Hatice Cengiz nişanlısını anlattı
Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz "Cemal'in temsil ettiği ya da tek başına sahip olduğu güç onları rahatsız etmiş olmalı. Cemal'in bu yükselen stratejik gücü ve konumu orada birilerini gerçekten rahatsız etmiş gözüküyor." dedi.
Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, Kongrede görüştüğü birçok ismin Kaşıkçı cinayeti konusundaBeyaz Saray'dan farklı düşündüğüne işaret ederek, "Trump değil de başka biri başkan olsaydı belki biraz daha sert tepki olabilirdi. Kongredeki herkes gerçekten bu konuda biraz mahcup. Verilemeyen tepkilerin altında biraz ezilmiş olduklarını gördüm." dedi.
ABD Kongresinde Cemal Kaşıkçı ile ilgili oturuma katılmak ve çeşitli temaslarda bulunmak üzere Washington'da bulunan Cengiz, AA muhabirine Kaşıkçı'nın insani özellikleri, 2 Ekim sonrasında yaşadıkları, ABD yönetiminin tavrı ve bundan sonrasına ilişkin beklentilerini anlattı.
Kaşıkçı'nın son derece olgun ve yüksek bir karaktere sahip olduğunu vurgulayan Cengiz, Kaşıkçı'yı tanıyan herkesin ondan her zaman büyük bir memnuniyetle bahsettiğini belirtti.
Cengiz, Kaşıkçı'nın herkesi kucaklayan, engin görüşlü ve kıvrak bir zekaya sahip olduğunu, merhumun çok mütevazi biri olduğuna vurgu yaptı.
"Cemal'in yükselen stratejik gücü birilerini rahatsız etti"
Çok entelektüel ve sevilen biri olmasına karşın Suudi Arabistan'ın Kaşıkçı'dan neden bu kadar korktuğu sorusuna yanıt veren Cengiz, Kaşıkçı'nın hiçbir zaman ülkesinin kendisine yönelik bir öfke veya tehdit taşıdığını düşünmediğini kaydetti.
Cengiz, Kaşıkçı'nın, ülkesinin meselelerini barışçıl bir şekilde dile getirdiğini ve ülkesine muhalif olmadığını birçok kez söylediğini hatırlatarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Cemal naif bir insandı. Kavgayı gürültüyü sevmezdi. 'Sözü güzel söyle' derdi. 'Hala ülkemde birçok üst düzey isimle görüşüyorum' derdi. O yüzden Cemal'in ölümünden sonra bu soruyu ben kendime sorduğumda cevabını yüzde 100 bulamadığım bir şey. Ama gerçekçi bir yanıt vermek gerekirse muhtemelen Cemal'in temsil ettiği ya da tek başına sahip olduğu güç onları rahatsız etmiş olmalı. Çünkü gücü büyüyordu. Dolayısıyla Cemal'in bu yükselen stratejik gücü ve konumu orada birilerini gerçekten rahatsız etmiş gözüküyor. Üzücü olan şey ise Cemal'in bunu fark edememesi."
Trump'ın davetini neden kabul etmedi?
ABD Başkanı Donald Trump'ın Kaşıkçı cinayetinden sonraki ilk günlerde dünyanın vermiş olduğu tepkiden de etkilenerek biraz sert tepki verdiğini söyleyen Cengiz, sonrasında o dilin değiştiğini ve Trump'ın Kaşıkçı cinayeti konusunu Amerikan dış politikasından çıkarmaya çalıştığını vurguladı.
Cengiz, Trump'tan kendisine o dönemde gelen davete neden icabet etmediğiyle ilgili soruya, "Biz bu meselenin medyatik bir mesele olmasını hiçbir zaman arzu etmedik. Biliyorsunuz ülkemizde işin yargı ve siyasi boyutu çok iyi işletildi. Ben bu işin bir aktörü olmak istemedim. Burada öldürülen kişi Cemal Kaşıkçı; yani benim nişanlım olduğu için öldürülen bir kişi değil. Kendi isminden dolayı başına bu talihsiz hadise gelmiş bir kişi. Buradan kendime bir şey kotarmak istemedim. Trump'la görüşmenin (Suudi Arabistan'a) yaptırım anlamında olumlu bir kapı olacağını düşünmedim. Bir şey yapılacaksa zaten bu ziyaretten önce de yapılmalıydı. Ya da bir şey yapılmayacağı için mi acaba bana bu davet yapılmıştı? Bu soruyu sordum ben kendime ve nihayetinde cevabı o şekilde verdiğim için gitmedim. Oradan sonuca yönelik bir şey çıkmayacaktı." şeklinde yanıtladı.
"Trump olmasaydı farklı olabilirdi"
ABD'yi ziyaretinde, Kaşıkçı cinayeti bağlamında Beyaz Saray ile Kongre ve medya arasındaki ayrımı da anlamlandırmaya çalıştığını kaydeden Cengiz şu yorumu yaptı:
"Buradaki görüşmelerden benim anladığım şu: Trump değil de başka biri başkan olsaydı belki biraz daha sert tepki olabilirdi. Trump daha ziyade Suudi Arabistan'ı korumaya yönelik bir tavır koymuş oldu. Kongrede görüştüğüm birçok Demokrat ve Cumhuriyetçi isim yönetimin tavrından pek hoşnut değildi. Kongredeki herkes gerçekten bu konuda biraz mahcup. Verilemeyen tepkilerin altında biraz ezilmiş olduklarını gördüm. Bunu bizatihi hissettim."
"Kongrede yeni adımlar gündeme gelebilir"
Cengiz, tüm bu süreçle birlikte yine de olumlu düşündüğünü dile getirerek, "Kongrede bu konuyla ilgili bazı düşünceler var; gerek yasa tasarısı, gerek yaptırım gibi. Bunlar ilerleyen zamanlarda yeniden gündeme gelebilir. Kongredeki görüşmelerimde bu yönde sinyaller aldım. Birçok isim bana 'ABD'nin bu olayda gösterdiği tavır yeterli değil. Çünkü Amerika'yı Amerika yapan değerleri öldüren, onları sarsan bir nokta. Bizim bunu düzeltmemiz lazım.' dedi." ifadelerini kullandı.
Kongrede katıldığı oturuma ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Cengiz, artık Kaşıkçı cinayetinden sonra yapılacaklara odaklanmak gerektiğini belirtti.
"ABD, Kongre bünyesinde uluslararası bir soruşturma başlatabilir. Bizim talebimiz oydu. Baktığınız zaman Türkiye'de hukuki süreç belli bir noktaya geldi ve tıkandı. Artık ilerleyemiyoruz. Eğer uluslararası bir soruşturma halini alırsa daha etkili bir sonuç ortaya çıkabilir diye düşünüyoruz." şeklinde konuşan Cengiz, Kaşıkçı'nın akıbetine ilişkin gerçekten ne olduğunu öğrenmenin en doğal hakkı olduğunu ifade etti.
"Gençlerle çalışmayı çok severdi"
Cengiz, Kaşıkçı'nın gençlerle vakit geçirmeyi çok sevdiğini ve gençlerle birçok ortak proje yaptığını ifade ederek, "Bir gün kendisine neden gençlerle bu kadar yakın olduğunu sorduğumda, ben de onlarla çalıştığımda kendimi genç hissediyorum diye yanıt vermişti." dedi.
Kaşıkçı'nın çok ince fikirli bir yapıya sahip olduğunu kaydeden Cengiz, şöyle konuştu:
"Cemal kimsenin canını sıkacak bir şekilde davranmamaya dikkat ederdi. Mesela morali çok bozuksa bile susardı. Bazen derin sessizlikleri olurdu. Üzüntülü olduğu zamanlarda pek aramazdı mesela; arayıp birinin canını sıkayım ya da derdimi paylaşayım demezdi. Onun derin sessizlikleri zamanında üzüntülü olduğunu sonraları anladım. Bununla beraber aşırı optimist bir insan da değildi. Konuştuğu zaman eğlenceli ama derin düşünen, çok okuyan ve tefekkür dünyası çok derin bir insandı."
"Türk çayını çok severdi"
Kaşıkçı'nın entelektüel sohbetlerini çok sevdiğini ve buna ilişkin bazı planlar da yaptıklarını anlatan Cengiz, "Bunları konuştuğumuzda ilk sorusu 'Türk çayı da olacak mı' olurdu. Türk çayını çok severdi. Bir yere gittiğimizde hemen her zaman çay içerdi, kahve içtiğini pek görmedim. Zaten Amerikan kahvesini kastetmiyorum, ya Türk kahvesi ama çoğunlukla da çay içerdi." şeklinde konuştu.
Nişanlılık sürecinde yaşadıkları birçok ilginç ve güzel anısı olduğunu kaydeden Cengiz, Kaşıkçı'nın ABD'de iken kendisini genellikle görüntülü aradığını ve herhangi bir şey alacağı zaman çoğunlukla kendisiyle istişare ederek almaya çalıştığını anlattı.
"Pamuk gibi bir kalbi vardı"
Cengiz, şöyle konuştu:
"Cemal bir şey alacakken tek başına karar vermek istemiyordu, birinin ona eşlik etmesini istiyordu. Mesela bir gün kendisine gözlük alacaktı, bana her denediği gözlüğün fotoğrafını atmıştı hangisi güzel oldu diye. Sonunda konuştuk ve birine karar verdi. Ben bunu şöyle yorumladım: Birinin fikrini almaktan maksadı aslında kendisini orada yalnız hissetmek istemiyordu. Bir bakıma yaşadıklarını paylaşma ihtiyacı. İlk başlarda bu bana biraz garip geliyordu ama Cemal'i tanıyıp anladıkça içindeki duygusal tarafı da öğrenmiş oldum. Pamuk gibi bir kalbi vardı. İnsani özellik olarak, Cemal Kaşıkçı'nın 'Cemal' kısmına beni en çok etkileyen bu duygusal ve yumuşak özelliğiydi sanırım."
"Bu bir insanlık görevidir"
Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasının bir insanlık görevi olduğunu vurgulayan Cengiz, "Kendimi inanılmaz büyük bir olayın içinde buldum. Çok mütevazı bir hayatım varken çok büyük bir cinayetin içerisinde şahit pozisyonunda kaldım. Bu bir insanlık görevi, bir ahlaki görev aslında. (Öldürülen kişi) Cemal olmasaydı da bence bir insanın yapması gereken bir şey, böyle bir insanın hakkını savunmak. Siyasetçi olarak değil, mağdur olarak buradayım. Hakkı yenmiş bir insanın hakkını savunmak için hukuk ağırlıklı çalışmalar yapacağım. Bundan sonraki amacım budur." dedi.
"İdealleri için yaşamayı seçti"
Cengiz sözlerini şöyle tamamladı:
"Cemal eşine az rastlanır bir insandı. Bir insanın sahip olmak isteyeceği hemen her şeye sahipken onları bırakıp sadece inandığı prensipler için yaşamak. Onun ülkesini terk edip ABD'ye yerleşmesinin ardında yatan neden buydu. Cemal sahip olduğu her şeyi arkasında bırakıp farklı bir pozisyonda yaşamına devam etmeyi göze alabilecek kadar yürekli bir insandı. Cemal'i Cemal yapan şey, idealleri için yaşamak istemesiydi. İdeallerini yaşatmak için bir hayat seçti. Çok rahat bir şekilde birçok arkadaşı gibi emekliliği seçebilirdi, sahip olduklarını bırakmayabilirdi. Ama o ideallerini seçti. Onun gibi olmak lazım galiba."