"İran'a ambargo hedefine ulaşırsa sıra Türkiye'ye gelir"
Emperyalist ABD'nin hedefinde sadece İran'ın değil tüm İslam ülkelerinin olduğunu belirten Ekonomist Mehmet Sait Ortaç, ABD'nin İran'a ambargo konusunda başarılı olması halinde sıranın Türkiye'ye geleceğini söyledi.
Emperyalist ABD'nin hedefinde sadece İran'ın değil tüm İslam ülkelerinin olduğunu, ABD'nin İslam dünyasını önce ekonomik olarak çökertip sonra da istila etmek istediğini belirten Ekonomist Mehmet Sait Ortaç, ABD'nin İran'a ambargo konusunda başarılı olması halinde sıranın Türkiye'ye geleceğini söyledi.
Emperyalist ABD'nin İran'a yönelik ambargo süreci 2 Mayıs'ta bir üst seviyeye çıkacak. 2 Mayıs'ta İran'ın petrol ihracatını tamamıyla durdurma hedefinde olan ABD, o tarihten sonra ambargo konusunda muaf tuttuğu 8 ülkeye de muafiyeti kaldıracak. ABD'nin bu yolla İran ekonomisini tamamıyla çökertip sonrasında İran'ı işgal etme amacı taşıdığını belirten uzmanlar, ABD'nin başarılı olması durumunda sıranın Türkiye ve diğer İslam ülkelerine geleceğini belirtiyor.
Bütün bir İslam dünyasının hedefte olduğunu vurgulayan Ekonomist Mehmet Sait Ortaç, İslam ülkelerini birleşmeye, işbirliğine ve bağımsız ekonomik politikalara yönelmeye çağırdı. Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin bu dayatmalara boyun eğmeyip dik durmaları gerektiğini söyleyen Ortaç, aksi takdirde tüm İslam ülkelerinin büyük bir istila tehdidiyle karşı karşıya olacaklarına dikkat çekti.
"ABD, İran'ı tehdit olarak görüyor"
Konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Ortaç, emperyalist ABD'nin ekonomik ambargoyla İran'a boyun eğdirmeye çalıştığını belirterek, "ABD'nin yayılmacı politikasının bir eseri olarak özelde İran'a, genelde bütün İslam coğrafyasına karşı uygulamış olduğu ekonomik bir ambargo söz konusudur. Bu ambargonun temeli şuna dayanıyor; 1979 İran İslam Devrimi ile beraber İran'da gerçekleşen yönetim değişikliği ABD'nin hiç de hoşuna gitmedi. Şah Rejimi döneminde İran'da ve Ortadoğu'da istediği gibi at koşturabiliyordu. İran'daki yönetim değişikliğiyle beraber İran'ın yeni yönetimin İslami hassasiyeti de göz önünde bulundurularak ABD, İran'ı kendisine bir tehdit olarak görmeye başladı ve o tarihten günümüze kadar İran'a ambargo uygulamaya başladı." dedi.
"Nükleer teknoloji tesisinin durdurulması isteniyor"
2015 yılının nisan ayına kadar ambargonun çeşitli dönemlerde devam ettiğini aktaran Ortaç, "Avrupa Birliği ülkelerinin de araya girmesiyle 2015 Nisan ayında görüşmeler başladı ve Birleşmiş Milletler daimi temsilcisi 5 ülke, Almanya'nın da iştirakiyle İran ile bu ülkeler arasında bir anlaşma sağlandı. Bu anlaşmanın temeli şuna dayanıyordu; İran'ın ambargosunun kaldırılması karşılığında İran'ın nükleer teknoloji tesislerini Birleşmiş Milletler Atom Enerjisi Kurumunun denetimine açması ve ABD'nin söylemiyle nükleer silah teknolojisinin durdurulmasıydı. 2015 Temmuz ayına gelindiğinde anlaşma sağlandı ve 2016 Ocak ayı itibariyle de İran'a yönelik ambargolar tamamıyla kalktı." diye konuştu.
"İran'ın bağımsız dış politika izlemesi ABD'nin dikkatinden kaçmadı"
İran'a yönelik ambargoların kalkmasıyla beraber bir rahatlamanın olduğunu vurgulayan Ortaç, "İran halkı ambargolar zamanında çok büyük sıkıntılar yaşadı. Her ne kadar İran hükümeti bu konuda dirayetli ve çok dik bir politika uygulamış olsa bile ekonomik anlamda ambargolar halkı bezdirdi. Özellikle İran'ın silah sanayisini geliştirmesi, ayaklarının üstünde durması, bağımsız dış politika izlemesi, kendi savunma sanayisini geliştirmesi ABD'nin dikkatinden kaçmadı. Ambargonun kalktığı 2016 yılında İran'ın gelişme hızı yüzde 12 buçuklara ulaştı. Bu hızın bu şekilde devam etmesi karşısında ABD bu anlaşmayı kerhen (istemeye istemeye) kabul etmek durumunda kaldı." ifadelerini kullandı.
"ABD, tüm İslam ülkelerini sömürmek istiyor"
"ABD'deki yönetimin değişmesiyle beraber Trump ve evanjelik Yahudilerin de etkisiyle ABD taraf olduğu bu anlaşmadan çekildi." diyen Ortaç, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu, ABD'nin hiçbir zaman güvenilmez bir ortak olduğunu bize gösteriyor. ABD'ye hiçbir zaman güvenilmemesi gerekiyor. ABD için sadece çıkarlar önemlidir. ABD'nin sadece İran'dan değil bütün İslam ülkelerinden istediği şudur; ABD emperyal politikalarının gereği bütün İslam ülkelerini sömürebilecek, işgal edebilecek pozisyona getirmeye engel teşkil edecek hiçbir devlet istemiyor. ABD'nin İran'dan da istediği budur. ABD, İran'ın kendi politikalarına engel teşkil edecek herhangi bir güce sahip olmasını istemiyor."
"ABD'nin temel önceliklerinden biri de Ortadoğu'da siyonizmin güvenliği"
ABD'nin temel önceliklerinden bir tanesinin de, Ortadoğu'da siyonizmin güvenliği olduğuna işaret eden Ortaç, "Dolayısıyla ABD, İran'ın nükleer güce sahip olmasını, ABD'nin yayılmacı siyonist politikalarına karşı dik durabilecek bir pozisyona gelmesini hiçbir zaman istemiyor ve kabullenmiyor. Ambargonun temelinde de bu var. ABD'nin temel amacı, Ortadoğu'daki İslam ülkelerini işgal edebilecek bir pozisyona sokmaktır. Bu konuda da kendisine engel teşkil edebilecek devletleri parçalamak, ekonomik anlamda onları çökertmek, silahlı güçlerini dağıtmak, hedefi budur. Sudan'ı ikiye böldüler. Parçalanmış bir Suriye var. Mısır'ın seçilmiş cumhurbaşkanını darbeyle devirdiler. Libya'yı parçalayıp 3'e böldüler. Ortadoğu'da ABD'nin yayılmacı dış politikasına, emperyal emellerine engel teşkil edebilecek kim varsa şu anda hedef tahtasındadır." şeklinde konuştu.
"İki İslam ülkesinin kendi aralarında ticari bir ilişki yürütmesi kadar doğal bir şey olamaz"
Ambargodan önce Türkiye'nin İran ile iyi bir ilişkisinin olduğunu dile getiren Ortaç, "İşin ekonomik boyutuna gelecek olursak; yüzde 94 oranında biz petrol ve petrol türevleri noktasında dışa bağımlı bir ülkeyiz. Tükettiğimiz petrolün ancak yüzde 6'sını üretebiliyoruz. Petrolün büyük çoğunluğunu da dışardan temin ediyoruz. Türkiye'nin günlük bir buçuk milyon varil ham petrol ihtiyacı var. Bu ambargo uygulanmadan önce 2012 verilerine baktığımızda Türkiye'nin İran'dan yüzde 51 oranında bir petrol ithalatı olduğunu görüyoruz. Aslında olması gereken de budur. İki bağımsız, egemen, komşu ve İslam ülkesinin kendi aralarında ticari bir ilişki yürütmesi kadar doğal bir şey olamaz. ABD'nin veya başka Avrupa ülkelerinin bundan gocunması yersizdir, tamamen art niyetlidir. Ambargonun yürürlüğe girmesiyle beraber Türkiye de uluslararası bazı kısıtlamalar dolayısıyla bir kısım ambargolara uymak zorunda kaldı. Petrol ithalatını durdurdu. 2018 verilerine göre, günlük ithalatımız 300 bin varil dolayındadır. Bu da yüzde 25'e tekabül ediyor." açıklamasında bulundu.
"Bu, bütün İslam ülkelerinin meselesidir"
Ambargoya uyulması takdirde Türkiye'yi büyük bir tehlikenin beklediğini ifade eden Ortaç, şunları söyledi:
"Türkiye'nin ve diğer bütün İslam ülkelerinin bu konuda dik durması ve hiçbir şekilde ABD'nin dayatmalarına boyun eğmemesi lazım. Bunu sadece İran'a yönelik yapılan bir yaptırım olarak görmemek gerekir. Bu, bütün İslam ülkelerinin meselesidir. Bugün İran'a yapılacak bu ambargo eğer amacına ulaşırsa sıradaki ambargo uygulanacak olan ülke Türkiye olacaktır. Daha S-400'lerin alımı gerçekleşmeden ABD'nin tehditlerini bariz bir şekilde görebiliyoruz. Burada ülke yönetiminin yapacağı şey şu; ABD'nin finansal alandaki yaptırımlarından en az düzeyde etkilenebilecek şekilde kendi alt yapımızı geliştirmemiz lazım. Bağımsız bir ekonomik, dış politika oluşturmamız lazım. İslam ülkeleri arasındaki ilişkileri geliştirmemiz lazım. Bunu yapmamamız takdirde sıranın bize gelmesi sürpriz olmayacaktır."
"İslam ülkeleri bir araya gelip, ortak bir askeri ve ekonomik güç oluşturmalı"
ABD'nin yayılmacı politikasının sadece İran'la sınırlı olmadığını, bütün İslam ülkelerinin kaynaklarına çökme üzerine kurulu bir düzen olduğunu kaydeden Ortaç, "Petrol rezervlerinin yüzde 80'ninin İslam ülkelerinde olduğunu görebiliyoruz. OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) ülkelerinin içinde petrol ihraç eden ülkelerden birinci sırada Venezuela, ikinci sırada Suudi Arabistan ve üçüncü sırada İran geliyor. Bu kaynaklar İslam ülkelerinin yararına kullanılmalıdır. Bu kaynaklar emperyal güçlere peşkeş çekilmemelidir. Bu konuda İslam ülkeleri bir araya gelmeli, ortak bir askeri gücün yanında, ortak bir ekonomik güç oluşturmalıdırlar. Emperyal ülkelere karşı güç birliğine gitmeleri gerekiyor ki, aksi takdirde bunun sırayla bütün İslam ülkelerini ekonomik, askeri ve diğer finansal alanlarda mutlaka çöküntüye uğratmaya çalışacaklardır." dedi. (Mehmet Fatih Akgül-İLKHA)