"Yönetimin birinci önceliği ekonomiyi rayına oturtmak olacak"
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, seçimin sona ermesiyle birlikte yönetimin birinci önceliğinin, ekonomiyi rayına oturtmak olacağını söyledi. Altun, İstanbul'daki seçim işlemlerinin YSK tarafından şeffaflıkla değerlendirileceğini vu
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un Al Jazeera için kaleme aldığı “Yerel seçimlerin sonrasında Türkiye’yi ne bekliyor?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Altun, yazısında İstanbul'da devam eden seçim işlemleri, ekonomi, S-400 ve sınır güvenliği konularını ele aldı.
Altun’un yazısının tamamı şöyle:
İstanbul'daki seçim süreci
Normal koşullarda Türkiye’de yapılan yerel seçimler, uluslararası medyada gündem olmazdı. Ancak bu yıl gerçekleştirilen 31 Mart seçimleri yurtiçinde ve yurtdışında oldukça dikkat çekti. Türkiye’nin en büyük şehri ve ekonominin başkenti olan İstanbul, sonucu henüz itirazlara konu olan kafa kafaya bir yarışa sahne oldu.
Nihai sonuçtan bağımsız olarak, yapılan seçimler, bazı Batılı medya kuruluşları ve uzmanlar tarafından ortaya atılan “Türk demokrasisi ölmüştür” konulu popüler ancak mesnetsiz iddiaların yanlışlığını ortaya koydu. Demokrasimizin ayakta olduğuna hiçbir şüphe yoktur.
AK Parti ve MHP tarafından oluşturulan Cumhur İttifakı, ülke genelinde yüzde 53’lük oy oranına ulaşarak popülerliğini korumuştur. Muhalefet ise Ankara gibi bazı yerlerde ilerleme kaydetmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı mücadelesi, hâlâ tartışmalı olmakla birlikte bağımsız bir hukuki organ olan Yüksek Seçim Kurulu tarafından kanunlarımıza uygun biçimde ve şeffaflıkla değerlendirilecektir.
"Yönetimin birinci önceliği, ekonomiyi rayına oturtmak olacaktır"
Türkiye, Yerel seçimlerin tamamlanmasıyla birlikte uzun yıllardır ilk kez 4.5 yıl boyunca seçim olmayan bir döneme girdi. 2023 yılına kadar Cumhurbaşkanlığı’nın gündeminde ekonomi, Suriye krizi ve milli savunma kabiliyetlerimiz olmak üzere üç ana başlık olacaktır.
Sınırlarımızın içinde yönetimin birinci önceliği, ekonomiyi rayına oturtmak olacaktır. Ülkemiz, geride bıraktığımız aylarda tarihte görüşmemiş ve ciddi hasara sebep olabilecek bir ekonomik saldırıyla karşı karşıya kaldı. Ancak bu saldırıyı atlatmayı başardık.
Bu süreçten alınan ders, hükümetin ekonomimizi dış şoklara daha dayanıklı hâle getirmek için gereken adımları atması gerektiği olmuştur. 2023 yılına kadar ekonomimizi ihracat odaklı büyümeyi destekleyerek, teknolojiye yatırım yaparak ve istihdam sağlayarak güçlendirmek istiyoruz.
Yapısal dönüşüm planı
Geçtiğimiz hafta Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak, hükümetin yapısal dönüşüm planını açıklamıştır. Bu planda ülkemizin serbest piyasa ekonomisinin güçlendirilmesi, vergi reformunun gerçekleştirilmesi ve daha adil bir paylaşımın sağlanması mesajları ön plana çıkmıştır.
Ülkemizin mali disipline bağlılığını yeniden teyit eden Albayrak, kısa vadeli sorunların çözümü için kamu bankalarına yaklaşık 4.92 milyar dolarlık destek sağlama ve özel bankaların sermaye seviyelerini artırmalarına yardım etme sözünü vermiştir. Uzun vadede ise hükümetin gelir seviyesine bağlı yeni bir bireysel emeklilik sistemi kurma düşüncesi paylaşılmıştır. Gıda fiyatları enflasyonuyla mücadele planı ise önümüzdeki ay kamuoyuyla paylaşılacaktır.
"Suriye’den kaynaklanan milli güvenlik tehditlerini ortadan kaldırmaya odaklanacağız"
Aynı zamanda özellikle Suriye’den kaynaklanan milli güvenlik tehditlerini ortadan kaldırmaya odaklanacağız. ABD Başkanı Donald Trump, dış politika ve savunma alanında müesses nizamın baskısı altında kalarak Suriye’den çekilme kararını, Türkiye’nin terörizm ve aşırıcılıkla mücadele kararlığı ve taahhüdüne rağmen, geri almıştır.
Ancak Washington’un kararından bağımsız olarak kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumundayız. Türkiye, son yıllarda Suriye’nin kuzeyinde PKK ve DEAŞ terör örgütlerini hedef almıştır. Bir sonraki hedefimiz ise PKK’nın Suriye kolunun işgal ettiği Münbiç’in özgürleştirilmesi ve Fırat Nehri ile Suriye-Irak sınırı arasındaki tüm terör faaliyetlerinin sonlandırılmasıdır.
Burada yalnızca bir terörle mücadele planından değil, Suriye’nin yeniden güvenliğe kavuşturulmasını ve Suriyeli mültecilerin gönüllü ve kalıcı olarak topraklarına dönmelerini sağlayacak kapsamlı bir stratejiden bahsediyoruz. Ülkemiz, Cenevre ve Astana süreçleri de dâhil olmak üzere, Suriye krizine barışçıl bir çözüm bulunması için ortaya koyulan tüm çabaların parçası olmuştur. Çatışma sonrası dönemde Suriye’de herhangi bir rol oynayacak meşruiyetten yoksun kalan Beşar Esed’in bir geleceği olmadığı görüşümüzü muhafaza ediyoruz. ABD ve Rusya’nın da aralarında bulunduğu dost ve müttefiklerimizle komşumuzun topraklarında dökülen kanın son bulması için çalışacağız.
S-400 füze savunma sistemi
NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan ülkemiz, Suriye iç savaşının etkisiyle hava savunmasını güçlendirme ihtiyacı duymuştur. Yıllar boyunca en ileri teknolojiyi en uygun koşullarda temin etmenin yollarını aradıktan sonra Rusya Federasyonu’ndan S-400 füze savunma sistemini almak için bir anlaşma imzaladık.
Yunanistan gibi NATO müttefiklerimizin Rus hava savunma sistemlerine sahip olduğunu düşünerek, son derece normal şekilde dost ve müttefiklerimizin Türkiye’nin egemenliğine saygı göstereceği varsayımında bulunduk. Bu süreç kamuoyunun gözleri önünde yaşanmış ve beklentilerimiz, medyayla defalarca paylaşılmıştır.
S-400’ün Temmuz ayında teslim edilmesinden birkaç ay önce ABD’nin anlaşılamaz bir tavır takınarak Türkiye’yi olmuş bitmiş bir anlaşmadan caydırmaya çalıştığını gördük. Türkiye’ye benzer bir techizatı satmayı reddeden Washington’un, milli güvenliğine yatırım yapmak isteyen bir NATO müttefikini neden durdurmaya çalışmak istediğini anlamakta güçlük çekiyoruz.
Bu konuda Türkiye’nin pozisyonu aynıdır. Her ülke gibi komşularımızla ve diğer bölgesel güçlerle dostane ilişkilerimizin olmasını isteriz. Rusya’yla enerji, savunma ve diğer alanlardaki işbirliğimiz, Türkiye’nin NATO ittifakına olumsuz yaklaştığı anlamına gelmez. Ülkemizin Atlantik İttifakı’na en çok katkı yapan ülkelerden biri olması, bu iddiayı desteklemektedir.
"Cumhurbaşkanlığı, önümüzdeki dört buçuk yıllık dönemde mevcut sorunları çözmeye odaklanacak"
Sonuç olarak Cumhurbaşkanlığı, önümüzdeki dört buçuk yıllık dönemde mevcut sorunları çözmeye ve uzun vadeli meselelere çözüm bulmaya odaklanacaktır. Ülkemiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde tarihi bir ekonomik büyüme yaşamış, yüz milyarlarca dolarlık doğrudan yabancı yatırım çekmiş ve bölgesel bir güç hâline gelmiştir. Önümüzdeki yıllarda aynı hedefler doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz. (Fırat Arslan- İLKHA)