedenle EL-HAK Platformu olarak yetkili mercilerden bu sorunlara acil çözümler bulunmasını özellikle tüm illerde Suriyeli kardeşlerimizi bir araya toplayıp her ilin kendi kültürel yapısı hakkında bilgilendirmeli, bu konuda eğitim seminerleri verilerek bilinçlendirmelerinin bu sorunların büyük bir kısmını ortadan kaldıracağı kanaatindeyiz." dedi.
Basın yayın kuruluşlarının yaşanan bu hadiselerde ortalığı yatıştırıp yapıcı bir dil kullanmalarını tavsiye eden Kılıç, "Yangına körükle gitmelerini asla doğru bulmuyoruz, zira böyle devam etmeleri halinde Allah muhafaza önü alınmayacak olaylara sebebiyet vererek ülkemiz üzerinde çirkin emelleri olan alçaklara zemin hazırlamış olurlar ve bu vebalin altından da asla kalkamazlar." ifadelerini kullandı. (Mustafa Daştan - İLKHA)