"Bu projeyi emperyalist bir 'Ailesiz Toplum Projesi' olarak görüyoruz"
Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu, İstanbul Sözleşme ile uygulamalarından olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesinin emperyalist bir 'Ailesiz Toplum Projesi' olarak gördüklerini belirterek, aileyi yıkan yasaların kalkması çağrısında bulundu.
Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu tarafından "Aileyi yıkan yasalar kalksın", "İstanbul Sözleşmesi iptal olsun", "6284 sayılı yasa kalksın", "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği insanlığa savaştır" temalı basın açıklaması düzenledi.
Kızıltepe Hububat Ticaret Merkezi Şeyh Şerif Kahraman camiinde Cuma namazı çıkışı düzenlenen basın açıklamasını Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu Başkanı Mehmet Şerif Öter okudu.
Öter, Türkiye'nin 2011 yılında imzaladığı ve 2014 yılından beri yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmenin güdümünde topluma dayatılan "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi"ni ve uygulamalarını insana, insanlığa ve geleceklerine düşman olmaları nedeniyle reddettiklerini söyledi.
Öter, "Devletin adil hakemliğinde, kadın ve erkeğin işbirliği sağlanarak çözülebilecek bir mesele olan kadına yönelik şiddet meselesinden, yeni bir tür 'kadın sömürüsü' icat edilmektedir. Kadını ve kadına yönelik şiddeti sömürerek, şiddeti erkeğe, çocuğa, aileye hatta tüm topluma yönelten bu İstanbul Sözleşmesi, 'kadınlara eşitlik' sloganının altına gizlenip insanın yaratılıştan gelen biyolojik kadınlık ve erkeklik cinsiyetlerini kabul etmeyen; kurgulanmış lezbiyenlik, gaylik, biseksüellik ve translık gibi ahlaken sapkın eğilimleri Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında meşrulaştıran, bu sapkınlıkları yeni nesillere olumlu bir şeymiş gibi dayatan projeleri, TV programlarını, medya yönlendirmelerini, eğitim faaliyetlerini ret ve protesto ediyoruz." dedi.
"Bu projeyi emperyalist bir 'Ailesiz Toplum Projesi' olarak görüyoruz"
İstanbul Sözleşmesi ve uygulamalarının; erkekliği, aileyi ve çocuk merkezli beraberliği patolojik, hastalıklı bir hal olarak gören ve "erkeğe karşı ayrımcılığın, ayrımcılık olarak değerlendirilmeyeceğini" açıkça ilan eden bir sözleşme olduğunun altını çizen Öter, şöyle devam etti:
"Bu minvalde İstanbul Sözleşmesi'ni; erkeğe zulmederek kadından uzak durmaya, erkek kadın arasında rekabet ilişkisi yaratarak aile içi huzursuzluğu ve boşanmaları körüklemeye, toplumları sapkın ve çocuksuz ilişki modellerine yönlendirip nihai olarak bir nüfus kontrol mekanizması inşa etmeye çalışan emperyalist bir 'Ailesiz Toplum Projesi' olarak görüyoruz. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi'nin; evlilik, aile kurma, çocuk yapma niyeti ile kadına yaklaşan erkekleri çok ağır cezalara çarptırarak evlilikten uzak durmaya zorlamasını reddediyor ve kınıyoruz."
"Macaristan Başbakanı Victor Urban bile İstanbul Sözleşmesini imzalamazken Türkiye gibi Müslüman bir toplumda hayata geçirilmeye çalışılmasına hayret ediyoruz"
Öter, açıklamanın devamında "Bir Avrupa ülkesi olan Macaristan'ın Başbakanı Victor Urban bile 'İnsanlar ya erkek ya da dişi olarak doğarlar; toplumsal olarak kurgulanmış cinsiyetten söz etmeyi uygun bulmuyoruz.' diyerek İstanbul Sözleşmesi'ni imzalamayı reddedebilmişken; ucu enseste, pedofiliye, hayvanlarla sekse hatta akla hayale gelmeyen bambaşka sapkınlıklara kadar varan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikalarının, Türkiye gibi Müslüman bir toplumda hayata geçirilmeye çalışılmasına hayret ediyor, 'DUR' denilsin istiyoruz. Victor Urban'ın başbakanlığındaki Macar Hükûmetinin, 'Her ülke kendi geleneksel aile modelini ve her çocuğun bir anne ile bir babaya sahip olma hakkını savunma hakkına sahiptir.' diyerek sözleşmeyi imzalamayı reddetmesini önemsiyoruz. Evet, mesele tam da 'her çocuğun bir anne ve bir babaya sahip olma hakkını savunma mücadelesidir', bunun altını çiziyoruz." ifadelerini kullandı.
"Bulgaristan Gençlik ve Spor Bakanı Slavço Atanasov bu sözleşme zehirli meyve içeren güzel bir şeker gibi; içinde tehlikeli metinler var' diyerek sözleşmeyi imzalamayı reddetmişti"
Bulgaristan Gençlik ve Spor Bakanı Slavço Atanasov'un da İstanbul Sözleşmesi hakkında "İlke olarak, kadınları şiddetten korumak taraftarıyız. Bunu tartışmıyoruz. Fakat bu sözleşme zehirli meyve içeren güzel bir şeker gibi; içinde tehlikeli metinler var" diyerek sözleşmeyi imzalamayı reddettiğini belirten Öter, "Fakat Bulgarlar bunu, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikalarının Bulgaristan'da kurum olarak aileyi neredeyse bitirme noktasına getirdiği bir anda ancak fark edebildiler. Bulgaristan'da doğan her 100 çocuktan 58'i artık nikâhsız, babasız, ailesiz bir ortamda dünyaya geliyor." dedi.
"Bütün dünyaya dayatılan bu uluslararası proje ile evlilik dışı çocuk oranı İzlanda ve Şili'de yüzde 72'ye, İskandinav ülkelerinde, Portekiz'de, Fransa'da yüzde 65'lerin üzerine çıktı." diyen Öter, Fransa'da eşcinsel evliliklerin 4 buçuk senede 50 bin rakamını bulduğunu söyledi.
"Boşanma oranı son bir yılda yüzde 11 artmış!"
Normal nikâhla evlenenlerin sayısı ile "seviyeli birliktelik sözleşmesi" yapanların sayısının hemen hemen aynı seviyeye geldiğini ve evlenenlerin yarısı da tekrar boşandığını ifade eden Öter, şöyle devam etti:
"Türkiye'de de daha bir hafta önce TÜİK'in verdiği resmî raporlara göre, evlenen her 4 çifte karşılık bir çift boşanmış ve boşanma oranı sadece son bir yılda yüzde 11 artmış. Yani 50 senede olabilecek değişim sadece 2014 yılında başlayan şu birkaç senelik süreçte gerçekleşmiş. Unutulmamalıdır ki, aileyi korumak, dağılmış aileleri toparlamaktan çok daha kolaydır. Üstelik aile kurumunu dağıtmış hiçbir ülkenin onu yeniden toparlamayı başardığı görülmemiştir. İstanbul Sözleşmesi'ni; '0' (sıfır) yaşındaki kız çocuklarını bile kadın sayan; 'din, namus, gelenek, örf' veya 'anne/babalık adına çocukların cinsel yaşamına müdahale edilemez' deyip, serbest cinselliği teşvik eden; ancak gayet iyi ve samimi niyetle 18 yaşın altında evlenmeye kalkan erkeği 8-10 yıl tecavüzcüler koğuşuna, eşini ve çocuklarını cezaevi kapılarına mahkûm eden bir sözleşme olduğu için reddediyoruz."
"Birkaç gün evli kalan erkekleri bile ömür boyu nafaka cezası ile cezalandıran bir sözleşme olduğu için de reddediyoruz"
"İstanbul Sözleşmesi'ni; genelevde bir kadının, her gün 15 ila 25 arası erkeği ağırlamasının 'keyif' için olamayacağını algılayamayan hatta bunu 'seks işçiliği' adı altında onurlandırıp teşvik eden; ancak salt kadının beyanı ile erkeği aile içi tecavüzden 18 yıla kadar cezaevine atan bir sözleşme olduğu için reddediyoruz." şeklinde konuşan Öter, İstanbul Sözleşmesi'ni; her türlü sapkın; kadın kadına, erkek erkeğe, toplu seks ortamlarını meşrulaştırıp, sadece birkaç gün evli kalan erkekleri bile ömür boyu nafaka cezası ile cezalandıran bir sözleşme olduğu için reddettiklerini belirtti.
Öter, "İstanbul Sözleşmesi'ni; boşanan babalara kendi çocuklarını haczettiren, defalarca kendi çocuğunu görmek için harç ödettiren, 'ebeveyn yabancılaştırmaları' ile çocukları babalarına düşman ettiren sürece kaynaklık eden bir sözleşme olduğu için reddediyoruz. İstanbul Sözleşmesi'ni; her türlü sapkın, nikâhsız beraberliği, 'normal sağlıklı birliktelik' olarak tanımlayıp anlayışla karşılayan ancak evli erkeği; sapkın, tehlikeli, kötülüğe meyilli bir sadist olarak gören 6284 nolu yasa gibi yasaları içinde barındıran, üstelik bunu hukukun en temel ilkesi olan 'suç ispat edilene kadar, masumiyet' kaidesini iptal eden bir sözleşme olduğu için reddediyoruz." diye dikkat çekti.
Rusya'nın bile bir buçuk senelik bir uygulamanın sonuçlarını fark ettikten sonra, "Bizim için aileyi korumak önemlidir" dediğini aktaran Öter, şunları söyledi:
"Erkeği kendi evinden, çocukları önünde sokağa atan, toplum önünde aşağılayan ve aileleri geri dönülmez noktaya götüren yasanın ısrarla uygulamasını protesto ediyoruz. Bizim de çocuklarımızı sağlıklı bir şekilde büyütebileceğimiz, koruyabileceğimiz aileden başka bir çözümümüz yok! 'Görmüyor musunuz?' diyoruz. Hatırlatırız ki, beraber ihtiyarlayabileceği bir hayat arkadaşı, yaşlandığında sığınabileceği çocukları olmayan yapayalnız kadınlar için de bu dünya Cennet olmayacak. 'Güçlü kadın' mottosuyla ailesi ile bağı koparılmaya, eşi ile rakipleştirilip düşmanlaştırılmaya, çocuktan koparılıp bireysel bir yaşama yönlendirilmeye çalışılan kadın, kapitalist sermaye karşısında yapayalnız ve çaresizdir."
"Süreç böyle devam ettiği takdirde; toplum, erkek, kadın, çocuk, devlet hepimiz kaybedeceğiz. Bundan tek kâr eden elbette çok uluslu kapitalist sermaye olacak." diyen Öter, "Gelecek nesillerin hakkı adına, kendi çocuklarımızın ve torunlarımızın hakkı adına, huzur evlerinde ölüme terk edilmiş ihtiyarların hakkı adına, intihar noktasına gelmiş depresyon hapları müptelası yalnızların hakkı adına, sokaklara terk edilmiş çocukların hakkı adına, geleceğimiz adına, insanlık adına; çocukları, babaları, anneleri ve aileyi savunabilmeliyiz. Aileye savaş açmış, toplumu ve aileyi terörize eden İstanbul Sözleşmesi'nin, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi'nin ve bağlı uygulamalarının Avrupa ülkeleri gibi geri dönülmez aşamalara gelmeden iptal edilmesini istiyoruz. #ÖnceAile #ÖnceAileyiKoru diyoruz." (Mehmet Aslan-İLKHA)