Gaziantep'te "Mustazaflar Haftası" programı düzenlendi
Mustazaflar Cemiyeti Gaziantep Şubesince "Dünya Mustazaflar Haftası" münasebetiyle düzenlenen programda, Müslümanların tekrar yeryüzüne hakim olabilmesinin tek yolunun Allah'a hakkıyla kul olmaktan ve Kur'an'a sımsıkı sarılmaktan geçtiği vurgulandı.
Dünya mazlumlarının yaşadıkları zulümlere dikkat çekmek amacıyla 16-23 Mart tarihleri arasında ilan edilen "Dünya Mustazaflar Haftası" münasebetiyle Mustazaflar Cemiyeti Gaziantep Şubesi tarafından program gerçekleştirildi.
Bir düğün salonunda düzenlenen ve sunuculuğunu Recep Fidancı'nın yaptığı program, Hafız Talha Kaplan'ın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Programın açılış ve selamlama konuşmasını Mustazaflar Cemiyeti Gaziantep Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Kemal Altunbaş yaptı.
Tarihin, hak ile batılın, Mustazaf ile müstekbilerin mücadelesi ile geçtiğine ve dünya var oldukça da bu mücadelenin devam edeceğine dikkat çeken Altunbaş, bu mücadelede kimi insanların hak tarafta kimi insanların da batıl tarafında yer aldıklarını söyledi.
Altunbaş, bugün dünyanın dört bir tarafında, Müslümanların her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe uğradığına şahit olduklarını belirtti.
Dünya mazlumlarını konu alan sinevizyon gösterimiyle devam eden programda kürsüye çıkan Molla Mehmet Emin Baytar, dünyadaki zulmün son bulması için Müslümanların şuurlu bir şekilde dinlerine sarılıp İslam vahdetini sağlaması gerektiğini vurguladı.
"Koskoca bir İslam ümmetini paramparça ettiler"
Emperyalistlerin İslam coğrafyalarında insanları mezhepler ve ırk üzerinden fırkalara böldüklerini ve bu şekilde İslam ümmeti arasına nifak tohumları ektiklerini belirten Baytar, "Sen Türk'sün, Arap'sın, Kürt'sün, Zaza'sın, Fars'ın, Endonezyalısın, Afganistanlısın, her birinizin kendi kendinizi yönetme hakkı sizin annenizin ak sütü gibi helaldir' diyerek koskoca bir İslam ümmetini paramparça ettiler. Bunu yaparken siz zannediyor musunuz ki her bir ırkın, mezhebin hayrına olacağı, onların faydasına olacağı, onların iyiliğine olacak şekilde düşündüler? Asla böyle değil. Bunu yerli işbirlikçileri sayesinde yaptılar. Bu Firavuni sistemin, müstekbirlerin toplumları Mustazaflaştırmak için kullandıkları bir yöntemdir ve bunu da çok başarılı bir şekilde uyguladılar." dedi.
"Sonra ne yaptılar? Toplumları güzel bir şekilde fırkalara böldükten sonra, İslam ümmeti başta olmak üzere farklı farklı anlayışlar üzerinden rahmet olması gereken farklılıkları ne yazık ki cehennem ortamına çevirebildiler." diyen Baytar, şöyle devam etti:
"Mezhepler, meşrepler farklı farklı İslami hizmet alanları üzerinden bunları birbirine düşman kılmak, birbirleriyle çekiştirmek, birbirinden koparıp tefrikaya düşürmek suretiyle bu melanetlerini çok rahat bir şekilde icra ettiler. Bunu başardıktan sonra da bu tahakkümlerini çok daha güçlü bir şekilde sürdürüp bu halkların iliğini emmek ve sömürebilmek için bir başka aşamaya geçtiler. Onların bir kısmını zayıf düşürdüler. Mal varlıklarını ellerinden aldılar. Düşüncelerine ve mefkurelerine ipotek koydular. Beyinlerini dumura uğrattılar. Bu şekilde onları, mustazaflığı kabul etmeye zorladılar. İslam toplumlarında oluşturulmak istenen bu mustazaf profili bugün itibariyle beyinleri dumura uğratmak, düşünceleri ipotek altına almak suretiyle kullanılan teknikler, taktikler… 1-2 gün önce Çanakkale zaferinin yıl dönümü kutlandı. Bu topraklara müstekbirler hakim olmasın diye 250 bin insan, mümin ve Müslüman o topraklarda canlarını ve kanlarını vererek… O gün Çanakkale gemiler ile geçilmedi ama bugün bankalar, iffetsizlik, tefecilik ve sözüm ona demokrasi aracılığıyla, bilimum küfür düşünceleri ve zulüm düşünceleri aracılığıyla emperyal güçler memleketimize kontrol altına almamışlar mı? Bizleri Mustazaf duruma düşürmemişler mi?"
Baytar, "Ama bir başka sınıf Mustazaf vardır ki bütün taktiklere rağmen, bütün uygulamalara bütün stratejilere rağmen Allah'a boyun eğmiş, Allah'a ram olmuş, Allah'tan başkasına boyun eğmemiş, zulmü kabul etmemiş, zalimin zulmüne karşı durmuş, zalimin kara yüzüne yumruk çalmış, bir grup bir kesim vardır ki Allah-u Teâla bunları izzetli olarak tanımlamış, cennette de nimetlenecek olan kullarından sayacak, aynı şekilde yeryüzüne vârisi olacak olan kesim de budur. İşte biz yeryüzündeki o Mustazaflara yani Allah'a kulluk etmiş, zulmü kabul etmemiş, zalime boyun eğmemiş, zalimi bütün taktik ve stratejilerine karşı başkaldırmış Allah'ın adı yücelsin diye mücadele vermiş, zindanlara girmeyi, hicret etmeyi ve idam edilmeyi göze almış, Allah'ın mescitlerinde kaleşnikoflarla taranmayı göze almış ama buna rağmen Allah'a kulluktan vazgeçmemiş olan insanlara ve topluluklara Allah-u Teâla 'biz onlara iyilikte bulunmak istedik. Onlara nimetimizi vermek istedik ve onları yeryüzünde toplumlara ve topluluklara imamlar kılacağız, onları yeryüzünün varisleri kılacağız' diyor." şeklinde konuştu.
"Eğer bugün İslam ümmeti paramparça ve dağınık bir halde ise bunun tek sebebi Allah'a layıkıyla kul olamadığımızdan dolayıdır" diyen Baytar, "Bütün Mustazaflığımızla birlikte eğer ki biz toplumlar için imamlar olmak istiyorsak, Allah'ın lütfu gereği yeryüzünün varisi olmak istiyorsak tek bir çözüm yolu var. Onu da Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de 'Ey müminler! Hangi ırktan, hangi mezhepten ve hangi mezhepten olursanız olun hangi hizmet alanında olursanız olun fark etmez. Topyekûn Allah'ın ipine sarılın ve parçalanmayın, tefrikaya düşmeyin' diyor. Bunu yakaladığımız, bunu idrak ettiğimiz, bunu yaşadığımız ve bunu yürürlüğe koyduğumuz gün yeryüzünün varisleri Müslümanlar rehberleri, önderleri ve hakimleri Allah'ın veli kulları olacaktır." diye konuştu.
Program Mustazaflar Cemiyeti Gençlik Komisyonun Şehit Ahmet Yasin ve Said Nursi'nin hayatını konu alan skecin ardından sona erdi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)