"Eğitim sistemimizin yönünü değiştirmemiz gerekiyor"
Mevcut eğitim sisteminin batıcı bir sistem olduğunu belirten ÖĞ-DER Genel Başkanı Hamdi Sürücü, eğitim sisteminin batının tesirinden kurtarılması ve yönünün değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Gaziantep Şubesi tarafından “2.İl Eğitim Şurası” konulu bir panel gerçekleştirildi. ÖĞ-DER Genel Başkanı Hamdi Sürücü ve konusunda uzman katılımcıların da katıldığı panelde eğitimdeki sorunlar masaya yatırıldı.
Gaziantep İl Müftülüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen, eğitim sistemine ilişkin çözüm önerilerinin masaya yatırıldığı panelde konuşan ÖĞ-DER Genel Başkanı Hamdi Sürücü, mevcut eğitim sisteminin yönünün yanlış olduğunu belirterek, eğitim sisteminin yönünün değişmesi gerektiğini söyledi.
Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Gaziantep Şubesi öncülüğünde düzenlenen “2. Eğitim Şurası” paneline Anadolu Gençlik Derneği (AGD), Milli Gençlik Vakfı (MGV) Eğitim Bir-Sen Gaziantep şubeleri de destek verdi.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Gaziantep Şube Başkanı Levent İlhan ve Eğitim-Bir-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Gök'ün açılış ve selamlama konuşmaları ile devam etti.
Programda konuşan tüm katılımcılar, konuşmalarında Mısır'da 9 gencin Sisi cuntası tarafından idam edilerek şehid edilmesine tepki gösterdi.
Açılış ve selamlama konuşmalarının ardından panelde konuşan ÖĞ-DER Genel Başkanı Hamdi Sürücü, Türkiye'deki eğitim sistemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'deki eğitim sisteminin yönünün Batı'ya baktığına işaret eden Sürücü, eğitimde yaşanan bütün sorunların çözüme kavuşturulması için eğitim sisteminin yönünün değiştirilmesi, kendi inanç ve ahlak değerlerimiz temel alan bir eğitim sistemine geçilmesi gerektiğini söyledi.
“TCE büyük bir oyundur”
Eğitimin birçok sorunu mevcut iken ve çözüm beklerken, eğitim sorunları çözülmek yerine “toplumsal cinsiyet eşitliği” adıyla yeni sorunlar eklendiğine dikkat çeken Sürücü, “Bugün oynanan oyun son 20 yıldır gündemde tutulan ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ denen oyundur. Ben bunu sadece Türkiye'de oynanan bir oyun olarak düşünüyordum. Ama son bir aydır konunun üzerinde biraz araştırma yapınca bu oyun sadece Türkiye'de oynanmıyor. Türkiye merkez ama İslam ülkelerinin tamamında oynanıyor. Hatta Avrupa ülkelerinde de aynı oyun var. Bu oyun Avrupa ülkelerinde daha önceden başlatılmış ve Avrupa'da belli bir seviyeye getirilmiş, biz de onlara yetiştirilmeye çalışılıyoruz. Bizi onları yetiştirmeye çalışıyorlar. Ahlakı ve ailesi bozulmuş, toplumun içerisinde Cenabı Hakk'ın biyolojik olarak ve fıtraten verdiği özellikleri birbirine karıştırılmış, ne olduğu belli olmayan insanlar üretmek istiyorlar. Sadece tüketen insanlar üretmek istiyorlar. Yani kadın erkek ayrımını bir suç olarak görüp, insanları kadın mı erkek mi fıtratına, biyolojisine, psikolojisine bakmadan eşit hale getirmeye çalışıyorlar. Neden? Çünkü o zaman sömürmek daha kolay olacak. O zaman istedikleri yere götürmeleri daha kolay olacak. Şu an bunun için uğraşıyorlar. Bu bir oyun ama Türkiye'de bu oyun Avrupa Birliği anayasasıyla sabitlenmiş, sonra o anayasanın arkasından ‘İstanbul Sözleşmesi’ diye bir bela sözleşmeyle kanunlaştırılmış ve ardından 6284 sayılı adı ‘kadını koruma olan’ bir kanun çıkarılmış ama kadını korumaktan çok aileyi dağıtma ve ifsat üzere çıkartılan bir kanun.” dedi.
“TV’lerde oynatılan diziler aile ve toplumsal ahlakı hedef alıyor”
TV’lerde oynatılan dizilerin aile ve toplumsal ahlakı hedef aldığını belirten Sürücü, “Hint, Amerikan ve hatta Türkiye’deki üretilen yerli dizilere de baksak konular aynıdır. ‘Aileyi nasıl ifsat ederiz, toplumu nasıl bozarız?’ bunu dizilerle yapmaya çalışıyorlar. Türkiye'de her hafta 60'ın üzerinde dizi oynatılıyor. 60'ın üzerindeki dizinin tamamı böyledir. Şimdi böyle olunca biz nasıl çocuk yetiştireceğiz? Biz nasıl sağlam aile kuracağız? Biz nasıl sağlam bir toplum olarak kalacağız. Biz, ‘Viyana’ya doğru giden ordu geçtiği üzüm bağından kopardığı her salkım için yerine altın, gümüş veya parasını bağlayıp gitmiştir.’ diye övünüyoruz. Evet, bununla övünme hakkımız var. İyi övünüyoruz da bugün bununla övünecek halimiz var mı? Bugün nasıl bu hale geldik? Bugün neden biz kapılarımızı çelik kapı yapma ihtiyacı hissediyoruz. Neden çelik kapıya 3-5 tane anahtar kilidi takıyoruz. Birini kitleme yetmiyor da üçünü beraber kilitleme ihtiyacı hissediyoruz? Neden üçüncü, beşinci kattaki evimizin penceresine demir takma ihtiyacı hissediyoruz? Neden biz bugün Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de veya Gaziantep'te kendimizi güvensiz hissediyoruz? Bizim bunu sorgulamamız lazım. Bunun temelinde eğitimimizin ve ahlakımızın bozulmuş olduğunu düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
“Yönümüzün Batı’ya çevrilmesi en büyük yanlıştır”
Sürücü, “Hem siyasette hem eğitimde hem de toplum düzeninde insanımızın yönü bir tarafa doğru çevrilmeye çalışılıyor. Bizim yönümüz, kıblemiz belli iken bunda bir değişiklik yapılmaya çalışılmış. Yönümüz Doğu’dan Gaziantep'i baz alırsak Güneydoğu’dan, Hicazdan batıya doğru bugünkü adıyla Brüksel'e doğru çevrilmeye çalışılmış. Bu zaten toplumsal olarak en büyük yanlışımızdır. Biz bunun değişmesi gerektiğine inanıyoruz.” şeklinde konuştu.
“430 bin öğretmen atama bekliyor”
Milli Eğitim Bakanlığının halen öğretmen açığını kapatamadığını, 150 bin öğretmen açığı olduğunu ve 430 bin öğretmenin de atama beklediğini belirten Sürücü, şunları söyledi:
“Akıllı tahtalar, tabletler gerçi tabletler işe yaramadı ama akıllı tahtalar hiç olmazsa biraz işe yarıyor. Akıllı tahtaları çalışkan öğretmen arkadaşlarımız kullanıyor. Öğretmen çalışmıyorsa da sinema olarak kullanıyorlar. Burası işin kötü tarafıdır. Kitaplar ücretsiz veriliyor. 16 yılda 500 bin öğretmen atandı. Şimdiki bakanımız, bundan pek fazla bahsetmiyor ama daha önceki bakanlar bunu sürekli bir övünç meselesi olarak anlatıyorlardı. Benim hep kafama takılıyordu. ‘16 yılda 500 bin öğretmen atadık, bir milyon öğretmenin yarısını biz atadık.’ şeklinde konuşuyorlardı. Evet, iyi de peki 16 yılda kaç yüz bin öğretmen emekli oldu? 16 yılda kaç yüz bin kişi öldü. 16 yılda kaç yüz bin insan kurum değiştirdi? Yani milli eğitim de kaç kişi eksildi kaç kişi eklendi bunu söylemiyor. Sanki 16 yılda 500 bin insanı atanınca hiç değişmeyen zemin üzerine ekleme yapılmış gibi anlatılıyordu. Bu benim garibime gidiyordu. Ama 16 yıl önce de bizim şimdi de öğretmen eksiğimiz var. Şu anda 150 bin öğretmen ihtiyacı var. Atama bekleyen 430 bin gencimiz var.”
Konuşmasında sözleşmeli öğretmenlik konusuna da değinen Sürücü, öğretmen açığının kapatılması için sözleşmeli ve ücretli öğretmenin bir çözüm olmadığını belirterek, ücretli öğretmenliği köle olarak nitelendirdi.
Mevcut eğitim sisteminin batıcı bir sistem olduğunun altını da çizen Sürücü, eğitim sisteminin batının tesirinden kurtarılması, yapılandırmada kendi inanç ve ahlak değerlerimizin temel alınması gerektiğini belirterek, batının değerlerine göre tanzim edilmiş bir sistemin yanlış olduğunu belirtti.
“Kamil insan yetiştirmek için eğitimin yönünü değiştirmeliyiz”
Eğitim sisteminin yönünün değişmesi gerektiğini belirten Sürücü, “Biz bu sorunları aşmak için insanı kâmil yetiştireceğiz. Kamil insan yetiştirmek için bizim yapmamız gereken ilk şey ise eğitimin yönünü değiştirmek olmalıdır. Çocuklarımıza AB'yi değil, İslam tarihi ve kültürünü anlatmalıyız ve bilmeliyiz ki Avrupa kültürü ile kâmil insan da yetişmez. Brüksel'e doğru giden trenimizin yönünü değiştirmemiz gerekiyor. Bizim eğitim sistemimizin yönünü değiştirip, öncelikle trenimizin yolunu bizim inancımıza ve kültürümüze döndüreceğiz. Sonra trenin içerisindeki uygulamaları düşüneceğiz. Bugün yapılan da trenin yönünü düşünmek değil. Trenin içindeki uygulamaları güzelleştirmektir.” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından panele geçildi. Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Bölge Başkanı Mehmet Fatih Evyapan'ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Nezir Gül ve Gaziantep Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Habib Özkan eğitimle ilgili birer sunum yaptılar. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)