Çanakkale Savaşı'nda Kürdler var mıydı?
Doç. Dr. Oktay Bozan, 18 Mart Çanakkale Zaferinin yıldönümü nedeniyle son zamanlarda, "Çanakkale Savaşı'nda Kürdler var mıydı?" sorularına açıklık getirdi.
Doç. Dr. Oktay Bozan, 18 Mart Çanakkale Zaferinin yıldönümü nedeniyle son zamanlarda, "Çanakkale Savaşı'nda Kürdler var mıydı?" sorularına açıklık getirdi.
İLKHA'ya konuşan Bozan, tıpkı diğer etnik unsurlar gibi Kürdlerin de Çanakkale Savaşı'nda bulunduğunu ancak savaşın "ümmetin birlikte elde etmiş olduğu son başarı" olarak bilinmesi gerektiğini vurguladı.
Çanakkale Savaşı'nın, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Devleti'nin savaştığı 10 cepheden biri ve en önemlisi olduğunu belirten Bozan, İtilaf Devletlerinden İngiltere ve Fransa'nın, özellikle Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul'u ele geçirmek, Osmanlı Devleti'ni saf dışı bırakmak ve böylece müttefiki oldukları Ruslara yardım etmeyi ve kısa yoldan Birinci Dünya Savaşı'nı sonuçlandırmayı amaçladığını hatırlattı.
Bu amacı karşı Çanakkale cephesinin açıldığını belirten Bozan, "Bu cepheden elde edilen başarının sonucu Birinci Dünya Savaşı'nın seyrini ciddi anlamda değiştirmiştir. Birinci Dünya Savaşı döneminde İngiltere ve Fransa beklenmedik bir hezimetle karşılaşmış oluyor. Bugün açısından dünyanın en ciddi teknolojisine, savaş silahlarına sahip olan bu ülkelerin orada, teknolojik olarak çok geri kalmış ülkede, ağır bir hezimete uğradığını, çamura saplandığını görüyoruz. Bu açıdan Birinci Dünya Savaşı'nın 1-2 yıl uzamasına, İtilaf Devletlerinin alternatif yöntemler arayışına girmesine ve Rusya'da bir rejim değişikliğine, Avrupa ülkelerinin saf değiştirmesine, Almanya'nın safında savaşa katılmasına yol açmıştır. Dolayısıyla bu savaş genel olarak böyle bir etki oluşturmuştur." dedi.
"Her etnik unsurun cephede izlerini sürebiliyoruz"
"Çanakkale Savaşı'nda kimler vardı, diye baktığımızda Çanakkale Savaşı, Osmanlı Devleti'nin en önemli savaşıdır." diyen Bozan, "Zira bu, ümmetin son savaşıdır. Bu savaşa bakıldığı zaman hakikaten Osmanlının gönül coğrafyasında bağlantılı olan her kesimin, etnik unsurun, dinin, grubun bu cephede izlerini sürebiliyoruz. Çanakkale'deki mezarlığa gidip baktığımızda bir Saraybosnalıyı, Halepli, Yemenli, Diyarbakırlıyı çok rahat görebiliyoruz. Zira Çanakkale başarısı, ümmetin ya da Osmanlı Devleti'nin bir arada bulunduğu ve elde etmiş olduğu son başarı diyebiliriz." ifadelerini kullandı.
Çanakkale cephesinde hiç şüphesiz hâkim gövdenin Türkler olduğunu belirten Bozan, ama bunun yanı sıra Osmanlı tebası olan bütün diğer Müslüman halkların da bu cephede bulunduğunu ifade etti.
Bozan, "Arapları, Kürdleri, Çerkezleri, Gürcüleri, Müslüman olan bütün unsurları görüyoruz ki, Osmanlı Devleti o dönemde cepheye sevk edilen insanları etnik gruba göre tasnif edilip gönderilmiyordu. Öyle bir tasnif yok zaten. 'Şu kadar Türk, Çerkez, Kürd katıldı' şeklinde bir tasnifi doğrusu bulup çıkarmak pek mümkün değildir. Bunun yanı sıra Hristiyanlardan, Ermenilerden de insanların olduğunu görüyoruz. Yahudi taburu var, bunu görmek mümkün. Dolayısıyla o gün için, Osmanlı coğrafyasında bulunan bütün halkların Çanakkale'de bulunduğunu görmek mümkün ki burada da yadırganacak bir şey yok. Çünkü bu bir vatan savunmasıdır. O açıdan bu cephede tüm unsurların bulunduğunu görüyoruz. Ümmetin son savunma savaşı açısından bakıldığını anlıyoruz. Zira bütün teba; Çanakkale geçilirse hilafetin sonu olacağı, İstanbul'un bir İmparatorluğu'nun başkenti olmaktan çıkacağı, yeryüzündeki o dönemdeki tek İslam devleti hâkimiyetinin son bulacağı kaygısı var." diye konuştu.
Çanakkale Cephesiyle ilgili tartışılan bir diğer konunun da "Cephede Kürdler çok muydu az mıydı?" tartışması olduğunu söyleyen Bozan, "Çanakkale, genel olarak Kürdlerin yaşadığı coğrafyaya uzak. Doğu ve Güneydoğuya baktığımız zaman uzak bir coğrafya. Ama şu hataya düşmemek lazım, Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya Savaşı'nın ya da Milli Mücadelenin tamamı demek değildir. Birinci Dünya Savaşı'nda on cephe var. Milli Mücadele'de Batı Cephesi, Güney Cephesi ve Doğu Cephesi var. Dolayısıyla belki Çanakkale'de sayı olarak az olabilir. Bu, coğrafi bir durumdur. Dolayısıyla 'Kürdler Çanakkale'de azdı' diyenlerin tarih bilmedikleri ya da coğrafya bilmediklerini görüyoruz. Zira Kürdlerin yaşadığı bölge, Çanakkale'ye uzak bir bölgedir. Bu nedenle Çanakkale'de az olabilir ama Kafkas, Güney, Filistin ve Irak cephesinde bunların sayılarının daha fazla olduğunu, Sarıkamış'ta fazla olduğunu söyleyebiliriz. Bu neden kaynaklanıyor? Mesela Ortadoğu bölgesinden ya da Marmara bölgesinden fazla olması devletin ekonomik ve lojistik olarak oraya asker sevk etmesinin kolaylığından kaynaklanıyor. Yoksa Kürdler azdı-çoktu tartışması üzerinden Kürdlerin vatandaşlığını sorgulamamız çok doğru ve yerinde bir tercih değil." diye konuştu.
Kürdlerin 1071 Malazgirt savaşından sonra Türkler ile beraber var olduğunu, Başkomutanlık Meydan Muharebesine kadar Türklerin olduğu hemen hemen her savaşta Kürdlerin de yer aldığını, ortak bir kader Birliği'ne tabi olduklarının görüldüğünü aktaran Bozan, "Nitekim Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş işgal edildiği zaman, Diyarbakır'da, Mardin'de mitinglerin yapıldığını ve buna tepki koyduğunu görüyoruz. Benzer şekilde işgal edildiği zaman Diyarbakır'da 5 tane miting yapılıyor ve bu mitinglerin ortak teması şu: 'Biz bu oyuna müsaade etmeyeceğiz, yapılanlara seyirci kalmayacağız ve kanımızın son damlasına kadar bu işgalleri durdurmak için mücadele edeceğiz' tezi işlenmiş oluyor. Aynı şekilde 1920'li yıllarda özellikle bu toplumu bölmeye çalışan Kürt Teali Cemiyeti'nin önde gelenlerine karşı, bu bölgede yüzlerce miting yapılmak suretiyle yüzlerce telgraf İstanbul'a, Ankara'ya yada büyük devletlerin başkentlerine çekilmek suretiyle bu toplumun birlik ve bütünlüğüne bir tarihsel gönderme yapıldığını görmek mümkün değildir." ifadelerini kullandı.
Bozan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bundan hareketle şunu söyleyebiliriz: 2 marjinal kesimin söylediği; biri diyor ki 'Kürdler zorla savaşa götürüldü.' Bunu daha çok Kürd ayrılıkçılar söylüyor. Bir başka unsur ise diyor ki; 'Kürdler yoktu.' Her ikisinin de bir uç olduğunu, Kürdleri gerçekten ciddi anlamda kötü bir konuma sokmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Kürdler, ne zorla götürüldüler ne de bu işte gönülsüzdüler, diyemeyiz. Türklerin olduğu her yerde Kürdlerin de var olduğunu, bizzat mücadelenin içerisine girdiklerini, halifeliği ve devleti korumak adına büyük bir çaba gösterdiklerini, bunu Milli Mücadelenin tüm tarihi boyunca ve Osmanlı tarihi boyunca görmek mümkündür.
Bu açıdan dönemin kaynaklarına, Çanakkale'de şehid olan insanların doğum yerlerine, harp tarihi mecmualarına, Genelkurmay arşivlerine baktığımız zaman Kürdlerin de bulunduğunu, mücadele ettiğini söyleyebiliriz." (Ramazan Zeren- İLKHA)