• DOLAR 34.701
  • EURO 36.729
  • ALTIN 2965.794
  • ...
Açlık Grevleri Öcalan`ı Özgürleştirir mi?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhammet Şerif / haber - yorum

PKK ve KCK’lı tutsakların muhtelif cezaevlerinde başlattıkları süresiz ve dönüşümsüz açlık grevleri halen devam etmektedir. Açlık grevlerindeki KCK ve PKK’lı tutsakların talepleri arasında, Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlüğü ile Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmesi ve KCK davalarındaki sanıkların savunmalarını anadilde yapabilmeleri yer alıyor.

PKK/BDP cenahının yönetici ve halkın arasındaki destekçileri, yıllardır farklı platformlarda ya da basına verdikleri demeçlerde bu taleplerini defaatle dile getirmişlerdir. Özellikle de, 1999 yılından beri tutuklu bulunan ve yakalandıktan hemen sonra “Devlete hizmet etmeye hazırım” diyen Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki koşullarının iyileştirilmesi konusunu çok defa gündeme getirmişlerdir.

Hatta çoğu kez Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve üzerindeki tecridin kaldırılması için miting, basın açıklaması, yürüyüş, açlık grevleri, ölüm oruçları, kendini yakma, kepenk kapattırma, ev ve işyerlerine zarar verme vb. eylemler yapmışlardır. Genel olarak, bu eylemlerdeki hedeflerini, “Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve uygulanan tecridin sona erdirilmesi” olarak açıklamışlardır.

Ancak yaptıkları bu eylemlerin hiçbirinde istedikleri hedefe ulaşamamışlardır. Tabi elbette ki, hedefe ulaşamamalarının bazı sebepleri vardır. Bunların en başında, yaptıkları eylemlerin çoğunda halka maddi ve manevi yönden zarar vermeleri gelir. Çünkü halk, yapılanları gördükten sonra PKK/BDP’den yardım ve desteğini çekmiştir; PKK/BDP halkın desteğinden mahrum kalınca da, hedefe ulaşma yolunda yalpalamıştır.

Bugün de, PKK/BDP’nin destek ve teşvikiyle devam eden açlık grevlerinde bazı gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına, kamuoyuyla paylaşılmasına izin verilmemektedir. Birileri “sol ideoloji” uğruna insanların ölüme adım adım yaklaşmasına göz yummaktadır. Oysa açlık grevlerini durdurabilecek çok sayıda BDP’li siyasetçi vardır. Ama hiçbiri bu konuda samimice açıklama yapmamakla beraber, herhangi bir girişimde de bulunmamaktadır.

Açlık grevlerindeki tutsakların ailelerinden yükselen “Neden sadece bizim evlatlarımız!” sesleri sonrasında, bazı BDP’li siyasetçiler “birkaç günlük” açlık grevine başlamışlar, ancak grevlerini çok kısa sürede nihayete erdirmişlerdir. Şimdiler de ise dışarıdaki halkın açlık grevlerine başlamalarını ve “topyekûn direniş”e geçmelerini istemektedirler. Bu şekilde, açlık grevindeki tutsakların taleplerinin karşılanacağını düşünmektedirler.

Soruna çözüm üretmeleri gerekirken, adeta sorunun devam etmesine katkı sunanlar, yarın halkın karşısına çıktıklarında ne diyecekler acaba? Örgütün ideolojisi doğrultusunda, kameraların önünde “Öcalan’a özgürlük” diyerek adeta “artistlik” yapanlar, açlık grevlerinde hayatını kaybedecek tutsakların ailelerinin yüzüne bakacak bir “yüz” bulabilecekler mi? Merak ediyorum doğrusu!

Aslında biz neler yapacaklarını, nasıl bir “yüz” ile mağdur ailelerine bakacaklarını, özgürlük talebinde bulunanların sonradan nasıl davranacaklarını/çark edeceklerini tahmin edebiliyoruz. Zira bugüne kadar yaptıkları, gelecekte ne yapacakları hakkında bizlere çok açık ipuçları vermektedir.

Kürt gençleri kirli bir savaşın kurbanı olurken “Bodrum”larda “gayri ilişki” yaşayarak eğlenenlerin, 34 Kürt genci Roboski’de bombaların hedefi olurken kameraların önünde kahkaha atanların, devlete hizmet etmeye hazır birisinin rahatı ve özgürlüğü için tutsakları açlık grevlerine teşvik edenlerin; açlık grevlerinde olası olumsuzluklardan/ölümlerden sonra da aynı şeyi tekrarlamayacakları ne malum! Yapmayacaklarının garantisini verebilecek var mı Allah aşkına? Verebilecek olan varsa buyursun hakikatten sapmadan, elini vicdanına koyarak açıklasın.

Ama maalesef her şey ortada! Bugüne kadar yapılanlar gelecekte neler yapılabileceğini göstermekte ve bu da uzun yıllardır gizlenen bazı gerçeklerin tezahür etmesine sebep olmaktadır. Ama artık gizlenen o gerçekler herkes tarafından, hasseten evlatları “sol ideoloji” uğruna dağda ve cezaevlerinde bulunan aileler tarafından bilinmelidir. Yani “örgütün ideolojisi” ve “Öcalan’ın özgürlüğü” uğruna saklanan hiçbir gerçek gizli kalmamalıdır.

Dolaysıyla, açık açık ölüme yollanan tutsakların aileleri seslerini yükseltebilmeli; örgütten, Öcalan’dan ve BDP’li siyasetçilerden hesap sorabilmelidir. Dağda kirli bir savaşta evlatlarını kaybeden aileler, cezaevlerinde ölüme yollanan çocuklarının gözleri önünde eriyip gitmesine sessiz kalmamalıdır. Eğer ki “Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük sorunu” varsa, açlık grevine/ölüm orucuna başlaması gereken kişinin ilk önce “Öcalan’ın kendisi” olması gerektiğini, daha sonra ise milletin oyuyla meclise gönderilen “BDP’li milletvekilleri”yle birlikte “PKK’nın üst düzey yöneticileri” olması gerektiğini ve cezaevlerindeki açlık grevlerinin Abdullah Öcalan’ı özgürleştir(e)meyeceğini ve mutlak çözüme herhangi bir katkı sağlamayacağını dile getirebilme cesaretini gösterebilmelidirler.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir