“Mazlumların feryadını duymayan kalmadı”
Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği tarafından Beyazıt meydanında düzenlen basın açıklamasında konuşan Doğu Türkistan Maarif Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan, “Mazlumların feryadını duymayan kalmadı.” dedi.
Doğu Türkistan’da yaşanan baskı ve zulümlere dikkat çekmek amacıyla Beyazıt Meydanı'nda bir basın açıklaması yapıldı.
Komünist Çin hükümetinin Doğu Türkistanlılara yaptığı zulüm ve işkenceler her gün artarak devam ediyor. Yaklaşık 5 milyon insanın toplama kamplarında tutulduğu Doğu Türkistan’da hayat çekilmez hale gelirken, Türkiye’de bulunan doğu Türkistanlılar, toplama kamlarında olan akrabalarından hiçbir şekilde haber alamıyor.
Yaşananlara tepki göstermek ve yetkililere seslerini duyurmak isteyen Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği, Beyazıt Meydanı'nda bir basın açıklaması düzenledi. Doğu Türkistan Maarif Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan tarafından okunan basın açıklamasında, Türkistan coğrafyasında bir tarihin imha edilmek üzere olduğu vurgulandı.
Oğuzhan, “Bir millet yok ediliyor, bir medeniyet yok ediliyor, kültürel ve ırki soykırım sürüyor. İzzet ve namuslar çiğneniyor, minareler susturuluyor, camileri yıkılıyor, Kur'an ve kutsallar yakılıyor. Bugün burada herkesi etnik kimlikleri, töreleri, inançları ve değerleri ne olursa olsun bir insan olarak kendilerine düşen mesuliyet ve mecburiyetlerini yapmaya davet etmek için toplandık. Bugün Türklüğün, Müslümanlığın ve insanlığın sınav günüdür, bugün Doğu Türkistan meselesinin, Türklerin, Azeri’nin, Özbeklerin, Kırgızların, Kazakların, Kürtlerin, Arapların, Afrikalının, Asyalının, Batılının, Doğulunun, ümmetin ve vicdanı olan bütün insanlığın meselesi olsun isteriz. Herkesin ‘Bende Uygur’um bende Doğu Türkistanlıyım’ demesini ve zulmün karşısında durmasını istemek için bugün buraya toplanmış bulunuyoruz.” şeklinde konuştu.
“Çinli-Uygur akrabalaştırma projesi inancın Çinlileştirilmesi projesidir”
Çin’in Doğu Türkistan'da son iki senedir sürdürmekte olduğu asimilasyon ve imha politikasının üç alandaki uygulamalarla Doğu Türkistan’ın varlığına son vermeyi hedeflediğini belirten Oğuzhan, toplama kamplarının ve Çinli-Uygur akrabalaştırma projesinin inanç ve kimlikleri Çinlileştirme politikası olduğunu vurguladı. Oğuzhan, “Bir halkı yok etme yönündeki bu hamlelerin yarattığı ıstırap ve çığlıklar, ne kadar bastırılmak istense de arşa kadar yükseldi. Mazlumların feryadını duymayan kalmadı.” dedi.
“Binlerce çocuk ebeveynlerinden uzaklaştırılmış halde”
Abdürrahim Heyit’in şehit edildiği haberinin yayılması üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Hükümet Sözcüsünün birer açıklama yaptıklarını ifade eden Oğuzhan bu açıklamaları özetleyerek şunlar söyledi: “Uygur Türklerinin ve diğer Müslüman toplulukların temel insan haklarını ihlal eden uygulamalar, özellikle son iki yıl içerisinde ağırlaşmış ve uluslararası toplumun gündemine taşınmıştır. Özellikle Ekim 2017’de tüm Dinlerin ve inançların Çinlileştirilmesi siyasetinin resmen ilan edilmesi, Uygur Türklerinin ve bölgedeki diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerinin tasfiye edilmesi hedefi doğrultusunda atılmış yeni bir adım olmuştur. Keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türkünün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları artık bir sır değildir. Kamplarda alıkonmayan Uygurlar da büyük baskı altında bulunmaktadır.
Yurtdışında yaşayan Uygur asıllı soydaş ve vatandaşlarımız bu bölgedeki akrabalarından haber alamamaktadır. Binlerce çocuk ebeveynlerinden uzaklaştırılmış, yetim kalmıştır. 21. yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır.”
“Abdürrahim Heyit ailesiyle görüştürülmeden yapılan açıklamaları kabul etmiyoruz “
Oğuzhan, “Türkiye’nin resmi tepkisini bildirmesinin üzerinden 24 saat geçmeden Çin'in resmi basını, Abdürrahim Heyit'in hayatta olduğunu iddia eden bir video yayımladı. Ardından Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ve Ankara Büyükelçisi, pişkin ve küstahça toplama kamplarını savunarak Türkiye’ye karşı nezaketsiz, küstah bir üslupla cevap verdiler. Yayımlanan 26 saniyelik bu video bile Çin’in utanmazlığının, sanatçıları hapislere doldurduğunun itirafıdır. Doğu Türkistanlılara yapılan işkencelerin yeni bir ispatıdır. Abdürrahim Heyit, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmeden ve rahat bir şekilde konuşamadan, yapılan açıklamaları kabul etmiyoruz.” ifadelerine yer verdi.
Oğuzhan Çin hükümetine hitaben, ”Ey Çin! Daha önce şehit edildiği haberlerini aldığımız şahsiyetlerin de hayatta olduklarına yönelik video görüntülerini yayınla! Ünlü tıp profesörü Halmurat Ghopur nerede? Dünyaca meşhur tarihçi Prof. Dr. Rahile Davut’tan tam 13 aydır haber alınamıyor. Yaşıyorlarsa videosunu görmek istiyoruz. İslam âleminin iftiharı olan Abdulkerim Abdulveli, Abdülhamid Damolla, Muhammed Salih Damolla ve Abdulahad Han Mahdum gibi nice âlimlerimizin öldüğünü açıkladın, cenazelerini vermedin. Âlimlerimizi, aydınlarımızı, işadamlarımızı, sanatçılarımızı, sporcularımızı serbest bırak! Akrabalarımızı serbest bırak. Halkımızı serbest bırak ve Çin Nazi kamplarını şartsız olarak kapat.” dedi
"Çin'in Doğu Türkistan’a yabancı gözlemci çağırma oyununu kabul etmiyoruz"
Çin'in kamp iddialarını çürütme gayretinde olduğunu ve yabancı ülkelerin Doğu Türkistan’ı gözlemleme için çağırmasının Çin rejiminin organizasyonda adil ve şeffaf olmayacağını savunan Oğuzhan, “Bundan dolayı bu tür tek taraflı, kontrollü ve düzmece ziyaretler neticesinde sunulacak her türlü açıklama ve raporu tamamen reddediyor ve kabul etmediğimizi ilan ediyoruz. Bunun karşılığında doğu Türkistan diasporası olarak Türkiye başta olmak üzere BM, Arap Birliği, uluslararası insan hakları örgütleri ve Doğu Türkistan Diasporası vekillerinden teşkil eden bağımsız bir teftiş heyetinin Doğu Türkistan’a gitmesi talebinde bulunuyoruz. Bu heyetin sağlıklı, adil ve şeffaf gözlem ve incelemelerde bulunabilmeleri için ziyaret esnasında Çin yönetiminin tamamen devre dışı kalmasını talep ediyoruz.
Aksi takdirde çinin uyduruk model tertipleri çerçevesinde yapılacak bütün yabancı gözlemci ziyaretlerini bir tiyatro olma dışında bir anlamı olmadığını ilan ediyoruz.” şeklinde konuştu.
“Doğu Türkistan ile dışarıdan irtibat kurmak, telefonla görüşmek imkânsız hale gelmiştir”
Çin’in 2050 senesine kadar dünyaya hâkim olma rüyasına ulaşmayı hedeflediğini ifade eden Oğuzhan, "İşgalci Çin, tek Çin-tek millet (Çin milleti ve Çin devleti) yaratmak açısından projenin çok önemli bir kısmı olan Doğu Türkistan için Uygurların yok edilmesi veya tamamen Çinlileştirilmesi hedeflenmiştir. Hedefe ulaşmak için olağan üstü bir operasyona hızlı geçiş yapan Çin 70 senelik zulüm politikasını bir anda zirveye çıkarmıştır. BM ve Uluslararası İnsan Hakları teşkilatları temsilcileri, herhangi bir yargı kararına dayanmaksızın toplama kamplarına konulan kişi sayısının bir milyonu aşkın olduğunu iddia etmişti. Gayri resmi kaynaklar ve bulgulardan yola çıkarak 3 ile 5 milyon kadar insanın kamplarda tutulduğu kanaatindeyiz. Toplama kamplarında ırki ve dini aşağılama esaslı Çinlileştirme projesi yürütülmektedir. Kamp veya hapishanelerde şehit edilen veya hayatını kaybeden vatandaşlarımızın cenazeleri verilmemekte mezarları gösterilmemektedir.” dedi.
Oğuzhan son olarak, “Ayrıca ‘kardeş aile projesi’ adı altında Çin Komünist Partisi üyeleri veya istihbarat elemanları, erkekleri hapse atılan ailelerimizin evlerine yerleştirilerek birlikte yaşamaya zorlanmakta, genç kızlarımız Çinli erkeklerle evlendirilmeye mecbur bırakılmaktadır. Müslüman Türkistan halkı içki içme ve domuz eti yemeye zorlanmaktadır. Doğu Türkistan ile dışarıdan irtibat kurmak, telefonla görüşmek imkânsız hale gelmiştir. İrtibat kurulanlar direkt hapse atılmakta, hapse atılanların akıbetinden ise haber alınamamaktadır. Çin’in Doğu Türkistan halkının milli, dini ve kültürel kimliğine yönelik başlattığı Çinlileştirme politikasını gerçekleştirmek için her türlü asimilasyon tuzakları, aile planlama ve Çinli göçmen-yerleşimci politikaları ile bölgenin demografik yapısının değiştirme icraatları tam hız ilerlemektedir.” ifadelerine yer verdi. (Nizamettin Aşkın, Zeyd Varol-İLKHA)