• DOLAR 34.5
  • EURO 36.665
  • ALTIN 2917.25
  • ...
MÜMİN VASIFLARDAN BİR VASIF: EMANET
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Resulullah, hicretten önce, kendisinde bulunan emânetleri sahiplerine iade etmişti. Çünkü kâfirler dahi ona “el-emin” olarak mallarını emânet ediyorlardı. Hz. Peygamber “emânete ihânetin münâfıkların alâmetlerinden olduğunu” söylemiştir (Buhâri, İmân, 64; Müslim, İmân, 106). Emânet, müminlerin de vasfıdır (el-Mü’minûn, 23/8). Vedâ Haccı’nda Rasûlullah, kadınların da erkeklere birer emânet olduklarını açıklamıştır (Ebû Dâvûd, Menâsik, 56). Yine Vedâ Hutbesi’nde Rasûlullah, “Size bir emânet bırakıyorum ki, ona sarıldıkça sapıklığa ve dinsizliğe düşmezsiniz. Bu emânet Allah’ın kitabı Kur’ân ve benim sünnetimdir” (Buhâri, Tecrid, 1654; İbn Hişâm, es-Sire, IV, 603; Sahih ve Sünen’lerin Vedâ Haccı bölümleri). İbn Hanbel rivâyet eder: “Emânet sahibi olmayan kişinin gerçek imânı yoktur” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 135).

Allah Teâla, “emânet” kavramını Kur’an-ı Kerîm’de çok geniş bir anlamda zikretmiştir: “Biz, emâneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onu yüklenmekten kaçındılar; onu insan yüklendi; çünkü o çok zâlim, çok câhildir...” (el-Ahzâb, 33/72). Bu genel anlamlandırmadan sonra, “Emanetleri ehline vermemizi, insanlar arasında hükmettiğimiz zaman adâletle hükmetmemizi emreder” (en-Nisâ, 4/58). Rasûlullah’ın şu buyruğu da emânete riâyetin yozlaşması durumunda neler olacağını açıklamaktadır: “Emânet kaybedildiği zaman yani -işler ehli olmayanlara verildiği zaman- kıyâmeti bekle” (Buharı, İmân, 1). İsrailoğulları bu yüzden çökmüş ve sapmışlardı. Beceriksiz, sorumsuz, ahlâksız, adâletsiz kimselere yetki vermişlerdi. Halbuki İslâmî harekette, her işte en ehil kişilerin yeraldığı “Ulu’l-emr”e itâat söz konusudur.

Geniş anlamıyla, “Allah’ın tekliflerinin tamamına” emânet denilmiştir (Mecmuat’ul-Tefâsir, İstanbul 1979, V. 142, 143). Usûl-i fıkıhta, Allah’ın insanlâra yüklediği bütün mükellefiyetlere emânet denilmiştir (Molla Hüsrev, Mir’at el-Usûl fî Şerhi’l Mirkat el-Vüsûl, İstanbul, 1307, I, 591). Eşref-i mahlûkat, Allah’ın yeryüzündeki halifesi olarak tanımlanan insan; Allah’ın öğüdü ve rehberi olan Kur’an-ı Kerîm ile ruhlar âleminde verdiği ‘misâk’ı aldığı emâneti yerine getirmeye çalışmakla mükelleftir. Bu manada, herhangi bir şekilde kendisine emânet edilmiş bir malı korumamak nasıl hâinlik olmaktaysa; daha geniş kapsamlı olarak Kur’ân ve Sünnet emânetini sahiplenmemek, İslâm’a yönelmemek ve İslâmî ilkeleri yaşamamak, yaşatmayı unutturmak veya engellemek de emânet ve emânet ilkelerine uymamak demektir.

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir