• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.89
  • ...

EKONOMİ SERVİSİ

Memur-Sen tarafından organize edilen “Toplu Sözleşmenin Dünü Bugünü Yarını Paneli,” Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Çalışma ve Sosyal Güvenli eski Bakanı Faruk Çelik, Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu üyesi Prof Dr. Vedat Bilgin ve alanında uzman çok sayıda akademisyen ve çalışma hayatı uzmanının katılımıyla Memur-Sen Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Programın açılışında konuşan Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul, toplu sözleşme hakkının 7’inci yıldönümünde gerçekleştirilen bu programla toplu sözleşme sistematiğinin tekrar masaya yatırılacağını ve buradan çıkan sonuçların tarihe bir not olarak kaydedileceğini belirtti.

YALÇIN: “EMEĞE DEĞER VERMEK İNSAN ONURUNA SAYGI GÖSTERMEK İÇİN ÖN ŞARTTIR”

Toplu sözleşme hakkının 7’inci yıldönümünün idrak edildiğini kaydeden Genel Başkan Ali Yalçın, Memur-Sen olarak; “Emeğe değer vermek insan onuruna saygı göstermek için ön şarttır” dediklerini vurgulayarak emeğin tanımını; “Emek insanın varoluşsal eylemidir, emeğe değer vermek insan onuruna saygı duymanın mutlak gereğidir” ifadeleriyle yaptı. Sendikacılar ve sendikacılığın muhaliflikten beslendiğinin altını çizen Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kastımız karşıtlık ya da düşmanlık değil elbette. Burada muhaliflik; kendi mecrasından bakarak duruma, konuya, güne ve yarına dair farklı bir öneri, eleştiri, tepki geliştirme iradesidir. Diğerini yok sayma ya da yok etme becerisi değildir. Bu yönüyle sendikalar, işveren düşmanı; kamu görevlileri sendikacılığı zemininde kamu işvereni/devlet düşmanı ya da karşıtı değildir. Kamu işvereni de, sendikaları, sendikacıları ve sendikalıları düşmanı, karşıtı ve rakibi görmemeli, göstermemelidir. Sendikaların, konfederasyonların isteklerine, taleplerine, tekliflerine, önerilerine olumsuz cevap vermeyi, zamana yayarak değersizleştirmeyi, sendikaların katılımcı reflekslerini, diyalog beklentilerini egemen devlet penceresinden sindirmeyi ‘başarı’ saymak hatasına kesinlikle düşülmemeli.”

PROBLEMLER HALA ÇÖZÜM BEKLİYOR

“Vesayet sistemi bitti fakat sendikal alana dair vesayet dönemi vehimleri etkinliğini yitirmedi” algısından, anlayışından, kaygısından herkesi kurtarmak ve kurtulmak gerekiyor” diyen Yalçın, “4688 sayılı Kanunun ilk halinde toplu pazarlık hakkı yoktu, bugünkü halinde ise taraflar arası eşitlik yok. Yasanın ilk halinde yetkiye itibar, taraf sıfatına iktidar yoktu, bugünde yok. Toplu sözleşme metni yoktu bu günde toplu sözleşme metninin kapsamında çok fazla hakkın yer almasına imkân yok. Çünkü özlük hakları ve çalışma şartları kapsam dışı kabul ediliyor. Grev yoktu, bugünde yok. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu yoktu, bugünkü halinde ise Kurul var fakat hakemlik yapmasına imkân yok. Kanunda birçok yasak ve sınırlamayla yürürlüğe girdi. Bugün, yasanın içeriğinde ilk halinde olmayan toplu sözleşme hakkı var fakat bu hakla ilgili birçok yasak ve sınırlama da hakla birlikte kanuna dâhil edildi” ifadelerini kullandı. Toplu sözleşme masasındaki sorunlara değinen Yalçın, siyasette en çok oyu alanın iktidar olduğunu ancak sendikacılıkta en fazla üyeye sahip konfederasyonun iktidar değil iktidar ortağı olabildiğini kaydetti.

TOPLU SÖZLEŞME TAKVİMİ, SÜRECİ VE MASANIN YÖNETİMİNDE DE SORUNLAR VAR

Yalçın, “Toplu sözleşme masasının gündemini oluşturacak teklifler noktasında açık bir eşitsizlik ve adaletsizlik var. Emek tarafı, tekliflerini toplu sözleşme görüşmelerinden önce Kamu İşverenine teslim etmek durumunda. Kamu İşvereni ise teklif sunma yükümlülüğünden istisna tutulmuş durumda. Emek örgütünün verdiği tekliflere evet ya da hayır demek ya da o teklifte eksiltme yapmak suretiyle bir karşı teklif sunma keyfiyetini kullanıyor. Eşitler arası pazarlık açısından bu anlaşılabilir ya da kabul edilebilir bir durum değil. Konfederasyon ve sendika, toplu sözleşme tekliflerini kamuoyuyla paylaşırken ve kamuoyu baskısına muhatap olmayı göze alırken, işveren tarafı ise ne yazık ki masadaki muhatabıyla paylaşmak için teklif dahi oluşturmuyor. Toplu sözleşme süreci ve takvim noktasında da, eşitler arası pazarlık noktasında da sıkıntılı bir durum söz konusudur. Toplamda 12 tüzel kişilikle pazarlık yapmayı gerektiren ve 12 toplu sözleşme metni oluşturulması anlamına gelen bir süreç için pazarlık noktasında 21-23 gün arası, itiraz noktasında ise 5 günlük bir takvim öngörülüyor. Yine mevcut yasa, yetkili konfederasyon ve sendikaların toplu sözleşme görüşmelerinden çekilmesi ya da görüşmelere katılmaması halinde, yetkiyi sahanın yetki vermediği örgütlere devrediyor. Böylece kamu görevlilerinin iradesi de onların yetki verdiği emek örgütlerinin yetkisi de kanunla gasp ediliyor” diye konuştu.

İSLAM MEDENİYETİ, “HAK VERMEK” ÜZERE KONUMLANMIŞTIR

Konuşmasında dünya tarihinden örnekler sunarak emek dünyasının gelişiminden doneler sunan Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu üyesi ve Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanı Prof. Dr. Vedat Bilgin, sendikaların sanayi toplumunun bir ürünü olduğunu kaydetti.

Dünya ölçeğinde yaşanan sıkıntılara değinerek sözlerine başlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Faruk Çelik, İslam medeniyetinin, “hak vermek” üzere konumlandığını, diğer medeniyetlerde ise bunun, “hak almak” üzere kurgulandığını ifade etti. Konuşmasında toplu sözleşme masasının sistematiğine de değinen Çelik, Toplu sözleşme masasında alınan kararların uygulanmama konusunun adil olmadığını sözlerine ekleyerek, toplu sözleşmenin mahiyetinin daha iyi anlaşılması gerektiğini ifade etti. Konuların toplu sözleşme masasında çözülmesi gerektiğinin altını çizen Faruk Çelik, “Başka bir şekilde gerçekleştirilen çözümler, toplu sözleşme masasının da ehemmiyetini ortadan kaldırabilir. Tüm sorunların çözüm merci toplu sözleşme masası olmalıdır” şeklinde konuştu.