• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Rus zulmüne karşı destansı Çeçen direnişi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Kafkasya, Karadeniz ile Hazar Denizi arasında yüksekliği beş bin metreyi aşan sıradağların ve bu dağların eteklerindeki coğrafyaya verilen addır. Coğrafi konumundan dolayı stratejik bir öneme sahiptir ve Rusya için büyük bir önem arz etmektedir.

Kafkasya; coğrafi açıdan Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya olmak üzere ikiye ayrılır. Günümüzde Kuzey Kafkasya’da Rusya Federasyonu’na bağlı Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar, Adige, Çeçenistan, İnguşetya, Kuzey Osetya ve Dağıstan özerk cumhuriyetleri ile Stavropol ve Krasnodar bulunur. Güney Kafkasya'da ise bağımsız olan Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan cumhuriyetleri yer almaktadır.

Dönemin diğer imparatorlukları gibi feodal bir İmparatorluk olan Çarlık Rusyası’nın en önemli hedefi topraklarını genişletmek olmuştur. Bu doğrultuda hareket eden Çarlık Rusya'sı, şovenist duygularla beslediği emperyalist ordularını, Kafkasya’ya doğru harekete geçirmiştir. Bundan sonra Kafkasya’da işgalci Rus güçleri ile Kafkasyalı halklar arasında sonu gelmeyen bir mücadele başlamıştır.

Çeçenlerle Rusların ilk karşılaşması, Rusların 1556 yılında Astrahan hanlıklarını ele geçirmesinden sonra gerçekleşmiştir. İşgal süreci Çar 1. Petro’nun 1654’te başa geçmesiyle hız kazanmıştır. 1762’de iktidara gelen Katerina da yayılmacı politikalarını devam ettirmiş, bilhassa Kırım'da generalleri vasıtasıyla acımasız yöntemler kullanmıştır. 1. Petro, İngiltere’nin, Doğu Hindistan kumpanyasının bir benzerini Kafkasya'da Ruslar için kurmayı, Katerina ise Hıristiyanlığı Kuzey Kafkasyalı Müslümanlar arasında yaymayı hedeflemiştir. Ruslar, fethettikleri Müslüman topraklarında camileri kamusallaştırmış ve Müslümanların hayır işlerine ve okullarına parasal kaynak sağlayacak vakıfları dahi ellerinden almışlardır. 18. yüzyılın sonunda Çarlık Rusya’sı, Güney Kafkasya’da hâkimiyetini tamamlamıştır. Ancak Kuzey Kafkasya’da halkın büyük bir direnişiyle karşılaşmıştır.

Ruslara karşı ilk direnişin önderi: İmam Şeyh Mansur (1750-1794)

Ruslara karşı ilk direniş hareketi, Rusların Kafkasya’da ilk hedeflerinden biri olan Çeçen-İnguş Bölgesi'nde İmam Şeyh Mansur tarafından başlatılmıştır. Ancak İmam Mansur sadece bir cihad adamı değil, Kafkasya’daki bütün toplumsal problemlerle ilgilenen, sosyal yapıyı İslami eksenli olarak güçlendiren ve zaruret olduğunda savaşan bir önderdir. 1780’lerin başında şeyh ve imam olan Mansur, kısa sürede hâkimiyetini Kuzey Kafkasya’nın büyük bir bölümüne yaymış, ağırlıklı olarak Çeçen, Kabartay, Kumuk, Avar, Nogay ve Çerkezlerden oluşan 12 bin kişilik ilk Kuzey Kafkasya ordusuyla, Ruslara karşı başarılar elde etmiştir. İmam Mansur, Rus imparatorluğuna karşı Aldı’da başlattığı savaş ile Anapa’da yaralanıp teslim alınışına kadar geçen zaman içerisinde, Kafkasya’daki bağımsızlık mücadelesinin başlatıcısı ve önderi olmuştur. Rus ordusuna karşı beş ay direniş gösteren Mansur, 1791'de kendi köyü Anapa'da yakalandı ve St. Petersburg'a getirilip hapsedildi. Nisan 1794'te hapiste şehid oldu.

Sufi öğretisinin ilk müritlerinden Gazi Muhammed (1793-1832)

Rus baskısına dayanamayan Dağıstan'da Müslümanlar, İmam Gazi Muhammed ve İmam Hamzat önderliğinde mücadelelerine devam ettiler. Gazi Muhammed 1793 yılında Dağıstan'ın Gimri köyünde doğdu. Küçük yaşlarından itibaren Said Harekani'den İslami alanlarda eğitim aldı. Buhara’dan Kafkasya’ya gelen Sufi öğretisi, ilk müritlerden imam Gazi Muhammed tarafından Dağıstan’ın dağ köylerine yayıldı. Nakşibendi Tarikatı'nın mürşitlerinden Küralı Muhammed ve Şeyh Cemaleddin ile irtibata geçerek, grup içinde kendine bir yer edindi. İmamlık yaptığı dönemde camide verdiği özgürlük vaazlarıyla kısa sürede çevresinde büyük bir kitle oluşturdu. Gazi Muhammed’in 1829’da 15 bin civarında müridi vardı.

Bağımsızlık mücadelesinin önünde engel olarak gördüğü Avar hanlarının merkezi Hunzah'a ve Çeçenistan'a seferler düzenledi. 1831 yılında Ruslara karşı mücadele başlattı. Bornaya Venizagnoya kalesinde düşmana ağır darbeler vurdu. 1832'de ablukaya alınan Gimri köyünde, beraberindeki 15 mücahit ile birlikte şehid düştü. Daha sonra mücadele bayrağını devralacak olan Şeyh Şamil ise ağır yaralı olarak kurtuldu. 

Adil ve cesur bir lider İmam Hamzat (1789-1834)

Ruslar, bu olaydan sonra Dağıstan'da direniş hareketinin sona erdiğini düşünürken, Gazi Muhammed'in yerine imam seçilen İmam Hamzat, mücadeleyi sürdürdü.

Dağıstan’ın İkinci İmamı Hamzat, 1789 yılında Avaristan’ın başkenti Hunzakh’a bağlı Hotsat kasabasında doğdu. Gençliği ilim tahsil etmekle geçti. Dağıstan’ın ünlü âlimlerinden, Kur'an ve hadis öğreniminin yanı sıra Arapça, fen, mantık ve gök bilimleri gibi ilimlerin tahsilini yaptı. İmam Gazi Muhammed’in en gözde naiplerinden biriydi. Yapılan savaşlarda büyük yararlılıklar gösterdi. İmam Gazi Muhammed’in şehid olduğu ve Şeyh Şamil’in ağır yaralı olarak kurtulduğu Gimri savunmasına da bin kadar müridiyle katıldı. İmam Hamzat, sert bir mizaca sahipti. Kuralları hiç ödün vermeden tatbik ederdi. Kısa sürede birçok başarı sağladı. Birçok Rus baskınını önledi ve içerde de dirlik, düzenlik sağladı. Asırlarca Dağıstan’ın merkezinde hüküm süren ve son yıllarda Rus tarafı olan Avar Hanlığı’nı ortadan kaldırdı. Onun adaletinden bahsedilirken; “Hazreti Ömer gibi adaletli ve cesur.” derlerdi. 1834 tarihinde Avar Hanlarının taraftarlarınca Hunzakh Camii'nde cuma namazı esnasında şehid edildi.

Bu dönem yani Mansur’un izinden giden imamlar ve onların yürüttüğü mücadele, Kuzey Kafkasya’nın özgürlük ve birlik mücadelesinin efsanevi dönemidir. İmam Mansur’un başlattığı süreç devam ettirilerek, Kuzey Kafkasyalılar arası çekişme ve anlaşmazlıkların ortadan kaldırılarak birlik içinde bir siyasi yapı oluşturulması hedeflenmiş ve bu çerçevede Ruslarla mücadele edilerek ilk Kuzey Kafkasya devleti olarak kabul edilebilecek olan Kuzey Kafkasya İmamlığı kurulmuştur. Bu yapı içerisinde Şeyh Şamil yayınladığı nizamlar ve atadığı naibler vasıtasıyla neredeyse Kuzey Kafkasya’nın tamamında otorite tesis ederek muvaffak olmuştur.

Efsanevi komutan Şeyh Şamil (1797?- 1871)

Şeyh Şamil 1797 veya 1799 yılında Dağıstan'ın Gimri köyünde dünyaya geldi. İyi bir eğitim almıştı. İlk zamanlar Kadı-Molla'nın saflarına katıldı ve hızlı bir ilerleyiş sağladı. Kadı Molla'nın ölümünden sonra İmam Hamzat'ın en yakın müridlerinden oldu ve imamlığa da 1834'de Hamzat'ın şehid edilmesiyle geçti. İmam Şamil, böylece müminlerin Kafkasya'daki lideri ve cihadın komutanı oldu. Şeyh Şamil'in en büyük başarısı, dağlılardan düzenli bir ordu oluşturması ve Çeçenistan ile Dağıstan topraklarında "İslam Şeriat Hukuku" temelinde gerçek bir devlet kurmayı başarmasıydı.

1838 yılı Dağıstan ve Çeçenistan’da oldukça sakin geçti. 1839 Mayısında General Grabbe, 30 bin kişilik ordusuyla Şeyh Şâmil’e karşı sefere çıktı. Şâmil, Ahulgoh’a çekilmek zorunda kaldı. Ruslar 4 Eylül 1839’da Ahulgoh’u ele geçirse de binlerce kayıp verdi. Ahulgoh savunması, Kafkasya direnişinin bir dönüm noktası oldu. Kuşatmadan yedi müridiyle birlikte kurtulan Şeyh Şâmil önce İçkeri’yeye gitti. Bölgedeki bazı nâiblerle hanları kendi yanına çeken Şeyh Şâmil, 1841 yılının ilk yarısını Çeçenistan ve Dağıstan’da Ruslara karşı düzenleyeceği saldırılar için hazırlık yapmakla geçirdi. Kasım 1841 sonlarında Dağıstan’a girdi. 1842 yılına girerken Şeyh Şâmil, Çeçenistan ve Dağıstan’ın tek hâkimi oldu. 1843 Eylülünde, Ensal’i ve Avaristan’daki bütün Rus kalelerini fethetti.

Şeyh Şâmil, 1844 yılı başlarında Kuzey Dağıstan’ın kesin hâkimi durumunda idi. 1846 Nisan'ında Şeyh Şâmil, Kabartay bölgesi üzerinden batıdaki Çerkezlerle birleşip Kafkasya’nın birliğini sağlamak amacıyla 14 bin askerle Şali’ye yürüdü. 1847 yılının ilk aylarını Vedeno diye adlandırılan yeni karargâhında geçiren Şâmil, haziran ayında Rus kuvvetlerine karşı kahramanca bir direniş gösterdi. Yaklaşık bir hafta süren çarpışmalarda Ruslar büyük kayıplar vererek geri çekildi. Ağustos-Ekim 1847’de Prens Vorontsov’un Şalti harekâtı, Haziran 1848’de General Argutinsky-Dolgurukov’un Gergebil, 1849 yazında Kibid Muhammed’in yeni karargâhı Çoh kuşatmaları dışında Kırım savaşının patlak verdiği Ekim 1853’e kadar Kafkasya’ya genellikle sükûnet hâkim oldu.

Şeyh Şamil, Medine‘ye geldiğinde hastalandı. Kısa süren bu hastalığında aile efradı, beraberinde gelip kendisine hizmet edenlerle ve ziyaretine gelenlerle vedalaştı. Sultan Abdülaziz‘e Rus Çar’ında rehin bıraktığı çocuklarının kurtarılmasını Devlet-i Aliyye-i Osmaniye‘de vazife verilmesini bildiren bir mektup yazdırdı. Sonra başında okunan Kur’an-ı Kerim tilavetleri arasında 1871’de kelime-i şehadet getirerek vefat edip, sevdiklerine kavuştu. Cennetü’l-Baki kabristanına defnedildi.

Sultan Abdülmecid Şeyh Şâmil’i Ruslara karşı cihada çağırdı

Şeyh Şâmil, Mart 1853’te Sultan Abdülmecid’e bir mektup yazarak Kafkasya’da ve özellikle Dağıstan’da, Rus askerî yığınağını sekteye uğratacak eylemlere girişti. Bu eylemlerin amacı, muhtemel bir Osmanlı-Rus savaşına karşı Rusların bölgede askerî yığınak yapmasını önlemekti. 4 Ekim 1853’te Kırım savaşının başlaması, Osmanlı Devleti’nin Kafkasya ile daha yakından ilgilenmesini zorunlu hale getirdi. Sultan Abdülmecid 9 Ekim 1853’te Şeyh Şâmil’e bir ferman yollayarak onu Ruslara karşı cihada çağırdı. Haziran 1853’ten itibaren yaptığı saldırılarla Güney Kafkasya’daki Rusların seferberlik hazırlıklarını sekteye uğratan Şeyh Şâmil’in bu hareketi, Kasım-Aralık 1853 aylarında Kars-Gümrü yönünde cereyan eden muharebelerde Rusların savunmada kalmasında önemli rol oynadı. Fakat Osmanlı Devleti’nin pasif tutumu Kafkasya’daki Rus varlığını sona erdirecek harekâtın gerçekleşmesini önledi, böylece tarihî bir fırsat değerlendirilemedi.

Paris Antlaşması'ndan (30 Mart 1856) sonra Rusya’nın Prens Baryatinsky’i yeniden Kafkas orduları başkumandanlığına ve Kafkas genel valiliğine tayin etmesi, Kafkasya’nın kaderini belirleyen en önemli gelişme oldu. 1859 yılına girerken Şeyh Şâmil yine savunma pozisyonundaydı. Yevdokimov 19-21 Şubat 1859’da yeni Dargiye’yi kuşattı. Şeyh Şâmil, ailesi ve 400 müridiyle Gunib’e çekildi. Ruslar 70 bin kişilik bir orduyla Gunib’e ulaştılar. Prens Baryatinsky, Şeyh Şâmil ile görüşmek istediyse de ret cevabı aldı.

400 kadar fedaisi ile on binlerce kişilik bir orduya karşı savaştı

400 kadar fedaisi ile 1,5 ay süreyle, on binlerce kişilik bir orduya karşı savaştı. Ellerinde atacak barutları, yiyecek bir şey kalmadı. Etrafındaki yiğit askerlerin çoğu şehid oldu. Yiyecek yerine karınlarına taş bağlayarak düşmanla mücadeleye devam ediyorlardı. Başkomutan Baryatinski, Şeyh Şamil’i canlı olarak ele geçirmek istiyordu. Bu sebeple Şeyh Şamil’e beyaz bayraklı elçiler göndererek teslim olmasını teklif etti. Şeyh Şamil’in çocukları ve askerleri, bu ümitsiz mücadelede Şeyh Şamil’in şehid olacağını, sonunda Kafkasların başsız kalacağını düşündüler. Şimdi bir anlaşma ile teslim olurlarsa ileride Allah’ın yaratacağı yeni imkânlara göre hareket edebileceklerini Şeyh Şamil’e bildirdiler. Şeyh Şamil, dini ve vatanı için canını seve seve vermeye hazırdı. Fakat Müslümanlara yardım etmek, sağ kalmakla mümkündü. Bu sebeple gelen elçilerle anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre; Müslümanların dinlerine karışılmayacak, onlardan asker alınmayacak, vergi toplanmayacak, Müslümanlar iç işlerinde serbest bir devlet olup, idarecilerini kendileri seçecek, Şeyh Şamil, aile efradı ve mevcut kırk kadar askeri ile silahları dahi ellerinden alınmadan Osmanlı’ya gidebileceklerdi.

6 Eylül 1859'da Prens Baryatinsky’nin karargâhına götürülen Şeyh Şâmil saygıyla karşılandı. Ruslar uzun zamandan beri direnişini kırmaya çalıştıkları Şâmil’e iyi davrandılar. Şeyh Şâmil ertesi gün Temirhanşura’ya, oradan Saint Petersburg’a, ardından Kaluga’ya götürüldü. Çar Aleksandr onunla burada görüştü; çarın onu kucakladığı rivayet edilir. 1869’da kendi isteğiyle Kiev’e gönderilen Şeyh Şâmil, Rusların izin vermesi üzerine hacca gitmek amacıyla 31 Mayıs 1869’da İstanbul’a gitti. Aynı gün sadrazamla görüştü, daha sonra şeyhülislâmı ve dâhiliye nâzırını ziyaret etti. 15 Ağustos 1869’da Sultan Abdülaziz tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda kabul edildi. Yedi ay Koska’da kendisine ayrılan köşkte oturdu. Sultan Abdülaziz, Şeyh Şâmil’e ve aile fertlerine maaş bağlattı. Hac farizasını yerine getirdikten sonra İstanbul’a dönmesi beklendiği için Zarif Paşa Konağı kendisine tahsis edildi. 15 Ocak 1870’te Sultan Abdülaziz’e bir veda ziyaretinde bulunup 25 Ocak’ta İstanbul’dan ayrılan Şeyh Şâmil, hac görevini ifa etmesinin ardından 1871 yılında Medine’de vefat etti ve Cennetü’l-Baki'ye defnedildi.

Tarihler 1917 yılını gösterdiğinde Çarlık Rusya’sı çöküşün eşiğindeydi

Tarihler 1917 yılını gösterdiğinde Çarlık Rusya’sı, 1. Dünya Savaşı, ekonomik buhran ve artan Bolşevizm teröründen dolayı çöküşün eşiğindeydi. Lenin, Stalin, Troçki gibi önemli Marksist teorisyenleri bünyesinde barındıran Bolşevizm Hareketi, ülkede sosyalist rejimi ya da Lenin’in bir diğer ifadesiyle Proleterya diktatörlüğünü kurmak için ajitasyon, propaganda ve terör faaliyetlerine hız vermişti. 1917’de halkın içinde bulunduğu sıkıntılı durumu fırsata çeviren Bolşevikler, "bütün iktidar Sovyetlere" sloganıyla mücadeleyi sürdürdü ve iktidar koltuğuna oturdu. 

Çarlık Rusya'sında meydana gelen Bolşevik ihtilali ve sonrasında süren iç savaşın yol açtığı siyasi ve askeri boşluk, Kafkasya’da da hissedilmişti. Bu ortamdan yararlanmak isteyen Kuzey Kafkasya dağlı halkları, bağımsız bir Kuzey Kafkasya devleti kurmak için yeni bir mücadeleye girişmişlerdi. Bunun sonucunda 11 Mayıs 1918’de Kuzey Kafkasya Dağlıları Konfederasyonu bağımsızlığını ilan etti ancak devletin ömrü oldukça kısa oldu. 1920-21 yılları boyunca Bolşevik iktidar bölgeyi tamamen ele geçirdi. Sosyalist rejim, bölgeye egemen olduktan sonra 20 Ocak 1920'de Kuzey Kafkasya topraklarının tamamını içine alacak şekilde Dağıstan otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Sovyet Dağlı Cumhuriyeti adıyla iki ayrı Cumhuriyet kurdu.

Yıllar geçtikçe Sovyetler Birliği Kuzey Kafkasya’da hâkimiyetini artırdı. Halkı baskı altında tutan Sovyet yönetimi halkın inanç ve ifade özgürlüğüne engel oldu, adeta bu mazlum halkların yaşam haklarını ellerinden aldı. 1943-44 sürgünleri bunun apaçık birer örneğidir. Kafkasya halkları bir kez daha sürgüne maruz kalmış ve bir gecede vagonlara doldurulmuş vatan topraklarından koparılarak Sibirya ve Kazakistan’ın steplerine sürülmüştür. Sürgün beraberinde açlık, hastalık ve ölümü getirmiş, Kafkas halklarının hafızasında telafisi mümkün olmayan derin yaralara yol açmıştır.

Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecinde, birlik içerisindeki devletler bağımsızlıklarını ilan etti

Stalin’in ölümünden sonra biraz daha yumuşayan Sovyet politikası neticesinde 1957 yılında çıkarılan kanun ile Kuzey Kafkasyalıların vatan topraklarına dönmelerine izin verildi. 1985 yılında Komünist Parti Genel Sekreteri olan Mihail Gorbaçov, Perestroika (yeniden yapılanma) ve Glasnost (açıklık) adını verdiği reform hareketleri ile soğuk savaşı bitirdi. Ancak bu reformlar Komünist Partinin ülkedeki var olan politik üstünlüğünü kaybetmesine ve sonrasında Sovyetler Birliği'nin dağılmasına neden oldu. Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecinde, birlik içerisinde bulunan devletler bir bir bağımsızlığını ilan etti. Kuzey Kafkasya’da bu durumu fırsata çevirmek isteyen Çeçenistan’daki bağımsızlık yanlısı gruplar da Rusya’ya karşı bir mücadeleye girişti ve Kafkasya’da özgürlük sancağını dalgalandırdı. Çeçenistan’da Vaynah Demokratik Partisi lideri Zelimhan Yandarbiev ve çevresindeki özgürlük yanlısı kadroların çabalarıyla Ekim 1991’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini bağımsızlık yanlısı Cevher Dudayev kazandı. 1 Kasım 1991’de Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. Çeçenistan’ın bağımsızlığına engel olamayan Boris Yeltsin yönetimindeki Rusya, son çareyi Çeçenistan’ı işgal etmekte buldu. 3 Aralık 1994'de Rus uçakları Başkent Grozni (Caharkale)’deki başkanlık sarayına bomba yağdırdı ve böylece birinci Çeçen-Rus Savaşı başlamış oldu. 11 Aralık 1994’te Rus birlikleri, Çeçenistan topraklarına girdi ve özellikle başkent Caharkale ve çevresinde şiddetli çatışmalar yaşandı. Cevher Dudayev, Zelimhan Yandarbiyev, Şamil Basayev ve Aslan Maşadov gibi kumandanlarla birlikte Çeçen halkı emperyalist Rus güçlerine karşı büyük bir direniş gösterdi. Rusya havadan bombardımanlarla çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine yol açtı ve Başkent Caharkale, büyük bir yıkıma uğradı.

Cumhurbaşkanı ve Başkomutan sıfatıyla cephede savaşan Cevher Dudayev (1944-1996)

Savaş tüm şiddetiyle devam ederken Cevher Dudayev 21 Nisan 1996’da şehid düştü. Çeçenlerin Yalhoy sülalesinden olan Cevher Dudayev, Çeçen halkının tümüyle sürgüne gönderilmeye ve yok edilmeye karar verildiği 1944 yılının Şubat ayında ailenin 13'üncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Henüz 15 günlük bir bebek iken 23 Şubat 1944 günü tüm Çeçen-İnguş halkı ile birlikte Sibirya bozkırlarına sürgüne gönderildi. Sürgün sırasında evrakları yok olduğu için doğum günü resmi kayıtlara 15 Mayıs 1944 olarak geçti. Bu yolculuk ve sürgün sırasında yüzbinlerce Çeçen soğuk, açlık ve hastalıktan hayatını kaybetti.

1950 yılında Kazakistan’ın Povladar şehrinde okula başladı. 1952’de ailesi ile birlikte Kazakistan’ın Çimkent şehrine taşındı. Çeçen halkının vatanlarına dönüşüne izin verilmesinden bir sene önce 1956 yılında henüz 12 yaşındayken tek başına Kazakistan’dan kaçarak bir tren vagonunun üzerinde gizlenip Çeçenistan’a döndü. Orta öğrenimini Çeçenistan’da tamamladıktan sonra 1960 yılında Vladikafkas’taki Fen Fakültesinin Fizik-Matematik bölümüne devam etti. Aynı yılın sonbaharında bu okuldan da ayrılıp Rusya’nın Tombov şehrinde bulunan Hava Harp Okuluna kaydoldu. 1965 yılında Hava Harp Okulunu bitirdi. Teğmen rütbesiyle Rusya’nın Kalujskaya bölgesindeki Şaykovka garnizonuna gönderildi. 1969’da Ryazan şehrinde uzun menzilli askeri uçak komutanlığı eğitimini tamamladı. Aynı sene İrkutsk bölgesinin Usolye-Sibirskoye ilçesinde bulunan Sredneye kasabasındaki askeri üsse gönderildi.

1974’te Hava Harp Akademisini başarıyla bitirdi ve birinci sınıf pilot ve mühendis unvanı aldı. Akademiden sonra yine eski yeri olan Sredneye kasabasındaki askeri üsse birlik komutanı olarak gönderildi. 1984’te Poltava şehrine tabur komutanı, 1986’da Estonya’nın Tartu şehrine Garnizon komutanı olarak atandı. 1990’da Tuğgeneral oldu.

1991 yılında Çeçenistan’ın bağımsızlık hareketinin siyasal örgütü Çeçen Milli Kongresi liderliğine seçildi ve ordudan istifa etti. 27 Ekim 1991 günü yapılan seçimlerde büyük bir ekseriyet ile Çeçen İnguş Cumhuriyeti’nin 1. Cumhurbaşkanı olarak seçildi.  Bütün baskı tehdit ve saldırılara rağmen bağımsızlıktan ödün vermeyen bir politika izledi. 11 Aralık 1994 tarihinde başlayan Rus-Çeçen savaşında, Cumhurbaşkanı ve Başkomutan olarak ordusunun başında savaşan Cevher Dudayev'in kullandığı uydu telefonu bir müddet takibe alındı ve  21 Nisan 1996 tarihinde ABD'nin sağladığı istihbarat sonucu Çeçenistan’ın Gekhi-Çü köyü yakınlarında bir Rus füze saldırısıyla şehid oldu.

Suikast sonucu şehid olan önder Zelimhan Yandarbiyev (1952-2004)

Cevher Dudayev’in şehadetinden sonra bağımsızlık ve özgürlük sancağını devralan Zelimhan Yandarbiev bu onurlu mücadeleyi kaldığı yerden sürdürdü. Yandarbiev, Çeçen-İçkeriya Cumhuriyetinin ikinci Cumhurbaşkanı oldu.

Yandarbiev, 12 Eylül 1952’de Kazakistan’da doğdu. Siyasetle direkt teması 1989'da oldu. Haziran 1989’da Çeçen bağımsızlığının ilk çekirdeği olan Bart teşkilâtını kurdu. Ayrıca aynı dönemde kurulan Kafkas Halkları Konfederasyonu kurucuları arasında yer aldı. 18 Şubat 1990’da Vaynah Demokratik Parti’yi kurdu ve başkanlığına getirildi. 27 Ekim 1991 seçimlerine katıldı. Milletvekili olarak parlâmentoya girdi. 1993 yılında cumhurbaşkanı yardımcılığına getirildi. Cevher Dudayev’in şehadeti ile birlikte, anayasa gereği Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı olarak görevi devraldı.

Mayıs 1996'da, Moskova’da Çeçen-Rus Barış Antlaşması’nı imzaladı. 27 Ocak 1997 günü yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı oldu ise de kazanamadı. Halk bu seçimlerde Genelkurmay Başkanı Aslan Mashadov’u devlet başkanlığına getirdi. Aynı zamanda Kuzey Kafkasya'daki İslami Uyanış ve Kalkınma Teşkilatı’nın da başkanı olarak görev yapan Yandarbiyev, 1999 yılında başlayan ikinci Rus-Çeçen Savaşı sırasında İslam ülkelerini bilgilendirmek maksadıyla çeşitli temaslarda bulundu. Bu temaslar sırasında Türkiye‘de de çeşitli konferanslar verdi. Gazete ve televizyonlarda röportajları yayınlandı. Zelimhan Yandarbiyev, Çeçenistan Devlet Başkanı Aslan Mashadov’un tüm İslam ülkelerinin temsilciliğini yürüttü. 13 Şubat 2004 Cuma günü ömrünün son üç yılını geçirdiği Katar’ın başkenti Doha’da, Rus ajanlarınca düzenlenen bir suikast sonucu şehid edildi.

Rusya, Çeçenistan’da büyük bir hüsran yaşadı

Rusya Çeçenistan’da büyük bir hüsran yaşadı. Bu kutlu direnişe boyun eğmek zorunda kalan Rusya ile Hasavyurt Antlaşması imzalandı ve Rusya Çeçenistan topraklarından çekildi. Şüphesiz Çeçen halkının bu onurlu direnişi zaferle sonuçlandı ve Çeçenler bütün dünyaya hürriyet ve bağımsızlık için nasıl mücadele edileceğini gösterdi. Bağımsızlık uğruna kazanılan bu zaferin şüphesiz bedeli de çok büyük oldu. Çeçenistan büyük bir yıkıma uğradı. Çeçen nüfusunun önemli bir kısmı ya hayatını kaybetti ya da mülteci durumuna düştü. Çeçen halkının diğer Kuzey Kafkasyalılar için bir lider, bir uyarıcı ve aynı zamanda ayrılıkçı hareketleri destekleyecek konumda olması dolayısıyla Rusya Kuzey Kafkasya'da ayrılıkçı hareketleri körükleyebilir tehlikesiyle Çeçenistan’ın bağımsızlığına karşı çıkıyordu ve Çeçenistan’a ikinci kez saldırmak için yeni planlar hazırlığındaydı. 2'nci Çeçen-Rus Savaşı başlamadan önce Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti'nin devlet başkanlığına Zelimhan Yandarbiev’den sonra Aslan Mashadov seçildi.

Rus ordusundan Çeçen komutanlığına uzanan bir hayat: Aslan Mashadov (1951-2005)

1944 yılı ile 1957 yılları arasında dünyaya gelen hiçbir Çeçen vatanında doğmadı. Aslan Mashadov da bu kuşaktaki bütün soydaşları gibi 1951 yılında Kazakistan'da doğdu. Ailesi 1944 sürgününü bütün acımasızlığıyla yaşadı.

Mashadov, 1957 yılında 6 yaşındayken Çeçenistan’a döndü. 1972 yılında Tiflis askeri topçu akademisinden mezun oldu. Rusya Federasyonu’nun bazı bölgeleri ile Macaristan ve Litvanya'da görevler yaptı. Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra ülkesi Çeçenistan'da Dudayev’in başlattığı mücadeleye davet edildi. Aslan Mashadov, 1992 yılında Rus ordusundaki görevinden ayrılarak ülkesi Çeçenistan’ın hizmetine girdi, Genelkurmay başkanı oldu.

Mashadov'un 1996 yılında büyük oranda sonlanan birinci Rus-Çeçen Savaşı'nın kazanılmasında büyük payı oldu. Dudayev'in şehid edilmesinden sonra Çeçenistan Devlet Başkanı olan Mashadov, Çeçen cihadını devam ettirdi. 1999'da Rusların başlattığı İkinci Çeçen Savaşı'nda devlet başkanlığını bırakarak gerilla savaşı başlattı. Mashadov, 8 Mart 2005 tarihinde, Rus özel birlikleri Spetnaz komandolarının Tolstoy-Yurt kasabasına düzenlediği bir baskında, bazı Çeçen komutanlarıyla birlikte şehid edildi.

Rusya, 1999 yılında Çeçenistan’a tekrar saldırdı

Rus gizli servisi KGB, yeni ismiyle FSB’de ajanlık yapmış olan Vladimir Putin’in Rusya’nın başına geçmesiyle Çeçenistan’a saldırmak için hazırlıklar yapıldı. Rusya 1999 yılında Çeçenistan’a tekrar saldırdı. Derin devlet destekli Putin yönetimindeki Rusya, Çeçenistan’daki savaşı giderek şiddetlendirdi. Başkent Caharkale’ye sıkışan Çeçen güçleri kuşatmayı yararak dağlara çekilmek zorunda kaldı. Savaşın dağlara çekilmesi ve mücahitlerin şehirleri terk etmesini fırsat bilen Rusya, Çeçenistan’ı aşamalı olarak işgal etti. Rusya tarafından yeni bir Çeçen Devleti kuruldu ve başına Ahmet Kadirov getirildi. Ahmet Kadirov yürüttüğü muhalif ve gizli işbirlikçi faaliyetlerinden dolayı 1999 yılında Cumhurbaşkanı Aslan Mashadov tarafından görevden alındı ve vatan haini ilan edildi. Rusya destekli yeni Çeçen devletinin kurulmasıyla Çeçenistan’da süren direniş hareketi baltalandı. İşbirlikçi kukla Çeçen Hükümeti ile Rusya, Çeçen milis güçlerine karşı etkinlik alanlarını genişletti ve operasyonlar düzenledi. Girilen bu yeni süreçte Kuzey Kafkasya’da direniş hareketi zayıfladı. 2 Mayıs 2004 yılında, Grozni şehir stadyumunda düzenlenen Sovyetlerin 2. Dünya Savaşı'nda Nazileri yenmesi kutlamalarına katılan Ahmet Kadirov, bombalı saldırı sonrası öldürüldü. Ahmet Kadirov’un ölümünden sonra Çeçen kukla devletinin başına Alu Alhanov getirildi. Alu Alhanov’un başarısız yönetimi Kremlin’i memnun etmeyince 2007 yılında Çeçenistan Cumhuriyeti'nin devlet başkanlığı görevine Ahmet Kadirov’un oğlu Ramazan Kadirov getirildi.

Eşi işkenceyle katledilen lider Abdulhalim Sadullayev (1967-2006)

Aslan Mashadov’dan sonra Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti'nin başına Abdulhalim Sadullayev geçti. Sadullayev, 1967 yılında Çeçenistan'ın başkenti Grozni'nin 12 kilometre uzağında bulunan Argun şehrinde doğdu. Çeçenistan Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesinde okudu ancak savaşın başlaması sebebiyle bitiremedi. Birinci Rus-Çeçen savaşına katıldı. Bir dönem Argun Camii imamlığı yaptı.

1999 yılında Cumhurbaşkanı Mashadov'un kararı ile Şeriat Anayasası Devlet Komisyonu'na alındı. İkinci Rus-Çeçen savaşının başlamasının ardından, Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetlerine bağlı “Argun Gönüllüler Birliği”nin başkanlığını yaptı. 2002 yılında “Devlet Savunma Komitesi–Şura Meclisi” kararı ile Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Şeriat Mahkemesi Başkanlığına ve Devlet Savunma Komitesi-Şeriat Mahkemesi Şeriat Komitesi Başkanlığı'na getirildi.

2003 yılında Rus özel güçleri Sadullayev'in eşini kaçırdı. Fidye karşılığında serbest bırakılması için verilen çabalar sonuç vermedi. Sadullayev'in eşi, kocasının ve çeçen savaşçıların nerede olduğu konusunda bilgi almak isteyen FSB tarafından işkenceye maruz bırakıldı ancak kendisinden hiç bir bilgi alınamayınca acımasızca katledildi.

Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Aslan Mashadov'un şehadetinin ardından, anayasaya göre Cumhurbaşkanı oldu. Aynı zamanda Silahlı Kuvvetler Komutanlığı görevini üstlendi. 17 Haziran 2006'da Argun kentinde girdiği çatışmada şehid oldu.

Maddi refah ve konfordan direniş için vazgeçen komutan Dokko Umarov (1964-2013)

Abdulhalim Sadullayev'in şehid edilmesinden sonra yerine Dokko Umarov geçti. Dokko Umarov, 13 Nisan 1964'te Çeçenistanın Kharsenoi şehrinde dünyaya geldi. Umarov, mimarlık fakültesi mezunu ve Rusya'da maddi refah ve konfor içinde yaşamakta iken Çeçenistan özgürlük savaşının başlamasıyla ülkesine döndü.  Özel birliklerde komutanlık yaparak başarılı operasyonlara imza attı. Birinci Çeçen-Rus Savaşındaki cesaret ve fedakârlıklarından dolayı Şehid Cevher Dudayev tarafından Halk Kahramanı madalyası ile ödüllendirildi. Maşadov'un şehid edilmesiyle yerine geçen Abdulhalim Sadullayev'in yardımcısı oldu. Sadullayev'in de 2006'da şehid edilmesiyle Çeçenistan kanunları gereği Çeçenistan cumhurbaşkanı ve özgürlük mücadelesinin lideri oldu. 20 yıl boyunca Ruslara karşı cihat etti. Rusya ve işbirlikçi Kadirov, kendisine defalarca suikast girişiminde bulundu. Yüzlerce çatışma ve operasyona katıldı. Birkaç kez yaralandı ve bir saldırıda çenesi parçalandı. Birinci Çeçen savaşında kardeşi Musa, ikinci savaşta da diğer kardeşi İsa şehid edildi. 2005 yılında Rus FSB ajanları tarafından kaçırılan babasının akıbeti hakkında bir haber alınamadı. Rusya ve işbirlikçileri Kadirov, Çeçen mücadelesini bitirmek ve mücahitlerin savaşma azmini kırmak için defalarca diğer Çeçen liderler gibi Dokko Umarov'a suikast düzenlediler ve şehid ettiklerini açıkladılar. Umarov, son olarak Ruslarla girdiği bir çatışmada 7 Eylül 2013'te şehid oldu.

Unutulmayan kahraman Şamil Basayev (1965-2006)

Kafkasya cihadının unutulmaz komutanlarından biri de Şamil Basayev'di. Basayev, 1965'de Çeçenistan'ın Vedeno Bölgesi'nde doğdu. 1987 yılında Moskova'da mühendislik eğitimine başladı. 1991'de Moskova'daki hükümet darbesi sırasında Boris Yeltsin taraftarları arasında yer aldı. Adını ilk defa Çeçenistan'da yaşananları dünyaya duyurmak için bir Rus uçağını kaçırarak Ankara'ya indirdiğinde duyurdu.

1992 yılında Cevher Dudayev'in emri ile Abhazya'ya gönderilen Çeçen birliklerin komutanı iken, Abhazya'nın Gürcü işgalinden kurtulmasında birinci dereceden etkili olan Kafkas Halkları Konfederasyonu (KHK) birliklerinin komutanlığına getirildi. Abhazya'nın ardından Çeçenistan'a dönerek Dudayev'e karşı muhalefete geçen Rus yanlısı silahlı birliklerin dağıtılmasında etkili oldu. 1994 yılı aralık ayında Ruslar'ın Çeçenistan'ı işgal etmesiyle Çeçen komutanların en önemlilerinden biri haline geldi. 1995 yılı başında Rus savaş uçakları Şamil'in Vedeno'daki evini bombalayarak ailesinden 11 kişiyi şehid etti. Rus güçlerin sivillere karşı giriştikleri katliamların en üst seviyelere ulaştığı Haziran 1995'de, yaşananları dünya kamuoyuna duyurabilmek için 150 savaşçının Budennovsk kentine düzenlediği eylemi yönetti.

1996 yılı Nisan ayında Çeçen Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı'na getirildi. Ve Rus güçleri Çeçenistan'ı boşaltmaya mecbur eden Grozni operasyonunu komuta etti. 1998 de Grozni'de yapılan Çeçen-Dağıstan Halkları Kongresi'nde başkan seçildi. Kongrenin ikinci toplantısında alınan kararla 1 Ağustos 1999'da kurulan İslam Şûrâsı'nın başkanlığına getirildi. 1999'da Rusya'nın Çeçenistan'ı yeniden işgali üzerine Çeçenistan'a dönerek Doğu Cephesi komutanlığı görevini sürdürmeye başladı. İkinci savaş sırasında da başkent Grozni'yi savunan Basayev, kentten çekilirken yaralanmış, bir bacağının bir kısmı kopmuştu. Basayev, Devlet Başkanı Dokka Umarov'un emrinde Çeçenistan Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı görevini sürdürmekteyken 10 Temmuz 2006 tarihinde, İnguşetya’nın Ekazevo köyünde, bulunduğu askeri konvoydaki bir patlayıcının infilak etmesi sonucu şehid oldu.

Kafkas halklarının emperyalizme karşı verdiği savaş devam etti

1500’lerde Rusya ile Kafkasya arasında başlayan bu mücadele, 5 asırdır zamanın şartlarına göre şekil ve yöntem değiştirerek sürdü. İmam Mansur’dan İmam Şamil’e, Uzun Hacı’dan Cevher Dudayev’e,  Şamil Basayev’den Dokko Umarov’a kadar Kafkas halklarına önderlik eden bu kumandanlarla birlikte Kafkas halklarının emperyalizme karşı verdiği savaş devam etti.

Çeçenler, ümmetin mazlum, mağdur aynı zamanda kahraman mücahit evlatlarıdır. Asırlardır Rus zulmüne ve emperyalizmine karşı kahramanca savaştılar ve bu uğurda en azizlerini feda etmekten çekinmediler.  Çeçenistan'da, Dağıstan'da, Kafkaslar'da Ruslara karşı savaşıyor olsalar da Kudüs için Filistin için Afganistan ve ümmetin onuru ve izzeti için savaştıklarının farkındaydılar. Ama maalesef ümmet bu yiğit evlatlarına karşı gereken ilgiyi göstermedi, yardım çağrılarına kör ve sağır, uzatılan yardım ellerini havada bıraktı. İçine düştükleri bölünmüşlük ve ihtilaf, ekonomik, dünyevi çıkar ve menfaatlerinden dolayı bu kahraman insanlara gereken destek verilmedi. Tarihte Ruslara kan kusturan Kafkas kartalı Şeyh Şamil'e Osmanlı'nın gereken desteği vermediği gibi. Ki Şeyh Şamil esaret yıllarında geldiği İstanbul'da Sultan Abdülaziz tarafından ‘Babam, mezardan kalksaydı ancak bu kadar sevinirdim.' iltifatıyla karşılanır, gemiden inerken Sultan ona elini uzatır. Şeyh Şamil, ‘Bu yardım elinin bize uzatılmasını yıllarca bekledik.' diyerek yardım çağrılarının karşılıksız kalmasını manidar bir şekilde ifade eder. Hâlbuki o dönemde Rus ve Osmanlı savaşları devam ediyor, Ruslar Osmanlı'dan toprak üstüne toprak koparıyor, bazen boğazlara kadar gelip dayanıyor ancak Avrupa'nın yardımıyla Rusları geri püskürtülebiliyordu.

Çeçen davası ötelendi ve unutulmaya terk edildi

Tarih tekerrür ediyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de Çeçenler yalnız bırakılıyor. Rusya ile olan ekonomik ve siyasi ilişkiler bozulmasın diye Çeçen davası ötelendi ve unutulmaya terk edildi.  Bununla kalınmadı,  Rus zulmünden kaçıp gelen Çeçenlere dahi sahip çıkılmadı. İstanbul'da gündüz ortasında ve kameraların karşısında art arda şehid edilen Çeçen mücahitlerin katilleri Ruslara teslim edildi. Bununla kalınmadı, kamuoyuna tatminkâr bir açıklama da yapılmadı. Bazı Çeçen mücahitler sınır dışı edilmeye çalışıldı veya Ruslara teslim edilmek istendi. Çeçen mültecilere iltica hakkı yıllardır verilmedi. Verilen sözler halen yerine getirilmedi. (İLKHA)

































Bu haberler de ilginizi çekebilir