Kemalist Mahallede Zavallı Müslümanlar
Halkın çoğunluğu Müslüman olduğu halde devletin dayandığı sistem İslam karşıtlığı üzerinde kuruldu.
Toplumdaki İslami izlerin silinmesi ve İslam’ın bir daha yaşam alanı bulmaması için kanunlar kaleme alındı. Baskı, dayatma, zindan, idam ve kimi zaman katliamlara varan cezalarla İslam’ı yok etmeye çalıştılar. Ancak bütün çabalarına rağmen bunu yapamadılar.
Ak Partinin kurucuları, sırtlarındaki inanç gömleğini çıkarttıklarını ve değişime uğradıklarını birçok alanda dile getirdiler. Kimi söylem ve hareketleri ciddi bir değişim geçirdiklerini ortaya koyuyordu. Ancak İslami bir geçmişten gelmeleri; Allah’ın yasaklarını çiğnemekten kaçınacakları ve hassas konularda İslami duyarlılıktan feragat etmeyecekleriyle ilgili ümitleri, canlı tutuyordu. Çünkü aklı başında bilinçli Müslümanlar her şeyin yaratıcısı ve hükmedicisi olan Allah Teâlâ’nın yasaklarını bile bile çiğneyemezdi. Allah’ın yasaklarının çiğneyenlere ayak uyduramaz, onların ardına takılmazdı. Müslüman bir halkın maslahat ve menfaati için de olsa, hiçbir Allah’ın kulu Allah Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri işleme hürriyetine sahip değildi.
Oysa bu insanların kimi zaman teklediklerini ve İslam’ın koyduğu kırmızıçizgileri çiğnediğini görüyoruz. Örneğin Allah Teâlâ’nın yasakladığı ve büyük günahlardan saydığı zinanın suç olmaktan çıkarılmasını hiç kimse hiçbir gerekçeyle açıklayamaz. Okul kapılarından geri döndürülen, üvey evlat muamelesine tabi tutulup aşağılanan ve kamusal alanlara sokulmayan tesettürlü bayanların çektiği sıkıntıların da bir izahı yoktur. Türkiye’de yaşayan herkes tesettürün siyasi bir sembol olmadığını çok iyi biliyor. Hiçbir bayan siyasi bir mücadele yürütmek için bir sürü zorluğu göğüsleyip tesettüre bürünmüyor. İklim ve şartlar ne olursa olsun tesettürlü Müslüman kadınlar Allah Teâlâ’nın emri olduğu için örtünüyorlar.
Bütün bunların yanında ağır mücadelelerden sonra diktatörlerini deviren Mısır ve Tunus’un Müslüman halklarına laikliğin tavsiye edilmesi; dil sürçmesi olarak değerlendirilemeyeceği gibi, duyarlı bir Müslümandan beklenen bir davranış da değildir. Yüreğinde Allah inanç ve korkusu bulunan insanlardan beklenen; İslam düşmanlığı üzerine bina edilen sistemi, değişime tabi tutup; Allah Teala’nın emir ve yasakları doğrultusunda halkının inanç ve düşüncesine göre yeniden yapılandırmaktır. Ancak hükümetin tepesinde bulunanların bunları düşünme bir yana, baskıcı ve dayatmacı Kemalist rejimi daha fazla güçlendirip temellendirmek için çabaladıklarını esefle izliyoruz. Bütün plan ve programlar Kemalizm vizyonu esas alınarak yapılıyor. Ortaya konan hedefler Kemalist devletin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümü olan 2023 ile odaklanıyor. Her şey Kemalist düşünce perspektifinde düzenleniyor. Tıpkı CHP’nin onlarca yıl yaptığı gibi. Bir zamanlar CHP’nin zorla yaptırdıkları, bugün İslami gelenekten gelen insanların gönüllü girişimiyle, üstelik Kemalizm’den gördüğü ağır zulümlerden beli bükülmüş halka tatlı gösterilerek yapılıyor. Dolayısıyla miadını doldurmuş Kemalist sisteme daha fazla kan veriliyor, nefes aldırılıyor ve ömrü daha fazla uzatılıyor.
Son zamanlarda Kemalist elitlerle yarışırcasına iktidar partisinin ileri gelenlerinin Anıtkabir ziyaretleri gözlerden kaçmıyor. 75 yıl önce ölmüş, kemikleri bile toprak olmuş bir kula hesap vermeye gidiyorlar. Oysa her şeyi kontrolünde tutan, insanların gizli-açık bütün işlerinden haberdar olan, insan hayatını haram ve helal çizgileriyle sınırlayan, emirlerine uymayanları cezalandıracağını bildiren Allah Teâlâ’ya hesap vermek zorunda hissetmiyorlar kendilerini.
Cumhuriyet Bayramı’nda Kemalistlerin, demokratların, liberallerin, Türkçülerin, Kürtçülerin ve İslamcıların aynı hedefleri paylaşıyormuşçasına, yüzlerinden mutluluklar dökülerek eşleriyle birlikte resepsiyona katılmaları; Müslümanlar açısından utanç vericiydi.
Bugüne kadar her platformda hakarete uğrayan yöneticilerin tesettürlü eşleri, erkeklerin ellerini sıkarak içkilerin bol bol tüketildiği kötü bir toplantıya katıldılar. Günahın bolca işlendiği bir ortamdı burası. Müslümanlar açısından bir onursuzluktu. Ancak katılanlar sözde ülkede barış ortamına sebep olduklarından epeyce mutlu görünüyorlardı. Oysa bu topluluktan Allah’ı ve Allah’ın yasaklarını hesaba katan bir tek Allah’ın kulu ortaya çıkmadı.
Diyelim ki insanların bir kısmı yanlış yapmıştı ve büyük bir şaşkınlık içindeydi. Ancak, İslami olarak geçinen kesimlerin bu gelişmelere sessiz kalmaları ve tabii görmeleri anlaşılacak gibi değildi. Bu acı tablo Türkiye’deki İslami kesimin duyarlığının geldiği noktayı gösteriyordu. Çok cılız bazı seslerin dışında kimse itiraz etmedi. Müslüman halkın oylarıyla seçilen insanların, Kemalist rejimin kuruluşunu bayram ortamında kutlamaları; bununla da yetinmeyerek ev sahibi oldukları toplantılarda misafirlerine içki içirmelerini görmezden gelmeleri; en basit tabirle yüreklerimizi acıtıyor.
İnsanların davalarından dönmeleri, mevzilerini terk etmeleri ve İslam düşmanlığı üzerine bina edilen sistemin ömrünü uzatmak için çabalamaları; üzüntü vericidir. Ancak bütün bunlar kararlılığımızı ve tavize pirim vermeyen İslami duruşumuzu sarsamayacak. Bazıları dökülse de, Allah’ın izniyle Kur’an ve sünnet perspektifinde hareket edip bu ağır davayı hedefine götürmek için elimizden geleni yapacağız.
(Hürseda Haber)