Özgür-Der`den Akçakale ve Tezkere Açıklaması
Özgür-Der: &`;Hedef Akçakale saldırısına misillemede bulunmak değil, katil Beşşar rejiminin Suriye halkını katletmesini durdurmak olmalıdır!”
Akçakale’ye düşen Suriye top mermisinin ardından yaşanan gelişmeler hakkında bir basın açıklaması yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, gerilimin tam bir savaşa dönüşme ihtimalinin olmadığını belirterek Suriye’de süren vahşete karşı vurdumduymazlığı savunan çevrelerin telaşlanmasına gerek olmadığını söyledi.
Sorunun esas noktasına dikkat çeken Rıdvan Kaya, Suriye halkının 18 aydır her gün Akçakale’den yansıyan görüntüleri daha acımasız bir şekilde yaşadığını ifade ederek Akçakale saldırısına nasıl cevap verileceğinden öte, mazlum bir halkın bu katil çetenin elinden kurtulabilmesi için gerekli adımların atılıp atılmayacağının önemine dikkat çekti. Suriye halkının meşru savunma hakkının kısıtlanmasının ya da bu hak için ABD ve Avrupa’nın onayının beklenmesinin Suriye halkını ölüme terk etmekle eşdeğer olacağını belirten Kaya, çizdiği Suriye gerçeği resmiyle zalim diktatörlüğün çökertilmesi için Suriye direnişine destek çağrısında bulundu.
Zalim Esed diktatörlüğü çökertilmedikçe bölgede güvenli bir ortamın tesisinin asla mümkün olmayacağını söyleyen Kaya, “Top mermilerinin sınırları aşması engellense de vicdanları parçalayan, insanı insanlığından utandıran vahşet tabloları gözlerimizin önünde yaşanmaya devam edecektir.” dedi.
DÜN AKÇAKALE’DE YAŞANANLARI
SURİYE HALKI TAM 18 AYDIR HER GÜN YAŞIYOR!
4 Ekim 2012
Esed rejiminin cinayetleri dün Akçakale’ye düşen top mermileri ile birlikte sınırı aştı. Tam 18 aydır kendi halkını acımasızca katleden; şehirleri, kasabaları, köyleri tanklarla, uçaklarla bombalayan Beşşar rejiminin ordusu bu kez Türkiye vatandaşı 5 kişiyi katletti. TSK’nın saldırıya misillemede bulunması üzerine Türkiye-Suriye sınırı boyunca kaçınılmaz biçimde bir savaş atmosferi meydana geldi. 22 Haziran’da yaşanan uçak düşürme hadisesinin ardından yükselen tansiyonun daha yukarılara tırmandığı görülüyor. Türkiye’nin bundan sonra nasıl davranacağı, halen sınır bölgesinde sürmekte olan misilleme saldırılarına devam edip etmeyeceği ve Suriye mevzilerine yönelik atışların daha kapsamlı bir çatışmaya dönüşme ihtimali kamuoyunda tartışılıyor.
Oysa gerilimin Türkiye ile Suriye arasında tam tekmil bir savaşa dönüşme ihtimali yok denecek kadar az. Kızgın atmosferin birkaç gün içinde yatışması beklenebilir. Bir kere Suriye’nin çatışmayı tırmandırması makul değil. Buna gücü yetmeyeceği gibi, Rusya ve İran tarafından da frenleneceği açıktır. Türkiye açısından ise kamuoyunda biriken öfkeyi yatıştırmak ve benzeri olayların tekrarlanmaması için daha etkili bir gözdağı vermekle yetinilmesi muhtemeldir.
Yani, Suriye’de süren vahşete karşı ilgisizliği, vurdumduymazlığı savunan çevrelerin telaşlanmasına hiç gerek yok! Utanç verici “savaş kapımızda” korkutmacalarına kaldıkları yerden devam edebilir; katil bir dikta rejimine destek mahiyetli “barış” türküleri seslendirmeyi endişesizce sürdürebilirler! Estirilen abartılı panik havasına rağmen, kısa süre içerisinde kaldığımız noktaya döneceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın!
Peki, kaldığımız yer neresi? Nedir Suriye gerçeği? Her gün yüzlerce insanın katledildiği, binlerce insanın evlerini, yurtlarını terk etmeye zorlandığı, acımasız, vahşi bir diktatörlük eliyle bir ülkenin günden güne yok edildiği noktadır kaldığımız yer. Baskıdan, diktatörlükten kurtulmak, İslami kimliğine uygun ve onurlu bir hayat yaşamak talebinde bulunduğu için kitleler halinde bir halkın cezalandırılmasının sürmesidir. Ve tüm bu vahşetin dünyanın gözleri önünde cereyan etmesidir. Adeta tüm dünyanın bir buçuk yıldır devam eden bu vahşete, zulme, insanlık suçuna gözlerini kapamasıdır. Anlamsız toplantılar, içeriksiz kararlar, gereksiz diplomatik girişimlerle oyalanarak masum bir halkı katil sürüsü karşısında savunmasız bırakma suçuna ortak olmaktır.
Sorun Akçakale’ye düşen birkaç top mermisi değildir. Ölen 5 Türkiye vatandaşının intikamını almaktan ibaret de değildir. Sorun Suriye halkının katil Baas diktatörlüğünün insafına terk edilmiş olmasıdır! Ve sorun 20 yıl sonra dünyanın yeni bir Bosna utancına ortak olmasıdır.
Dolayısıyla karar verilmesi gereken şey, Akçakale saldırısına nasıl cevap verileceğinden öte, mazlum bir halkın bu katil çetenin elinden kurtulabilmesi için gerekli adımların atılıp atılmayacağıdır; Suriye halkının meşru savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik engellerin kaldırılıp, kaldırılmayacağıdır.
İşte tam bu noktada Türkiye hükümetini Suriye sorununu kökten çözmeye yönelik samimi ve etkili adımlar atmaya davet ediyoruz. Suriye halkı sizden kendisi için savaşmanızı beklemiyor. Sadece savunma hakkının engellenmemesini talep ediyor.
Bir kere daha vurgulayalım ki, bu hakkın tanınması için ABD ve Avrupalı güçlerin onayını beklemek Suriye halkını ölüme terk etmektir. Batılı güçler nezdinde Müslümanların kitleler halinde ölümlerinin bir değer taşımadığı, doğrudan menfaatlerinin zarar görmediği durumlarda asla risk üstlenmeyecekleri ve hele İslami güçlerin iktidar alternatifi olduğu bir tabloya asla cevaz vermeyecekleri açıktır. İşte bu yüzden Suriyeli muhaliflerin kendi halklarını ve haklarını korumak için ihtiyaç duydukları silahları temin etmeleri önünde engel oluşturuyorlar. Türkiye bu engeli aşmalı ve zalim bir diktatörlüğe karşı meşru mücadele yürüten muhaliflere silah ulaştırılmasına imkân tanımalıdır.
Hedef Akçakale Saldırısına Misillemede Bulunmak Değil, Katil Beşşar Rejiminin Suriye Halkını Katletmesini Durdurmak Olmalıdır!
Akçakale hadisesi bu katil çetenin yaktığı ateşin sadece Suriye halkını değil, tüm bölgeyi de yakmaya aday olduğunu göstermiştir. Sınır bölgesinde Beşşar ordusuna ait bazı mevzileri vurmak tedbir olamaz. Bu katil, zalim diktatörlük çökertilmedikçe bölgede güvenli bir ortamın tesisi asla mümkün olmayacak; velev ki, top mermilerinin sınırları aşması engellense de, vicdanları parçalayan, insanı insanlığından utandıran vahşet tabloları gözlerimizin önünde yaşanmaya devam edecektir.
Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı