"Engelli olmak utanılacak bir şey değil"
Engelli olan ancak buna rağmen umutlarını yitirmeden hayata tutunan Barış Amcalar, kurduğu engelli derneği ile diğer engellilere de umut oluyor.
20 yıl önce geçirdiği bir trafik kazası sonucu sakatlanarak tekerlekli sandalyeye mahkûm olan ve kaza geçirdiği esnada kendisiyle beraber aracın içerisinde bulunan arkadaşları tarafından terk edildiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşamasına rağmen umutlarını yitirmeden hayata tutunan Barış Amcalar, kurduğu engelli derneği ile diğer engellilere de umut oluyor.
Barış Köprüsü Derneği ve Türkiye Engelliler Konfederasyonu Siirt İl Başkanı Barış Amcalar, "Engelli olmak bir seçim değildir. Elbette kimse engelli olmak istemez. Herkes kendi kaderini yaşar. Böyle oldu diye de hayata küsmenin bir anlamı yok. Varoluş nedenimizi hatırlamamız gerekir. Zira başımıza gelen musibet, bizi yaratan Allah'tan geliyorsa baş göz üzerine diyerek karşılamak lazım." ifadelerini kullandı.
"Kaza sırasında benimle beraber olan arkadaşlar beni bırakıp gittiler"
20 yıl önce geçirdiği kazayı ve kaza sırasında araçta olup yara almadan kurtulan arkadaşları tarafından nasıl terkedildiğini anlatan Amcalar, yaşadığı hayal kırıklığını şu şekilde anlattı:
"1999 yılında geçirmiş olduğum bir trafik kazası sonucu sakatlandım ve yürüyemiyorum. Kazanın üzerinden 20 yıl geçti. Zaten her şey birdenbire oldu. Bir anda yürüyemediğimi gördüm. Bu gerçekten insanda moral bozukluğu oluşturuyor. Çünkü kaza esnasında benimle beraber olan arkadaşlarım beni bırakıp gitmişlerdi. Onun psikolojisini de atlatmak biraz zor oldu. Ama sonunda bu durumu isteseniz de istemeseniz de kabulleniyorsunuz. Baktım ki bu durum için yapacak bir şey yok, hayata bağlanmaya başladım."
“Kimseyi bu konuda suçlamadım olacağı varmış olmuş”
Kaza geçirdikleri sırada araba içerisinde kendisi ile beraber beş arkadaşının bulunduğunu kaydeden Amcalar, "Arkadaşlarımla kaza sonrasında konuştum, onlar da korktuklarını dile getirdiler. Kimseyi suçlamıyorum sonuçta olacağı varmış olmuş.” ifadelerini kullandı.
"Arkadaşlarımın hiçbiri kaza sırasında herhangi bir yara almamışlardı. Çok şükür de onlara bir şey olmamıştı. Zira onların vebali de vicdan azabı da farklı olurdu." diyen Amcalar, "Ama beni üzen şey, beni o durumda bırakıp gitmeleriydi. Sanırım onlar da ailemden korkmuş olmalılar. Daha sonraları onlarla görüştüm. Zaten bu konuda kimseyi suçlamıyorum, olacağı varmış olmuş. Birçok ilde uzun süren bir tedavi dönemi geçirdim. Daha sonra ara ara tedavilerim devam etti. Tedavi süresi uzun olunca bir yerden sonra sıkıldım. Şu an tam anlamıyla hareket yapamıyorum. Şayet yaparsam ayağa kalkma umudum var. Ama hayatıma çok mükemmel biri girdi ve evlendik. İnşallah onun sayesinde ayağa da kalkarım." dedi.
"Daha önceleri kimseye ihtiyaç duymadan her istediğimizi yapabiliyorken şu an birilerine ihtiyaç duyuyor olmam ister istemez beni üzüyor." diyen Amcalar, "Tek başınıza bir şey yapamıyorsunuz. “ ifadelerini kullandı.
"Bazen insanlar, 'Niye bu kadar uğraşıyorsun?' diye soruyor. 'Çünkü ben de bir engelliyim' diyorum."
"Sağlığımda çok hareketli biriydim. Birden bire bu hale gelince etraftaki insanları üzmemeye çalışıyorsunuz." diyen Amcalar, “Sizinle beraber onlar da çok üzülüyor. Siz güçlü durmaya çalışıyorsunuz ama içten içe bunu aşmanın yollarını da arıyorsunuz. Allah'a şükür bir dönem çok çok iyiydim. Fakat tedavi uzun sürünce bıraktım. Baktım bırakınca da olmuyor. 'Şu an yaşıyorum, önemli olan bu.' dedim ve hayata tutundum. Bazen insanlar 'Niye bu kadar uğraşıyorsun?' diye soruyor. 'Çünkü ben de bir engelliyim.' diyorum. Bizim sosyal medya üzerinden çalışmalarımız vardı. Sosyal medyayı çok iyi kullanıyoruz. Neden bunu insanların yararına kullanmayalım dedik ve 'Barış Köprüsü' adıyla bir proje başlattık. Bir gün eşimle birlikte bir köye gitmiştik. Orada ayağında yırtık bir ayakkabı olan bir çocuk görmüştük. Ayaklarına çorap yerine poşet giymişti. İşte o hal bizi çok etkilemişti. Eşim Dilan aynı zamanda genel başkan yardımcım olur. Eşim, 'Böyle bir paylaşım yaparsak ses getirir mi?' deyince, 'Bir deneyelim dedik' ve işe koyulduk. Sonuçta bu yolla 15 bin çocuğa ulaştık." şeklinde konuştu.
"İnsanlar, engellilere acıyarak bakmaktan vazgeçsinler”
Amcalar, "Engel diye bir şey yok. Engeli insanlar oluşturuyor. Örneğin dışarı çıktığımızda insanlar bizlere acıyarak bakıyorlar. Biz bunu istemiyoruz. Yürüyemiyor olabilirim ama ben normal bir bireyim. Bir yere gittiğiniz zaman herkes size bakıyor. Bu durumda da insan kendini garip hissediyor Böylece insanlar farkında olmadan engelli durumda olanları incitebiliyor. Ben bunu aşabiliyorum çok şükür ama aşamayan bir sürü arkadaşımız var. Her şeyden önce insanlar acıyarak bakmaktan vazgeçmeliler. İkinci olarak bir aksilik olduğunda hemen koşup yardımcı olmaya çalışıyorlar. Tamam, Allah razı olsun bu güzel bir şey ama farkında olmadan incitici olabiliyorlar. Yani kısacası yardım etmeyi bilmiyorlar. Mesela bizim arabaların özellikleri var arkaya bastığınız zaman otomatik olarak kendi kendine yükselebiliyor. Bunu bilmeyen yardımsever vatandaşlar hurra hemen kaldırıyorlar. Bu güzel bir tepki ama farkında olmadan engelli kardeşimizi düşürebilir veya onun incinmesine yol açabilirler. " dedi.dedi.
"Engelliler için bir şey yapılırken engelliler dâhil edilmiyor"
Engeliler adına yapılan yolların sadece gösterişten ibaret olduğunu belirten Amcalar, kimseyi zan altında bırakmak istemediğini ama yollar yapılırken veya imar izni verilirken hiçbir şekilde engellilerin düşünülmediğine dikkat çekti.
Amcalar, “Olaya sadece 'Olsun, geçsin.' mantığıyla bakılıyor. İşin daha kötü tarafı ise; engelliler için bir şey yapılırken bile engellilerin dâhil edilmemesidir. Normal bir insan bizim ne yaşadığımızı bilemez. O süreçte engelliler de bulunsun demiyor ama mutlaka bir engellinin de olması gerekir. Çünkü engelliler kendi sorunlarını herkesten daha iyi biliyor. Örneğin bir tümsek yapılıyor veya normal bir rampa yapılıyor. Ama o rampa öyle bir kaldırılıyor, öyle bir eğim veriliyor ki biz ondan çıkamıyoruz, normal bir insan bile çıkamıyor. Hâlbuki yapım aşamasında orada bir engelli de bulunmuş olsa en azından neyin nasıl olması gerektiğini sıkıntıyı bizzat yaşayan birinden dinler ve düzenlemeyi ona göre yapmış olurlar." şeklinde konuştu.
“Sadece yılın iki gününde hatırlanmak istemiyoruz”
Siirt'teki en büyük sıkıntılarından birinin engellilerin zaman geçirebilecekleri bir sosyal alanın olmadığına dikkat çeken Amcalar, bunun çabasını çok verdiklerini ve şu anda en büyük uğraşlarının bir 'engelli yaşam merkezi'ni kurmak olduğunu kaydetti.
Amcalar, "Bunun için çalışmalarımız var. Bu konuda gerçekten vatandaşların yardımına ihtiyacımız var. Merkezdeki bürokratlar destek olmasalar da buradaki bürokratlar biraz destek veriyor. Ama tam anlamıyla bir destek sağlandığını düşünmüyorum. Örneğin yılın sadece iki gününde hatırlanmak istemiyoruz. Biz her zaman hatırlanmak isteriz. Çünkü biz, bu toplumun bir parçasıyız. Haklarımızın bir lütufmuş gibi verilmesi bizleri üzüyor. Normal bir vatandaşa yasal hakları nasıl veriliyorsa o haklar bizim için de geçerli olmalıdır. Bu konuda insanların duyarlı olmasını istiyorum ve özellikle bürokratların bize engelli merkezi kurması hususunda yardımcı olmalarını istiyorum." diye konuştu.
"Herkes bir engelli adayıdır"
Son olarak engellilere ve ailelerine seslenen Amcalar, şöyle konuştu: “Engelli kardeşlerim! Evet, bu bir seçim değildir. Bunun için çabalamak gerekiyor. Ben abilerime, kardeşlerime, arkadaşlarıma sesleniyorum: 'Biz buradayız, elimizden geldiğince de sizlere destek olmak istiyoruz.' Özellikle ailelere seslenmek istiyorum: 'Bizim bir hayatımız var, bunu yaşamamıza izin verin. 'Ben çocuğuma yardım edeyim demeyin.' bırakın kendi engeli ile yaşamayı, hayata tutunmayı öğrensin. Bunu kendi ailemden de biliyorum. Ben bir şey yapmak istediğim zaman, 'Dur ben yapayım.' deniyor. Bizim bir hayatımız var, bırakın biz yapalım. Engelli kardeşlerimden özellikle şunu istiyorum; çabalayın, utanmayın. Bu utanılacak bir şey değil! Herkesin başına gelebilir. Hiç kimse bir saniye sonra ne olacağını bilemez. Aslında herkes bir engelli adayıdır. Biz bu konuda tüm kaygılarınızın ortağı olarak yanınızdayız.” şeklinde konuştu. (Murat Orhan-İLKHA)