• DOLAR 34.245
  • EURO 37.638
  • ALTIN 2921.555
  • ...
Dil-Belasi-Kulak-Yarasi-ve-Toplum-Afeti-GIYBET
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Gıybetin Türkçe karşılığı dedikodudur. Gıybet çekiştirme, yerme, kötüleme anlamlarını taşır. Nefsin insanı kışkırtıp ameline yansıttığı, ameline yansıtınca da topluma ve kardeşliğe büyük zararı dokunan bir hastalıktır. Bağrında kıskançlığın, kibrin ve bencilliğin yattığı İslam’a ters olan bu hastalığın önemini tedavisini bilmemiz gereklidir.

Gıybet toplum afeti, dil belası, kulak yarası, fitne kazanı ve kardeşliğin yıkımıdır. Toplumumuz gıybete öyle bir aşina olmuş ki gıybet edildiğinde koku bile hissedilmiyor artık. Ki Asr-ı Saadette bir yerde gıybet edildiği zaman pis koku etrafa yayılır ve gıybet edildiği anlaşılırmış. Gıybet hak ihlalidir. Kul hakkına girip Allah’ın kuldan hak alınmadıkça kabul etmediği bir günahtır. Resulullah(a.s) şöyle buyurmuşlardır:’Gıybet zinadan daha şiddetlidir.’ Ashap:’Nasıl olur Ya Resulullah?’ der. Resulullah: ‘ Zina eden adam zina eder sonra da tövbe ederse Allah onu affeder. Ama gıybet eden kimse gıybet edilen kimse tarafından affedilmediği müddetçe bağışlanmaz.’-taberani-

“Nasıl olur da siz iman edenlerin içinden ölü kardeşinin etini yiyen biri çıkar. Tiksindiniz değil mi?”/hucurat-12/ Ayette belirtildiği gibi o halde yaptığımız gıybetin her bir kelimesi kardeşimizin et parçasıdır. Ve söylediğimiz her kelimede bir o et parçasından ısırdığımızı düşünelim. Tiksindik hakikaten değil mi? Bir yazar, gıybet yaparken sessiz görüntüsüz faili biz olduğumuz bir cinayette işlemiş olduğumuzu söylüyor. Kardeşimizin gıyabında konuşarak onu yok saymış oluyor ve daha sonra işlediğimiz hatanın cezası olarak kardeşimizin ölü etinden yiyoruz. Tiksindik hakikaten değil mi? Tiksinmeye, ayetin bu denli etkileyici anlamasına rağmen günleri gıybete, dilleri ölü eti yemeye, kulakları şahit kılmaya harcıyoruz.
Resulullah(a.s)buyuruyor. “Miraç gecesinde bir grubu cehennem ateşinde mundar ve leş yedikleri halde gördüm. Cebrail’e bunlar kimlerdir diye sordum. O da;’bunlar dünyada halkın etini yiyen yani gıybet edenlerdir’dedi.

Dilimiz büyük bir kasırgaya tutulmuş. Rüzgârın en şiddetlisini yaşıyor. Ateşin en sıcak rengini içiyor. Kurtarmamız lazım kardeşler. Nefsin hoşuna gidip bal gibi gösterdiği konuşmanın altındaki zehri fark edebilmemiz lazım. Büyük bir zarardır hakeza. Gıyabında konuştuğumuz kişiye iyi amellerimizi gönderdiğimizi düşünelim. Her konuşmada bir iyi amel eksiliyor sevap hanemizden. Ne kötü bir tutumdur. Bu konuda Hasan-ı Basri’nin sergilemiş olduğu tavır önemlidir. Hasan-ı Basri kendisini gıybet eden birisine bir tabak hurma gönderir. Bunun üzerine o adam Basri’nin yanına gelerek;’Ben senin gıybetini yaptığım halde bana hediye gönderdin.’ Der. Hasan-ıBasri ‘Sen bana hasenatını gönderdin ben de ona mukabil hediye gönderdim’ diye cevap verir.

Düşünelim ki, bir insan gıybet ediyor. Peki, o insanı gıybete götüren etkenler nelerdir ya da ne gibi özelliklere sahip olur.
a-Öncelikle o kişi gıyabında konuştuğu kimseyi çekemiyordur. Bir hatasını bulmuş ve uluorta herkese söylüyordur. Peygamberimiz(a.s)buyuruyor. “Kardeşinin başına gelene seviniyorsan eğer, Allah onu kurtarır, aynı şeye seni mübtela kılar.”

b- O kişinin kalbinde kibir yatar ve kardeşinin gıyabında konuşarak kardeşini alçaltmış bir duruma düşürüp kendisini yükseklerde tutar.

c- O kişi korkaktır. Kardeşinin yüzüne söylemeyip arkasından konuşacak kadar korkak.

d- O kişi kardeşliği zedeleyip fitnenin çıkmasına neden olduğu için en büyük hatayı yapmıştır.

Bunlar ve daha birçokları insanın kendisinde olmasını istemediği ne kötü meziyetler. Bu şıkların hiçbirisini taşımak istemiyorsak dilimizi kurtarmamız lazımdır. Peki, çaresi nedir?

En önemli çaresi Rabbimizin her daim bizi gözetlediğinin farkına varmaktır. “Eğer şeytan tarafından ısrarlı bir ayartmaya maruz kalırsan, hemen Allah’a sığın. Çünkü o Semi’dir, Âlim’dir.”-Fussilet36- Âlim’dir biliyor, Semi’dir işitiyor, Basır’dır görüyor. ‘O yok rahat konuşayım’ diye kuldan kaçarken ‘Rabbim duyuyor, görüyor’ diyerek dilimizi çekmeliyiz. Gıyabında konuştuğumuz kişi duyarsa endişesinden çok, Rabbim duyuyor endişesinde olmalıyız. En sakınılıp korkunulacak sadece Allah’tır. Öyleyse Rabbimizi her daim aklımızda tutarsak, dilimizi Rabbin hoşnut olmayacağı sözlerden korumuş oluruz.
Yine ‘ben yalan bir şey söylemiyorum, doğruyu söylüyorum’ diyerek meşru gösterilmeye çalışılan bahaneye, Efendimizin şu hadisini hatırlatmak gerekir. “Kardeşinin hakkında onun hoşlanmayacağı doğru şeyleri söylemen gıybettir.” Ve Bediüzzamanın,‘her doğruyu söylemek doğru değildir’ sözünü hatırlamalıyız.

Gıybet ortamında bir dinleyici olmakta o gıybeti yapan kişinin günahına ortak sayılır. O halde bir dinleyiciysek o kötülüğü elle düzeltmemiz gerekir. Elle yapamıyorsak dille. Dille de yapamıyorsak o ortamı terk etmemiz gerekir. Terk etmemiz zor ise buğzetmemiz ve gıyabında konuşulan kişiyi savunmamız gerekir. Abdurrrahim Güneş Hoca ne güzel demiştir.’İnsan eğer sorumluluğu yerine getirerek tepki gösterirse şahit, aksi takdirde seyircidir. İnsan seyirci değil, şahit olmaya çalışmalıdır.” O ortamlarda hiç tepki vermeyip seyirci gibi izlediğimizi düşünelim. Göz alışır, kulağa normal gelir, nefs ister. Bir de bakarız ki bizde o ölü eti yiyenlerin içerisinde biz de yemiş oluyoruz. Onu niçin imanımız gereğince de tavrımız belli olup şeytanın ve nefsin sihirli isteklerinin bilincinde olmalıyız...

Gıybet toplum afeti, dil belası, kulak yarası, fitne kazanı ve kardeşliğin yıkımıdır. Rabbim bizleri korusun. Baki Muhabbetle...

Esra Toprak

Bu haberler de ilginizi çekebilir