Nereden Nereye?
Nereden Nereye?
Binlerce Müslümanın bir araya gelip cami avlularında ya da şehirlerin büyük meydanlarında kucaklaşıp bayramlaşmalarını, on yıl öncesiyle karşılaştırdığımızda nereden nereye geldiğimizi görüyoruz. Bayramların bu güzel yönü yüzlerimizi güldürürken, kucaklaşmaya ve bayramlaşmaya bazı kardeşlerimizin katılamaması sevincimizin rengini buruklaştırıp zayıflatıyor.
On yıl öncesinde iki Müslümanı bir araya getirmek epeyce zordu. Ardı arkası kesilmeyen baskınlar, operasyonlar, aylarca devam eden gözaltıları, sakatlıklar hatta ölümlerle neticelenen işkenceler, zindanlarda yavrularını ya da eşlerini ziyarete giden kadınlara yapılan eziyetler ve ailelerin karşılaştığı baskı ve tehditlerle İslam’ı arzulayan insanların bir daha gözlerini açmamaları ve bir araya gelmemeleri hedefleniyordu. İş bununla da sınırlı değildi. Müslümanların bir daha nefes almamaları ve toplum içinde yaşam imkanı bulmamaları için devlete ait olan olmayan bütün basın organları şiddetli iftira kampanyalarıyla, yalan ve uydurma haberleri akşamlara kadar ekranlara ya da gazete sayfalarına taşıyarak; ülke tarihinde görülmemiş bir yargısız infaz kampanyası yürütüyorlardı. Nerede bir vahşet varsa, nerede bu vahşeti ifade eden sivri kelime ve kavramlar varsa bütün bunları Müslümanlarla ilişkilendiriyor, vicdansızca ve insafsızca saldırıyorlardı.
Öte yandan olayları İslam’a göre yorumlayan; her şeyde İslami çerçeveyi esas alan Müslümanları potansiyel tehlike gören devlet, nefes aldıracak gibi görünmüyordu. Bu yıllarda sırf İslami kimliğe sahip olduklarından dolayı gözaltına alınıp zindanlara gönderilen gençlerin, en az kalış müddeti 5-6 yıldı. Bazı bölgelerin yargıçları suçlara bakmaksızın basit bahanelerle Müslüman olmaktan başka suçu bulunmayan gençleri ömür boyu zindana mahkum ettiler. Yıllarca devam eden mahkemelere iştirak eden, bütün çabalara rağmen isnat edilecek suç bulunulmadığı için üyelik verilip 5–6 yıl hapis yatmaya mecbur bırakılanlar, karar açıklandıktan sonra çoğu zaman rahat bir nefes alıyor, hatta yüzlerinde sevinç dalgaları dolaşıyordu. Kendi durumundakilerin bir kısmının hiçbir suçları olmadığı halde ömür boyu zindanla cezalandırılmaları, onların gözünde 5–6 yıllık zindanı hiçe indiriyordu.
Ceza yağdıranların hesabı vardı, ancak hesaba katmadıkları bir de Allah Teâlâ’nın hesabı vardı. Onlar, iki üç Müslümanın bir araya gelmesine müsaade etmezken, bir araya gelmeye çalışan Müslümanları baskılarla, kimi yerlerde de operasyonlarla tedip (!) etmeye çalışırken; hesaplarını bozan Allah Teâlâ, birkaç yıl içinde yüzlerin, binlerin hatta on binlerin bir araya gelmeleri ve bayramlaşmaları imkânını doğurdu. Artık ülkenin doğusundan batısına kadar cami bahçelerinde ya da büyük meydanlarda binlerce Müslüman kucaklaşıp bayramlaşabiliyor.
Bütün bunlar Allah Teâlâ’nın lütfu ve keremi olduğu için şükür gerektiriyor. Bu gelişmeler güzel bir müjdeden de haber veriyor. İhlâs ve samimiyetle atılan adımların boşa gitmediğini, İslam düşmanlarının engellemelerine rağmen Allah Teâlâ’nın yardımını esirgemeyip Müslümanları toparladığının müjdesini veriyor. İslami gelişmelerden rahatsız olanların ve Müslümanları engellemeye çalışanların bütün çabalarına rağmen ihlâs ve samimiyetle atılan adımların hiçbir zaman karşılıksız kalmayacağını, bu alandaki her çabanın Allah Teâlâ’nın lütuf ve inayetiyle karşılık bulacağın ortaya koyuyor.
Bugün meydanlarda binlerce Müslüman bayramlaşırken, inşallah ihlâs ve samimiyetle yoğrulmuş çabalarımızla gelecek bayramlarda cami önleri ve meydanlar Müslümanlara dar gelecek. Daha büyük meydanlarda yüzbinlerle bayramlaşacağız. Tecrübeyle yaşadık. İhlâs ve samimiyetle atılan her adım çok meyve veren ağaçlar gibi semeresini cömertçe ve bolca veriyor. Aynı ruh ve bilinçle çabaladıkça; Allah Teâlâ bizi daha fazla güzelliklerle yüzleştirecek ve daha güzel nimetler tattıracak…
Bütün bu güzellikleri tattıran Allah Teâlâ’ya şükrümüzü eda ederken, mutluluğumuza gölge düşürüp sevincimizi buruk hale getiren zindandaki ve hicretteki kardeşlerimizin sıkıntılardan kurtulup bizimle birlikte olmalarını ve hep birlikte bayramlaşmayı Allah Teala’dan temenni ediyoruz.
(Hasan Yılmaz / Hürseda Haber)