"ABD ve İran savaşırsa en büyük zararı Türkiye görecektir"
Siyaset Bilimci ve Yazar Doç. Dr. Kenan Karataş, ABD ve İran arasındaki çıkacak olası bir savaşta en büyük zararı her yönüyle Türkiye'nin göreceğini savundu.
ABD ve İran arasında son zamanlarda tırmanan gerilim ve savaş söylemleri başta Türkiye olmak üzere bölgedeki tüm ülkeleri tedirgin ediyor.
2016 yılında ABD, İngiltere, Çin, Rusya, Fransa, Almanya ile İran arasında imzalanan nükleer anlaşmadan ABD 2018 yılında tek taraflı çekilmişti.
Bu gelişmenin ardından ABD ve İran arasındaki ilişkiler 2015 ve öncesi döneme geri dönmüştü.
ABD'nin, ambargo ve yaptırım söylemlerine karşılık İran, nükleer anlaşmadaki taahhütlerini kısmen durduracağını açıklamıştı.
İki ülke arasındaki gerilim, ABD'nin Basra Körfezi'ne savaş gemisi, bombardıman uçaklarını göndermesi ve İran Devrim Muhafızları'nı terör örgütleri listesine dâhil etmesi ile tırmanmıştı.
İran ise ABD'yi üs bölgelerinde konumlandırılmış olduğu savaş gemilerini vurmakla tehdit etmişti.
ABD ve İran arasında tırmanan gerilimi değerlendiren Siyaset Bilimci ve Yazar Doç. Dr. Kenan Karataş, ABD ve İran arasındaki çıkacak olası bir savaşta en büyük zararı her yönüyle Türkiye'nin göreceğini savundu.
Bugün yaşananların iyi analiz edilebilmesi için gerilimin kaynağına inilmesi gerektiğini ifade eden Karataş, "Bugün İran ile Amerika Birleşik Devletleri arasında meydana gelen sürtüşmelerin hatta tehditlere varan açıklamaların gündeme gelmesinin kaynağına inmek gerekiyor. Bugün ABD güçleri durduk yere İran'a tehdit savurmuyor. İran ile ilişkilerin bugüne gelmesi günümüz koşulları dolayısıyla değil; bunu biraz daha geriye götürmek gerekiyor. Ne zamana götürmek gerekiyor? İşte İkiz Kule saldırılarından hemen sonra ABD'nin, Ortadoğu daha doğrusu İslam coğrafyasına yönelik bir söylemi oldu. 'Ya terörden yani olacaksınız ya da bizden yana tavır alacaksınız.' Bu açıklamanın altında yatan asıl sebep; Ortadoğu'ya girebilmenin zeminini oluşturmaktı. Yani bir meşru zemin hazırlanacak, belli devletler Ortadoğu'da terör yanlısı ilan edilecek ve demokrasi adı altında (!) Ortadoğu'ya müdahale edecekti." dedi.
"2001 yılında başlayan İran'a yönelik ambargo 2015 yılına kadar sürdü"
2001 yılındaki İkiz Kule saldırılarının ardından İran'a yönelik ambargo ve yaptırımların başladığını vurgulayan Karataş, "2001 İkiz Kule saldırısından hemen sonra 2015 yılına kadar süren bir ambargo oldu. Bu yaptırım kapsamında Avrupa ve batılı devletler, ekonomik anlamda İran'a yönelik bir ambargoyu gündeme getirdiler. 2015 yılında Çin, Fransa, Almanya, Rusya ve ABD arasında İran'ın üretime başlamış olduğu uranyumun kısıtlanması ve uranyum üretiminde kullanılan makinaların saf dışı bırakılması yönünde bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma dünyanın küresel aktörler olarak adlandırdığımız 6 ülke arasında yapıldı." ifadelerini kullandı.
"ABD, İran'a yönelik yaptırım ve ambargolarını yeniden devreye soktu"
ABD'nin 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmayı bozduğunu ifade eden Karataş, "2018 yılı başlarında ABD ve Trump yönetimi bu antlaşmayı tanımadığını söyledi. '2015 yılında yapılmış olan anlaşmayı tanımıyorum. İran, vermiş olduğu sözü yerine getirmedi, dediğimiz şekilde uranyumun üretimini tamamen durdurmadı ve tekrar yüzde 10 ile 20 kısmını devreye soktu' diye 2018 yılında bunu tanımadığını söyledi. Bu anlaşmadan çekilmesinin hemen akabinde tekrar yeniden İran'a karşı bir ambargo ve yaptırım söz konusu oldu. Bu kapsamda petrol, doğalgaz ve diğer ekonomik yaptırımları tamamen yeniden devreye soktu. Ayrıca İran da biliyorsunuz milis güçlerinden oluşan muhafız gücü var. ABD, bu muhafız gücünü terör örgütü olarak ilan etti. Terör örgütü ilan edince İran tekrar nükleer çalışmalarına devam edeceğini açıkladı. İran da, 'Mademki siz bize yaptırımlar ve ambargo uyguluyorsunuz ve bizim muhafız güçlerimizi terör örgütü olarak kabul ediyorsunuz biz de nükleer çalışmamızın belli bir oranını yeniden devreye sokuyoruz.' diyerek bir açıklama yaptı." şeklinde konuştu.
"Savaşın eşiğine gelinmiş durumda"
ABD'nin son gelinen süreçte İran'ı abluka altına aldığına değinen Karataş, "Bugün geldiğimiz noktada özellikle son 6 aydır İran'a karşı ABD tarafından inanılmaz bir baskı var. Bu baskı kapsamında ambargo ve yaptırımın dışında dikkat ederseniz İran'ın 3 tarafı tamamen ABD donanmaları ve üsleri ile gözetim altına alınmış durumda. Sınırları göz önüne getirdiğimiz zaman Suriye, Irak, Kuveyt, Katar, Afganistan, Pakistan ve Türkiye de dâhil olmak üzere bir tek Türkistan'da ABD üsleri olmadığını söyleyebiliriz. Onun dışında bütün çevresinde ABD üslerinin olduğunu görüyoruz. Buna karşılık Basra'ya yerleştirmiş olduğu Abraham Savaş Gemisi var. Onun dışında Basra'ya yerleştirmiş olduğu 4 nükleer kapasiteli olan b-52 bombardıman uçağı var. Yani gördüğümüz kadarıyla ortam tamamen bir savaşın eşiğine gelmiş durumdadır. Her an böyle bir savaş patlak verebilir." ifadelerini kullandı.
"ABD, BOP kapsamında mı İran'a saldırmak istiyor?"
ABD'nin, İran'a saldırmak istemesini çeşitli sebeplerle açıklamaya çalışan Karataş, "ABD'nin, İran'dan beklediği nedir? ABD, gerçekten bir savaş istiyor mu? Yoksa farklı bir amacı mı var? Benim düşünceme göre; Bunun 3 sebebi var. Birincisi; Büyük Orta Doğru Projesi kapsamında olabilir. Biliyorsanız BOP kapsamında 22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesi gerekiyor. Belli ülkelerin tamamen işgal edilmesi, belli ülkelerin yönetim erkinin kendilerine biat edecek yönetimlerden oluşması yönünde bir projenin olduğunu dünya kamuoyu biliyor. Bu proje devreye mi sokuldu? Yani Irak, Suriye ve bugün geldiğimiz noktada İran'a yönelik bir savaş bunu gösteriyor. İkinci sebep; ABD, gerçekten İran'da üretilen ve nükleer yapımında kullanılan uranyumun Ortadoğu ve dünya için bir tehdit olarak mı görüyor?" diye konuştu.
"Malatya'daki ABD üssü tamamen İran sebepli kurulmuş olan bir üstür"
Malatya'daki Kürecik hava üssünün doğrudan doğruya İran için kurulduğunun altını çizen Karataş, "Türkiye'de, 15 ABD ve NATO üssü olduğunu biliyoruz. Diyarbakır, Adana, Sinop, Trabzon ve Malatya Kürecik'te, ABD üsleri var. Malatya'nın önemi şudur? Malatya'daki üs tamamen doğrudan doğruya İran sebepli kurulmuş olan bir üstür. Başka bir amacı yoktur. Malatya'da kurulan füze savunma ve radar sistemleri başka ülkeler göz önüne alınarak kurulmadı. Suriye ve Irak için değil, buradaki tek amaç İran ve Rusya'dır, özellikle de İran'dır. Bunu üzerine basa basa kendileri de açıklıyor zaten. Allah göstermesin burada savaş olursa, Türkiye'nin tarafsız kalması gibi bir durum söz konusu olamaz. Çünkü oradaki bütün hareketler Malatya'dan izlenmiş olacak." diye konuştu.
"Malatya Kürecik'teki üs Almanya'dan kontrol ediliyor"
Malatya Kürecik'teki üssün Almanya'dan kontrol edildiğini belirten Karataş, "İlginç bir nokta ise Kürecik'teki radar sistemi ve füze savunma sisteminin kontrolünün Almanya'da olmasıdır. Türkiye'nin bu sisteme müdahale etme gibi bir lüksü de yoktur. İran'dan kalkacak uçaklar veya herhangi bir askeri harekât Malatya'dan izlenecektir. Böyle bir durumda Türkiye zaten bir anlamda olası bir savaşın tarafı olmuş olacaktır. Siz kendi sahanızı kullandırıyorsunuz. Malatya Kürecik'ten İran'ı gözetleyeceksiniz. Ne yapabilirsiniz? Ben Malatya'daki üssü kullandırmıyorum diyebilir misiniz? Öyle bir lüksünüz var mı? Olamaz, neden? Çünkü siz NATO üyesisiniz. Bugün NATO'ya dâhil iseniz siz Malatya'yı da kullandırmak zorundasınız, Diyarbakır ve Adana'yı da kullandırmak zorundasınız." şeklinde konuştu.
"Türkiye'deki üslerin kontrolü sizin elinizde olmalıdır"
Türkiye'de bulunan ABD ve NATO üslerinin kontrolü sağlanmadığı takdirde F-35 ve S-400 almanın bir anlam ifade etmeyeceğini savunan Karataş, "Siz bu tür silahları almak istiyorsanız öncelikle buradaki radar ve savunma sistemlerini yani bizim kontrolümüzde olmayan savunma sistemlerini ve radarları devre dışı bırakmanız gerekiyor. Veya şunu yapacaksınız. Niye benim Malatya'daki radarımızın kontrolü Almanya ve ABD askerleri tarafından sağlanıyor? Mademki sizin ülkenizde böyle üsler var oranın kontrolüne de mutlaka sizin sağlamanız gerekiyor." dedi.
"ABD ve İran arasındaki olası savaş en çok Türkiye'yi etkileyecek"
Irak ve Suriye'de yaşanan savaşlardan en büyük zararı Türkiye'nin göreceğine değinen Karataş, "Irak ve Suriye'de yaşanan savaşta en büyük zararı hangi ülke gördü? Yine Türkiye gördü. Bugün olası bir İran savaşında belki fiili olarak ABD'nin yanında elinde silahla savaşılacak demiyorum, siz zaten bunu yapamazsınız. Ama mutlaka buradaki üslerinizle ABD'ye bir anlamda destek vermiş olacaksınız. Zararı kim görecek? Ortadoğu'da her zaman olduğu gibi Türkiye görecektir. Yani hem ekonomik olarak hem de olası bir savaş durumunda inanılmaz bir göç dalgası da yaşanacaktır. Yani İran'daki olası bir savaş durumunda oradaki insanların Suriye veya Irak'a mı geçeceklerini sanıyorsunuz. Oraya geçemezler neden mi? Bugün Katar'a, Pakistan ve Afganistan'a baktığımız zaman zaten ABD askerlerinin olduğu bölgelerdir. Yani tek geçiş noktaları Türkiye'dir. En büyük ekonomik ve göç dalgası yaşayacak olan yine Türkiye olacaktır." diye konuştu. (Abdurahman Uğurlu-İLKHA)