"Katliamın kökü geçmişe dayanan bir öfkenin yansımasıdır"
Yeni Zelanda’daki Camii saldırısına ilişkin açıklama yapan Siirt'teki STK temsilcileri, söz konusu katliamın kökü geçmişe dayanan bir öfkenin yansıması olduğuna vurgu yaptılar.
Yeni Zelanda'da onlarca Müslümanın şehid olduğu ve yaralandığı camii saldırılarına ilişkin açıklama yapan Siirt Eğitim Bir-Sen, Memur-Sen, ÖĞDER ve İHH temsilcileri, söz konusu katliamın kökü geçmişe dayanan bir öfkenin yansıması olduğuna vurgu yaptılar.
Menfur saldırıda onlarca Müslümanın şehid edilmesi ve bir o kadarının da yaralanmasının bütün Müslümanları derinden üzdüğünü belirten STK temsilcileri, organize bir şekilde gerçekleştirilen bu terör saldırısının, Batı'nın yürüttüğü İslam düşmanlığı kampanyalarının tarihe geçen en acı tezahürlerinden biri olduğunu belirttiler.
"Saldırılar Müslümanlardaki tepkisizlikten kaynaklanıyor"
Bütün Müslümanların Avrupa'da potansiyel bir düşman olarak görüldüğünü dile getiren ÖĞDER Şube Başkanı Murat Kalkan, bu tür saldırıların Müslümanlara karşı Avrupa'da bir alışkanlık haline geldiğini ifade etti.
Kalkan, "Bu onlarda ki cesaret acaba Müslümanlarda ki tepkisizlikten mi kaynaklanıyor? diye düşünmüyor değiliz. Özellikle bu haberi izlediğimiz zaman adam çok rahat bir şekilde silahlarını arabadan alıp canlı yayın yapmak sureti ile müzik dinleyerek bir camiye giriyor. Camide ibadetlerini yapan iki guruba ateş ederek 50'ye yakın Müslümanı şehid ediyor. Bu katliam Müslüman camialar tarafından kabul edilebilir bir durum değildir. Bu katliamı gerçekleştiren şahıs, daha önceden sosyal medya aracılığı ile Müslümanlara olan kini kustuğunu da biliyoruz. Daha önceden yayınladığı manifesto da, Müslümanların boğazın diğer tarafına gelmeleri durumunda, 'Biz sizi burada yaşatmayız, İstanbul'a (Konstantin'e) gelir ve minarelerinizi yakarız.' diyerek içindeki o barbar Hristiyanlık duygusunu dışa vuruyor." dedi.
"Batı Müslümanları potansiyel bir düşman olarak görülüyor"
Bu caninin sosyal medyada ki paylaşımları bu kadar açık ve net iken, Yeni Zelenda hükümet yetkililerince fark edilmemesi ve buna herhangi bir önlem alınmamasının akıllarda kalan bir soru işareti olduğuna dikkat çeken Kalkan, "Bu olaylar herhangi Müslüman bir ülkede veya bizim ülkemizde gayri Müslümlere böylesi bir saldırı olmuş olsaydı! Şu anda kıyamet kopardı. Tüm Hristiyan batı ve Avrupa ayaklanırdı ama camide katledilen 50 şehid olmasına rağmen Türkiye dışında bir ses çıkaran yok, çıkıyorsa da çok cılız bir ses var. Maalesef bu tür katliamlara baktığımızda 'Tanrı' adına gerçekleştirdiğini iddia eden hunharca saldırılarla karşı karşıyayız ve şu anda onlar için bütün Müslümanlar potansiyel bir düşman olarak görülüyor. Bu saldırıları esefle karşılıyor ve kınıyoruz. Tabi kınamak sadece sözle değil, Müslümanların meydana inmesi gerekiyor. Mısır'da da 9 gencimiz idam edildi ama Amerika bu idamlar için 'Mısır haklıdır.' dedi. Bu idamlar başka yerlerde olmuş olsaydı, Amerika ve Avrupa Birliği kıyameti koparacaktı. İnşallah bu şehidler Müslümanların uyanışına vesile olacaktır." ifadelerini kullandı.
"Bu katliamın kökü geçmişe dayanan bir öfkenin yansımasıdır"
Eğitim Bir-Sen Siirt Şube Başkanı Murat Şeker, 16 Mart 1988'de gerçekleştirilen dünya tarihinin en vahşi katliamlarından biri olan Halepçe katliamının anlaşılmadan bu katliamında anlaşılamayacağını belirterek, bu katliamın kökünün geçmişe dayanan bir öfkenin yansıması olduğunu söyledi.
Şeker, "Biliyorsunuz yarın Halepçe katliamının yıl dönümü. Halepçe'yi, Yemen'i, Suriye'yi veya Afrika ülkelerinde Müslümanların yaşadığı acıyı anlamadan Yeni Zelenda katliamını anlayabileceğimizi zan etmiyorum. Çünkü düşmanın bile bize yapmadığını bizler birbirimize yapıyoruz. Bizler önce Müslüman olmanın şuuru ile bilinçlenmeliyiz ki bir başkasına kendimizi doğru tanıtabilelim. Biz, birbirimizi öldürdükçe bize terörist adını verdiler. Aslında kökten dinci olanlar onlar olmalarına rağmen bize fundamentalist yakıştırmasını yaptılar. Bizi önce kökten dinci yaptılar, akabinde terörist ilan ettiler. Sonrasında da teröristi öldürmeyi mubah saydılar. Bu çağdaş dünyanın bir desturu oldu. Biz, birlik olmazsak eğer, 'Onlara karşı yapabileceğimiz bir şey yoktur.' diye düşünüyorum. Bu katliamın kökü geçmişe dayanan bir öfkenin yansıması, bu katliamı yapan kişi eski Osmanlı padişahını öldüren Sırp asıllı şahsın adını silahın üzerine yazdığı görülüyor. Demek ki bunlar bilinçli bir öfkenin yansımaları." şeklinde konuştu.
"Bu katliam bilinçli olarak hayvanileştirilen bir eğitim sisteminin ürünü"
Bu katliamı basit bir terörist saldırı olarak görmediğini belirten Şeker, saldırının vahşi bir medeniyetsizliğin ürünü olarak algılanması gerektiğini söyledi.
Şeker, " Medeniyetsizliğe karşı da yekvücut olmamız lazım. İttihadı İslam şart. Bu saldırıyı lanetliyoruz. Bir eğitimci olarak, aslında bu insanların eğitildiğini ama bu kadar çok cehaletin de tedrisatla mümkün olacağını görüyoruz. Çünkü bu vahşiliği hayvanlar dahi yapmaz. Bu katliamın bilinçli olarak hayvanileştirilen bir eğitim sisteminin ürünü olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar onlar bizleri terörist olarak görse de bizler, eğer yaşantı yoluyla kendimizi örnek olarak gösterebilir ve birbirimizi öldürmekten vazgeçersek istikbal yine İslam'ın olacaktır. Müslümanlar sekülerleşti, artık daha konformist yapılarımız var ve dünyayı düşünüyoruz. Bir başkasının derdiyle dertlenmiyoruz. Birde Müslüman olan mülteciye karşı dahi kavmiyetçi bir yaklaşım sergiliyoruz. Örneğin; Suriyelilere bir 'Defolun.' diyebiliyoruz. Bu kavmiyetçiliğin tuzağından kurtulmak ve ümmet bilincini yaşatmak gerekiyor. Allah şehidlerimize gani gani rahmet etsin, onların ölümü dahi İslam'a hizmet edecektir. Onlar şehid oldu ama Müslümanlara vurulan terörist yaftasının ters tepeceğini, bu saldırıları ne kadar istemesek, ne kadar içimiz yansa da Allah'ın izni ile İslam'a güç verecektir." diye konuştu.
"Diğer dinlerin mensupları da bu katliama karşı çıkmalıydı"
İHH gençlik Kolları Başkanı Başar Ekinci, katliamın hunharca ve bir insanın asla yapamayacağı bir şekilde yapıldığına dikkat çekti.
Ekinci, şöyle konuştu:
"Bugün maalesef çok üzücü bir haberle karşı karşıya kaldık. Aslında bugünün anlamı Müslümanlar için çok önemli. Çünkü cuma günü Müslümanlar için mübarek bir gün. Müslümanlar, cuma günleri için özel bir hazırlık yapar ve camilere akın ederler. Maalesef sabah saatlerinde aldığımız bu acı haber günümüze gölge düşürdü. 50 kardeşimiz şehid edildi. Üzülüyoruz, Müslümanlar, Müslüman ülkeleri bu katliama sessiz. Aslında bu katliama sadece Müslümanlar değil, dünyanın bütün dinlerine mensup insanları da bu katliama karşı çıkmalı ve tepki göstermeleri gerekirdi ama sadece Türkiye'den ses çıkması ve İslam İşbirliği Teşkilatından her hangi bir sesin çıkmaması bizleri daha da üzüyor. Çünkü Müslümanlar yek bir vücut ile ses çıkarsalardı bu katliamların önüne geçilirdi."
"Müslüman liderler siyasi çıkarlarını bir kenara bırakıp yekvücut olmalı"
Müslüman ülkeler bir olmalı ve küffara karşı yekvücut olmaları gerektiğini belirten Ekinci, son olarak şunları kaydetti:
"Müslüman ülkelerin liderleri bu anlamda bütün siyasi çıkarlarını bir kenara bırakıp yekvücut olmalı ve Müslümanlara karşı yapılan bu katliamlara karşı ses çıkarmalıdır. Bu ümmetin genç-yaşlı 50 kardeşi sırf Müslüman oldukları için katledildi. İnsanlık öldü ama Avrupa sessiz. Avrupa'da 12 gazeteci öldürüldüğünde bütün dünyanın sözde liderleri bir araya gelirken, İslam coğrafyasında, Libya, Mısır, Yemen ve Arakan'da akıtılan Müslüman kanları için liderler kılını kıllarını kıpırdatmıyor. Bugün hemen yanı başımızdaki Suriye'yi görüyoruz. Her gün orada bulunan insanların ölüyor olması sanki alışıldık bir hal almış durumda. Korkarım ki bu katliamlar diğer İslam coğrafyasında yaşanacak. Katliamlar da bizlere alışa gelmiş bir durum haline getirilmek isteniyor. Müslümanlar artık uyanmalı, Allah'ın dinini yeryüzüne hâkim kılmak için yekvücut olmalı. İnşallah bu şehitlerimizin kanı âlemi İslam'ın dirilişine vesile olacaktır." (Murat Orhan-İLKHA)