Mevdudi`nin Manevi Kızı: Meryem Cemile
İnsanın taş, bitki veya hayvan olmadığını, Allah`ın kendisini akıl ve irade ile diğer varlıklardan ayırdığını adeta ispat eden ve Margaret Marcus iken, hür iradesi ile Meryem Cemile olan bir mücahideden söz edeceğiz bu hafta.
Mehmet Emin Özmen / Araştırma / Doğruhaber
1980’li yılların Müslüman okurlarını en çok etkileyen efsane isimlerden biriydi. O yıllarda Müslüman gençlik O’nun kitaplarıyla büyümüştü. Filistinli mülteci Ahmet Halil’in hikâyesini yazdığında daha on yedisindeydi. Bundan sonra toplam 17 kitap ve 70’in üzerinde kitapçığı yayınlandı. Bu anlamda epey üretken olan Cemile’nin; “Kendini Mahkûm Eden Batı”, “İslam ve Çağdaş Öncüleri”, “Mevdudi ile Mektuplaşmalar”, “Oryantalizm”, “Batı Uygarlığı ve İnsan” isimli eserleri Türkçe’ye çevrildi.
MERYEM CEMİLE KİMDİR?
Peki, bu eserleri aşk ve şevk ile yazan, içinde bulunduğu durumu tüm dünyaya duyurmaya çalışan bu kadın kimdi? Geçen hafta, 31 Ekim 2012 günü vefat edene kadar yeni nesil belki adını bile duymamıştı. Vefatından sonra internet siteleri ve gazeteler haberi yayınlayınca, tabiri caizse “Eskiler” kendisi ve misyonu ile ilgili yazılar kaleme aldılar.
Alman asıllı Yahudi bir anne ve babanın çocuğu olan Meryem Cemile, 1934 yılında New York’ta dünyaya gelir. Aile her ne kadar laik Amerikan sistemine ayak uydurmuş olsa da dindar sayılabilecek bir yapıdadırlar. Bu nedenle kızları Margaret Marcus’u (Meryem Cemile) Yahudi eğitim kurumlarına gönderirler. İslam ve Çağdaş Öncülerin kitabında kendisinin anlattığına göre; ilk defa “Yahudilik Ne Demek?” sorusunu o zamanlar soruyor. Sınıfındaki Hıristiyan arkadaşları bir Paskalya zamanında kendisine “İsa’nın Katili” demeleri üzerine küçücük beynine sorular takılıyor. İngilizceye çevirisi yapılmış bütün İbranice kitapları, kendisinin deyimiyle yiyip bitiren Cemile, gerçek kişiliğini aramaya da o yıllarda başlıyor.
İSLAM İLE TANIŞMASI
Araştırmacı bir ruha sahip olan Cemile, Kur’an-ı Kerim’den çok etkilendi. New York Üniversitesinde öğrenci iken hastalanıp, okula 2 yıl ara vermek zorunda kaldığında, okuyup araştırmaya epey zamanı oldu. Bu şekilde sürdürdüğü okumalarla İslam’ı tanıdı ve Müslümanlarla tanışmaya çalıştı.
Meryem Cemile’yi etkileyen isimlerin başında kendisi gibi eski bir Yahudi olan Muhammed Esed gelir. Özellikle adı geçenin “Mekke’ye Giden Yol” ve “Yolların Ayrılış Noktasında İslam” isimli kitaplarından istifade etti.
YAHUDİLİK HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Yahudilikten İslam’a geçiş nedenlerini sıralarken şu tespitlerde bulunmuştur: “Milliyetçik ile Yahudiliğin iç içe geçmesi bu dinin manevi cephesini yıkmıştır. Tanrı Yahova, insanlığın Tanrısı değildir, İsrail’in tanrısıdır. Yahudi’yi Yahudi yapan Tevhid inanışı, ya da Allah’ın insan için emrettiği Şeriata tabi olmanın gereğine inanması değildir, Yahudi anne-babadan doğmuş olmasıdır. Kitap Allah’ın bütün insanlığa vahyi değildir, Yahudilerin tarihini anlatır. Hz. Davud ve Hz. Süleyman Allah’ın peygamberleri değiller, Yahudi krallarıdır. Yahudilerin kurtuluşu ahiret ile ilgili değildir. Filistin diyarında devlet olunması ile ilgilidir. Hz. İsa (as) ve Hz. Yahya reddedilmiş ve hakarete uğramış ve kafir damgası yemişlerdir. Çünkü söyledikleri hikmetli sözler halkın milli hislerine hitap etmemiştir.
Akabinde de Allah Nübüvveti Beni İsrail’den almış ve kardeşleri olan Araplara vermiştir. Kanaat getirdim ki, üstün olan Araplar değildir. Arapları İslam yüceltmiştir. Allah’ın Resulü (sav) olmazsa bugün Araplar Eskimolar ve Zulular kadar silik bir ulus olurlardı. Eğer Kur’an olmasaydı, Arapça belki unutulmuş olmazdı; ama hiçbir önemi olmayan diller sınıfında yer alırdı.”
Yaptığı araştırmalar ve bu arada âlimlerle yaptığı mektuplaşmalar sonucu yukarıda sıraladığım, kendisinin “İslam ve Çağdaş Öncüleri” kitabından aldığım kanaatlere ulaşan Meryem Cemile, bu şekilde Müslüman oldu. Fakat kendisi için her şey bitmiş değildi. O kendisini daha yolun başında görüyor ve kat edilmesi gereken yolun daha çok olduğunun farkındaydı.
MEKTUPLAŞMALARI
Cep telefonu ve internetin olmadığı bir dönemde en iyi haberleşme yolu mektuptu. Zihninde beliren sorulara cevap bulabilmek için kâğıt ve kaleme sarılarak âlimlerle mektuplaşmaya başladı. “Cezayir’de Cemiyetü’l Ulema’dan ve Abdulhamid Bin Badis’in halefi ve 1965 yılında vefat eden El-Beşir el-İbrahimi bunlardan birisidir. Keza Cenevre’de ikamet eden Hasan el Benna’nın damadı ve Tarık Ramazan’ın babası Said Ramazan bunlardan bir başkasıdır. Suriye’den eski Meclis Başkanı ve Başbakanlardan Maruf el-Devalibi ile de İslam etrafında mektuplaşmıştır. Bu mektuplaşmaların onu olgunlaştırdığı söylenebilir. Kahire’de tutuklu bulunan Seyyid Kutup’a mektuplar gönderen Cemile’nin hayatının dönüm noktası ise Mevdudi ile tanışması olmuştur.”
Fikir suçlusu olarak zindanda bulunan ve zindanın zor şartları içinde kendisine gerekli bilgileri veremeyeceği kanaatine varan Seyyid Kutup, Meryem Cemile’yi Mevdudi’ye yönlendirmiştir. Tabi bu yöneliş Meryem Cemile’nin hayatında epey önemli bir değişikliğe vesile olmuştur.
EVLİLİĞİ VE PAKİSTAN’A YERLEŞMESİ:
Yukarıda da yazıldığı gibi Mevdudi ile tanışması kendisi açısından bir dönüm noktasını teşkil ediyordu. Çünkü hem bu şekilde İslami açıdan olgunlaşmış hem de bir süre sonra Mevdudi kendisini Pakistan’a davet etmiştir. Kendisi bu durumu Timeturk’e verdiği bir röportajda şöyle açıklar: “Pakistan’a iki yıl boyunca mektuplaştığım Mevlana Mevdudi’nin davetiyle yerleştim. Bana yeni İslam’ı seçmiş biri olarak manevi desteğin yanı sıra Pakistan’da kalıcı bir ev de verdi ve iyi bir eş bulmamda bana yardımcı oldu. Eşimin ailesiyle çok iyi ilişkilerimiz var. Başka hiçbir yere gitmek istemedim, Amerika’da benim için hiçbir şey olmadığına ikna oldum.”
Kendisine iyi bir eş dediği kişi Cemaat-ı İslami liderlerinden Muhammed Yusuf Han’dı. Kendisinin ikinci eşi olmayı kabul etti ve kocasıyla birlikte örnek bir aile tesis ettiler.
YAHUDİLERİN KENDİSİNE KARŞI TEPKİLERİ
Kendisi yine kendi dilinden, İslam’a ilgi duyması ile ilgili Yahudilerin takındıkları tavırlar hakkında şu bilgileri vermektedir: “Bu durum tanıdığım diğer Yahudileri fevkalade kızdırdı. Onlara göre ben ihanetin en büyüğünü yapmıştım. Onlar bana böyle bir reddin ancak insanın ceddinden ar etmesi ve milletinden nefret etmesi ile mümkün olabileceğini söylediler. Ben İslam’ı ceddimden ya da milletimden nefret ettiğim için seçmedim. Benim için bu geçiş kokuşmuş ve kısmi bir inanıştan, evrensel hâkimiyetten daha azına razı olmayan dinamik ve devrimci bir inanışa geçiştir.”
İsrail’in, Filistinlilere uyguladığı zulüm kendisinin İslam’a girişinde etkili olmuştur. Bu baskı kendisinin Filistinlilerle yakınlaşmasını sağlamıştır. Daha sonraları adeta kendisini Filistinlilere adamıştır. Tanıdığı Filistinli mülteci Ahmet Halil’in hayat hikâyesini yazmış ve bu kitabı çok okunmuştur.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Meryem Cemile, İslam’a hizmetleri geçmiş Müslüman öncüler ile ilgili biyografik çalışmalar yapmış ve bununla ilgili yazdığı eserde Üstad Bediüzzaman’ı tanıtmıştır. Kendisi ile ilgili en çarpıcı ifadesi şöyledir: “Eğer zaman zaman dinin hakikatini anlatacak insanların ortaya çıkması İslam tarihinin bir özelliği ise Bediüzzaman Said Nursi de Türkiye’ye nasip olmuş bir müceddiddir.”
VEFATI
Pakistan’ın Lahor kentine yerleştikten sonra bir daha Amerika’ya dönmeyen Cemile burada hizmetlerine devam etti. Dolu dolu bir ömür geçiren Meryem Cemile 31 Ekim 2012’de vefat ederek aramızdan ayrıldı.
Allah rahmet eylesin.