Bugün her şeyimiz var ama ...
Şanlıurfalı Araştırmacı Şair Yazar Mehmet Fethi Göktepe, geçmişte zor şartlar altında yaşamalarına rağmen mutlu olduklarını, günümüzde ise her türlü nimete sahip olmalarına rağmen kanaat ve insanlığın kalmadığını ifade etti.
Şanlıurfa’da yaşayan ve hayatını Şanlıurfa’nın tarihi ve kültürüne adayan Araştırmacı Şair Yazar Mehmet Fethi Göktepe (67) günümüzde insanların her türlü imkâna sahip olmasına rağmen mutlu olmadığını belirterek kanaat ve insanlığın bitme noktasına geldiğine dikkat çekti.
Emekli olduktan sonra kendi imkânları ile açmış olduğu kültür evinde Şanlıurfa’nın tarihi ve kültürünü tanıtan Göktepe, Şanlıurfa’nın kendisi için bir sevda olduğunu söyledi.
Günümüzde Batı’nın Doğu’yu yanlış tanıdığına vurgu yapan Göktepe, Batı’nın bu yanlış algısını kırmak için en güzel şekilde Doğu’yu tanıtmak istediğine dikkat çekti.
Açmış olduğu kültür evinde her gün onlarca kişiyi misafir eden Göktepe, gençlere tarihlerine ve kültürlerine sahip çıkmaları tavsiyesinde bulundu.
İLKHA mikrofonlarına hayat hikâyesini anlatarak sözlerine başlayan Göktepe, “Ben 1952 Şanlıurfa doğumluyum. İlk ve ortaokulu Urfa’da okudum. 1974 yılında Kıbrıs çıkarması yapılırken askere gittim. 1976 yılında askerden döndükten sonra, Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünde göreve başladım. 37 yıllık devlet memurluğunun ardından; sokak aralarında gezmek, kahve köşelerinde zehirli havayı teneffüs etmek yerine imkânım nispetinde kültür evi açtım. Kültür evine bir kütüphane kurdum. Şanlıurfa ile ilgili malzemeler getirdim. Geçmişimizle ilgili ne varsa bulmaya çalıştım. Karınca kararınca burada Urfa'yı tanıtıyorum. Gelen öğrencilere, misafirlere, turistlere yabancı dilim olmamasına rağmen anlaşarak da olsa Urfa sevdasını anlatmaya çalışıyorum.” diye konuştu.
“Gayemiz ülkemizi daha güzel ve iyi bir şekilde anlatmaktır”
Küçükken çok zor şartlar altında eğitim gördüğüne değinen Göktepe, “İlkokulda okurken ülkemiz fakir bir durumdaydı. Ayağımızda yamalı naylon bir cankurtaran ayakkabı, üstümüzde yamalı bir siyah önlük vardı. Biz bu halde babamızdan haftada 25 kuruş alarak okula giderdik. Okuldan mezun olduk. Rabbime şükürler olsun okuduk, çocuklarımızı okutup, evlendirdik. Bu ülkenin büyüklerinden de Allah razı olsun. Kim bu ülkenin gelişimine katkıda bulunuyorsa, Rabbim onlara da kolaylıklar sağlasın. Gayemiz, ülkemizi daha güzel ve iyi bir şekilde anlatmaktır. Benim sevdam Urfa’dır.” ifadelerini kullandı.
“Her çeşit imkânımız var ama maalesef toplumda şükür kalmamış”
Kültür evindeki çalışmaları ile ilgili bilgi veren Göktepe, “Ben burada yağlı boya ve karakalem resim yapıyorum, Urfa ile ilgili mahalli ağızla şiirler yazıyorum. Urfa’nın kültürünü, yaşamını, folklorunu, yemek çeşitlerini, Urfa kültürü ile ilgili ne varsa burada anlatıyorum. Biz öyle bir nesiliz ki, buzdolabını görmeden büyüdük. Bizim anamız yemek yapardı. Artan yemekleri ekşimesin diye kovaya koyarak su kuyusuna sarkıtırdı ki kuyu soğuk hava deposu görevi görsün. Bayat yemekleri ertesi akşam da yerdik. Maşallah şimdi herkesin altında arabası var, belinde silah var, her çeşit imkânlarımız var; ama maalesef toplumda şükür kalmamış. Kültür evimde şu anda 300 tane Urfa'nın, Doğu’nun, Anadolu'nun hatta yabancı ülkelerin kültürünü yansıtan halılar var. 800 adet Urfalı mahalli sanatçıların kasetleri var. 2 bin adet film arşivimiz var. 300'e yakın tesbihimiz var. Para koleksiyonumuz, eski günlerden kalma gaz ocakları, lambalar, löküsler, fanuslar var. Yani geçmişte bizim ihtiyacımızı karşılayan malzemelerin hemen hepsi bugün burada mevcut.” diye konuştu.
“Gayemiz daha güzel bir Urfa, daha güzel bir Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesidir”
Amacının Şanlıurfa’nın ve bölgenin en güzel şekilde tanıtılması olduğunu sözlerine ekleyen Göktepe, “Dışarıdan, Anadolu'dan, yurtdışından, şehir içinden, üniversiteden öğrenciler buraya geliyor. Burada oturuyorlar, çayımızı, kahvemizi içerek hem günün yorgunluğunu gideriyorlar hem de Urfa kültürü ile ilgili kendileri ile sohbette bulunuyoruz. Onların bilmediklerini ben anlatıyorum; benim bilmediklerimi de onlar anlatıyor. Birbirimize karşılıklı katkıda bulunuyoruz. Gayemiz daha güzel bir Urfa, daha güzel bir Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir. Fakat bunu yaparken kültürümüzü yaşatmayı unutmamalıyız. Urfa, Siverek, Viranşehir, Birecik, Diyarbakır ve Mardin’in kültürleri bizler için çok önemlidir. Çünkü biz bu toprakların çocuklarıyız bugün Göbeklitepe'nin çıkması dünya tarihini 12 bin yıl geriye götürdü.” diye konuştu.
“Doğu doğrudur, güneşin doğduğu yerdir, tarihin doğduğu yerdir, insanların doğduğu yerdir”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yılı Göbeklitepe yılı olarak açıkladığına dikkat çeken Göktepe, “Şanlıurfa'da, Göbeklitepe’nin aynısı Göbeklitepe standartlarında, 15 tane açılmamış ve kazısı yapılmamış yerler var. Bu tarihi yerler yerin dibinde duruyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız bu yılı Göbeklitepe yılı ilan etti. Bu durumdan hepimizin, ilçelerimizin, çevre illerimizin faydalanması gerekir. Gelen misafirleri daha iyi ağırlamalıyız, yöresel yemeklerimizi, giysilerimizi, folklorumuzu, adet ve ananelerimizi, örfümüzü onlara göstermeliyiz. Doğu'nun insanının misafirperverlik yönünü bunlara anlatmalıyız. Doğu’yu yanlış algılıyorlar. Doğu, yanlış değildir. Doğu, doğrudur, güneşin doğduğu yerdir, tarihin doğduğu yerdir, insanların doğduğu yerdir. Onun için elimizden geldiği kadar gelen misafirlerimize karşı kırıcı değil, yapıcı olmalıyız. Şehrimizi, komşularımızı ve ülkemizi daha güzel göstermeliyiz. Gayemiz daha güzel bir çevre ve insanlıktır. Bu konuda duyarlı olmalıyız. Buraya gelecek misafirleri en güzel şekilde ağırlamamız gerekir. Sadece Balıklıgöl'e götürmekle ve ciğer kebabı yedirmekle olmaz. Gelen misafirleri Harran'a, Şuayip şehrine ve Göbeklitepe'ye götürmeliyiz. ” diye konuştu.
“Halfeti’de yetişen ‘Karagülümüz’, Birecik'te ‘Kelaynak’ kuşlarımız, Siverek'te ‘kayak merkezimiz’ var”
Şanlıurfa’nın tarihi ve kültürü ile önemli bir kent olduğuna vurgu yapan Göktepe, “Bizim çok fazla muazzam kültürel miraslarımız var. Mesela ilçelerimize baktığımız zaman dünyada yalnızca Halfeti’de yetişen ‘Karagülümüz’, Birecik'te ‘Kelaynak’ kuşlarımız, Siverek'te ‘kayak merkezimiz’ var. Biz oralara gitmiyoruz ama bunlar bizim öz değerlerimizdir. Bunları kullanmalıyız, buraları insanlara sevdirmeliyiz, İnsanlara Doğu insanlarının güzelliğini anlatmalıyız. Gerekirse evimizde misafir etmeliyiz, cebimizden harcayarak yemek yedirmeliyiz. Çok samimi bir hava içerisinde gelen ve giden misafirleri karşılamamız lazım. Burası kadim şehirdir, burada kadim medeniyetler yaşamıştır. Harran üniversitesi; Harran kazılarında dünyanın ilk İslam Üniversitesi olduğu ortaya çıktı. Urfalıların çoğu bu durumu bilmiyor. Kültürel değerlerimizi, kültürel ve tarihi eserlerimizi, müzelerimizi en güzel şekilde anlatmalıyız. Bunu yaparken de gelen yabancı misafirlerin dillerini bilen kaç tane elemanımız var? Almanca, Fransızca, İngilizce yabancı dil bilen eleman yetiştirmeliyiz. Doğu’yu ve Güneydoğu en iyi şekilde anlatabilecek insanlar bize lazım.” ifadelerini kullandı.
“Şimdi her şeyimiz var; buzdolabımız, çamaşır makinemiz, ne istersen var; ama kanaat ve insanlık yok”
Şanlıurfa’daki çocukluk günlerini anlatan Göktepe, eski günlerde fakir ama mutlu olduklarını belirterek, “Urfa'da 22 bin üniversite öğrencisi okuyor. Uçak seferlerini artırmalıyız. Buraya gelen misafirler ve öğrencilerimiz için daha çok yurtlar yapmalıyız. Kültürümüzü, değerlerimizi öne çıkarmalıyız. Bunlar yapılırsa Doğu ve Güneydoğu'nun makûs kaderi değişecek İnşallah. Daha güzel yerlere geleceğiz, daha güzel imkânlara sahip olacağız, şehirlerimiz ve ilçelerimizde daha zengin olacaktır. Eskiden kuru ekmeğin üzerine Fırenk suyu sürer, üzerine de biraz isot serperdik. Niye? Hepimiz fakir aile çocuklarıydık, kanaatkârdık. Eski Urfa şu andaki görünen Urfa değildi. Urfa; Sarayönü kısmı, Harran Kapısı Mezarlığı, Beykapısı ve büyük yoldan oluşuyordu, başka da Urfa yoktu. Çocukluğumuz, delikanlılığımız ve gençliğimiz çok güzel bir şekilde geçti. Komşularımıza saygıda kusur etmezdik. Komşularımızdan birini kahvede görsek kahvenin önünden geçmezdik. Babamızın arkadaşını bir yolda gidiyorsa oradan geçmezdik. Hepimiz terbiyeli ve edepliydik. Ama biz bu kültürü yok ettik. Şimdi her şeyimiz var; buzdolabımız, çamaşır makinemiz, ne istersen var; ama kanaat ve insanlık yok. Apartmanlar çıktı hayır ve bereket bitti. Niye bitti? Daha iyi yaşamak hakkımız değil mi? Biz insanlığımızı unuttuk. Urfa büyüdükçe göç aldı, göç aldıkça kendi öz benliğini kaybetti.” diye konuştu.
“Ermeniler, Süryaniler, Hristiyanlar, Müslümanlar hepsi beraber bir arada otururduk”
Eskiden Şanlıurfa’da birçok dinin barış içesinde yaşadığına değinen Göktepe, “Mesela 200 sene önceki Şanlıurfa'da; Ermeniler, Süryaniler, Hristiyanlar, Müslümanlar hepsi beraber bir arada oturuyordu. Bir gün bir tanenin çocuğu bir tane çocuğun kafasını kırmadı. Çünkü komşuluk hatırı vardı. Ramazanlarda hayatlı evlerde otururduk. İkindiden sonra rahmetli annem avluyu sular, süpürür, yıkardı. Sofrayı sererdi. Her evde muhakkak etli köfte, mercimek çorbası ve hükmüne göre bostana ya da salata olurdu. Tam ezana 5 dakika kala kapı çalınırdı. Kapıyı açtığımızda komşumuz 20 kapı öteden bir tepsiye koyup bize yemek getirirdi. Sen de onu boş çevirmez, sende bir tepsiye ya da onun tepsisine o günkü yemeğin ne varsa koyar gönderirdin. Daha sonra diğer komşular da getirirdi. Bakardın ki, sofrada 40 çeşit yemek oldu. Hep beraber camiye giderdik, teravih kılar gelirdik. Birisi ölse ya da hasta olsa giderdik. Ama maalesef bugün biz de başka şehirlere benzedik. Neredeyse mezarlıkta taziye sahibine başınız sağ olsun deyip, çekip gidecek duruma geldik. Yine de çok şükür Doğu’da, Güneydoğu’da ve Urfa’mızda 3 gün boyunca taziyeler yapılıyor. İlk bayram ve son bayram âdetini devam ettiriyoruz. Bazı örflerimiz devam etmesine rağmen kültürümüz yozlaştı. Çok kültürlü şehrin yaşantısını bilen İnsanların çoğu öldü. Bu konuda kitaplar da yazılmadı. Bu konularda bilgi sahibi olan birkaç kişi kaldı. Onlar da ölürse, Urfa'nın kültürünün de onlarla birlikte ölmesinden korkuyorum. Urfa bu değildi, biz bu hale getirdik, yazıklar olsun bize…” ifadelerini kullandı.
“Kitap okuyan bir milletten kötülük peyda olmaz”
Gençlere örf ve kültürlerine sahip çıkmayı, büyüklerine karşı saygılı olmayı tavsiye eden Göktepe, “Önce gençlere büyüklere karşı saygılı olmayı, birde kitap okumayı tavsiye ediyorum. Kitap okuyan bir milletten kötülük peyda olmaz. Biz kitap okumuyoruz. Evde herkesin elinde akıllı mı, akılsız mı(!) telefon var. Hanımın elinde, oğlanın elinde ve kızın elinde bir tane telefon var. Birbirimizle konuşmayı unuttuk. Evimize bir misafir geliyor. Misafir hoş geldikten sonra internet şifresini soruyor. Eskiden oturur, birbirimize hikâyeler anlatırdık. İnsanlar ağırlanır, meseleler anlatılırdı. Birbirimizi, anamızı, babamızı, dayımızı ve teyzemizi sorardık. Şimdi birbirimizin hastalarını soramayacak hale geldik. Kanlar su oldu. Gençlere tavsiyem örfünüze ve kültürünüze sahip çıkın ve kitap okuyun.” dedi. (Abdurahman Uğurlu-İLKHA)