DİRİLER KABRİ
(Firavun) Dedi ki: Andolsun benim dışımda bir ilah edinecek olursan seni mutlaka hapse atacağım” (Şuara 29)
(Firavun) Dedi ki: Andolsun benim dışımda bir ilah edinecek olursan seni mutlaka hapse atacağım” (Şuara 29)
Rabbimiz yüce kitabının birçok ayetinde Hz. Musa’nın Firavunla mücadelesinden haber vermiştir. Böylece zalim ve zorbaların simgesi haline gelen ve tüm zalimlerin piri ve üstadı kabul edilen Firavun, Hz. Musa (a.s)’yı hapse atmakla başka bir tabirle, zindana atmakla tehdit edip korkutmaya çalışmış. Asırlar boyu Firavun ve onun yolundan yürüyen binlerce zalim hep böyle devam edip gelmişlerdir. Hatta sadece tehdit savurmakla kalmayıp binlerce belki de on binlerce muvahhidi zindana atmışlar. Bu zulüm asırlar boyu devam edip durmuş. Hakla batılın mücadelesi sanki zindana atılıp atılmamakla eş değer olmuş. Ateşe atılıp, atılmamak gibi.
Tarih boyunca bir şekilde derdest edilip zindana atılan şu mazlum ve muvahhidler de pirleri Hz. Yusuf’a ittibaen karşılık verip medreseyi Yusufiyeler oluşturmakla misillemede bulunmuşlardır. Zalimler karakterleri gereği tahrip, fesat, bozgunculuk yapıp insanlığı ifsada sürüklerken Medresey-i Yusufiye ehli ise ıslah ve insan yetiştirmeyle uğraşmışlardır.
Her eğitim ve öğretim kendince düzen ve disiplini vardır. Bu vecihle zindan ehlinin eğitim ve öğretimi de kendi şahsına münhasırdır. Bunun usulü de çektirilen acı ve sıkıntılara sabretme, şükürle karşılık vermedir. Burada mücadele bire bir acılar üzerinden devam etmektedir. Zalimler, mazlumun evini, işini, şehrini, köyünü, sevdiklerini hatta ömrünü her neyi varsa almışlardır. Geride davasından başka bir dikili ağacı kalmamıştır. Şu an eli de şu dikili ağacına ulaşmamaktadır. Başkalarının ağaçla ilgilenmesi onu mutlu ederken, her nedense bazen bundan mutsuz da olur. Hem kim sevdiğinden ayrılınca mutlu olur ki?
Dış dünya ile ilişkisi yakın akrabası ve ailesiyledir. Bir onlar kalmıştır. Hem onlarla görüşmek o kadar zorlaştırılmış ki, adeta bu imkan da ellerinden alınmış. Her biri memleket ve ailelerinden yüzlerce kilometre uzaklara sürgünlere gönderilmiştir. Artık üç beş ayda belki de yılda bir kez ailesiyle görüşebilmektedir. Hani bir lahza sayılabilecek şu görüş zamanında ziyaretlerinden müşahede ettiği uzun yolun yorgunluğu ve sıkıntısı zindan ehlini tamamı ile rahatsız etmiştir. Yüklendiği acı, gam ve kederi 3–5 ay boyunca hücresinde eskitecek ta ki yenisini yüklenene kadar. Bazen ayrılık yılları bulmuş o kadar uzamıştır ki iki evladının sesini telefon görüşmesinde bir birine karıştırıp mahcup olmuştur. Çocukları yüzünden uzak büyümüşlerdir.
Hem şu zindan eğitim usulü zorludur. Eğitime istekli olanlar bir adım öndedirler. Hatta içinde bulunduğu ahval ona fırsatla bile sunmaktadır. İstekli olmayanlar da zahirden acı olan sabrı yudumlar, çaresizliği iliklerine kadar hisseder, kalbi sızlar, nefesine ve ruhuna inen darbeler onu hizaya koyup adam eder, olgunlaştırır. Bu eğitim ile zalimlere karşı direnmeyi öğrenir.
Şu yüzlerce olumsuzluğun içinde onurunu ve davasını korumasını bilmiştir. Düşmanları her yönden ona hücum ettiği halde yine de zafer hep onun olmuştur. H.z Musa (A.s)’yı zindanla tehdit eden Firavun ve ordusu suda boğulmuş. Hz. Yusuf Mısır azizi olmuş. İmam Ahmet ve Ebu Hanife (R.a) insanlığa yol gösteren iki büyük rehber olurken Üstad Bediüzzaman ve Seyyid Kutup (r.a) gibi asrımız önder ve rehberleriyle ümmet yol bulmuştur.
Zindan ehlinin tarihi zaferlerle doludur. O bir hiç iken fedakârlığı davasını yüklenmek ile şeref kazanmış ve Rabbinin rızasına mazhar olma yolunda ilerlemiştir. Şerefli dava ağacının toprak altında görünmeyen kökleri olmuştur. Onun payına düşen toprağın bağrında aynen kabir ehli gibi yatmaktır. Zaten zindana “Diriler kabri” dememişler mi?
“Hem O, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderendir. Nihayet (o rüzgârlar) ağır (yağmur bulutlarını yüklendiği zaman onu ölü bir memlekete sevk ederiz; böylece oraya su indiririz de onunla her çeşit meyvelerden çıkarırız. İşte ölüleri (de kabirlerinden) böyle çıkarırız, ta ki ibret alsınlar!” (Araf – 57)
“De ki; Onları ilk defa yaratan (yine) onları diriltecek! Çünkü o, Her türlü yaratmayı hakkıyla bilendir.” (Yasin – 79)
Mademki sadece ölüleri O zat-ı zülcelal diriltebilir. İşte Şu zindan ehlini de içinde bulunduğu diriler kabrinden çıkarıp, diriltmeye yüce Rabbimiz kadirdir.
Zindanın malum zor şartlarına tüm vücut azaları sağlam olan bir insan ancak dayanırken 20 yıldır sadece başı ile bu şartlarda şükürle sabreden Fikret Bayram kardeşimize Rabbimiz’in Özgürlüğünü nasip etmesini niyaz eder bu hayırlı işe vesile olan tüm Müslüman kardeşlerime şükranlarımı sunar dua ederim. Allah (c.c)’a emanet olunuz.
Orhan Özdemir
Adana 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi