Bayram… Kurban… Ve Kurbanlıklar
Bayram… Kurban… Ve Kurbanlıklar
İki büyük ibadetten sonra iki bayramı hediye olarak veren şanı yüce Rabbimize hamd ve senalar olsun.
Allah’a adanmış iki kurbanın soyundan olan Efendimiz Hz. Muhammed’e, miras olarak bıraktığı davasına kendini feda etmiş olan ehl-i beytine, hayatlarını rablerine adayan sahabilerine ve kıyamete dek onların ayak izlerine basarak yürüyen Allah kurbanlarına salat ve selam olsun.
Allah’a adanmış iki kurbanın soyundan olan Efendimiz Hz. Muhammed’e, miras olarak bıraktığı davasına kendini feda etmiş olan ehl-i beytine, hayatlarını rablerine adayan sahabilerine ve kıyamete dek onların ayak izlerine basarak yürüyen Allah kurbanlarına salat ve selam olsun.
İslam ümmetine ilahi bir hediye olarak verilen Kurban Bayramı vesilesiyle evvela Allah rızası için çalışıp bu uğurda zindanları mekan edinmiş olan tüm Yusufi abilerimin ve ailelerinin, Yusufilerin bir diğer parçaları olan muhacirlerin ve ailelerinin, İslam dini uğruna feda olmuş şehidlerin ve ailelerinin, tüm dost akraba, ahbap, bacı ve kardeşlerin mübarek bayramını tebrik eder İslam ümmetinin ittihadına, dünya Müslümanlarının kurtuluşuna, esaretteki Müslümanların azadlığına, hicretlerin son bulmasına ve hasretlerin vuslata dönüşmesine vesile olmasını yüce Rabbimden dilerim.
Bayram, kurban ve kurbanlıklar dedik. Çünkü bu kelimeler tek bir kelimenin harfleri gibi birbirlerini tamamlar, biri zikredildiğinde diğerini çağrıştırır. Bu günlerde İslam aleminin her tarafında bayramlar kutlanır. Kimi sevinçle, kimi buruk bir sevinçle, kimi de üzüntüyle karşılar bu bayramı. Her Müslüman gücü nisbetinde ibadet ve adağını yerine getirir. Tekbirler getirilir, bayram namazı kılınır, dost-akraba ve arkadaşlar ziyaret edilir. Hazırlanan yiyecekler, tatlılar, şerbetler ikram edilir, bayramlaşmalar, sevinçler, eğlenceler vs… Rabbimize hamd olsun ki Müslümanların da böyle sevineceği günleri vardır. İslami çevrelerde sevinçle bayramlarını geçirenlere helal olsun bu bayramlar. Müslümanların kendi bayramlarına sahip çıkması gerekir. Aksi takdirde bayramlarımız elimizden gider, daha da yozlaşıp asıl misyonunu kaybederler.
Bir de bizim bayramlarımız: Yusufilerin, muhacirlerin ve ailelerinin bayramları var. Bazı Yusufilerin ve muhacirlerin kaçıncı bayramıdır ki uzaklarda, gurbetlerde, garipliklerde… kiminin otuz, kiminin otuzbeş, otuzsekiz ve kırkıncı bayramı. İlahi bir ikram olan bayramları onlar da kutluyorlar elbette, imkan dahilinde. Bayrama namazı kılar, üç-beş kişi bayramlaşır ve birbirlerine şeker ikram ederler, duvarlara inat, tel örgülere inat, gurbetlere inat, binlerce kilometreye inat ve zalimlere inat. Aileleri, anne-babaları, bacı-kardeşleri, eş-çocukları, sevenleri de bayramları ihya ederler. Kalpleri buruk, yürekleri yanık, kanatları kırık olsa da dostlarını üzmeme, düşmanlarını sevindirmeme adına olsa da, buruk bir sevinçle kutlarlar bayramlarını. Tevekkül ederek, teslimiyet göstererek, karşılığını Allah’tan bekleyerek…
Ya kurbanlar... Bu sevinçli günlere adını veren kurbanlar… Hal-ı vakti yerinde olanların aşk ve şevkle yerine getirdikleri bir vazife olarak kurbanlar…
Dostlar, akrabalar, fakirler ve yetimler dağıtılan kurban etleriyle sevindirip bir başka anlam katılır bu bayramlara. Bayram vesilesiyle kesilen kurbanlıklarımızın etlerini İslami kurumlar aracılığıyla en çok muhtaç olanlara ulaştırırken ihlas ve samimiyetimiz oranında yüce Rahman’a yükselir amellerimiz.
Malumunuz, kurbanlarımızın aslı Hz. İsmail’e dayanır. Rüya aleminde gelen ilahi bir emirle başlamıştı. Allah Resulü Hz. İbrahim (as) ve ailesi bir imtihana tabu tutuluyordu. Ciğerparesi İsmail’i Allah yolunda kurban edecekti. Hz. İbrahim tam bir teslimiyetle Allah’ın emrini yerine getirmeye karar verdi. İnsanoğlunun ezeli düşmanı olan şeytan bunu hazmedemeyerek başlamıştı vesvese vermeye. Kararından döndürmediği Hz. İbrahim’in yükselişi karşısında alçalıp gidiyordu mel’un. Nihayet Hz İbrahim, durumu oğlu İsmail’e bildirdi. Aldığı cevap: “Sen Rabbinin emrini yerine getir, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” şeklinde oldu. Böyle bir teslimiyet karşısında şeytan çatlıyordu sanki. Hz. İsmail’in etrafında dönüp dolaştı. Teslimiyetini zedelemeye çalıştı ama nafile. Babadan sonra oğulun da Allah’a bu kadar yakınlaşmasını hazmedemeyerek Hz Hacer annemize koştu. Duygularına dokundu, şefkatini yokladı ve hazin tablolar çizdi karşısında. Belki o engel olabilirdi bu ihlasa, teslimiyetle, kararlığa ve samimi kulluğa. Aynı teslimiyeti ve samimiyeti onda da görünce çaresiz esfeli safilinde sinip kaldı. Tam bir teslimiyetle Allah’ın emrini yerine getirmeye çalışan Hz İbrahim’i büyük bir müjdeyle mükafatlandırdı yüce Allah, Hz Cebrail’in getirdiği kurbanlık Hz İsmail’in yerine kurban edilecekti. İşte o günden bu yana tevhid ehlinin kurban kesmesi bir ibadet kılındı.
Rabbinin emrine uyarak canından bir parçayı kurban etme kararlılığında olan Hz İbrahim, Rabbinin emrine boyun eğip kurban olmayı kabul eden Hz İsmail ve tüm şefkat ve duygusallığına rağmen ciğerparesinin kurban edilmesine rıza gösteren Hacer annemiz…. Allah’ın emri, itaat, samimiyet, teslimiyet, sabır, metanet, mükafat ve saadet…
Tarihin her safhasında olduğu gibi günümüzün muvahhid Müslümanları da farklı coğrafyalarda İbrahim’i bir kararlılık İsmaili bir teslimiyet ve Hacervari samimiyetle kendilerini yüce Allah’ın dinine adamış, ila-i kelimetullah için çalışıyorlar. Kimi adağını yerine getirip açılan şehadet kapısında Rabbine ulaştı, kimi de hâlâ beklemekte…
Zahire göre kimilerinin kurban olma süreci uzun sürer, tam bir teslimiyetle kader bıçağının altında kurban olmayı veya Hz Cebrail’in boynundan tutup getireceği müjdeyi beklerler.
Hz. İsmail’in yerine kurban edilen koçun Allah tarafından gönderilme kıssasını bir daha anımsıyoruz. Bu aşamaya nasıl ulaşılmıştı: Hz. İbrahim’in kararlılık ve samimiyeti, Hz İsmail’in itaat ve teslimiyeti, Hz Hacer’in sabır, rıza ve metaneti. İşte şartlar.
Yusufiler, muhacirler ve ailelerine düşen, bu şartlara uymaktır. Bizler Allah’ın takdirine rıza gösterip İsmaili bir teslimiyetle boyun eğmeye devam etmeli, babalarımız ve büyüklerimiz bizi feda ettikleri ilahi davadaki kararlılıklarından bir şey eksiltmemeli, anne, bacı, kardeş, eş ve çocuklarımız “en iyisini Allah bilir, ondan hayırlısını umuyoruz” diyerek sabretmeli, ilahi takdirde rıza göstermeli ve metin olmalılar. Böyle bir atmosfere girildikten sonra Hz Cebrail’in elindeki koçlar, azatnameler ve müjdelerin bizlere de yetişeceğinden şüphemiz yoktur, olmamalı.
İlahi! Sen şahidsin ki bizler de senin yolunun kurbanlarıyız. Hz İbrahim gibi olmasa da gücümüz nisbetinde İslam dininde kararlıyız. Hz İsmail kadar olmasa da gücümüz nisbetinde sana teslim olduk. Hatalarımız ve eksikliklerimizle beraber senin dinine adadık kendimizi. Hz Hacer kadar olmasa da gücümüz nisbetinde sabredip rıza gösteriyoruz. Senden gelenlere. Sen her şeyin sahibisin, mülkünde dilediğin gibi tasarruf edersin. Bizi gerçek bayramlara ulaştır. Senin dinin uğruna çalışanları muvaffak kıl. (Amin)
Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler.
İdris Şimşek (35)
E tipi kapalı Cezaevi / Sivas